Şimdi zaman, tezgahlarımızı ahirete gidecek olan mahsullerle doldurup Allah’a sunma zamanı. Bu sergide amellerimizi gösterme zamanı. Bu ticarette en başarılılar arasına adımızı yazdırmak için gayret zamanı.
MEHTAP YILDIRIM YÜKSELTEN - İSTANBUL
Her yıl açılan bu uhrevî pazara kavuşmak, çok şükür bu yıl da nasip oldu. Üç Aylar için Bediüzzaman Hazretleri şu ifadelerde bulunuyor: “Pek çok uhrevî faydaları kazandıran kudsî bir pazar, ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşher ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin eden çok sevaplı ibadet ayları olan şuhur-u selase...”, “Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerif’te yüzden geçer, Şaban-ı Muazzam’da üç yüzden ziyade, Ramazan-ı Mübarek’te bine çıkar, Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadir’de otuz bine çıkar.”1
İşte bizler bugünlerde, böyle bir pazarın içindeyiz. Bu pazardan çok yüksek kârlar elde etme fırsatımız var. Aklını kullanan herkes, gece-gündüz açık olan bu pazardan istifade etmek için mallarını alıp tezgahının başına koşabilir. Bu pazarda mallarımız; ibadetlerimiz, yaptığımız iyilikler, hayır ve hasenatlardır. Bu mallara bire on, yüz, binler, milyonlar veren cömert alıcı ise, doğrudan Cenab-ı Hak’tır. Esasında insan ömrünün tamamı bir ahiret ticaretidir ama böyle günler bu ticaret içinde Allah’ın rahmetinin coştuğu, hesapsız verdiği, af dileyeni affettiği, geri çevirmediği böyle ekstra bir zaman dilimidir.
Şimdi zaman, tezgahlarımızı ahirete gidecek olan mahsullerle doldurup Allah’a sunma zamanı. Bu sergide amellerimizi gösterme zamanı. Bu ticarette en başarılılar arasına adımızı yazdırmak için gayret zamanı. Bu gayret bize usanç vermek şöyle dursun, keyif ve neşe vermelidir. İnsan bu dünyada bile sırf boğaz tokluğuna, emeklilik zamanına kadar her sabah işe gidip geliyor. Sonunda sıradan bir ev alabilmek için ömrünü veriyor. Şimdilerde o da alınamıyor. Ama uhrevî çalışmalarda böyle değil. Az bir amel ile, az bir sadaka ile, az bir ibadet ile, kişinin ihlâsına göre sonsuz bir cennet hayatı kazanılıyor. Cennetin en alt tabakasına, en son giren kişiye bile Cenab-ı Hak bu yeryüzü kadar bağlar, bahçeler, kasırlar, aklın alamayacağı varlıklar ve mülkler vaat ediyor. Geçici dünya işlerine ne kadar yorulsak da, sonunda pek bir şey elde edemesek bile koşturuyoruz da; vaadinden dönmesi imkansız olan bir Zâtın emri dairesinde, Onun razı olacağı işler yaparak, ahiretimiz hesabına çalışmak neden zor olsun?
Bir yandan sürekli bir sevkiyat var. Bu yıl da, Üç Aylar’ın öncesinde ve başlangıcında vefat haberleri aldık. Kendimizi vefat eden birinin yerine koyalım. Artık imtihan süremiz bitmiş, Allah’ın huzuruna gitmişiz... Ne yapardık? “Allah’ım tam da Üç Aylar girmişti, ne olurdu az erteleseydin, bari bu Üç Aylar sayesinde huzuruna daha çok hasenat ile gelseydim, bu kabir sıkıntısından kendimi kurtarabilseydim. Seksen senelik sevabı kazanmaya muvaffak olsaydım. Ne olur geri dönsem?” diye yalvarmaz mıydık? Farz edelim ki, o gün bugün. Bize bir hak daha tanındı ve dünyadayız. Öyle ise zaman boş durmak zamanı değil.
Girmeden mezara, haydi pazara!
Dipnot:
1. Şualar, 14. Şua