Eski Diyanet İşleri Başkanı Görmez, "Bir cemaat kendisini ümmetin bir tuğlası olarak görüyor ise elini öpmek lazım. Birliğe hizmet ediyorsa, tefrikaya girmiyorsa, İslamın kürsüsünü bölmek ve parçalamak için kullanmıyor ve dilini tekfir kılıcı olarak kullanmıyorsa saygı duymak lazım. Bizi birleştirecek adalettir, ahlaktır." dedi.
Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Anadolu Eğitim ve Davet Gönüllüleri Platformu'nun Afyonkarahisar'ın Sandıklı ilçesinde bir otelde düzenlediği İslam Dünyası Birliktelik Modelleri ve Gelecek Persfktifi seminerinde, Türk milletinin, yüzyıllardır İslam'ın bayraktarlığını yaptığını söyledi.
Allah'tan, ihlas ve samimiyetle hizmet etme niyazında bulunan Görmez, "Avrupa'nın içinde 30 milyonu aşkın Müslüman var ama asimilasyona ve İslamofobik nefrete muhatap olmaya devam ediyor. Amerika, Kanada ve Avustralya'da dünyanın her tarafında azınlıklar var. Endonezya ile Avustralya arasında küçük küçük adacıklar var. Bu adacıkların her birinde Müslüman azınlıklar, topluluklar var. Her tarafta azınlık şeklinde Müslümanlar var. Ayrıca bunlar da büyük oranda sahipsiz." diye konuştu.
Görmez, ümmetin vahdetinin önündeki engellere işaret ederek, şöyle devam etti:
"İstikbalimizi karartan bir engel. Bizi birleştirmeye, kardeş kılmaya gelen dinin; cüzi, ferdi, anlamsız, beyhude meselelerden dolayı tefrikaya, gruplara, hiziplere ayıran bir unsura dönüşmesi... Büyük medeniyetlerin çöküş ve çözülüş dönemi, 'din tartışması' dediğimiz lüzumsuz din tartışmaları üzerinden ümmetin parçalanması ve bölünmesi... Halbuki bizi birleştiren, 'La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah', gerisi teferruat. Bizi birleştirecek adalettir, ahlaktır. Bizi birleştirecek İmamı Azam Ebu Hanife'nin muhteşem bir tespit ile ortaya koyduğu en büyük birlik, ehli kıble. 'Ehli kıble, tekfir edilemez ilkesi' ne büyük bir ilkeymiş. 'La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah' diyen tekfir edilemez ilkesi ne büyük bir ilkeymiş. 'Allah'tan vahiy geldiğine iman eden kim olursa olsun tevhidinden ve yorumundan dolayı dışlanamaz ve tekfir edilemez'. Peki biz hangi konu üzerinde bölündük. Önce imamet, siyaset meselesi üzerinden Şii ve Sünni olarak ayrıldık ve o derinleşerek devam etti. Sonra başka ırkçılıklarla buluştu. Bugün bunlar ayrıca başka ırkçılıklar ile buluşarak yoluna devam ediyor. Sonra mezhepler üzerinden, İslamı anlamamızı sağlayacak, kolaylıklar getiren büyük külliyeler, fakülteler olduğu halde onlar üzerinden bölündük."
"Bir cemaat kendisini ümmetin bir tuğlası olarak görüyor ise elini öpmek lazım"
İslam'ın temel kaynakları üzerinden bölünmenin devam ettiğine dikkati çeken Görmez, şunları kaydetti:
"Kur'ancılar ve hadisciler' çıktı ortaya. İslam'ın birbirinden asla ayrılmayacak olan Kur'an-ı Kerim ve sünnet üzerinden bölündük ve parçalandık. Sonra irade ve kudret üzerinden bölündük. Kelami meseleler üzerinden tartıştık ve parçalandık. Gönül terbiyesi mektebi olarak düşündüğümüz, Afrika'nın tamamına Endonezya'ya, Hindistan'a İslam'ı götüren tasavvufi hareketler üzerinden bölündük parçalandık. Sonra siyasi bölünmeler, parçalanmalar... Şu sıra cemaat meselesi konuşuluyor ve tartışılıyor. Sağlıklı konuşmak için büyük resme bakarak okumak lazım. İslam dünyasında en büyük tehlike, cemaat kavramının ümmet kavramının önüne geçmesidir ama bir cemaat kendisini ümmetin bir tuğlası olarak görüyor ise elini öpmek lazım. Birliğe hizmet ediyorsa, tefrikaya girmiyorsa, İslamın kürsüsünü bölmek ve parçalamak için kullanmıyor ve dilini tekfir kılıcı olarak kullanmıyorsa saygı duymak lazım."
AA