İktidarın kutuplaştırıcı üslubunu eleştiren Saadet Partisi Milletvekili N. Cihangir İslam, muhalefete çağrıda bulundu; “Muhalefetin yapacağı şey halkla rezonansa girip ısrarla “vicdan”a yönelik çalışmalar yapmaktır.”
Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘kutuplaştırıcı’ üslubunu isim vermeden eleştirdi. Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na yönelik, “Burası Paris, Hollanda değil. Sen Gezi olaylarındaki gibi bir şey yapmaya çalışırsan meydanları dar ederiz. 15 Temmuz’da gitmiş olabilirsin, bu sefer kaçmaya fırsat bulamazsın” şeklindeki ifadelerini irdeleyen İslam, muhalefete ‘vicdanlara seslenme’ çağrısı yaptı. İslam, “Muhatabı olduğumuz tahrik seçimden sonuç almaya yöneliktir. Muhalefetin yapacağı şey halkla rezonansa girip ısrarla “vicdan”a yönelik çalışmalar olmalıdır” ifadelerini kullandı.
Yetkileri alabildiğine geniş, sorumluluğu ise yok denecek kadar az
İslam sosyal medya hesabından şunları yazdı; “Bir kişi düşünün. İçimizde en sıkı dokunulmazlık ve korunma zırhına bürünmüş, istediği lafı sarf ediyor ama aldığı cevaplar savcılara malzeme oluyor. Yetkileri alabildiğine geniş, sorumluluğu ise yok denecek kadar az. Yine de huzursuz. Saldırıyor. Çatıyor. Tehdit ediyor. Neden? Kanaatimce bu saldırgan dilin ve asosyal davranışların altında birden fazla neden yatıyor. “Ahlaki sorumluluk hissediyor ve bunu daha farklı saldırganlıklarla bastırmaya çalışıyor.” Bir de, “mevcut tablonun farkında ve kaybetmek karşısında çaresiz.” Davranışlarının kaynağı bu. Vicdan, iç muhasebe gibi hasletlerimiz, baskı altına alsak da yok edemeyeceğimiz özelliklerimizdir. Hakkaniyete uygun davranmadığımızda ya yanlışımızı düzeltir, zararları telafi ederiz ki doğru olan budur; ya da menfaatimize uygun şekilde ısrarla haksızlık yapmaya devam ederiz. Haksızlıklara ısrarla devam etmeyi seçtiğimizde bir önceki haksızlığa vicdanımızın verdiği tepkiyi bastırmak üzere ‘el yükseltir’ ve negatif duygularla, öfkeyle bezenmiş gerekçelere sığınırız. Vicdanı bastırmanın yegane yolu vicdandan daha da uzaklaşmayı gerektiren usüllerdir.
Artık akıl, mantık, ahlâk gibi ölçüler bir yüktür
Vicdanın sesini bastırmak mümkün olmadığı, ama bu sesi duymamak için yeni vicdansızlıklara ihtiyaç duyulduğundan bir sarmalın içerisine düşmüşüzdür. Buradan çıkmak her an mümkündür ve yolu çok basittir ama “kibir” olduğu sürece bu yollar söz konusu zihnin bir seçeneği olamaz. Vicdan karşısındaki mağlubiyete bir de dış dünyamızdaki mağlubiyet ihtimali eklenince davranışlarımız rayından çıkabilir. Çıkar da. Bu davranışların vicdanla irtibatı baştan beri kesildiğinden koordinasyon da ortadan kalkar. Artık akıl, mantık, ahlak gibi ölçüler bir yüktür.
Muhalefetin yapacağı en büyük hata sokağa çıkmak olacaktır
Sonuç “debelenme” halidir. “Çırpınma” diyemiyoruz. “Çırpınma,” insan melekelerinin vicdan dahil hepsinin işlev gördüğü, bilinçli, hedefe yönelik, koordine ve yüksek enerjili davranışlardır. “Debelenme” hali de yüksek enerjilidir, patlayıcıdır ama diğer özelliklerden yoksundur. Geldiğimiz noktada muhalefetin yapacağı en büyük hata sokağa çıkmak olacaktır.
Bunu bir insan hakkı olarak tartışmıyorum. Muhatabı olduğumuz tahrik seçimden sonuç almaya yöneliktir. Muhalefetin yapacağı şey halkla rezonansa girip ısrarla “vicdan”a yönelik çalışmalar olmalıdır.”
İstanbul – Yeni Asya