Türkiye’de depreme dayanıksız binaların güçlendirilmesi ya da yeniden yapılması önünde zorluklar var. Uzmanlar, dönüşüm rant değil, afet odaklı olması gerektiğine dikkat çekiyorlar.
Barış Ertürk, ailesiyle beraber İstanbul’un Kadıköy ilçesinde oturuyor. Genç adam geçen sene İstanbul’da yaşanan 5.8 büyüklüğündeki depremden sonra endişe duyarak kentsel dönüşüm imkanlarını araştırdığını anlatıyor. Ancak aile içinde bunun gerekli olmadığını belirtenlerle fikir ayrılıkları yaşanmış. DW Türkçe’ye konuşan Ertürk, sonrasında bu düşüncenin kendi ailesine özgü değil, İstanbul halkının geneline hakim bir düşünce olduğunu fark ettiğini belirtiyor. Ertürk, “Argümanlar genelde binanın herhangi bir zararının olmadığı, binanın sağlamlığıyla ilgili herhangi bir şüphenin olmadığı, raporların manipülatif olabildiğiyle ilgili oluyor” diye anlatıyor.
“1 daireme karşılık 2 alacağım hayali olmamalı”
Milyonlarca insanın yaşadığı İstanbul’da 1.2 milyon bina var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Deprem Risk Yönetimi Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Tayfun Kahraman, bu binaların 790 binin 1999 depreminden önce yapıldığını söylüyor. Kahraman’a göre, İstanbul’da depreme karşı alınacak tedbirlerin en başında, yapı stoğunun tespiti, yapıların güçlendirilmesi ya da yeniden yapılması geliyor. Deprem karşısında en önemli mücadele yönteminin kentsel dönüşüm olduğunu ancak kentsel dönüşüm kavramının gerek İstanbullular gerekse kamu kurumları tarafından farklı yorumlandığını belirtiyor. Kahraman, artık afet öncelikli bir kentsel dönüşümden bahsedilmesi, “Ben evimi kentsel dönüşüme sokacağım, 1 daireme karşılık 2 daire alacağım” hayali olmaması gerektiğine dikkat çekiyor.
Deprem davaları hâlâ enkaz altında
1999 Gölcük, 2003 Bingöl ve 2011 Van depremlerinde ‘bilinçli taksirle ölüme neden olmaktan’ yargılanan bina sahipleri, müteahhitler, mühendisler ve fenni mesuller ya beraat ettirildi ya da ödül gibi cezalar verildi. Depremin ardından yıkılan bazı binaların müteahhit ve fenni mesullerin de aralarında bulunduğu 9 kişi gözaltına alındı. Yıkılan binalara ilişkin soruşturmalar devam etse de açılacak davaların akıbeti belirsiz.
2100 dâvâda sadece 110 ceza
17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden başlayalım. 7.4 kuvvetindeki depremde 17 bin 408 kişi vefat etti. Kayıpların çoğu konutların yıkılmasından kaynaklandı. Depremde 112 bin 724’ü yıkık ve ağır hasarlı olmak üzere toplam 376 bin 479 konut ve işyerinde hasar belirlendi. Depremden sonra halk, müteahhitleri kötü işçilik, ucuz ve yetersiz malzeme kullanmakla suçlayarak tepki gösterdi. Kamuoyu baskıları sonucu 2100 kadar dâvâ açılsa da 1800 dâvâ yasal boşluklar sebebiyle düştü. Kalan 300 dâvâdan sadece 110’u ceza ile sonuçlandı ve bu cezaların çoğu ertelendi.
9 binada 112 can
İzmir’deki depremde vefat edenlerin 112’si 9 binanın enkazından çıkarıldı. Cuma günü yaşanan ve 114 kişinin öldüğü depremde yıkılan binalarda enkaz altında kalarak vefat eden vatandaşların sayısı tek tek bildirildi. Buna göre; İzmir’deki depremde Rıza Bey Apartmanı’nda 37, Emrah Sitesi’ndeki iki binada 30, Doğanlar Apartmanı’nda 14, Yağcıoğlu Apartmanı ve Barış Sitesi’nin 3 blokunda 11’er, Yılmaz Erbek Apartmanı’nda ise 9 kişi vefat etti. Bu binaların enkazından 81 vatandaşımız ise kurtarıldı. Depremde 37 kişinin öldüğü, 19 kişinin sağ çıktığı Rıza Bey Apartmanı’nın yapı kullanma tarihinin 19 Ocak 1997 olduğu, deprem öncesi binada 32 daire ve 5 iş yerinin bulunduğu öğrenildi. Bu binanın müteahhidi H.H.O. gözaltına alındı.