Gazeteci yazar Oya Baydar dün T’24 haber sitesinde yayınlanan yazısında, “Mağdura kimlik soran, zulme ortak olur” diyerek son dönemlerde yaşanan ve herkesimden insanın kulak tıkadığı mağduriyetlere karşı gösterilen tavrı eleştirdi.
Gazeteci yazar Oya Baydar dün T’24 haber sitesinde yayınlanan yazısında, “Mağdura kimlik soran, zulme ortak olur” diyerek son dönemlerde yaşanan ve herkesimden insanın kulak tıkadığı mağduriyetlere karşı gösterilen duyarsız tavrı eleştirdi. Oya Baydar, “Mağdura kimlik soran, zulme ortak olur” başlığıyla yayınlanan yazısında şu noktalara temas etti; “Gerçek bir insan hakları savunucusu olan eski Mazlum-Der başkanlarından Dr. Gergerlioğlu, kendini insan sayan kimsenin kabul edemeyeceği bir mağduriyeti, -mağduriyet de ne söz! Suça varan bir zulüm örneğini- dün Artı Gerçek’te kaleme aldı. Dün, Akınca Üssü dâvâsında “FETÖ’”den yargılanan bir eski tuğgeneral işkence, hakaret, kötü muamele gördüklerini açıkladı ve “Türk solu çok kötü bir sınav veriyor” dedi. Yine dün, açlık grevindeki Gülmen ve Özakça’nın, onlardan önce tutuklanan avukatlarına hapishanede reva görülen muameleyi -siz zulmü anlayın-, aileleri Cumhuriyet gazetesinde anlatıyordu.
Ne dine, ne imana, ne hukuka sığıyor yaşananlar
Yukarda sözünü ettiklerim istisnaî örnekler olsaydı yazmaya değmeyebilirdi. Ancak yaşadığımız bu cinnet döneminde her çeşit mağduriyetin/zulmün yüzbinlerce örneği olduğunu biliyoruz. Ne dine, ne imana, ne hukuka, ne vicdana sığan olaylar yaşanıyor bu ülkede. Meselâ Türk veya Kürt, Müslüman veya gayr-ı Müslim, şehit veya terörist, her ölenin toprağa kurallara uygun verilmesi hem dinin hem insanlığın emriyken, Güneydoğu’da çatışma bölgelerinde cenazelerin yerde bırakıldığı, aileler teslim almak için çırpınsalar da verilmediği, kurda kuşa yem edildiği haberleri geliyor.
Öteki mahalledekinin mağduriyeti bizi ilgilendirmiyor
Hadi oralarda savaş var diyelim (demeyelim tabiî) kendi çevremizde, gündelik yaşamda; KHK’larla işlerinden atılanları, sorgusuz sualsiz aylardır hapiste yatan bebekli kadınları, hasta ihtiyarları, sakatları, hapishanelerde intihar edenleri biliyoruz. Yetkililer, sorumlular, yargı mensupları, siyaset erbabı, herkes biliyor. Aslında halk da biliyor, hepimiz biliyoruz. Biliyoruz ve susuyoruz, biliyoruz ve bilmezden geliyoruz. Biliyoruz, ama bilmeye söylemeye korkuyoruz. En acısı, en utanç verici olanı da; biliyoruz, ama öteki mahalledekinin mağduriyeti bizi ilgilendirmiyor, hatta vicdanımızı yıkamak için “ama o da…”, “ama bu da…” diyerek yan çiziyoruz.
Ailelerin çoluk çocuk açlığa mahkûm edilmesini kim umursadı?
Sadece sol değil, bütün toplum insanlık sınavından çaktı. “Sol kötü sınav verdi” diyor o eski general. Sol deyince kimleri kastediyor bilmiyorum, ama kendini solda sayanların (tabiî ki tümü değil, ama) önemli bölümüne bakacak olursak, Adam doğru söylüyor. Her kesimden bir avuç gerçek demokrat ve insan hakları savunucusu, korkuyu yenip hak hukuk peşinde koşturan bir avuç vicdanlı insan bir yana, 15 Temmuz sonrasındaki haksızlıkları, hukuksuzlukları; KHK’larla yaratılan mağduriyetleri: ailelerin çoluk çocuk açlığa mahkûm edilmesini, insanların aşsız işsiz, sosyal güvencesiz kalmasını, yetmedi toplumdan dışlanmasını, çocuklarının okullardan kayıtlarının silinmesini, yakınlarının hain muamelesi görmesini, vebalı duruma düşmelerini kim umursadı! Kendi insanlarımız için aslan kesilen, yazan, çizen, basın açıklamaları yapan, mahkeme koridorlarını dolduran, toplantılar düzenleyen bizler, öteki mahallenin mağdurlarına ne ölçüde el uzattık?
Zalimin suçuna ortak olmayalım
Mağduriyete göz kapayıp mağdurun kimliğine bakmanın veya iyi’de, doğruda buluşanlar arasında ayrım yapmanın (ki bu da bir çeşit kimlik sorgulamasıdır) insanlığımızı, adalet duygumuzu, vicdanımızı körelttiğini, bizi kötücülleştirdiğini fark etmiyoruz bile. Ortada bir mağduriyet varsa, kim olursa olsun bir insana işkence, kötü muamele, zulüm yapılıyorsa, hukuk dışı baskılar uygulanıyor, bizzat yargı tarafından mağdur ediliyorsa korkaklığın ve vicdansızlığın “ama”sına sığınmak, zalimin suçuna ortak almaktır. Gelin cesur ve vicdanlı olalım, suça ortak olmayalım.