PANDEMİ SÜRECİNDE GELİR UÇURUMU DAHA DA BÜYÜDÜ. HALKIN YÜZDE 26.6’SI TEMEL İHTİYAÇLARINI DAHİ KARŞILAYAMIYOR.
FAKİRLER DAHA DA FAKİRLEŞTİ
Ekonomik kriz derinleşirken, pandemi süreci, günlük işlerde ve güvencesiz çalışmak durumunda kalan fakirleri daha da yoksullaştırdı. Temel haklara erişimde var olan eşitsizlikler arttı. Kent yoksulları gıdaya, bebek bezine, elektriğe, suya erişimde güçlük çekiyor, evini kaybetme korkusu yaşıyor.
YOKSULLUK SINIRI ZENGİNLİK HAYALİ
10 milyon kişi asgarî ücretle çalışıyor. Yoksulluk sınırı olan 9457 TL adeta zengin olma hayaline dönüştü. En yüksek gelire sahip yüzde 20'nin toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 1.2 puan artarak yüzde 47.5'e çıkarken, en düşük gelire sahip yüzde 20'nin aldığı pay yüzde 5.9'a düştü.
***
Yoksulluk derinleşiyor
Ülkede 10 milyon insan asgarÎ ücretle çalışıyor. Yoksulluk sınırı olan 9 bin 457 TL adeta zengin olma hayaline dönüştü.
Ülkedeki ekonomik kriz gittikçe derinleşiyor, gelir dağılımındaki makas açılıyor. Pandemi süreci, günlük işlerde ve güvencesiz çalışmak durumunda kalan yoksul kesimi daha da yoksullaştırdı. Temel haklara erişimde var olan eşitsizlikler derinleşti. Şehir yoksullukları gıdaya, bebek bezine, elekt- riğe, suya erişimde güçlük çekiyor, evini kaybetme korkusu yaşıyor. Karantina döneminde büyüyen kriz, katlanarak devam ediyor. Metropoll Araştırma’nın Nisan 2021 raporuna göre nüfusun yüzde 26,6’sı temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor. Yüzde 53,6’sı ise yalnızca beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 2 bin 903 TL, yoksulluk sınırı ise 9 bin 457 TL. Artı Gerçek’ten Esra Çiftçi sokakta insanlarla, emek temsilcisi sendikalarla, emeklilerle ve kadınlarla konuştu.
Her ay gizli zam yapıyorlar
Emekli Simitçi E. K., “Bu ay gelen elektrik faturası her zaman gelen faturanın iki katı, evimde klima yok, ne yaktım da bu fatura geldi, daha ödeyemedim, muhtemelen keserler, sonrası elektriksiz otururuz artık. Su faturası daha gelmedi, muhtemelen o da yüksek gelecek, onu da ödeyemezsem artık susuz otururuz, sonra da koronadan da ölürüz” dedi. 30’lu yaşlarda genç bir kadın olan A. Ç. de derin yoksulluğu yaşayanlardan. Bir yıldır evinin kirasını ödeyememiş. Asgarî ücretle bir lokantada çalışıyor. Kocası işsiz, evi kira. “Gelen faturaların birini ödüyorsam, diğerini ödeyemiyorum. Her ay gizli gizli zam yapıyorlar. Bir çocuğum var. 6 Eylül’de okulların açılacağını söylüyorlar, bakalım okul masrafları da eklenince ne yapacağız. Oradan kıs, buradan kıs delirdik” diyor.
Kriz artık gizlenemiyor
Kamu Emekçileri Sendikası (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, “AKP ‘ihtiyaca göre’ araştırma ve veri hazırlamasına rağmen yaşanan ekonomik kriz gizlenemiyor. Çünkü kriz çok büyük ve giderek daha geniş bir nüfusu kapsıyor. Tabi bundan 83 milyonun tümünün etkilendiği sonucunun da çıkarılmaması gerekiyor. Krizden etkilenmeyen bir kesim var ve bunu TÜİK verileri dahi kanıtlıyor” derken, Birleşik Metal İş Sendikası Genel Başkanı ve DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu ise Hanelerin yüzde 59,3’ü evden uzakta bir haftalık tatil masraflarını, yüzde 37,3’ü iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını, yüzde 32,2’si beklenmedik harcamaları, yüzde 20,3’ü evin ısınma ihtiyacını, yüzde 58,0’ı eskimiş mobilyaların yenilenmesini ekonomik olarak karşılayamadığını beyan etmiştir” şeklinde konuşuyor.
***
Faiz yükü de fakirlere
Dünya Gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, köşesinde “Zenginler faiz ödemez” adlı bir yazı kaleme aldı. Aktaş, “Kamunun faizini de dolaylı olarak dar gelirliler öder” diyerek yazısının ilgili bölümünde şöyle yazdı: “Kamunun faiz ödemesi için ya gelirlerini arttırması ya da diğer harcamalarından kısması gerekir. Gelir artması demek daha fazla vergi tahsilatı demektir. Zenginler kişisel servetlerinin çoğunu ülke dışında tutarlar. Bir ekonomide kayıt dışılık yaygınsa ve servet vergisi yoksa, nereden buldun diye sorulmuyorsa vergilerin büyük çoğunluğu KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerden oluşur. Ödenen vergilerin toplamını elde edilen gelirlere oranlarsak, en çok vergiyi dar ve sabit gelirliler ödüyor demektir. Öte yandan, faiz ödemek için harcama kısılırsa ve/veya arttırılamazsa önce maaş ve ücretler, ardından da tarımsal destekler ve diğer sosyal transferlerden kesinti yapılır. Sonuç, dar ve sabit gelirlilere bütçeden yapılan transferlerin azalmasıdır.”