Başbakanlığı döneminde Ahmet Davutoğlu’na danışmanlık yapan yazar Etyen Mahçupyan, “Şu anda Türkiye’nin ekonomisi manipüle edildi deniyor, ama esas Türkiye’nin medyası manipüle edildi, yıllardır ediliyor” dedi.
Başbakanlığı döneminde Ahmet Davutoğlu’na danışmanlık yapmış olan akademisyen - yazar Etyen Mahçupyan Türkiye medyasını değerlendirdi. Mahçupyan, “şu anda Türkiye’nin ekonomisi manipüle edildi deniyor, ama esas Türkiye’nin medyası manipüle edildi, yıllardır ediliyor” diye konuştu. Mahçupyan, medyanın önemli bir fonksiyonun kadük olmuş durumda olduğunu belirtti ve basın, “Türkiye’de giderek daha kritik bir noktaya geliyor. Bir ihtiyaç olduğu çok daha açık şu anda. Çünkü bildiğimiz gibi basının iki yönlü bir fonksiyonu var. Topluma ve kamuoyuna çıkarması. Burada çok fazla problem yaşanmıyor belki, ama burada da problem var. Fakat ikinci fonksiyon tamamen kadük olmuş durumda. Yani hükümetin kamu otoritelerinin yaptıklarıyla ilgili; haberleştirme, yorum, analiz vs burada tamamen bir çöl durumuyla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
Devlete yanaşarak ayakta duruyorlar
Gülçin Avşar’ın Youtube kanalında yayınladığı videoda konuşan Mahçupyan, Türkiye medyasına baktığında siyasetten kopmamış, kopamamış bir medya gördüğünü söylüyor. Mahçupyan, “Medya başından beri siyasetten kopabilmiş, kendi özerkliğini ilân edebilmiş, onu taşıyabilmiş bir medya değil. Aynen iş dünyası gibi, Türkiye’nin burjuvası gibi. Zaten ikisi birbirine paralel yani bağımsız bir burjuvazi olmadıkça bağımsız bir medyanın olması da söz konusu değil. O burjuvazinin gücü arkasında olmadığı sürece, medya, meslek olarak sadece gazete çıkarabilen ya da televizyon yayını yapabilen tekil insanların dünyası oluyor. Öteki insanlar da bir güce dayanma ihtiyacı duyduğundan tamamen bu toprakların ürünü olan bir bakış, bir alışkanlıkla devlete yanaşıyorlar. Bu durum çok yadırganacak bir durum değil, çünkü burjuvazinin kendisi zaten devlete yanaşarak para kazanıyor ve bu hâlâ böyle. Serbest piyasa dememize rağmen öyle” şeklinde açılamalarda bulundu.
Sandıktan demokrasiye geçiş için doğru medya lâzım
Türkiye’de medya sektörünün kısıtlandığını belirten Mahçupyan, “Bu sadece bir sektörün kısıtlanması ve dejenere olması anlamına gelmiyor. Çünkü demokrasi dediğimiz şey bilgi üzerine dönen bir sistem. Yani siz gidip oy vererek sizi yönetecek insanları seçiyorsunuz. Bunu doğru yapabilmeniz için doğru bilgilenmeniz lâzım” dedi. Mahçupyan şöyle devam etti: Türkiye’de ne olup bittiğini, kimin ne yaptığını bilmeden gidip oy verirseniz bu demokrasinin değil de sadece sandığın olduğu bir sistem olur. Sandıktan demokrasiye geçmeniz için iyi çalışan ve fonksiyonları doğru olan bir medya lâzım. Bağımsız, özgür ve cesur bir medya lâzım. Biz de bunların hiçbirisi yok. Bağımsız değiller, kendi fonksiyonlarını yerine getirecek iradeye sahip değiller ve aslında tamamen çıkarlar doğrultusunda bir tür yaranma modeli içindeler ya da başına sakıncalı bir iş gelmemesi kaygısıyla yapılan bir medya faaliyetine dönüşüyor.”
Köşe yazarları artık birer pazarlamacı
Türkiye’nin içinde bulunduğu tabloyu değerlendirdiğinde gazetecilerin trajik bir durum yaşadığını gördüğünü ifade eden Mahçupyan, “Artık merkezi bir yerden gelen haberlerin yayılmasını sağlamak ve merkezin hoşuna gidecek haberleri mümkün olduğunca çok yapmak, köşe yazarları ise bir şekilde bunun pazarlamasını yapmak olarak tanımlanıyor şu anda. Yani onlar birer pazarlamacı, medya haber organları ise birer atölye. Önlerine bir yerlerden ham madde geliyor. Ham maddeyi seçme şansına sahip değiller, belki kullanmak istedikleri ham maddeler var, ama hiçbir şekilde kullanamıyorlar. Ancak zaten birçoğunun niyeti de yok. Gazetecilikten uzaklaştığınız oranda daha çok para kazanıyorsunuz. O yüzden bir gazetecinin, gazetecilik vasfından uzaklaşması onun lehine de bir şey. Yani daha iyi bir evde oturuyor, daha iyi bir araba alıyor, iktidara yakın olduğu için belki bir sürü yan faktörler işin içine giriyor kazanç olarak. O zamanda, zaman içinde isteseniz de istemeseniz de bir sektör olarak bu tür insanların çalıştığı bir dünyaya doğru gidiyorsunuz.
Deşifre: Fethiye Songül Akay