"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Birinci meclis gibisi gelmedi

27 Nisan 2016, Çarşamba
Tarihçi-yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, “1920 meclisi muhtelif fikirlerin bir arada barındığı bir meclistir, 1. Meclis gibisi gelmedi” dedi.

Cumhuriyetçi Düşünce Topluluğu ve Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu’nun organize ettiği konferansa konuşmacı olarak katılan Tarihçi-yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, “1920 Meclisi, bazılarının söylediği gibi öyle kendince ortaya çıkmış bir ittihatçı entrikası filan değildir. Orada İttihat ve Terakki’nin muhalefetini yapmış olan insanlar da yer almışlardır. 1920 Meclisi muhtelif fikirlerin bir arada barındığı bir meclistir. Türkiye tarihinde henüz hiçbir meclis dış politikayı ve orduyu bu derecede etkin bir şekilde denetlememiştir” dedi.  

Küçümsenecek bir olay değildir

1920 Meclisi’ndeki denetimin bozguncu fikirlerde olmadığını vurgulayan Ortaylı, “bu mecliste doğrudan vatansever bir zihniyetle yapıldığı için de askerler ve dış politikaya yürüyenler nerede denetleme ve tenkit, nerede itaat ve takip etme işlemini yapacaklarını çok iyi bilmişlerdir. Bu meclis bir örnektir. Bizim siyasî hayatımız ve siyasî ahlâkımız için bu küçümsenecek bir olay değildir” açıklamalarında bulundu. 

Meclis’in yüzüncü yılına doğru

Hatay’da düzenlenen bir konferansta konuşan Tarihçi-yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, 1920’de açılan “Birinci Meclis”i “muhtelif fikirlerin bir arada barındığı bir meclis” olarak tarif etmiş ve dolayısıyla günümüzdeki ‘meclis’lere de örnek göstermiş.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışında 100. yıla yaklaşıldığını hatırlatan Ortaylı, konuşmasında öğrencilere, tarihi iyi öğrenmeleri ve önlerine gelen eserleri ayırt etmeleri için dikkatli olmaları tavsiyesinde de bulunarak şunları söylemiş: 

“1920 Meclisi, bazılarının söylediği gibi öyle kendince ortaya çıkmış bir ittihatçı entrikası filân değildir. (...) 1920 Meclisi muhtelif fikirlerin bir arada barındığı bir meclistir. (...) Türkiye tarihinde henüz hiçbir meclis dış politikayı ve orduyu bu derecede etkin bir şekilde denetlememiştir. Ama bu denetleme bozguncu fikirlerle değil, doğrudan vatansever bir zihniyetle yapıldığı için de askerler ve dış politikaya yürüyenler nerede denetleme ve tenkit, nerede itaat ve takip etme işlemini yapacaklarını çok iyi bilmişlerdir. Bu meclis bir örnektir. Bizim siyasî hayatımız ve siyasî ahlâkımız için bu küçümsenecek bir olay değildir.” (AA, 25 Nisan 2016)

“Birinci Meclis”in yani bugünkü ismiyle ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının üzerinden 100 yıl, yani bir asır geçmek üzereyken ‘muhtelif fikirlerin bir arada olması’ noktasında ‘geriye’ gitmiş olmamız büyük bir problem değil midir? Bütün dünya ve insanlık, büyük ölçüde bu noktalarda ‘ileri’ye giderken, ülkemizin; hak, hukuk, ‘bir arada olma ve farklı fikirlere tahammül’ noktasında ‘geri’ye gitmiş olması tarihî bir gerçek değil mi?

Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın dikkat çektiği önemli bir nokta daha var. Ortaylı, gençlere/öğrencilere seslenirken, ‘tarihi iyi öğrenmeleri ve önlerine gelen eserleri ayırt etmeleri için dikkatli olmaları’ tavsiyesinde bulunmuş. Evet, hadisenin ‘püf’ noktalarından biri de budur. Bu tavsiye bir bakıma, gençlerin tarihi iyi öğrenmediklerini ifade ederken, öte yandan da gençlerin önüne gelen/getirilen bazı tarihî eserlerin ‘yanıltıcı’ olabileceğini/olduğunu ihsas ettiriyor. Türkiye’nin ve eğitim sistemimizin ciddî problemlerinden biri de budur. Yıllardan beri çocuklarımıza ‘yalan tarih’ öğretilmedi mi? Kahramanlara yer değiştirilmiş bir tarih bilgisi ile ‘ileri’ gitmek mümkün müdür? 

Belli bir yaşın üstündeki ‘öğrenci’lere ‘Bandırma Vapuru’ denilse ne hatırlanır? Düne kadar çocuklarımıza öğretilen “19 Mayıs’ta Samsun’a çıkış” konusundaki bilgiler, tarihî gerçeklere uygun muydu? “Her an batabilecek, kırık dökük bir gemi”den, “Özel izin ve pasaportla ‘görevli’ olarak gönderilme”ye nasıl geçildi?

“Birinci Meclis”, uzmanların da ifadesiyle Türkiye’nin dertlerine çare olabilecek çözümler sunmuştur. Aradan 100 yıl geçmek üzeredir ve Türkiye, bugün 100 yıl önceki ‘meclis tavrı’nı arar hâle gelmiş ya da getirilmiştir.

Muhtemelen önümüzdeki yıllarda, meclisin açılışının 100. yılı büyük programlarla kutlanacaktır. Asıl kutlama, 100 yılda alınan müsbet neticelerin konuşulmasıyla mümkün olurdu. 100 yıl sonra gelinen noktada vekiller ve parti genel başkanları birbiriyle ‘küs’ hâldeyse, TBMM, ‘şûrâ meclisi’ gibi çalışamıyorsa, başarılı olduğumuz söylenebilir mi?

TBMM, ilk meclis misalinde olduğu gibi ‘farklı ses’lerin kendisini ifade etme imkânı bulduğu ve işlerini ‘meşveret’le yapabildiği bir yapıya tez elden kavuşmalı. Unutmayalım ki, merhum şair Nâmık Kemâl’in de ifadesiyle “Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar.”

Bu gerçeği görmek için bir yüz yıl daha mı beklenecek?

Faruk Çakır

http://www.yeniasya.com.tr/faruk-cakir/meclis-in-yuzuncu-yilina-dogru_394915

 

Okunma Sayısı: 2557
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı