Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na gelen eski Genelkurmay Başkanı emekli orgeneral İlker Başbuğ, Ergenekon davasında yargılanan bazı sanıklara kumpas kurulduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında ifade verecek.
Ergenekon" davası kapsamında müebbet hapis cezasına çarptırılan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, gözaltına alınıp tutuklandığı dönemle ilgili yaptığı suç duyurusuyla ilgili, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, emeklisi muvazzafı bunlara karşı yürütülen iftiralar, asılsız iddialar, gizli tanık ifadelerine dayanılarak yaşatılan mağduriyetlerin arkasında, gerek planlayıcısı gerekse uygulayıcısı olarak kimlerin olduğunun yargı tarafından ortaya çıkartılması ve suç unsuru görülen konuların da ilgili mahkemelere iletilmesi ve bu kişilerin adil şekilde yargılanmasını istiyoruz" dedi.
Avukatı İlkay Sezer ile sabah Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na gelen Başbuğ, adliyede İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu ile bir süre görüştükten sonra, "Ergenekon" davası ve soruşturması kapsamında kimi sanıkların şikayeti üzerine açılan "kumpas" soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Mesut Erdinç Bayhan'ın makam odasına geçti.
Başbuğ burada, kendisine kumpas kurularak mağduriyet yaşamasına neden olduğunu iddia ettiği sorumlular hakkında hazırladığı suç duyurusu dilekçesini savcı Bayhan'a sunup, "müşteki" olarak ifade de verdi.
İfade verme işleminin ardından adliyede bulunan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başmüfettişi ile de görüşen Başbuğ, "Ergenekon" soruşturma ve davasında görev alan savcı ve hakimlerle ilgili daha önce HSYK'ya sunduğu suç duyurularına ilişkin bilgi verdi.
"Allah büyüktür"
İşlemlerinin ardından adliye önünde bekleyen basın mensuplarının karşısına geçen Başbuğ, gelişiyle ilgili açıklama yaptı.
Ergenekon davasına bakan dönemin özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, 30 Aralık 2011'de resen aldığı bir kararla kendisi hakkında suç duyurusunda bulunduğunu ve aradan 3 yıl geçtiğini hatırlatan Başbuğ, "Yarın 30 Aralık. Ben de bugün, bu özellikle, genelkurmay başkanlığı dönemimde, yani 2008-2010 yılları arasında yaşadığımız olaylara ilişkin olarak tespitlerimi ilgili makamlara iletmek üzere buraya geldim. Yani suç duyurularında bulundum. 3 yıl önce benim hakkımda suç duyurusunda bulunulmuştu. Ben de bugün suç duyurularında bulundum. Allah büyüktür. Benim söyleyeceğim en önemli konu bu" dedi.
Gazetecilerin, "Buraya geldiğinizde neler hissettiniz?" diye sorduğu Başbuğ, şu yanıtı verdi:
"Şimdi hatırlıyorsunuz. Cezaevinden çıktığımız gün, ki 7 Mart 2014 günü şöyle söyledim; evet bizler, benim silah arkadaşlarım, emeklisi muvazzafı, haksız yere asılsız iddialarla cezaevlerinde yıllarca tutuldular. O gün de dedik ki; 'Buna rağmen biz hiç bir zaman ne nefret duygularıyla doluyuz ne intikam duygularının peşindeyiz ne de kişisel kin duyuyoruz.' Ama o gün bir şey söyledik. Dedik ki; 'Bizim tek isteğimiz var, adalet. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin emeklisi muvazzafı, bunlara karşı yapılan asılsız iddialar, iftiralar kimler tarafından planlanmıştır? Kimler tarafından uygulanmıştır? Bu ortaya çıkarılmalı ve bu kişiler adil şekilde de yargılanmalı'. O gün de söylediğim gibi, biz bu konuların takipçisi olacağımızı ifade ettik. Bugün buraya gelmemin ana nedeni de budur."
"Yaşanılan haksızlıklara ilişkin tespitleri savcıya ilettik"
Olaylara hiçbir zaman kişisel boyutuyla bakmadığını, bütün olarak baktığını ve görevinin de bunu gerektirdiğini anlatan Başbuğ, "Bugün burada bulunduğumuz süre zarfında ilk önce sayın başsavcıya bir nezaket ziyaretinde bulunduk. Daha sonra, özellikle Ergenekon davasına ilişkin olarak mağdurların şikayetleri üzerinde soruşturma yapmakla görevli olan sayın savcıyı (Mesut Erdinç Bayhan) ziyaret ettik. Ve bu ziyaretim esnasında, özellikle 2008 ve 2010 yılları arasında, hukuk ve adalet alanında yaşanılan haksızlıklara ilişkin yapmış olduğum tespitleri sayın savcıya ilettik. Biz bu sürecin ne savcısıyız ne mahkemesiyiz. Biz tespitlerimizi ilettik. Bundan sonraki süreç sayın savcılara kalmıştır" diye konuştu.
Savcıların araştırmaları ve soruşturmaları sonucunda bir suç unsuruna ulaşmaları durumunda bunları, ilgili adalet mekanizmalarına ileteceklerini de kaydeden Başbuğ, "Daha sonra HSYK Başmüfettişi ile görüşmemiz oldu. Sayın başmüfettişin görev ve ilgi alanına giren konularla ilgili olarak da kendisine bazı beyanlarımız oldu" dedi.
"Dün ne söylediysek bugün de aynı noktadayız"
"Dün ne söylediysek bugün de aynı noktadayız, yarın da aynı noktada olacağız" diyen Başbuğ, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bizim tek hedefimiz, tek amacımız var. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, emeklisi muvazzafı bunlara karşı yürütülen iftiralar, asılsız iddialar, gizli tanık ifadelerine dayanılarak yaşatılan mağduriyetlerin arkasında, gerek planlayıcısı gerekse uygulayıcısı olarak kimlerin olduğunun yargı tarafından ortaya çıkartılması ve suç unsuru görülen konuların da ilgili mahkemelere iletilmesi ve bu kişilerin adil şekilde yargılanmasını istiyoruz. Benim bu konuda sizlere söyleyeceğim bu kadar."
İlker Başbuğ, basın mensuplarından soru almadan adliyeden ayrıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarınca, dönemin özel yetkili savcılıkları tarafından yürütülen Ergenekon, Balyoz, Odatv ve Poyrazköy'de bulunan mühimmat soruşturmalarında hukuksuzluklar yapıldığı ve davalara dönüşen bu soruşturmalarda şüphelilere kumpas kurulduğu iddialarına yönelik ayrı ayrı soruşturmalar yürütülüyor. Bu kapsamda savcılıkça mağdur olduğunu iddia edenlerin ifadelerine başvuruluyor.
Başbuğ'un tutuklanma ve tahliye süreci
Bu kapsamda, bugün "müşteki" olarak ifadesine başvurulan İlker Başbuğ, Ergenekon davasında mahkemenin yaptığı suç duyurusu üzerine 6 Ocak 2012'de tutuklanmış ve 2 yıl 2 ayını Silivri Cezaevi'nde geçirmişti. Cezaevinde kaldığı süre içerisinde, "20. Yüzyılın En Büyük Lideri Atatürk", "20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal", "Terör Örgütlerinin Sonu" ve "Suçlamalara Karşı Gerçekler" adıyla 4 kitap yazan Başbuğ, 6 yıl 2 ay süren soruşturma ve 321 duruşmanın yapıldığı dava süreci sonunda 5 Ağustos 2013'te açıklanan kararla, "darbeye teşebbüs etmek" suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.
Başbuğ, cezaevindeyken avukatı aracılığıyla kişi hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvurmuştu.
Anayasa Mahkemesinin, 6 Mart 2014'de, "Başbuğ'un dava dosyasındaki mahkumiyet kararının gerekçesinin yasal süre içinde dava dosyasına konulmaması nedeniyle, tahliye talebi hakkında hüküm kurulmaması, gerekçeli kararın hazırlanmamasından dolayı dosyanın Yargıtay'a götürülememesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği" gerekçesiyle karar vermesinin ardından Başbuğ, tahliye talebinde bulunduğu İstanbul Nöbetçi 20. Ağır Ceza Mahkemesince, 7 Mart 2014'te tahliye edilmişti. (AA)