Risale-i Nur Enstitüsü Akademik Kurulu’nun eğitim uzmanları tarafından hazırlanan raporunda, "Taslak öğretim programlarının öğrenci merkezli anlayışla hazırlandığı söylenmektedir. Bu anlayış olumlu iken, programın Atatürkçülük ekseninde hazırlanması bu anlayışla çelişmektedir" denildi.
Bu rapor Risale-i Nur Enstitüsü Akademik Kurulu’nun eğitim uzmanları tarafından hazırlanmıştır.
A. Giriş
Sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik alanlarda hızlı bir değişim geçiren ve başkalaşan dünyamızda eğitim sistemlerinin de bu değişime ayak uydurması beklenmektedir. Bu değişim karşısında çağdaş öğretim programları, beklentileri ve hedefleri farklılaşan, arzu ve emelleriyle birlikte problemleri de artan toplum ve şahısların ihtiyaçlarına cevap verecek biçimde tasarlanmaktadır. Hitap ettiği toplumu ve insanı anlamayan, geleceğini emanet edeceği gençlerinin maddî ve manevî ihtiyaçlarına cevap veremeyen, muhatap olduğu kitlenin potansiyelini kavrayamayan bir eğitim sistemi ise bunalımlı nesiller üretmeye mahkûmdur.
Bu değerlendirme ışığında ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmeler karşısında ülkemizde de eğitim ve öğretim alanında çağın ve insanın ihtiyaçlarına uygun değişikliklerin olması, eğitim öğretim programlarına yeni hedeflerin konulması zarurî bir ihtiyacın yansımasıdır. Bu bağlamda Millî Eğitim Bakanlığı’nca duyurulan yeni müfredat çalışması yaklaşım olarak olumlu arayışların neticesi olarak değerlendirilmelidir; ancak taslak müfredat programlarında yapılan değişiklikler incelendiğinde, eğitim sistemimizdeki kronikleşmiş problemlere çare olup olamayacağı hususunda ciddî soru işaretleri bulunmaktadır. “Bu programı revize etmede duyulan temel ihtiyacın ne olduğu, uygulanan mevcut program üzerinde bilimsel bir değerlendirme yapılıp yapılmadığı, mevcut programın uygulamaları açısından ne tür sonuçlar elde edildiği, bu programı yapacak ve yürütecek yetkin bir ekibin kurulup kurulmadığı, programın paydaşları olabilecek alan uzmanı, öğretmen, program geliştirme ve ölçme değerlendirme uzmanlarının yanı sıra öğrenci ve velilerin programa ne derece dahil edildiği” programın sağlıklı değerlendirilmesi ve yürütülmesi açısından cevap beklemektedir.
B. Öğretim Programları Üzerinde Genel Değerlendirme ve Öneriler
1. Programın Felsefesi-Genel Amaçlar
Ülkemizde öğretim programları, Millî Eğitimin Genel Amaçları ve temel ilkeleri referans alınarak yapılır. Bu amaç ve ilkeler adeta anayasanın değişmez maddeleri gibi algılanmaktadır. Oysa bu dokümanlarda ifade edilen bakış açıları, çağdaş eğitim felsefelerine ve yaklaşımlarına uygun değildir. Bu haliyle günümüzün ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak ve toplumsal mutabakatı sağlamada yetersizdir. Çünkü bu bakış açıları “konu merkezli, öğretmen merkezli, kişi ve ideoloji merkezli, gerçek hayattan uzak bir anlayışı” temsil etmektedir. Bu durum, taslak öğretim programlarının bazı yerlerinde öğrenci merkezli anlayışın esas aldığının belirtiliyor olması ile çelişmektedir. Bu bakımdan millî eğitimin genel amaçları ve temel ilkeleri çağdaş ve demokratik ve günümüz şartlarına uygun değildir. Programların zamanın ruhuna ve toplumsal gerçeklere göre hazırlanması elzemdir.
Taslak öğretim programlarının öğrenci merkezli anlayışla hazırlandığı söylenmektedir. Bu anlayış olumlu iken, programın Atatürkçülük ekseninde hazırlanması ve belli şahısların ve ideolojik yaklaşımların yer alması bu anlayışla çelişmektedir. Ayrıca demokratik toplumlarda, toplumun değerleri, sosyal ve kültürel yapısı, ihtiyaç ve beklentileri esas alınır.
a. İdeolojik bakış
Bilgi değişken bir olgudur. Buradan yola çıkarak eğitim müfredatlarının değişken olması kaçınılmazdır. Kendini yarın için yeni şeyler yapmak zorunda hisseden toplumlar gelişen şartlara göre eğitim sistemlerini yenilemektedirler. Bu anlamda değişikliğe gidilmesi olumludur; ancak ülkemizde yapılan değişikliklerin hepsinin Atatürkçülük ideolojisini esas aldığı gözlemlenmiştir. Bu olumsuzluk şu anki değişiklik için de söz konusudur. Eğitim programları değişen, yenileşen ihtiyaçları karşılayacak tarzda esnek olmalıdır. Bu bağlamda Atatürkçülük eğitim sistemini çökerten, ileriye taşınmasını engelleyen bir pranga olarak yeni değişiklikte de yerini korumaktadır.
Öğrenci merkezli eğitim yaklaşımı demokratik bir toplumun eğitim anlayışının özelliğidir; ancak demokratik toplumda her hangi bir şahsın ideolojik anlayışının öğretim programının temeline konulmuş olması demokratik toplum özelliği ve eğitimin özerkliğiyle bağdaşmamaktadır. Eğitim ortamında bilginin mutlak olmadığı, bilginin değişkenlik gösterebileceği ifade edilmektedir; ancak bu bağlamda şahıs ya da kişi eksenli bilgilerin programda yer alıyor olması bu anlayışa uygun değildir. Günümüz eğitim anlayışına damgasını vuran çağdaş eğitim anlayışına uymayan bu antidemokratik unsurlardan arındırılması gerekir.
b. Seküler bakış
Taslak öğretim programının bireye kazandırmaya çalıştığı niteliklere (bilgi, beceri ve tutum) bakıldığında seküler zihniyetten sıyrılamadığı, kazanımlar noktasında tüketime ve maddi hedeflere dayalı bir program olduğu belirgindir. Bu anlamda pozitivist ve materyalist bir arka planı olması, şahısların manevî anlamda ihtiyaç ve beklentilerine cevap vermekten uzak, duyuşsal alan gelişimini desteklemeyen bir bakış açısı görülmektedir. Bu geçmişten günümüze değerler eğitimindeki başarısızlığın da önemli bir sebebidir.
c. Nasıl bir insan
Programın felsefesi sürekli bir yenilenme, gelişme ve olgunlaşmayı ifade eden bir tanım üzerinden kurgulanmalıdır. Programın esas aldığı yaklaşım ve getirdiği yenilik net tanımlanmamıştır. Eğitimin temel felsefesi kısmında eğitimin topluma nasıl bir insan tipi yetiştirmek istediğinin net tanımlanmaması belirgin bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır. Yetiştirilmek istenen insan tipinin toplumla ilişkisini kuran bir tanımlama olmadığı gibi, yetiştirilmek istenen bireyin özellikleri de tarif edilmemektedir.
2. Program geliştirme modeli, ortak dil
Taslak öğretim programları bir bütün olarak ele alındığında, belli bir modeli olmadığı görülmektedir. Bu ortaklığı sağlamak ya da alanın hususiyetleri varsa ona uygun bir modelin tercih edilmesi programın anlaşılabilirliği ve uygulama birliği sağlama açısından önemlidir. Bu öğretim programlarında farklı yapı ve dil kullanımı olarak ortaya çıkmış görünüyor.
3. Program geliştirme ihtiyacı
Bir öğretim programının geliştirilmesi için üç çıkış noktası vardır: 1) mevcut öğretim programının eksiklikleri 2) felsefi olarak görülen değişiklik 3) yeni ortaya çıkan ihtiyaçların getirdiği öğrenme alanları.
a. İhtiyaç analizi
Demokratik toplumlarda öğretim programları bir ihtiyaçtan doğar. Millî Eğitim Bakanlığı’nca yürütülen ve kamuoyuyla dar bir zaman çerçevesinde paylaşılan yeni öğretim programı değişikliğinin hangi ihtiyaçtan doğduğuna dair ayrıntılı ve kamuoyunu ikna edici bir açıklama söz konusu değildir. İhtiyaç belirleme süreci ve paydaşların (öğrenci, öğretmen, veli, sivil toplum vb. ) sorulma hususunda taslak programda yeterli bir bilgi yoktur.
b. Önceki programların uygulama sonuçları
Taslak öğretim programları, anlaşıldığı kadarıyla mevcut öğretim programlarının eksikliklerine yönelik bir çalışma görüntüsü verilmektedir. Ancak mevcut öğretim programlarının uygulama sonuçlarına yönelik bir çalışma yapıldığı ve ihtiyacın buna dayandırıldığına dair bir bilgi yoktur. Genel bir değerlendirme ile sahaya inmeyen, uygulama sonuçlarının görülmediği bir öğretim program revize edilmektedir.
Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla, “basında öğretim programlarıyla ilgili eleştirilerin olması” müfredat değişikliğinin gerekçesi için yeterli değildir. Öğretim programlarına ilişkin basındaki eleştiriler müfredat değişimine temel teşkil etmemelidir. Değişiklikler, değişen dünyaya ayak uydurmak, ferdî ve toplumsal ihtiyaçlara cevap verebilmek ve bilgi, beceri ve kazanımların arttırılmasına yönelik olmalıdır.
4. Program geliştirme ekibinin seçimi
Program geliştirme bir ekip çalışmasıdır ve süreç özelliği gösterir. Yapılan çalışmada, bilimsel ölçütleri karşılayan uzman kişilerin katılımlarının sonunda ortaya çıktığına dair bir bulgu yoktur. Eğer böyle bir ekip (alan uzmanı, öğretmen, program geliştirme ve ölçme değerlendirme uzmanları), yer almıyorsa ortaya çıkan üründe taslakta da görüldüğü gibi eksiklik ve tutarsızlıkları içinde barındıracaktır. Ülkenin geleceğini etkileyecek bu tür çalışmalarda, programın paydaşları olabilecek uzmanlarından oluşan yetkin bir kadronun dahil olduğu uzun soluklu bir çalışmanın yapılması daha sağlıklı olacaktır. Programı hazırlayan komisyon listesi yer almamaktadır. Programın hangi alanlarda uzman kişiler tarafından hazırlandığı, komisyonun kimler tarafından oluştuğu açıklanmamıştır. Bu durum bilimsel çalışma ve yaklaşımlara uygun değildir.
5. Daha önceki öğretim programlarının uygulanma problemleri
Bu güne kadarki yapılan değişikliklerin uygulamaya yeterince yansıtılamadığı eğitim bilimleri alanında yapılan araştırmalarında ortaya çıkmaktadır. Bu durum ilân edilen programların sahaya yansıtılmasında problemlerle karşılaşıldığının göstergesidir. İlan edilen muhtemel değişiklik için de aynı risk söz konusudur.
Geçmişte hazırlanan öğretim programları çağdaş eğitim felsefesine uygun olarak öğrenmeyi öğretme amacına yöneliktir. Öğretmenlerin bu programı uygulamadıkları, eğitimin temel felsefesini yansıtan “Öğrenmeyi öğretme” mantığını yansıtamadıkları yine yapılan araştırmalarda görülmektedir. Bununla ilgili ne gibi tedbirlerin alındığı ya da alınacağı, riskleri ortadan kaldırmak için nasıl bir yol takip edileceği soruları cevapsızdır.
Önceki programlarda öğretmenlerin programa sahip çıkmadığı ve öğretmenlerin sınav piyasasının yönlendirmesi ile hareket ettiği gözlemlenmiş; programı uygulamak isteyen öğretmenlere de okul yönetimi ya da diğer paydaşlar tarafından çoğunlukla bir direnç oluşturulduğu görülmüştür. Bu riskler ortadan kaldırılmadan yeni bir programın yürürlüğe konulması mevcut eksikliklerin devam etmesini sağlayacaktır. Bu bağlamda yürürlüğe konulacak olan bu programın öğretmenler tarafından nasıl kullanacağına dair bir çalışma yapılmazsa, bu çalışmaların da beklenen başarıyı gösteremeyeceği aşikârdır.