Etyen Mahçupyan son günlerdeki yazılarında Gülen Hareketine yönelik operasyonların geldiği aşamaları kaleme aldı.
Mahçupyan Karar gazetesinde yer alan 18 Temmuz tarihli yazısında, “FETÖ davasından tutuklananların tuttukları avukatlara da dava açılıyor ve onlar da FETÖ’cülükle suçlanıyor. Barolar Birliği avukat atamaya kalkıyor ama bu kez de hiçbir avukat söz konusu görevi kabul etmiyor… Tek başına bu örnek bile hukukun gerçek işlevini yitirdiğini, adalet dağıtmayı sağlayabilecek nesnel bir toplumsal akıl ve vicdan ‘süzgeci’ olmaktan çıktığını ortaya koyuyor. İddianamelerin ‘kalitesi’ de bu durumun bir ‘siyasi tercih’ olarak algılanmasına yol açıyor. Sonuçta siyasetin gölgesi altında kalan ve adil yargılanma sunamayan bir yargı ile Batıdaki Gülencilerin iade edilmesinin mümkün olmadığını ise herhalde herkes gayet iyi biliyor… FETÖ olayı, siyasetin ve toplumsal sistemin verdiği tepkinin ne denli önemli ve belirleyici olduğuna dair iyi bir örnek… Giderek Gülencilerin yaptıkları arka plana kayarken, iktidarın ‘tedbir siyaseti’ otoriterleşme olarak kabul görüyor. Hükümet ve Cumhurbaşkanı bunu engellemek üzere neredeyse her gün bizlere FETÖ’yü hatırlatmaya devam ediyorlar ama bu gidişatı engelleyemiyorlar. Çünkü toplumda da artık bir ‘ses yorgunluğu’ var…” ifadelerini kullandı.
Çoluk çocuğu ayıklasak bile 1 milyon insan var
Mahçupyan dün yazdığı ‘OHAL Bağımlılığı’ başlıklı yazısında ise, “Umarım hükümet bizleri şaşırtacak bir sürpriz yapacak kadar özgüven geliştirir ama şu an için fazla bir ihtimal gözükmüyor. Bunun nedenlerinden biri muhakkak ki Gülen cemaatine yönelik mücadelenin muhafazakar dünyaya ve bürokrasiye yansıyan genişliği ve derinliği. Meselenin artık FETÖ ile sınırlı olmadığı görülüyor. Yani Gülen cemaati içinde darbeye, hükümeti devirmeye, masum insanları öldürmeye tevessül etmiş olanların yakalanmasının çok ötesinde, bu cemaatle şu veya bu şekilde bağ kurmuş herkesin devlet nezdinde ‘tehlikeli’ addedildiği bir dönemin içinden geçiyoruz. 2014 yılında yapılan bir saha çalışmasında bağlılığı yüksek Gülen cemaati mensuplarının toplumun yüzde 2’sini oluşturduğu, cemaatle bağ kurmuş destekçi ve sempatizanlarla birlikte oranın yüzde 6’ya çıktığı ölçülmüştü. Çoluk çocuğu ayıklasak bile, neresinden baksanız bir milyon civarında insan demek. Çoğunlukla iyi pozisyonlarda, etkili kişiler… Dolayısıyla eğer gerçekten de bu insanları tümüyle ‘tek tip’ elbiseye mahkum etmek gibi bir niyet var ve bunun için ille de OHAL gerekiyorsa, olağanüstülüğün daha uzun süre devam edeceğini öngörebiliriz” diye yazdı.