TAHA AKYOL: İSTİBDAT DÜŞÜNCESİNİ YAKIN ZAMANA KADAR ONUN GİBİ KUVVETLE TENKİT EDENİ GÖRMEDİM
İSTANBUL - YENİ ASYA
KUTSALA BÜRÜNEN İSTİBDAT
Bediüzzaman panelinde konuşan Akyol: “Kutsala bürünerek telkin edilen istibdadın herkesin damarına sirayet ettiğini, çok nam ve suretlerde görüldüğünü, ortaya çıktığını Bediüzzaman'da okuyoruz. Onun sözleri tarihçilere verilmiş çok önemli vesikalardır.”
GEÇMİŞTEN GELECEĞE
“Said Nursî’ye ilm-i vehbîsinden, İslamî ilimlerdeki vukufundan ayrı olarak, çağının bir mütefekkiri, geçmişin sorunlarından geleceğe tavsiyelerde bulunan bir düşünce adamı olarak bakmak gerektiğini de anlıyorum.”
***
İstibdat reddiyesini ilk kez Said Nursî’de görüyoruz
Gazeteci Yazar Taha Akyol, “İslamÎ düşünce geleneğinde, ilk defa Said NursÎ’de istibdat reddiyesi görüyoruz. Said NursÎ, istibdadın, Müslümanların geri kalmasındaki temel altI sebepten birisi olduğunu ifade ediyor” dedi.

Yeni Asya İstanbul İl Temsilciliği tarafından ‘Bediüzzaman ve Demokrasi’ online paneli düzenlendi.

Moderatörlüğünü Op. Dr. Aytekin Coşkun’un yaptığı program Mustafa Başkarcı’nın Kur’ân Tilâvetiyle başladı.

‘Günümüzün en önemli problemi olan hürriyeti kullanmak onu hayata adapte etmek noktasında hazırlanan bu program Asr-ı Saadet modelinin anlaşılmasına yardımcı olacaktır’ sözüyle açılış konuşmasını yapan Yeni Asya Medya Grup Başkanı ve Yeni Asya Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı İzzet Atik şunları aktardı, “Aradan yüz yıl geçmesine rağmen birilerinin demokrasiyi küfür rejimi kabul ettiği, bazılarının da İslâmı çağ dışı sayarak düşman olduğu bir atmosferi paylaşıyoruz hâlâ ne yazıkki. Kelimelere yüklediğimiz anlam farklılıkları yüzünden İslâm alemi bir türlü yol alamıyor. Hürriyet Allah’ın bize verdiği en önemli özellik. Ebedî hayatı kazanmaya vesile. Hürriyet olmadan demokrasi olmaz”

Multidisipliner bir İslam âlimi
Konuşmasına Kovid-19’un dijital çağın kapılarını açtığını, dijital çağın da mahalle ve devlet baskısını bitirdiği ile başlayan Prof. Dr. Ahmet Battal, “Bediüzzaman multidisipliner bir İslâm, Kur’ân âlimidir. Bediüzzaman bir müceddid olarak içtimaî hayatla, rejim meseleleriyle ilgili net fikirlerini 10 15 yaşlarında oluşturmuş, o günden itibaren aynı istikametle gelmiş. Kur’ân’dan aldığımız ders İslâmiyetin parlatılmasını ve bu yolda iyi yürümeyi gerektirir. Bediüzzaman Cumhuriyetin imtiyazsız toplum isteğinin adalet ihtiyacı açısından çok önemli ve gerekli olduğunu defalarca vurguluyor.” dedi.

Devletin birinci vazifesi masumun hakkını teslim etmektir’ diyen Battal şöyle devam etti, “Bediüzzaman öncelikle adaleti Adl ismi üzerinden bütün isim ve sıfatlar gibi insanlar tarafından tecelli ettirilebilen büyük isimlerden biri olarak görüyor. Allah’ın Adl ismini tecelli ettirmek önemlidir, ama ondan önemlisi şudur, Adl ismini tecelli ettireyim derken zulme düşmemek. Adalet namına zulüm diyor Bediüzzaman eserlerinde.
Terakki fikrini Said NursÎ’de görüyoruz
Üstadın Münâzarât ve Eski Said eserlerinden derlediği notları paylaşan Gazeteci Yazar Taha Akyol istibdadı Bediüzzaman Said Nursî’nin görüşleriyle şöyle anlattı, “Klâsik Osmanlı yazarlarında görmediğimiz bir terakki fikrini, Said Nursî’de görüyoruz. Bunu bir Tanzimat bürokratı söyleseydi anlaşılabilirdi. Ama esas itibariyle medresede yetişmiş olan, ilminin temelinde İslâmî İlimler olan Said Nursî’nin bir terakki fikrine sahip olmasını son derecede önemli buluyorum. Said Nursî, Müslümanların kurun-u vustadan çıkmaları için mücadele etmektedir. İstibdat kavramı bir 2. Meşrûtiyet kavramıdır. Biz istibdat kavramını klasik Osmanlı yazarlarında hiçbir şekilde görmeyiz. İlk defa biz Said Nursî’de istibdat reddiyesi görüyoruz. Ve istibdadın, Müslümanların geri kalmasındaki temel alt sebepten birisi olduğunu ifade ediyor.

İstibdat zulmün temelidir
Bizim Said Nursî’ye ilmî vehbisinden, onun İslâmî ilimlerdeki vukufundan ayrı bir bahis olarak ve çağının bir mütefekkiri bir düşünürü, geçmişin sorunlarından geleceğe tavsiyelerde bulunan bir düşünce adamı olarak da bakmak gerektiğini anlıyorum. Üstad’a soruyorlar istibdat nedir? Meşrûtiyet nedir? Tahakkümdür. Muamele-i keyfiyedir. Kuvvete istinad ederek cebir yapmaktır. Rey-i vahiddir. Bunu tek adam diye de anlayabiliriz. İstibdad, suistimallere gayet müsait bir zemindir. Zulmün temelidir. İnsaniyetin mahvedicisidir. Ben yakın zamana kadarki İslâm düşüncesinde İstibdad kavramının bu kadar kuvvetle tenkid edildiğini görmedim. İstibdat herkesin damarlarına sirayet etmişti. Çok nam ve suretlerde kendini gösteriyordu. Kutsala bürünerek telkin edilen istibdadın herkesin damarına sirayet ettiğini çok nam ve suretlerde görüldüğünü, ortaya çıktığını Bediüzzaman’da okuyoruz. Cehaletimizin silâhıyla asıl bizi mahveden içimizdeki garip namlar ile hüküm süren parça parça istibdatlardır diyor. Bu sözler tarihçilere verilmiş çok önemli vesikalardır. ‘Bizde olan istibdat Asya’nın hürriyetine zulmanî bir sed çekmişti. Hürriyet ışığı o müzlim perdeden geçemezdi ki gözleri açsın, kemalatı göstersin’ Gözlerin açılması, ve kemalatin görülmesini engelleyen istibdad. “İstibdattan bu kadar şikâyet eden istibdadı bu kadar hem tarihî, hem sosyolojik, hem siyasî, hem tefekkür boyutuyla eleştiren Said Nursî meşrûtiyeti, “Kuvvet kanunda olmalı yoksa istibdat tevzi etmiş olur” diyor.
Tek adam rejimini reddetti

Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz: “Demokratik hukuk devletinin ancılarının masaya yatırılması gerektiğini, Türkiyenin tek adam sisteminden çıkarılarak, güçlendirilmiş, eski arızalarından arındırılmış bir parlamenter demokratik sisteme dönülmesi gerektiğini vurguladığı konuşmasında şunları anlattı, “Türkiye tek adam rejimi olarak adlandırdığımız yeni sistemle birlikte demokratik hukuk devleti açısından çok ciddî sancılar yaşıyor. Eski Said döneminde, Üstadın farklı metinlere serpiştirmiş olduğu cümlelere baktığımız zaman, tam da bugünkü sorunlara tekabül eden tesbitlerde bulunduğunu görüyoruz. Bunlardan birisi ‘Riyaset-i şahsiyenin katiyen aleyhindeyim. Reisimiz ancak hükümettir.’ Bu tam da yaşadığımız süreçteki soruna tekabül eden çok önemli bir mesaj. Türkiye merhum Demirel’in her fırsatta ifade ettiği gibi, hür meclis, hür yargı, hür üniversite, hür medya, hür basın, hür sendika değerlerinin tekrar işler hale geldiği bir sisteme kavuşmak durumundadır” Üstadın Hürriyete Hitap nutkundan alıntılar paylaşan Güleçyüz, “Meclis meşveret için var. Meşveretin de sağlıklı işletilebilmesi ve doğru sonuçlar verebilmesi için fikir hürriyeti şart” dedi.
Hürriyet insanlığın önünü açacak

Son konuşmacı olan Yeni Asya Gazetesi Araştırmacı Yazar Hasan Güneş şunları aktardı: “Bediüzzaman istibdadın fikri gelişimlerin önünü kestiğini anlatıyor. Yeni Said döneminde artık bunların altyapısını oluşturacak hususları kaleme alıyor. İnsaniyetin özünde hürriyet var. Kendi kendisini yönetmesi şeklinde bir hususiyet var. Bediüzzaman insanın diğer canlılardan farklı olarak bir cüz-î irade ile yaratıldığını anlatır” Güneş, Ene, ben duygusunun yanlış yolda kullanılması dünyada dökülen kanların en önemli hususiyetlerinden birisi olduğunu, firavunları nevrutları; Ben duygusunun iyi yolda kullanılmasıyla peygamberler, evliyalar, asfiyalar ve onların peşinden giden milyonları netice verdiğini aktardı. Hürriyet ve demokrasiyi imanın ve İslâmın da bir gereği olarak düşünmek gerektiğini söyleyen Güneş, “Hürriyet ve demokrasi insanlığın önünü açacaktır. memleketlerin, İslâm dünyasının önünü açacaktır. Bediüzzaman hürriyet asyanın tarihi ve keşşafıdır der” şeklinde konuştu.
Sözlerdeki hakaik ve kemalat benim değil, Kur’an’ındır
Aytekin Coşkun, Bediüzzaman Said Nursî’nin fikirlerinin güncelliğini koruduğunun, geçmişten günümüz meselelerine ışık tuttuğunun konuşmacılar tarafından vurgulandığı programı Bediüzzaman’ın şu sözleriyle sonlandırdı: “Sözlerdeki hakaik ve kemalat benim değil, Kur’ân’ındır. ve Kur’an’dan tereşşuh etmiştir. Madem ben faniyim gideceğim elbette baki olacak bir şey ve bir eser benimle bağlanmamak gerektir. Ve bağlanmamalı. Evet lezzetli üzüm salkımlarının hasiyetleri kuru çubuğunda aranılmaz. İşte ben de öyle kuru çubuk hükmündeyim”