Geçen sene üniversite sınavına girmeye karar vermiştim.
Çok fazla kişiye haber vermeden ücretimi yatırıp, sınava başvurdum. Zaten bir üniversite bitirmiş olduğum ve sınavdan hiçbir şey beklemediğim halde sınavdan önce yine heyecanlanmak garip. Neyse sınav sabahı kalktım, rahat görünsem de kalbimdeki telaşlı heyecanla hazırlandım. Hemen üstteki caddeye çıkıp, tek vesaitle sınavın yapılacağı okula varacaktım. Durağa geçtim, otobüs geldi. Her şey normal, yol gayet açık. Sınava gittiği belli olan öğrenci ve velilerle beraber ilerliyoruz. Derken yol tıkanmaya başladı. Bir öğrenci şoföre “Abi buradan falanca okula koşsam yetişir miyim?” gibi sorup otobüsten indiğinde “Yok canım, o kadar da değil. Açılır birazdan zaten” diye düşünmüştüm. Fakat otobüs ilerlemiyor. Her tarafta arabalar, müthiş bir trafik. Araçtan inenler arttı. Vakit iyice azaldığı halde devam eden ümit, yerini endişeye bırakıyor.
Vakit daraldı, son çare. Belki koşsam yetişirim.
Koşuyorum. Aslında koşamıyorum. Yürümeyle koşmak arasında bir çırpınış. Hızlanmaya çalıştıkça ayaklarım bana mâni oluyor. Belli bir yeri geçtikten sonra bakıyorum, yol bomboş. Okulların sağlı sollu olduğu caddede sevgili ana babaların arabalarıyla yolu tıkamasıymış bizim trafik diye duydum. Nefes nefese, kan ter içinde gideceğim yeri arıyorum. Ama yol bir türlü bitmiyor. Düşünüyorum, acaba gerçekten ulaşabilecek miyim? Tam kader anı gibi. Bir el etsem, araçlardan birine rica etsem? Öyle olsa kesin yetişirim. Ama yok, koşmaya devam. Yanımda saat de yok. Belki vakit çoktan geçti…
O gün sınava yetişemedim arkadaşlar.
Kıpkırmızı yüzümle okul kapısına vardığımda sınavın başlamasına 5-10 dk kalmıştı. Ama öğrenci girişi son 15 dakikada bitiyor. Belki evden biraz daha erken çıksaydım, otobüsten daha erken inip koşmaya başlasaydım ya da kestirme yolu bilip oradan gitseydim her şey daha başka olabilirdi. Fakat kader. Bunda da bir hayır vardır. “Acaba niçin böyle oldu?” düşünceleriyle eve dönerken merdivenlerde yengemle karşılaştım. Heheh, demek o da sınavı kaçırmış. Kader ortaklığı…
O günün akşamında ise Mihrâbâd Korusu’na gitmiştik. Kederleri unutturan bir manzara. Elhamdülillah, iyi ki de o sınavı kaçırmışım. Anlatacak bir anı olmuş oldu işte. Belki o gün o sınava yetişsem, bugün bu yazı çıkmayacaktı ortaya. Fî emânillah.
(Genç Yorum dergisi, Ağustos 2023 sayısından alınmıştır.)