"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

"Mümkün olsa 30 Temmuz'dan önce İstanbul'u terk ederdim" tepkisi!

30 Temmuz 2017, Pazar 16:20
Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy'u makamında ziyaret eden Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu hava sıcaklıkları nedeniyle Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun "Mümkün olsa 30 Temmuz'dan önce İstanbul'u terk ederdim" açıklamasına tepki gösterdi.

Bakan eroğlu, "İstanbul'la alakalı çok büyük felaket olacakmış gibi bir takım havalar estiriyorlar. Yok öyle birşey kardeşim işi abaratmaya gerek yok. İlim adamı iddia etmez ispat eder" dedi. 

DSİ Tesisleri toplu temel atma töreni ve orman köylülerine kullandırılan gelir getirici tür ve Orköy kredisi sertifika törenine katılmak için gelen Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy'u makamında ziyaret etti. Bakan Eroğlu geçtiğimiz günlerde Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun "Mümkün olsa 30 Temmuz'dan önce İstanbul'u terk ederdim" açıklaması üzerine işin abartıldığını söyledi. İstanbulla ilgili büyük felaket olacakmış havası estirildiğini kaydeden Bakan Eroğlu konuşmasına şöyle devam etti: 

"Lütfen şimdi bizi dikkate alın, birkaç gazetede gördüm. Efendim 'İstanbullular Ağustos ayının başında şehri terk etsin.' Yok öyle bir şey kardeşim işi abartmaya gek yok. İlim adamı iddia etmez ispat eder. Bakın bunu özetle söylüyorum, üzülüyorum bazen insanlar 'şöyle olacak böyle olacak' diyor. Şimdi bakın şu anda İstanbul ile alakalı sanki arkadaşlar çok büyük bir felaket olacakmış gibi bir takım havalar estiriliyor. Biz 30 Temmuz’da İstanbul’da 30 derece tahmin ediyoruz ama geçmişte 37.4’e kadar çıkmış. Yani geçmişte daha yüksek değerlere ulaşmış yani çok büyük bir felaket olacakmış gibi sunmanın bir manası yok."

YUVACIK BARAJI'YLA CHP'YE YÜKLENDİ

Kocaeli Valiliği'nin ardından AK Parti Kocaeli İl Başkanlığı'nı ziyaret eden Bakan Eroğlu burada AK Parti İl Başkanı Şemsettin Ceyhan ve Kocaeli AK Parti Milletvekilleri tarafından karşılandı. Burada yaptığı açıklamada ana muhalefete yüklenen Bakan Eroğlu, "Yuvacık barajı skandalı Dünyanın en büyük skandalıdır. CHP'nin işi gücü skandaldır, yolsuzluktur, soygundur" dedi.

**

Okumak için tıklayınız:

Ağaçlar devrildi, çatılar uçtu: İstanbul'daki zorlu günün detayları!

İBB'den ''yağış'' açıklaması: ''Şiddetli yağışlar o kadar etkiliydi ki...''

İstanbul'da fırtına ve yağış etkili oluyor

Haydarpaşa'da vinç devrildi, patlama yaşandı

Eyüp'te yıldırım düşmesi sonrası yangın çıktı

***

Okumak için tıklayınız:

Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi 'musibetler' için ne diyor?

***

Konuyla ilgili içerikler:

TEFEKKÜR PENCERESİ...

Kar, yağmur, dolu; gelmiyor gönderiliyor, yağmıyor yağdırılıyor...

Kur'an-ı Hakim'in hakikatli ve nurlu bir tefsiri olan Risale-i Nur'da Cenab-ı Hakk'ın zerrelerden yıldızlara kadar tecelli eden ismlerini ve azim tasarrufatını tefekkür etmeye devam ediyoruz.

'İlimlerin esası, ilimlerin şâhı ve padişahı, imân ilmidir.' hakikati çerçevesinde Kainat Kitabı'nda gerçekleştirilen herşeye mana-i harfiyle bakarak eserden sanatkara yönelerek Cenab-ı Hakk'a ulaşıyor, nazarlarımızı Esma-ül Hüsna'sının tecellilerine çeviriyoruz...

Özetle diyebiliriz ki; Hissiz, şuursuz olan kar, yağmur, dolu, toprak, otlar, ağaçlar ve benzeri nice sebep bizlere şefkat edip, rızık yetiştirmek kabiliyeti olmadığından, su gelmiyor, gönderiliyor; toprak kendi kendine açılmıyor; Birisi o kapıyı açıyor, nimetleri ellerimize veriyor, meyveler, hububatı yetiştirmekten pek çok uzak olduğundan, onlar bir Hakîm-i Rahîmin perde arkasından uzattığı ipler ve şeritlerdir ki, nimetlerini onlara takmış, zîhayatlara uzatıyor.

Tefekkür haberinin devamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/dunya/kar-yagmur-dolu-gelmiyor-gonderiliyor-yagmiyor-yagdiriliyor_410925

***

Okumak için tıklayınız:

Kış geldi, hoş geldi: Beyaz Rahmetin Sahibi, Müzeyyin ismiyle tecelli etti...

‘SICAĞIN ŞİDDETİ, CEHENNEMİN HARARETİNDENDİR' 

Kainat Kitabı'ndaki herşeye tefekkür gözüyle bakıldığında zerrelerden yıldızlara kadar herşeyde Cenab-ı Hakk'ın kudret eserlerini ve güzel isimlerinin tecellilerini görebiliriz. Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi Kur'an ve Sünnet-i Seniyye'den ilhamla Kainat Kitabının Kur'an'i bir gözle nasıl okunacağını 7'den 77'ye en cahilinden en alimine kadar herkese herkesin anlayabileceği şekilde 2 kere 2 4 eder dercesinde izah ve ispat ederek göstermektedir. 

Sıcak havalarla aslında bize çok şey anlatılmak isteniyor. Sıcak havaların bunaltan koşullarından birazolsun uzaklaşarak bir saati bir sene ibadet olabilen ve serinletren ferhalandıran tefekküri ibadete sizleri davet ediyoruz..

İşte sıcağın harareti ve cehennemle bağlantısı noktasını işleyen ibret verici bir ilim ve tefekkür yolculuğu;

Ahiret âlemine ait menziller bu dünyevî gözümüzle görülmez.

Fakat, bazı rivâyâtın işârâtıyla, âhiretteki Cehennem bu dünyamızla münasebettardır. Yazın şiddet-i hararetine “Cehennem hararetindendir” [Buharî, 1:142, 162] denilmiştir.

Demek, bu dünyevî, küçücük ve sönük akıl gözüyle o büyük Cehennem görülmez. Fakat ism-i Hakîmin nuruyla bakabiliriz. Şöyle ki:

Arzın medar-ı senevîsi altında bulunan Cehennem-i Kübrâ, yerin merkezindeki Cehennem-i Suğrayı güya tevkil ederek bazı vezâifini gördürmüş. Kadîr-i Zülcelâlin mülkü pek çok geniştir; hikmet-i İlâhiye nereyi göstermişse Cehennem-i Kübrâ oraya yerleşir. Evet, bir Kadîr-i Zülcelâl ve emr-i Kün feye kûn’e (“Ol der; o da oluverir” - Yasin:82.) mâlik bir Hakîm-i Zülkemal, gözümüzün önünde, kemâl-i hikmet ve intizamla kameri arza bağlamış; azamet-i kudret ve intizamla arzı güneşe raptetmiş; ve güneşi, seyyârâtıyla beraber, arzın sürat-i seneviyesine yakın bir süratle ve haşmet-i rububiyetiyle, bir ihtimale göre şemsü’ş-şümus tarafına bir hareket vermiş; ve donanma elektrik lâmbaları gibi yıldızları saltanat-ı rububiyetine nuranî şahitler yapmış, onunla saltanat-ı rububiyetini ve azamet-i kudretini göstermiş bir Zât-ı Zülcelâlin kemâl-i hikmetinden ve azamet-i kudretinden ve saltanat-ı rububiyetinden uzak değildir ki, Cehennem-i Kübrâyı elektrik lâmbalarının fabrikasının kazanı hükmüne getirip âhirete bakan semânın yıldızlarını onunla iş’âl etsin, hararet ve kuvvet versin. Yani, âlem-i nur olan Cennetten yıldızlara nur verip, Cehennemden nar ve hararet göndersin; aynı halde, o Cehennemin bir kısmını ehl-i azâba mesken ve mahbes yapsın.

Hem bir Fâtır-ı Hakîm ki, dağ gibi koca bir ağacı, tırnak gibi bir çekirdekte saklar. Elbette, o Zât-ı Zülcelâlin kudret ve hikmetinden uzak değildir ki, küre-i arzın kalbindeki Cehennem-i Suğrâ çekirdeğinde Cehennem-i Kübrâyı saklasın.

Elhasıl: Cennet ve Cehennem, şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden bir dalın iki meyvesidir. Meyvenin yeri ise, dalın müntehâsındadır.

Hem şu silsile-i kâinatın iki neticesidir. Neticelerin mahalleri, silsilenin iki tarafındadır. Süflîsi, sakîli aşağı tarafında; nuranîsi, ulvîsi yukarı tarafındadır.

Hem şu seyl-i şuûnâtın ve mahsulât-ı mâneviye-i arziyenin iki mahzenidir. Mahzenin mekânı ise, mahsulâtın nev’îne göre, fenası altında, iyisi üstündedir.

Hem ebede karşı cereyan eden ve dalgalanan mevcudat-ı seyyâlenin iki havuzudur. Havuzun yeri ise, seylin durduğu ve tecemmu ettiği yerdedir. Yani, habîsâtı ve müzahrefâtı esfelde, tayyibâtı ve sâfiyâtı âlâdadır.

Hem lütuf ve kahrın, rahmet ve azametin iki tecellîgâhıdır. Tecelligâhın yeri ise her yerde olabilir. Rahmân-ı Zülcemal ve Kahhâr-ı Zülcelâl nerede isterse tecellîgâhını açar.

Amma Cennet ve Cehennemin vücutları ise, Onuncu ve Yirmi Sekizinci ve Yirmi Dokuzuncu Sözlerde gayet kat’î bir surette ispat edilmiştir. Şurada yalnız bu kadar deriz ki: Meyvenin vücudu dal kadar ve neticenin silsile kadar ve mahzenin mahsulât kadar ve havuzun ırmak kadar ve tecelligâhın, rahmet ve kahrın vücutları kadar kat’î ve yakindir.

Mektûbât, s. 15-16

LÛ­GAT­ÇE:

Cehennem-i Kübrâ: Büyük cehennem.
Cehennem-i Suğrâ: Küçük cehennem.
haşmet-i rububiyet: Rabliğin, idare ve terbiye ediciliğin haşmeti, heybeti, büyüklüğü.
iş’âl: yakma.
küre-i arz: Dünya.
medar-ı senevî: Dünyanın güneş etrafında dönerken çizdiği farazî daire.
menzil: oda.
nâr: ateş.

***

Konuyla ilgili içerikler:

KONUTDER Başkanı Elmas’ın sözleri şaşkınlık meydana getirdi!

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/ekonomi/konutder-baskani-elmas-in-sozleri-saskinlik-meydana-getirdi_428612

Tedirgin eden gerçekler!

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/gundem/tedirgin-eden-gercekler_407185

İlk kentsel dönüşümde sınıfta kaldık: ''Ortak alanımız 4 tane bank''

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/ekonomi/ilk-kentsel-donusumde-sinifta-kaldik-ortak-alanimiz-4-tane-bank_415283

Konutlar dönüşüyor, alışkanlıklar dönüşemiyor: Kentsel dönüşüm nasıl olmalıdır?

İzmir'de kentsel dönüşümün sembolü haline gelen Örnekköy ve Uzundere'deki sosyal konut alanlarına yerleşen vatandaşların yeni yaşam biçimleri ve beklentileri akademisyenlerin araştırma konusu oldu.

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/ekonomi/konutlar-donusuyor-aliskanliklar-donusemiyor-kentsel-donusum-nasil-olmalidir_392428

DHA

Etiketler: veysel eroğlu, istanbul
Okunma Sayısı: 3860
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı