Cezaevlerinde tutuklu veya hükümlü olarak bulunan gazetecilerin şartlarını ve karşılaştıkları zorlukları ortaya koymak amacıyla P24 Bağımsız Gazetecilik Derneği tarafından yapılan bir soruşturma kapsamında gerçekleştirilen ankette gazeteci Hüseyin Aydın cezaevi şartlarını anlattı.
Hiçbir somut suçlama getirilmeksizin sözde örgüt üyeliğinden İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nce “silâhlı terör örgütü üyeliği” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Hüseyin Aydın Silivri 9 No’lu cezaevinde 2 yıldır tutuklu olarak bulunduruluyor.
Göz göze gelmek bile yasak
Tecrit hücresinde kaldığını belirten Aydın bulunduğu yeri şöyle anlattı: “Üç kişilik tecrit hücresinde kalıyorum. 24 Mayıs 2018 itibariyle 670 gün oldu. Yanımdaki iki kişi dışında hiç kimseyle görüşemedim. Hiçbir sosyal, kültürel faaliyete çıkarılmadım. Diğerleriyle göz göze gelmek bile yasak.”
Farklı muamele
Diğer tutuklulardan farklı muamele gördüklerini belirten Aydın, “Hücre avlusuna çıkıyorum. 30 metrekarelik, üstü tel örgüyle kapalı. Hiçbir yerle irtibatımız yok. On-on iki saat kadar açık kalıyor. Ortak alan diye bir yere hiç çıkarılmadım. Halı saha var. Diğer örgüt tutukluları çıkıyor. Biz çıkarılmıyoruz.” dedi. Ceza evindeki yemeklerin kötü olduğunu belirten gazeteci Hüseyin Aydın şartların maddî olarak sıkıntılara sebep olduğunu belirtti: “Cezaevi yemekleri hiç iyi değil. Hazır gıdalar veriliyor. Hazır köfte gibi. Diyet yemeği veriyorlar hastalara, ancak yenecek gibi değil. Kantinden besleniyoruz. Maddî olarak sıkıntı tabiî.”
Yeni Asya yasak
Yeni Asya Gazetesi’nin de bir çok tutukluya ‘kurum güvenliği tehdidi’ gibi uydurma gerekçelerle verilmediğini bize ulaşan mektuplardan biliyorduk. Gazeteci Aydın da gazetemizi satın alamadığını belirtiyor ve şunları diyor: “İstediğimiz gazeteyi alamıyoruz. Cezaevinin listesinde olanları alıyoruz. Birçok kitap, süreli yayın yasak. Örneğin Ahmet Altan’ın kitapları yasak. On kitap bulundurmaya izin veriliyor. Fazlası yasak. Yeni Asya müstehcen diye yasak.”
Üzerimizde baskı var
Kötü muamelelerle karşılaştıklarını belirten Aydın şunları söyledi: “Hapishaneye girerken 30 Temmuz 2016 gecesi saat 02:00 gibi bir grup gardiyan bizim bulunduğumuz gazeteci grubuna kötü davrandı. Kolundan tutup sürüklenenler oldu. Soyunma kabininde tokatlananlar, vs. Şikâyet etmek çok zor. Nereye başvursanız, aleyhinize karar veriyorlar. Büyük baskı var üzerimizde.”
Yasak üstüne yasak
Demokrasinin bu kadar ağır bir yük olduğunu bilmiyordum diyen genç gazeteci Aydın içinde bulunduğu durumu şu sözlerle özetledi: “Fotoğraf çekmek yasak. Açık görüşte eşinle yan yana oturmak yasak. Spora, sohbete çıkmak yasak. Enstrüman (saz, bağlama, flüt, vs.) yasak. Çoğu kitap yasak. Telefon iki haftada bir 10 dakika. Üzerimiz elle aranıyor keyfî olarak. İstediğimiz kanalı izleyemiyor, istediğimiz gazeteyi okuyamıyoruz. Boğulmak üzereyim. Azıcık oksijen istiyorum. Ülkü Tamer’in dediği gibi, içime çektiğim hava değil gökyüzü olsun diye şu tel örgülerin kaldırılmasını istiyorum. Bedenimi hapsettiler, bari hayallerimi tutsak etmesinler. Her gün koridorları temizliyorlar, dışarısı güzel görünsün diye. Ama öyle işkence ediyor, öyle baskılıyorlar ki düşünceleri, çıldırtan bir sessizlik, çok derin bir çukur var sanki. Gazeteciler, fikir insanları kafayı yesin, yeni fikir üretmesin, eleştirel bakış açısından yoksun kalsın diye yasak üstüne yasak, baskı üstüne baskı var. Neredeyse 2 yıl olacak. Bu baskı hiç azalmadı. Demokrasinin bu kadar ağır bir yük olduğunu bilmiyordum. Ama olsun, taşıyıp hak ettiği yere getireceğiz. Kimsenin kuşkusu olmasın.”