Prof. Dr. Ömer Önbaş, “İstibdatın karşısında Meşrutiyet var, Meşrutiyetin de (Demokrasinin) üç ayağı var, biri adalet, ikincisi meşveret yani ortak akıl, üçüncüsü de kanunda kuvvet” dedi.
Mersin Yeni Asya temsilciliğinin düzenlediği ve Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Önbaş’ın katılımıyla, Mersin Yeni Asya Hizmet Merkezinde, Cumartesi günü bir seminer gerçekleştirildi.
Slayt eşliğinde bir sunum gerçekleştiren Prof. Dr. Ömer Önbaş’ın seminer konusu ise, “Alyuvarlardan, Nur’lara ve Meşveret” idi. Konuşmasına; “Risale-i Nur, Kur’ân’ın feyzinden gelmiştir. 130 parça risalelerin menbaı, mehazları yalnız Kur’ân’dır. Ben Risale-i Nur’un kıymetini ehemmiyetini ve Kur’ân’ın hakikatlerini, imanın hükümlerini ilân etmek ve zaaf-ı imana düşenleri imana dâvet etmek ve onların kuvvetlerini, hakkaniyetlerini göstermek istiyorum. Kur’ân hesabına konuşuyorum” ifadelerini kullandı.
Üstad Bediüzzaman’dan ve Risale-i Nur’dan alıntılarla giriş yapan Prof. Özbaş, “Bir rüyada Üstadın; ‘Doğrudan doğruya Kur’ân kendi kendini müdafaa edecek. Kur’ân’a hücum edilecek, i’cazı onun çelik bir zırhı olacak.’ sözlerini sarf etti.
KIRMIZI KAN HÜCRELERİ
Konuşmasında, alyuvarlar hakkında kısa bilgi veren Prof. Önbaş; “Şimdi teker teker bu alyuvarların başına gelenlerle Risale-i Nur şakirtlerinin başına gelenler hakkında karşılaştırmalar yapalım. Önce Alyuvarlar neydi? Normal bir hücreden bir faaliyet içine düşen ve çekirdekten uzaklaştırılarak dünyanın en dayanıklı forma girdirilen kırmızı kan hücresi.” dedi. Önbaş şöyle devam etti:
“İman Kur’ân hizmetinde de Ene’den vazgeçmeden olmuyor, zerre miktar enaniyeti kabul etmiyor. Üstad diyor ki; ‘İki tağut ile mücadelem var biri, insandadır, diğeri âlemdedir. Biri ene’dir diğeri tabiat’tır.’ Bu karşılaştırmada nasıl alyuvarlar çekirdekten uzaklaşmakla dünyanın en dayanıklı formuna giriyorlarsa, Kur’ân hizmetkârları da ene’den uzaklaşmaları nispetinde dayanıklı ve kuvvetli olurlar, fırtınalarda sarsılmazlar.”
Sistemden ne beklenir?
Her hücrenin oksijene ihtiyacı olduğunu, oksijeni de tek kendisi taşıyor. Bu sistemde damarlardan bir şey bekleniyor ve şefkatle diyordu ki; ‘Şu uca kadar bütün damarları bizim, sizin demeden açık tut, damarların her tarafında hücreler var, bunlara oksijeni götürmem lâzım, beni engelleme başka işlerde kullandırtma, karbonoksitle karşılaştırma.’ gibi sistemden beklentileri var.”
“Bir Nur Talebesi, Risale-i Nur perspektifinden bakınca, sistemden ne bekliyor? Üstad diyor ki; ‘Ben bir şeye iptilâ (Aşırı muhabbet) olmuşum: Biri meşrûtiyet-i meşrûa, diğeri şeriat dairesinde Hürriyet.’ Yani Üstadı tarif edeceksek, Hürriyet ve Meşveret adamı, desek en güzel tariflerden biri olur.’
İstibdada karşı çıktı
“İstibdat, arklı isimlerle karşınıza çıkabilir, içine bakın, diyor.” ifadesini kullanan Prof. Özbaş, “İstibdatın karşısında Meşrûtiyet var, Meşrûtiyetin de (Demokrasinin) üç ayağı var, biri adalet, ikincisi meşveret yani ortak akıl, üçüncüsü de kanunda kuvvet. Siz bunların içine bakın, o eğer öyle değilse, meşrûtiyet libasını giysen, rast gelsem sille vuracağım. Yani ismi meşrûtiyettir, ama adalet, meşveret ve kanun hakimiyeti yoksa ne nam altında olursa olsun o istibdattır. Ve ben ona rast gelsem sille vuracağım. Üstad fiske filan değil sille vuruyor.” şeklinde konuştu.
Hüseyin Küçükoğlu - Mersin