Kamuya ait birçok dev kuruluşun yanında, çoğunluğu turizm bölgelerinde toplam 2.3 milyon metrekare Hazine arazisi de devredildi.
Resmi Gazete'nin dünkü mükerrer sayısında yayımlanan Bakanlar Kurulu kararına göre, aralarında Antalya, Muğla, İzmir gibi turizm bölgelerindeki Hazine taşınmazlarının da bulunduğu çok sayıda arazi Varlık Fonu'na devredildi. Karara göre, arazilerin tescil ve devir işlemleri bitinceye kadar taşınmazlar Maliye Bakanlığı tarafından yönetilecek.
Varlık Fonu'na devredilen arazilerin bir bölümünün büyüklüğü:
- Antalya’nın Aksu, Merkez, Kemer ve Manavgat ilçelerinde 700 bin 910 metrekare
- Aydın’ın Didim ve Kuşadası ilçelerinde 959 bin 713 metrekare
- İstanbul’un Bakırköy ilçesinde 22 bin 866 metrekare
- İzmir’in Selçuk ve Menderes ilçelerinde, 556 bin 891 metrekare
- Muğla Bodrum Gündoğan’da 11 bin 334 metrekare
- Isparta ve Kayseri’de 38 bin 958 metrekare
EMO: VARLIK FONU İLE KAMU VARLIKLARI İPOTEK EDİLECEK
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu, dev kamu kuruluşları hisseleri ile 2.3 milyon metrekare Hazine arazisinin devredildiği Varlık Fonu ile "kamu kaynaklarının rehin ve ipotek vermek amacıyla" kurulduğunu ileri sürdü.
Türksat’tan, PTT’ye, Telekom’da kalan kamu hisselerinden BOTAŞ, TPAO, ETİ Maden ve Çay İşletmeleri’ne, Borsa İstanbul’dan Türk Havayolları’na, Ziraat Bankası’ndan Halk Bankası’na varıncaya kadar 11 büyük kamu kuruluşunun ve birçok arazinin Varlık Fonu’na devredildiği anımsatılan EMO açıklamasında,
"Kamu kaynaklarını dilediği gibi kullanmak, yandaşlara aktarımlar yapmak, kamu hisselerini ipotek ettirerek para bulmak, piyasalara kimlerin çıkar elde edeceği bilinmeyen müdahaleler ve manipülasyonlarda bulunmak anlamına gelen Varlık Fonu’na yapılan bu aktarımlar kabul edilemez” denildi.
Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile yapılan işlemin kamu kurumlarının yönetimlerinin devredilmesinden öte aktarımlar içerdiğine dikkat çekilen açıklamada, "Türkiye Varlık Fonu Yasası’na göre aktarılan bu kamu kurumları üzerinde iktidarın denetimsiz bir şekilde uygulamalar yapabileceği" ileri sürülerek şöyle denildi:
“- Bu şirketlerdeki kamu paylarını istediği gibi satabilir.
- Bu kurumların almış oldukları sermaye piyasası araçlarını, fon katılma paylarını, kira sertifikalarını, gayrimenkul sertifikalarını, yabancı yatırım araçlarını ve her türlü yatırım araçlarını satabilir. Aynı şekilde istediği yatırım araçlarını da satın alabilir.
- Varlık Fonu`na aktarılan kuruluşların her türlü para piyasası işlemlerine de iktidar kendi çıkarları doğrultusunda yön verecektir.
- Kamu kuruluşlarının bütçe dengeleri değil, iktidarın parasal kaynak ihtiyacı öncelikli olarak kamu zararına uygulama kararları verilebilecektir.
-Hem ulusal hem de uluslararası piyasada her türlü ticari ve finansal işlemi yapabilecektir.
- İstediği projelere kaynak yaratmak adına dış proje kredisi bulabilmek için yani yurtdışından para bulmak adına bu kamu kuruluşlarını rehin, ipotek verebilecektir.
-Aktarılan kamu kurumlarının taşınmazlarını dilediği gibi satabilecektir.”
Açıklamada, "bu kadar geniş yetkilerle oluşturulan" Türkiye Varlık Fonu kamu kurumlarının "kişisel ve siyasal çıkarlar doğrultusunda kullanılacağı ama hiçbir şekilde denetlenemeyeceği" savunuldu.
Fonun tüm işlemlerinin Sayıştay, TBMM ve Kamu İhale Kurumu denetimlerinin dışına çıkarıldığının hatırlatıldığı açıklamada, “Ayrıca Türkiye Varlık Fonu’nun işlemleri ve kararları KİT mevzuatı, devlet personel düzenlemeleri, Rekabet Kanunu’ndan da muaf kılındı. Tüm bunlarla da yetinilmedi, işlemlerinden her türlü vergi ve kesinti kaldırıldı. Böylece yeni yapılacak satışlarda alıcılara büyük vergi muafiyetleri de getirildi. Denetim diye öngörülen yalnızca Başbakan’ın belirleyeceği sözde bağımsız denetimdir” görüşü savunuldu şöyle devam edildi:
“Cumhuriyet tarihimizin hiçbir döneminde böylesine büyük rant aktarım olanakları yaratan düzenlemeler TBMM’den geçmemiş, bu kadar pervasızca kamu kurumları iktidarın çiftliğine çevrilmemiştir. İktidara bu kamu kuruluşlarının babalarının malları değil, bu ülkenin insanlarının alın terini taşıyan yılların birikimi olduğunu hatırlatıyor, iktidarın kendi çıkarları doğrultusunda bu kuruluşları kullanmaya kalkmasının en hafif deyimiyle sıkça kullandıkları ‘milli iradeye’ saygısızlık olduğunu söylüyoruz. Bu ülke, bu ülkenin varlıkları sahipsiz değildir. Sabahın bir sahibi vardır…”
DHA