ANKARA’NIN MALTEPE SEMTİNDE DÜZENLENEN “AHİRZAMAN TEHLİKELERİ VE KURTULUŞ ÇARELERİ” KONULU BİR SEMİNER VEREN GAZETEMİZ YAZARI ABDULBAKİ ÇİMİÇ, “DOĞRU ÖLÇÜLERLE FİTNE VE FELÂKET FIRTINALARINA YAKALANMADAN YOL ALMAK MÜMKÜN” DEDİ.
YASİR ÖZER - ANKARA
Gazetemiz yazarı Abdülbaki Çimiç, Ankara’da düzenlenen seminerde, ahirzaman fitneleri ve insanlığın kurtuluş çareleri konusunda önemli tesbitlerde bulundu. Çimiç, Risale-i Nur’un in-sanlığa rehber olacak en önemli eser olduğunu vurguladı.
Geçtiğimiz hafta sonu, Ankara’nın Maltepe semtinde tertiplenen seminer farklı illerden gelen katı-lımcılarla birlikte kalabalık bir ortamda gerçekleşti. “Müsbet iman hizmeti” ve “Ahirzaman tehlikeleri ve kurtuluş çareleri” başlıklı iki ayrı seminer veren Abdulbaki Çimiç “Doğru ölçülerle fitne ve felâket fırtınalarına yakalanmadan yol almak mümkün” dedi. Çalışmasında ahirzaman sürecinin başlangıç ve bitişi, sürecin insanlığın önüne çıkardığı problemeler ve bunlar- dan çıkış yolları üzerine odaklanan Çimiç, sunumu boyunca dinleyici-lerden gelen soruları da cevapladı.
MÜSBET İMAN HİZMETİ
Seminerlerin ilk bölümünde “Müsbet iman hizmeti” konusu işlendi. Katılımcılara, müsbet iman hizmeti metodunun tanımı, esasları ve bu metodun Asr-ı Saadet ile olan irtibatı üzerinde sunum yapıldı.
Abdulbaki Çimiç konuşmasında, “Bediüzzaman Hazretleri, hücum edenlerin en esaslı sebebinin, kendisinin Mustafa Kemal’e dost olmayışı olduğundan bahsediyor. Dikkat edilirse ‘düşmanlık’ yerine ‘dost olmamak’ üzerinden yapılan bir izah söz konusu burada. Elbette bu mesaj, Mustafa Kemal ve Bediüzzaman’ın dayandığı ölçüler arasındaki derin farka dair bir içerik taşıyor. Ancak, Bediüzzaman Haz-retlerinin kelime seçimi hizmeti hangi esaslar üzerine bina etmemiz gerektiği hususunda da önemli işaretler veriyor” dedi.
Risale-i Nur’un, yalnızca kişilerin imanını güçlendirmekle kalmadığı-nı, aynı zamanda insanlara bir tebliğ metodu da sunduğunu söyleyen Çimiç, “Müsbet hareket etme” ilkesine dikkat çekerek, “Kendi mesle-ğinin muhabbetiyle hareket etmek ve başkalarının adavetiyle meşgul olmamak” gerektiğini belirtti.
“Üstadımız, ‘Müsbet hareket etmek, yani kendi mesleğinin muhab-betiyle hareket etmek, başka mes-leklerin adaveti ve başkalarının tenkîsi ile meşgul olmamak’ diyor. Bu prensip, toplum mühendislerinin Müslümanları birbirine düşürmek için çeşitli taktikler kullandığı bu zamanda her zamankinden daha fazla önem taşıyor. Toplumda Müslümanların birbirine düşürülmesini engellemek için kendimizden başlayarak öncelikle müfritâne irtibatı daha da güçlendirmeliyiz. Mahallerden il-lere, oradan bölgelere ve komşu bölgelere uzanacak şekilde sağlam muhabbet ağları kurmalıyız.”
Yazar Abdulbaki Çimiç, müsbet iman hizmetinin sosyal ve siyasî hayata uzanan boyutlarının da olduğunu söyledi. Nur Talebe-lerinin, topuz mesleğine karşı olduğunu ve ancak “ihlâsla ve müsbet hareket etmekle” İlâhî inayet ve rahmetin Risale-i Nur’u himaye edeceğine inandıklarını belirterek, “Müsbet iman hizmetinin siyasete uzanan boyutları Risale-i Nur’daki ‘nur-topuz’ ayrımında kendini gösterir. Nur Talebeleri, topuz mesleğine şiddetle karşıdır. Zira hem ihlâsa aykırıdır, hem de Nebevî metoda ters düşer. Üstadımız, ancak ihlâs ile müsbet hareket etmekle, Risale-i Nur’u himaye eden şemsiyenin varlığının devam edeceğine işaret ediyor. Ayrıca Risale-i Nur’da taassubâne ve tarafgirâne bir siyaset anlayışı da yok. Yeni Asya camiası olarak biz de; bu ölçülerden hareket-le Risale-i Nur’dan bize intikal eden adalet-i mahza ve hürriyeti şer’iye prensiplerine dayanan Demok-ratların Ahrar ve hürriyetçi oldu-ğuna inanıyor ve bu noktada onlarla bir kader birliğine sahip olduğmuzu düşünüyoruz.
AHRARLARA İSTİNAD NOKTASI OLMALIYIZ
“Biz hiçbir partinin ne liderine ne de mensubuna kör bir tarafgirlik yapmadan Ahrarlar’a hak namına nokta-i istinad oluyoruz. Durduğu-muz nokta çok net.
“Halife Hz. Ömer’in hutbede cübbesini nereden aldığının sorul-duğu, halifenin kızmadan gücenmeden cevabını verdiği bir Asr-ı Saadet ruhuyla bugünkü duruşu-muzu belirliyoruz. Ancak bu mes-lekte insanların hata ya da kusur-larından dolayı imanlarına ve şahsiyetlerine hücum etmek de yok” dedi ve sözlerini “Yeni Asya gaze-tesinin siyasetle ilgili muktesabatı ve fikrî alt yapısı çok sağlam. Ancak menfaat üzerine dönen siyaset ve buna uyumlu bir tarzda şekillenen medya sektörü yıkma, tahrip etme, karalama eksenine oturduğu için sesimiz çok çıkmıyor ya da duyura-mıyoruz. Her şeye rağmen müsbet iman hizmetinde ve hürriyet-i şer’iye konusunda mevziyi terk etmeyeceğiz” şeklinde sürdürdü.
Seminerin sonunda, katılımcılar, müsbet iman hizmetinin toplumsal hayattaki yeri ve önemi üzerine düşüncelerini paylaşarak seminerden istifade ettiklerini dile getirdiler. Bir katılımcı, Yeni Asya camiasının daha önce dinî hizmet grupları arasında ihtilâfı gidermek üzere önemli girişimlerde bulunduğunu belirterek, “Yeni Asya camiası daha önce birlik ve beraberliğin oluşması adına birçok teşebbüste bulunmuştu. Bu seminerde verilen mesajlar çer-çevesinde bu adımları yeniden at-manın çareleri aranmalı ve ihtilaflar sona ermeli” derken başka bir dinleyici ise “Müslümanlar ortak nok-talarını tekrar hatırlamalı ve inşa edilecek müzakere zeminleri ile bu birlik güçlendirilmeli” diye konuştu.
ÂHİRZAMAN TEHLİKELERİ
Seminerin ikinci bölümünde ise âhirzaman tehlikeleri, bu dönemde karşılaşılan zorluklar ve bu zorluklara karşı nasıl bir yol haritası takip edilmesi gerektiği üzerinde duruldu.
Çimiç, Peygamber Efendimiz’in (asm) hadislerinden ve Risale-i Nur’dan yaptığı iktibaslarla, fitnelere karşı toplumun son derece dikkatli olmasının gerektiğini, “Risale-i Nur, bizlere ahirzamanın önemli bir kısmını geride bıraktığımızı ve kı-yamete oldukça yakın bir noktada olduğumuzu gösteriyor. Bu dö-nemde, ümmetin korktuğu ve fitnesinden Allah’a sığındığı bir zaman dilimindeyiz. Bediüzzaman Hazretleri, ahirzamanın iki büyük dinsizlik cereyanına işaret ediyor. Bu iki cereyan, insanlığın hem dünyasını, hem de ahiretini tehdit ediyor” sözleriyle vurguladı.
TEKNOLOJİ DİKKATLİ KULLANILMALI
Çimiç ayrıca, bu dönemin sadece şahısların değil, bu şahıslar ve onların kullandığı araçlar üzerinden de tehlike oluşturduğunu belirterek, özellikle teknoloji ve medya aracı-lığıyla topluma verilen zararı şu şekilde dile getirdi: “Bu asırda, bu şahısların kullandığı teknolojik araçlarla milyonlarca günah işleni-yor. Bu vasıtalarla, toplumu manevî açıdan çökertmeye çalışanlar büyük bir tehlike oluşturuyor. Ve ne yazık ki toplum zaman zaman bu teh-likeleri fark edemiyor ve manevî hastalıklar tedavi edilmedikçe, milletin manevî cephesi yıkılıyor, Ri-sale-i Nur’da milletin asıl sorunu olan 75 tane manevî hastalık zikrediliyor. Hâlbuki insanlar düş-manı farklı yerlerde arıyor.”
AİLE TEHDİT ALTINDA
Son günlerde aile yapısına yönelik tehditler de Abdulbaki Çimiç’in gündemindeydi. Çimiç, ailenin bozulmasının toplumun bekası açısında büyük bir tehlike arz ettiğini vurguladı. Günümüzde aile yapısının, ahlâkî ve manevî değer-lerden gittikçe uzaklaşmaya başla-dığını ve bu problemin toplumun tüm tabakalarında kendisini göstermeye başladığını ifade etti.
“Ahirzamanda zarar gören değer-lerimizden bir diğeri ve belki de en önemlisi aile yapısı. Bediüzzaman Hazretlerinin ‘Eyvah! Dâvâm!’ feryadından sonra ‘Eyvah!’ dediği ikinci bir alan. Ailedeki bozulmalar, toplumda daha büyük sıkıntılara yol açıyor. Ellerine tutuşturulan telefonlarla sanal dünyanın terbiyesine terk edilen, sanal dünyada yetişen ço-cuklar bugün okul sıralarında iman hakikatlerine muhtaç bir şekilde duruyor. Eğitim camiasında bulunan arkadaşlarımız bunu yakinen müşahede edecektir” dedi.
ASR-I SAADET RUHU
Zamanın fırtınalarından korun-manın tek yolunun ise Kur’ân hakikatleri ve Asr-ı Saadet ruhu olduğu hususuna da değinen Abdulbaki Çimiç, Asr-ı Saadette uygulanan Dârü’l-Erkam’ın bugün med-reseler, Ashab-ı Suffa’nın Vakıf-lık müessesi, yine Dârü’l-Erkam’ın ilk zamanlarının sırrantenevverat şek-linde hizmetimizde kendisini gös-terdiğini ifade ederek bu fırtınalarda Kur’ân’ın bu asırdaki ders-i manevîsi olan Risale-i Nur’la çıkılacağını i-fade etti.
“Merkezinde Asr-ı Saadet’in yer aldığı ve her biri etrafında bir halkaya konumlanmış olan asırlar ışığını merkezdeki ölçülerden almalı. Risale-i Nur’da hakikate götürecek dört ana meslekten bahsediliyor. Bunlardan tasavvuf emraz-ı kalbi-yeyi vird ve zikirlerle tedaviye çalıyor ancak kalbi merkeze alıp diğerlerini geride bırakıyor. İlm-i kelâm ise aklı öne çıkarıp diğerlerini ihmal ediyor. Felsefe ise ki Üstad İşrakiyyun diyor zaten kendisi vehim ve vesveselerden hâli olamıyor. Bu sebeple kalan tek seçenek mirac-ı Kur’ânî, Sahabe mesleği olan Risale-i Nur. Kırma-dan, zarar vermeden, incitmeden hem toplumu hem ferdi tedavi edi-yor. Birisi çıkıp ihtiyaç hissetmediği için ya da başka sebeple Risale-i Nur’u okumayabilir ya da dili ağır diyebilir. Ama kimse Risale-i Nur bana zarar verdi diyemez. Risale-i Nur insanı odağa alan bir çığır açıyor. Açılan bu çığır sokaklarda silâhla değil, kalplerde nur ile açılıyor ve saltanatını kalplerde kuruyor.”
Abdulbaki Çimiç, katılımcıların program boyunca dikkatlerini canlı tuttuğu seminerini Asa-yı Musa’nın el yazma nüshalarında geçen şu cümlelerle tamamladı: “Risale-i Nur’un mütalaası ve feyz-i manevî-i dâimîsi, nefs-i emmarenin ateşini söndürmeye, azgın ve azılı sıfatları öldürmeye, yırtıcı, paralayıcı zâhir ve bâtın askerleri tepelemeye yetişir. Zaten Risale-i Nur, bu fitne ve fesat ve bu yangınları söndürmeye me-murdur. Ve bunun için doğmuş ve gelmiştir.”