Eski AKP Milletvekili ve Karar gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan, “AK Parti yola çıkarken bizzat kendisinin ortaya koyduğu liyakati, şeffaflığı esas alan, özgürlükçü hukuk devleti ilkelerinin uzağına düşmüştür” dedi.
Eski AKP milletvekili ve Karar gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan, “AK Parti nasıl bir Hz.Ömer istiyor?” başlıklı dünkü yazısında, “Aslında şimdilerde partide ortaya çıkan memnuniyetsizliğin gerçek nedeni, AK Parti’nin reformist çizgisini kaybetmesiyle birlikte millet nezdindeki pırıltısını kaybetmiş olmasıdır. Bu yüzden de Hz. Ömerler, Hz. Haticeler aramadan önce reformist kimliğine dönmeyi başarabilirse, başka arayışlar içinde olmasına belki de hiç gerek kalmayacaktır” ifadesini kullandı. Ocaktan yazısında şunları söyledi: “AK Parti’nin öncelikle doğruluğun, dürüstlüğün ve adaletin simgesi olan Hz. Ömerleri gerçekten isteyip istemediğine karar vermesi gerekiyor. Eğer ilkesel anlamda böyle bir değişim talebi varsa bunun yolu bellidir. Her şeyden önce hukukun üstünlüğüne ve insan hakları temeline dayalı, şeffaf, liyakati esas alan, eleştirel düşünceye itibar eden, basın özgürlüğüne, akademik özgürlüğe değer veren bir sistemden yana olduğunu topluma açıkça deklare etmelidir. Açıkça ifade etmek gerekirse toplum, AK Parti’nin gerçek anlamda Hz. Ömerler, Hz. Haticeler isteyip istemediğinden emin değildir. Çünkü AK Parti yola çıkarken bizzat kendisinin ortaya koyduğu liyakati, şeffaflığı esas alan, özgürlükçü hukuk devleti ilkelerinin uzağına düşmüştür.”
Demokratik bir blok şart
İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, AKP’nin en üst yönetim kurulu olan Merkez Karar Yönetim Kurulu ve partisinden neden istifa ettiğini Karar gazetesine anlattı. Yeneroğlu, bir “Demokratik Blok” için çağrı yaparken “Türkiye’nin daha fazla otoriterleşmemesi için güçlü ve demokratik bir blokun mutlaka ve mutlaka en kısa zamanda siyaset arenasına çıkması gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir yapıya destek vermesem şimdiye kadar söylediklerimi inkar etmiş olurum” dedi. Yeneroğlu, şöyle konuştu: “Türkiye’de şu anda merkezde çok ciddi bir boşluk var. Türkiye’nin değerlerini, renklerini temsil edebilecek, böyle tüm renkleri de bir potada eritelim de değil, o renklerin tamamını bir mozaik gibi canlı tutmayı amaçlayan özgürlükçü, çoğulcu bir duruşu kastediyorum. Toplumun bu noktaya geldiğini düşünüyorum ben. Çünkü artık kurtarıcı anlayışının Türkiye’yi nereye götüreceğini, nasıl büyük felaketlerle karşı karşıya bırakabileceğini toplum görüyor. Bu siyaset tarzının yürümesinin mümkün olmadığını toplum daha da net görecek.”