Yeni Asya gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz, Bediüzzaman'ın devlet yöneticileri tarafından yeterince anlaşılamadığını belirterek "Eğer anlaşılabilmiş olsaydı, gerekleri yapılabilmiş olsaydı bu sıkıntıları yaşamazdık." dedi.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri için Kocatepe Camii'nde öğle namazına müteakip Mevlid okutuldu. Yeni Asya gazetesi tarafından organize edilen ve 14 yıl sonra yeniden başlanan mevlide katılım büyük oldu. 14 yıl gibi uzun bir süreden bu yana bu programın yapılamıyor olmasının büyük bir eksiklik olduğunu dile getiren Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebelerinden Mustafa Sungur'un oğlu Muhammed Nur Sungur, Üstad’ın mevlidinin, Üstad’ın hatırasının her zaman yad edilmesi gerektiğini vurguladı.
"Üstadımız bu ülkeye ve İslam alemine ışık tutan, ışık bir şahsiyet. İnşallah bu mevlit de büyük hayırlara vesile olacak ve olur kanaatindeyim." diyen Sungur, en azından böyle bir dönemde, uhuvvete, tesanüte, birliğe, beraberliğe vesile olması bakımından inşallah ehemmiyet arz ediyor olduğunu belirtti. "Tertipleyenlerden Allah razı olsun. İnşallah hayırlara vesile eylesin." ifadelerini kullandı.
Bediüzzaman’ın ‘Asayişe bin hakim ve savcı kadar hizmet ettim’ şeklindeki ifadelerini de hatırlatan Sungur, "Risale-i Nur talebeleri asayişin muhafızlarıdır. Hiçbir şekilde Risale-i Nur’dan istifade eden, feyz alan insanlar, teröre, anarşiye, bozgunculuğa bulaşmazlar. İstemezler böyle bir şey. Bunları bu şekilde itham edenler de maalesef tarihi bir yanılgı içerisindeler." diye konuştu. Sungur, bütün meselenin Risale-i Nur’ları okuyup anladıktan sonra yaşamakta gizli olduğunun altını çizdi.
"HER YIL YOKLAMA YAPTIK AMA GÖRDÜK Kİ PEK MÜSAİT DEĞİL"
Yeni Asya gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz ise insanların uzun zamandır beklediği bu buluşmanın adeta bir bayram sevinci oluşturduğuna dikkat çekti. En son 2000 yılında 'Bediüzzaman Mevlidi' düzenlediklerini dile getiren Güleçyüz, "2001 yılında 11 Eylül olaylarının Türkiye’deki yansımalarını gerekçe göstererek, valilik bize bir tebligat yaptı: 'Bunu yapmayın' dedi. O günden bu zamana kadar yapmamıza müsaade edilmedi. İlgili resmi mercilerde hemen her yıl yoklama yaptık. Ama gördük ki pek müsait değil. 14 yıl aradan sonra tekrar yapmış olmamız şu gösterdi ki; Türkiye artık yavaş yavaş o keyfi engellemelerin yapılabildiği ortamdan bir ölçüde uzaklaşmaya başlıyor. Dolayısıyla bunu bardağın dolu tarafı olarak, Türkiye’nin normalleşmeye başladığının yeni bir işareti olarak memnuniyetle karşıladığımızı ifade edelim. İnşallah o günler artık aşılıyor." şeklinde konuştu.
"DEPREM İLAHİ İKAZDIR DENİLDİĞİNDE BUNU BİR SUÇMUŞ GİBİ TELAKKİ ETTİLER"
1990 yılında yaptıkları ilk mevlidin medyada çok saptırıldığını da anlatan Güleçyüz, şunları söyledi: "28 Ekim’de düzenlemiştik o yıl. 29 Ekim’den bir gün önce olması sebebiyle ‘Gericiler Türkiye’nin başkentinde cumhuriyete meydan okuyorlar’ gibi saçma sapan yorumlarla saptırdılar meseleyi. Mevlidi organize eden tertip heyeti Devlet Güvenlik mahkemeleri savcısı tarafından gözaltına alındı. 15 gün içerde tutuldu. Benzer bir uygulama da 1999 depreminden sonra tertiplenen mevlitte gerçekleşti. Bu seferde ‘deprem ilahi ikazdır’ denildiği için bunu bir suçmuş gibi telakki ederek, bunun üzerine birtakım operasyonlar başlattılar. 2000 yılında yapılıp 2001’de izin verilmemesinin en önemli sebebi bu rahatsızlık."
"RİSALE-İ NUR'LAR ÜZERİNDEKİ BANDROL ENGELİ KALKMALI"
Bu mevlidi yaptıkları gibi Risale-i Nur’lar üzerindeki bandrol engelinin de kalkması gerektiğinin altını çizen Güleçyüz, "Bugün bandrol engelinin 200’üncü günü. Devlet tekeli saçmalığının da bertaraf edildiği günlere de erişmeyi ümit ediyoruz. Bu hizmetler keyfi bir engelle karşılaşmadan gelişerek devam etsin. Çünkü bu hizmetlere bütün insanlığın ihtiyacı var." şeklinde konuştu.
Bediüzzaman Hazretleri’nin Kur’an’ın bu zamana bakan mesajlarını eserlerinde ortaya koyan bir alim olduğunu dile getiren Güleçyüz, "Üstad diyor ki ‘Zaman ihtiyarladıkça Kur’an gençleşir.’ Bunun tezahürlerini her alanda görüyoruz. Bu zamanın insanlarının ihtiyaç duyduğu ne varsa üstadın eserlerinde mevcuttur. Bu eserlere bu kadar sahip çıkılması, okunması, dünya dillerine çevrilmesi ve üniversitelerde akademik mahfillerde çok ciddi çalışmalara konu edilmesinin, uluslararası sempozyumlarda ele alınmasının altında Kur’an’dan beslenmesi var." dedi.
Bediüzzaman’ın devlet yöneticileri tarafından yeterince anlaşılamadığını belirten Güleçyüz, "Üstad vefatına yakın bir beyanatında diyor ki 'büyük kafalar beni anlamıyor' maalesef eğer anlaşılabilmiş olsaydı, gerekleri yapılabilmiş olsaydı bu sıkıntıları yaşamazdık. Kobani olaylarını yaşamazdık. Irak, Suriye bu halde olmazdı. Kürt meselesi olarak isimlendirilen mesele olmazdı. Terör meselesi olmazdı. Ahlaki problemler olmazdı. Çok daha farklı bir iklimde yaşıyor olurduk." diye konuştu.