Kemerburgaz Üniversitesi’nde düzenlenen panelde konuşan Prof. Dr. Muhittin Ataman, Ortadoğu coğrafyasını, Karakoç’un tanımlamasını alıntılayarak, ‘etrafına kan sıçratan başı kesilmiş bir horoza’ benzetti.
Kemerburgaz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Kulübünün düzenlediği Ortadoğu Denklemi, Türkiye Ortadoğu İlişkileri ve Terör konulu panele Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan, Emekli Tuğgeneral ve İKBU Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Fahri Erenel, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Muhittin Ataman katıldı.
Panelde konuşan Prof. Dr. Muhittin Ataman, Ortadoğu’nun içinde bulunduğu durumu Sezai Karakoç’un tanımlamasıyla anlattı. Ataman, “Büyük üstad Sezai Karakoç’un bu yüzyıllık Ortadoğu’yu tanımlaması çok muhteşemdir. Karakoç, ‘Osmanlı sonrası Ortadoğu, başı koparılmış bir horoza benzer, çırpınıp duruyor. Kan ve revan içerisinde, etrafındakilere de kan sıçratarak can vermek isteyen fakat bir türlü can veremeyen canlı kalan bir coğrafya’” tanımlamasını aktardı.
ABD’nin Irak’a müdahalesi mezhepçiliği merkeze oturttu
Mezhep çatışmalarının son yıllarda ortaya çıktığını belirten Ataman, “Şuanda Ortadoğu’nun kaderini doğrudan belirleyen ve gelecekte de etkilemeye devam edecek fay hattı mezhep fay hattıdır. Daha önce de Ortadoğu tarihinde çok öncelikli bir konu değilken, bölgesel ve küresel aktörlerin müdahalesiyle ciddi bir şekilde merkeze oturmuş bulunmakta. Aslında bu mezhep sorunu nereden kaynaklandı diye düşünüldüğünde, şunu söylemekte fayda var; ABD tamamen sahte düzmece belgelerle Irak’ı işgal ettikten sonra mezhep hiç olmadığı bir düzeyde uluslararası siyasetin, bölgesel siyasetin merkezine getirilmiş oldu” diye konuştu.
İdeoloji savaşları yerini mezhepçiliğe bıraktı
Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan, terör örgütlerinin kendini her geçen gün güncellediğini belirterek, eskiden ideolojik amaçları olan örgütlerin günümüzde daha çok etnik veya mezhepçi çatışmalara yöneldiğini belirtti. Erhan, “Soğuk savaş artığı birtakım ideolojik örgütlerle bunların çoğunun ortadan kalkmasına rağmen, terör örgütleri, Türkiye’de varlıklarını yeniden anlamlandırdılar. Enteresan bir şekilde daha evvel ideolojik ayrışma üzerinden kendilerini tanımlarlarken, şimdi artık komünizm, kapitalizm gibi ideolojiler para etmediği için, bu durum biçim değiştirdi. Bir yandan PKK terör örgütü Marksist, Leninist bir örgütken yavaş yavaş tamamen etnik yönü ağır basan bir örgüte dönüşürken, başkaları da komünist, Maocu iken şimdi mezhepçi örgütlere dönüştüler” şeklinde konuştu.
Savaş da esasında bir terördür
Emekli Tuğgeneral Yrd. Doç Fahri Erenel ise, terörün siyasal bir yapıda egemenlik ilişkisine yönelik bir hareket olduğunu belirterek, “Her ne kadar terör üzerine ortak olarak ülkelerin belirlemiş oldukları ortak bir tanım olmasa da genel anlamıyla terörün egemenlik ilişkisine yönelik yönetim felsefesine yönelik bir hareket olduğu konusunda genel bir mutabakat var. Bununla birlikte savaş nedir? Savaş esasında bir terördür. Çünkü savaşın kendiside doğrudan doğruya egemenlik ilişkisine yöneliktir. Terörde sivil asker ayrımı gözetmeksizin hedef alır, savaşlarda aynı şekilde asker ve sivil ayrımı gözetmeksizin insanları hedef alır. Sadece 20. Yüzyıl boyunca gerçekleşen savaşlarda hayatını kaybeden sivil sayısı 62 milyon, aynı dönem içerisinde hayatını kaybeden asker sayısı 23 milyon. Dolayısıyla sadece terör olaylarında değil savaşlarda da aynı şekilde çok sayıda insanın öldüğünü rakamlar ortaya koyuyor” dedi.
HABER: ÜLKER YILMAZ CABA