Anayasa Hukuku Profesörü Hasan Tunç, yargıyla oynanmaması gerektiğini aksi halde yargıyla oynayanların dahi bunun altında kalacağı uyarısında bulundu.
Yargının, adaletle hükmettiği sürece en zayıfın da en güçlünün de sığınacağı son nokta olduğunu ifade eden Tunç, “Adalet, bir devletin temelidir. Burayla oynadığınız an, bununla oynayanlar dahi bunun altında kalırlar. Şu anda yaşananlar bana biraz onun ifadesi gibi geliyor.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Bakanlar Kurulu’na süreklilik arz eden biçimde başkanlık etmesinin, Anayasa'nın öngördüğü hükümet sisteminin fiili olarak değiştirilmesi olacağını ifade eden Anayasa Hukuku Prof. Tunç, üç sene önce adeta ‘milli yargı kahramanı’ ilan edilmiş bir savcının, bugün şu veya bu sebeple meslekten men gibi bir cezaya uğratılıyor olmasını anlamakta güçlük çektiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Başka alınacaklar da olacak” sözü üzerine yargıya müdahale niteliği taşıyan davranışları doğru bulmadığını ifade eden Tunç, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu durumda anayasal bir suç mu işliyor’ sorusuna ise şu şekilde cevap verdi: “Şimdi ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan suç işledi’ sözünü benim söyleyebilme şansım yok. Anayasa'ya göre böyle bir suçun olup olmadığını savcılar tetkik edecek.”
Gündeme dair sorularını cevaplandıran Anayasa Hukuku Profesörü Hasan Tunç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 19 Ocak tarihinde Bakanlar Kurulu’na Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda toplayacak olmasını, Anayasa'nın 104. maddesine atıfta bulunarak, “Anayasa'nın bu hükmü Cumhurbaşkanına gerekli görülen hallerde yani zorunlu hallerde ve süreklilik arz etmeyecek bir standartta bu yetkiyi verdiğini anlıyoruz.” şeklinde yorumladı.
Yürütmenin asli ve yetkili kanadının Bakanlar Kurulu olduğunu vurgulayan Tunç, cumhurbaşkanı makamının ‘sorumsuz’ ve ‘yetkisiz’ bir makam olduğunu kaydetti. Anayasa'ya göre, bu yetkinin ancak olağanüstü durumlarda kullanılabileceğini kaydeden Prof. Tunç, “Türkiye’de şu anda öyle olağanüstü bir durum söz konusu mu” sorusuna “Ben böyle bir olağanüstülüğün var olduğunu görmüyorum. Ama Anayasa'nın 104. maddesinin ilgili hükmü doğrultusunda, en azından belki Doğu ve Güneydoğu’daki olaylar, o manada ülkenin içine düştüğü ‘çözülme süreci’ denilebilecek süreçte yaşananları değerlendirmek adına böyle bir ihtiyaç hissedilmiş olabilir. Sadece o çerçevede. Ama bunun süreklilik arz etmesi, mevcut 1982 Anayasası’nın mantığı açısından çok da kabul edilebilir bir şey olduğunu söylemek bana göre zor geliyor.” diye cevap verdi.
“SİYASİ SONUÇLARINI YAŞAYIP, GÖRECEĞİZ”
Çok partili siyasi hayata geçişten sonra siyasi geçmişte tek örneğin olduğunu ve merhum Cumhurbaşkanı Özal’ın bir kez Bakanlar Kurulu’na başkanlık yaptığını söyleyen Prof. Tunç, bunun dışında da başka bir örneğin olmadığını söyledi. Tunç, “Anayasamızdaki bu yetki, cumhurbaşkanlığı makamının yarı başkanlık sistemi dediğimiz sistemde olduğu gibi, süreklilik arz eden bir şekilde Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesini gerektiren veya yetkilendiren bir düzenleme olduğunu anlamamız, bana çok doğru gelmiyor.” değerlendirmesinde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu’na süreklilik arz eden biçimde başkanlık etmesinin anayasanın öngördüğü hükümet sisteminin fiili olarak değiştirilmesi olacağını ifade eden Prof. Tunç, siyaseten bunun sonuçlarının ne olacağına dair herhangi bir öngörüsünün olmadığını kaydederek, “Yaşayacağız, göreceğiz” dedi.
“YARGIYLA OYNARSANIZ, OYNAYANLAR DAHİ BUNUN ALTINDA KALIR”
Hukuk literatüründe ‘hukuk devleti’ tanımının “Vatandaşın kendisini hukuki güvenlik içinde hissettiği devlet” olarak ifade edildiğini vurgulayan Anayasa Hukuku Profesörü, “Hukuk devleti, mevcut norm ve kuralların yönetilenler kadar yöneticileri de bağlayıcı olduğu bir devlet türüdür.” diye konuştu. Kamuoyundaki yargının güvenilirlik endeksinin geriye gittiğini ifade ederek, son yıllarda yaşananların yargıya olan güveni zedelediğinin altını çizdi. “Fazla değil, iki sene öncesinin kahramanları bugünün failleri olmuştur, iki sene öncesinin failleri bugünün kahramanları ilan edilmeye başlanmıştır adeta. Yargı, devlet nizamında adaleti temsil eder. Adalet bir devletin temelidir. Burayla oynadığınız an, bununla oynayanlar dahi bunun altında kalırlar. Şuanda yaşananlar bana biraz onun ifadesi gibi geliyor.” Yargının adaletle hükmettiği sürece en zayıfın de en güçlünün de sığınacağı son nokta olduğunu belirten Tunç, Türkiye’de bu noktada önemli sıkıntılar yaşandığının altını çizdi.
“ÜÇ SENE ÖNCE ‘KAHRAMAN’ İLAN EDİLMİŞ BİR SAVCININ BUGÜN MESLEKTEN MEN CEZASINI ANLAMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORUM”
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesi, 17-25 Aralık savcılarından Zekeriya Öz, Celal Kara, Muammer Akkaş ve Mehmet Yüzgeç haklarındaki soruşturma tamamlanıncaya kadar görevlerinden uzaklaştırılması olayı sorduğumuzda (röportaj yaptığımız sırada) kararı henüz okumadığını, bu yüzden herhangi bir değerlendirme yapamayacağını ifade eden Prof. Tunç, “Ancak şunu anlamakta güçlük çektiğimi söyleyebilirim. Özellikle bahsettiğiniz savcılarından birinin bugünkü Sayın Cumhurbaşkanı ki o günün Sayın Başbakanı tarafından kahraman ilan edilip, altında kendisinin zırhlı aracını vermesi gibi taltifi yaşadık. Fazla değil, 3 sene önceydi bu olay. Üç sene önce adeta ‘milli yargı kahramanı’ ilan edilmiş bir şahsın, bugün şu veya bu sebeple meslekten men gibi bir cezaya uğratılıyor olması tabii ki süreci çok iyi değerlendirerek ancak sonuca varılacak bir konu ama, pek böyle anlaşılabilir bir şey olduğunu söylemek zor.” dedi.
“CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN SUÇ İŞLEYİP İŞLEMEDİĞİNİ SAVCILAR TETKİK EDECEK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, basına yönelik 14 Aralık operasyonu ardından, “Başka alınacaklar da olacaktır” sözü ve AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in iş adamlarının da göz altına alınacağına dair beyanlarının hatırlatılması üzerine yasama ya da yürütme organı mensuplarının yargıya müdahale olarak görülecek beyanlarda bulunmanın suç olduğunu söyledi. Prof. Tunç, “Açın, yargı bağımsızlığıyla ilgili maddeyi okuyun. ‘Yargıya intikal etmiş herhangi bir olayla ilgili yasama ve yürütme organın herhangi bir beyanda bulunması, müdahalede bulunması mümkün değildir’ Anayasanın açık hükmüdür bu. Dolayısıyla bu yönüyle olaya baktığınızda herhangi bir şekilde yargıya intikal eden olayla alakalı, yasama ve yürütme organı mensuplarının yargıyı etkileyecek düzeyde beyanda bulunmaları tabii ki doğru değildir, kanunlarımızda da suçtur.”
Yargıya müdahale niteliği taşıyacak bir davranışın olması durumunda mutlaka gereğinin yapılması gerektiğini vurgulayan Prof. Tunç, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan bu durumda anayasal bir suç mu işliyor’ sorusuna ise şu şekilde cevap verdi: “Şimdi ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan suç işledi’ sözünü benim söyleyebilme şansım yok. Anayasa göre böyle bir suçun olup olmadığını savcılar tetkik edecek. Savcılar delilleri önümüze koyacak, biz de diyeceğiz ki ‘tamam kardeşim’. Yani, yargıya intikal etmiş olaylarla alakalı herhangi yasama veya yürütme mensubun değerlendirmede bulunmasını doğru bulmam.” dedi. Türkiye’nin hukuk devleti olması yönünde birçok sıkıntı yaşadığını öğrencilerine de anlattığını ifade eden Prof. Tunç, “Hukuk devleti standardımızda birçok sorunun olduğunu söylemekte beis görmüyorum.” ifadesini kullandı.