Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz, “AKP-cemaat tartışmasında tarafını belli etti” iddialarına karşılık olarak “Bizim genel duruşumuz iki tartışan taraftan birini seçmek değil, haktan, doğrudan yana olma gayretidir” dedi.
Cemaat, hizmetleriyle konuşulmalı
Gazetemiz Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz Mehtap TV’ de Gazeteci–Yazar Avni Özgürel’in hazırlayıp sunduğu Düşünce Platformu programına konuk oldu. Programda gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Güleçyüz, cemaat-AKP gerilimine değinirken, “Hükümetin tavrına baktığımızda dershane tartışması dershane tartışması olmaktan çıktı. İktidarla daha düne kadar kendisini destekleyen bir cemaatin kavgası haline dönüştü adeta” yorumunu yaptı. Bu yaşananların siyaset tarihimizde benzeri olmadığını ifade eden Güleçyüz “Eskiden CHP kendi zihniyetinin gereği olarak bütün dinî cemaatlere karşı toptan bir tavır içerisindeydi, ama böylesini hiç görmedik” diye konuştu. Geçen hafta Bugün TV’deki beyanlarıyla ilgili olarak internet medyasında çıkan bazı haberleri, “kutuplaştırmaya ve kamplaştırmaya dönüştüren bir anlayışın örnekleri” olarak niteleyen Güleçyüz “Yeni Asya tavrını belirledi, tarafını belli etti” gibi ifadeler için “İktidar politikalarına yönelttiğim eleştiriler, taraf olmak şeklinde yansıtıldı. Oysa bizim genel duruşumuz iki tartışan taraftan birini seçmek değil, haktan, doğrudan yana olma gayretidir” şeklinde konuştu.
Eksikleri yanlışları eleştirmemiz normal
Güleçyüz şöyle konuştu: “İktidarın doğru gördüğümüz politikalarını destekliyoruz, yanlış gördüklerimizi eleştiriyoruz, eksik gördüklerimiz için de ‘tamamlayın bunları’ diyoruz. Bunların başında da anayasa meselesi geliyor. Yeni anayasa, 12 Haziran 2011’de millete verilen en önemli sözdü, ama bu söz tutulmadı. Şimdi partiler birbirlerini suçluyorlar, o öyle bu böyle diye. Bu konuda TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in komisyondaki parti temsilcileriyle beraber medya yöneticilerine yönelik düzenlediği bir toplantıya katılmıştım. Orada uzlaşma komisyonun çalışma esasları açıklanırken her maddede dörtlü uzlaşma şartının öngörülmüş olduğunu söyler söylemez denildi ki bu iş olmaz. Dörtlü uzlaşma mümkün mü? Dolayısıyla daha baştan bu işin olmayacağı belliydi, ama işte komisyon çalışmalar vs ile oyalandı millet. 60 maddede uzlaşıldı, ama esas, temel meselelerde bir gelişme olmadı. Dolayısıyla anayasa meselesinin sürüncemede kalması, bir başka bahara ertelenmiş olması bir büyük hüsrandır. 2013’te hâlâ bir darbe anayasıyla yönetiliyor olmamız büyük bir çelişki olarak ortada durmaktadır. Dolayısıyla bu tarz çelişkiler ve eksikler varken bizim bunları eleştirmemiz gayet normal.”
Bir cemaatin kendisini sürekli iktidar çekişmelerinde zikredilir hale getirip böyle bir algıya yol açılmasının da eleştiriye açık bir konu olduğunu ifade eden Güleçyüz sözlerini şöyle sürdürdü: “Cemaat verdiği hizmetlerle konuşulmalı, ama şimdi bakıyoruz, MİT krizinde, yargı ile yaşanan gerilimlerle, şike operasyonunda... her taşın altından cemaat çıkıyormuş gibi bir algı oluşturuldu. Bu tartışmalardan çıkması gereken hayırlı neticelerden birisi cemaatin artık hizmetleriyle konuşulur hale gelmesi ve bunun için kendi iç düzenlemesini yapmasıdır. Ama başa dönecek olursak, bir iktidar partisinin rakibi muhalefet partisidir. Ama son günlerde gerek Başbakanın konuşmalarında, gerekse iktidar partisi sözcülerinin mesajlarında muhalefet partilerinden ziyade gündemdeki cemaate mesajlar gönderildiğini görüyoruz. Bu çok anormal bir durum. Şimdi Başbakan diyor ki ‘Meclis üzerinde kimse vesayet kuramaz.’ Ama Anayasa Mahkemesi Başkanı da ‘Meclis üzerinde iktidarın vesayeti var, iktidarın getirdiği şeyler çıkıyor Meclisten, iktidar ne derse onu yapıyor Meclis’ diyor. Böyle bir meclis demokratik bir Meclis olur mu? Millî iradeden bahsediyor Başbakan bütçe konuşmalarında, iktidar da, muhalefet de millî iradenin temsilcisidir diyor, ama uygulamada tamemen iktidara endeksli bir durum var. Bu sağlıklı bir şey değil. Eskiden darbe düzenin getirdiği yargı vesayeti, asker vesayeti ne kadar yanlış idiyse, şimdi ki durum da çok sağlıklı bir durum değil. Türkiye olarak bunun dengesini bulmamız lâzım.” İstanbul / Gökhan Yılmaz