Peygamber (asm) müjdesinin mûcizevî bir nişânesi ve fethin sembolü olan Ayasofya’nın başka camilerle kıyaslanamayacağı belirtiliyor.
NECİP FAZIL KISAKÜREK:
İstanbul'dakİ Süleymaniye, Edirne'deki Selimiye, bunlara karşılık da Roma'daki (St. Pierre) ve Paris'teki (Notredam), bizde ve onlarda daha niceleri, madde ve hattâ gayelerine bağlı mâna kıymeti olarak, Ayasofya'nın eşik taşına bile denk olamaz. Ayasofya ise bunların yanında bir kümes bile olsa, öyle bir nasibin sahibi ki, ne madde, ne de tek taraflı mâna ölçüsüyle ona varmak kabil.
***
Ayasofya kıyaslanamaz
Ayasofya’nın maddi ve manevi önemine dikkat çeken Necip Fazıl Kısakürek 1965 yılında verdiği konferansta, hiçbir mabetle kıyaslanamayacağını söylüyor.
Yeni Zelanda’daki katliamın ardından tekrar gündeme gelen Ayasofya’nın ibadete açılması taleplerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın miting meydanında verdiği sert cevap tepkilere sebep oldu. Erdoğan, Tekirdağ’da düzenlediği mitingte konuşurken “Ayasofya cami olarak açılsın” diye seslenen vatandaşa tepki göstererek “Önce Sultanahmet’i doldurun sonra bakarız” dedi. Erdoğan’ın vatandaşı azarlayarak yaptığı açıklama şu şekildeydi; “Sultanahmet’i bir doldurun ondan sonra ona bakarız. Bak şimdi Büyük Çamlıca Camii’ni yaptık. 4 tane 5 tane Ayasofya eder. O kadar büyük. 60 bin kişiyi alabilecek kapasitede. Ve Anadolu Yakası’nda tüm İstanbul’da ve Türkiye’de en büyük camii oldu, buyurun. Mesele o değil. Bu işin siyasî boyutu var. Yan tarafta Sultanahmet’i doldurmayacaksın, Ayasofya’yı dolduralım diyeceksin. Bu oyunlara gelmeyelim. Bunların hepsi tezgah. Biz ne zaman, neyi, nasıl yapılacağını çok iyi biliyoruz. Bu namussuzlar böyle dedi diye biz adım atmayız. Adımı nasıl atacağımızı biz çok iyi biliriz.”
İstanbul’un kalbi Ayasofya
Erdoğan’ın bu sözlerine birçok farklı kesimden tepkiler gelirken, ‘Üstadım’ dediği Necip Fazıl Kısakürek’in Ayasofya konferansında yaptığı konuşma hatırlatıldı. Ayasofya’nın maddi ve manevi önemine dikkat çeken Kısakürek, Ayasofya’nın hiçbir mabetle kıyaslanamayacağını söylüyor. Kısakürek 1965 yılında Milli Türk Talebe Birliği’ndeki (MTTB) Ayasofya Hitabesi adlı konferansta şu ifadeleri kullanıyor; “İşte bütün bunları (sembolize) eden, remzlendiren de cihanın en güzel beldesi İstanbul ve onun kalbi Ayasofya... Salibin ağırlığından kurtarılıp hilâlin kanatlarıyla kendisine gök kubbe yolu açılan, böylece Yirminci Asır dünyasına gerçek medeniyet ve ebediyet mimarisinin ne olduğu onunla gösterilen, Batı aklı ve Doğu ruhunu birleştiren eski Bizans eseri ve artık yeni tekbir yuvası tarihi kubbe...”
Ayasofya’nın eşik taşına bile denk olamaz
“Demek ki, Ayasofya, ne taş, ne çizgi, ne renk, ne cisim, ne de madde senfonisi; sadece mâna, yalnız mâna... İstanbul’daki Süleymaniye, Edirne’deki Selimiye, bunlara karşılık da Roma’daki (Sen Piyer) ve Paris’teki (Notrdam), bizde ve onlarda daha niceleri, madde ve hattâ gayelerine bağlı mâna kıymeti olarak, Ayasofya’nın eşik taşına bile denk olamaz. Zira bunlardan herbiri, kendi gayesinin tabiî şartları içinde, tek taraflı olarak yükseltilmiş bir eser... Ayasofya ise bunların yanında bir kümes bile olsa, öyle bir nasibin sahibi ki, ne madde, ne de tek taraflı mâna ölçüsüyle ona varmak kabil... Ayasofya, bir mânanın, zıd mânaya taarruz ve onu zebun edişinin, bütün dünyada eşi olmayan âbidesi... Fatih Sultan Mehmed, bu hikmeti sezdi; ve Ayasofya’yı, İstanbul gibi misilsiz bir mahfazanın içinde, güneş çapında bir pırlanta gibi zapt ve fethetti. Târihimizde daha nice zapt ve fetih hareketinin kahramanı var; niçin hiçbirinin adı, hâs isim olarak Fatih değil?..”
***
Bardakçı: 80 bin cami var diyorsunuz, hangisi İstanbul’un fethinin sembolü?
Tarihçi Murat Bardakçı ise 2017 yılında CNN Türk’te Hakan Çelik’in konuğu olduğu programda Ayasofya’nın ibadete açılması gerektiğini söylüyor.
Bardakçı, “Sayıyla adetle sembolü karıştırmayın. İslamiyet’te kılıç hakkı diye bir şey vardır. Ayasofya da bir kılıç hakkıdır. 80 bin cami var diyorsunuz. Hangisi İstanbul’un fethinin sembolü, göstersenize bana. İstanbul’un fethini simgeleyen başka bir cami yoktur, cami dışında kullanılamaz, cami olmalı. Birilerine niye batıyor Ayasofya’nın cami olması çünkü fetih sembolüdür” ifadelerini kullandı.
Kimse bu haklı talebe, kirli bir tezgâh diyemez
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da Erdoğan’ın Ayasofya ile ilgili sözlerine tepki gösterdi. Karamollaoğlu, sosyal medya hesabından şunları yazdı; “Ayasofya Caminin ibadete açılması için Sultanahmet’in dolması beklenecekmiş. Bu nasıl bir mantık anlamak mümkün değil. Ayasofya bize Sultan Fatih’in vasiyeti ve emanetidir muhakkak aslına döndürülmelidir. Kimse bu haklı talebe, kirli bir tezgah deme hakkına sahip değildir.”
***
Osmanlı’yı ayakta tutan Ayasofya minaresinde okunan ezanlardır
Merhum 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Ayasofya’nın ibadete açılmasını neden istediklerini ve bunu kısa süreli de olsa başarmış olmalarını şu ifadelerle anlatıyor; “Ayasofya’nın Fatih tarafından bir ‘vakıf şartı’ vardır. Başka bir maksatla kullanılamayacağına dair. İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmed, Ayasofya’yı cami yapmış. Fatih 26 kiliseden sadece 6’sını cami yapmıştır ki, Ayasofya onlardan birisidir. 481 sene sonra bunun bir hata olduğunu söylemek veya kabul etmek ne mânâ taşır ve kimi memnun eder? 481 sene sonra caminin müzeye çevrilmesinin hangi maksada hizmet ettiği anlaşılmamıştır. Bunun hem ‘vakfın şartı’na aykırı olduğu, hem de İslâmı incitici olduğu ileri sürülmüştür. Fatih Sultan Mehmed’in zabtettiği İstanbul’da 481 sene namaz kılınan bir camidir burası. Acaba 481 sene yapılanlar yanlış mıdır?’”
Cami namaz kılınmak için vardır
“Yahya Kemâl’in, işgal döneminde söylediği “Devletin iki mânevî temeli; Ayasofya’da Ezân ve Hırka-i Saadette Kur’ân okunması’ sözü bence çok mühimdir. Gerek Hırka-i Saadeti, gerekse Ayasofya’yı gezdikten sonra anladım ki, Osmanlı devletini ayakta tutan şey, Hırka-i Saadette okunan Kur’ân’la, Ayasofya minaresinde okunan ezanlardır. Biz, Ayasofya’nın Hünkâr Mahfilinde namaz kılınmasını ve minarelerinde ezan okunmasını uygun bulduk. Zira minare ezan okumak, cami de namaz kılınmak için vardır. Ve bunu gerçekleştirdik. Ayrıca Hırka-i Saadette 24 saat Kur’ân okunmasını sağladık. Daha sonra her ikisini de kaldırdılar.”