Mümtehine Sûresini hiç duydunuz mu? Belki kulağınıza çalınmıştır. Kendisinden çok bahsedilmeyen, Kur’an’ın son cüzlerinde yer alan on üç âyetlik kısa bir sûrecik.
Öğrendiğimize göre; “Onuncu âyette, Hudeybiye Antlaşmasından sonra müşrikler arasından çıkıp Medine’ye gelen ve Müslüman olduklarını söyleyen kadınların imtihan edilmeleri emredildiği için sûreye mecazen, ‘imtihan eden’ anlamında ‘mümtehine’ denmiştir.”1
Kur’an sûrelerinin isimleri hakikaten çok garip. Envaî çeşit isim arasında “imtihan eden” manasında bu sûre de varmış.
Sûre genel olarak Allah için sevmek ve buğz etmek hakikatlerini ele alıyor. Bu sûrenin adı ne manaya geliyor diye merak ettikten sonra sûrenin mealini okumaya başladım. Şu ayetin peşi sıra gelen açıklama dikkatimi çekti: “Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever.”2 Âyetin açıklaması şu şekildeydi: “Âyet, Hz. Ebu Bekir’in kızı Esma’nın Mekke’de kalan müşrik annesinin, kendisini ziyaret için geldiğinde kabul etmemesi üzerine nâzil olmuştur.” Bu meali okuyunca kim kimi ziyaret etmiş anlayamadım bir an, bir de Hz. Ebu Bekir’in eşinin müşrik olmasına şaşırdım. Bunun üzerine Hz. Esma’yı araştırmaya başladım.
Öncelikle Hz. Esma’nın annesiyle ilgili bir açıklama getirelim; câhiliye devrinde Hz. Ebu Bekir’den boşanan, daha sonra da İslâmiyet’i kabul etmeyen annesi Kuteyle’nin daha sonra Müslüman olduğu düşünülüyormuş. Kuteyle, yıllar sonra kızını ziyaretine geldiğinde Hz. Esmâ, onun Müslüman olmadığını düşünerek kendisini evine alma hususunda tereddüt etmiş. Durumu Peygamberimize danışması üzerine az evvel bahsi geçen âyet indirilmiş. Kapına annen de gelse, “Allah’ın rızası nerededir?” diye peygambere sorup, ona göre hareket etmek hakikati…
Hz. Esma, babası Hz. Ebu Bekir vesilesiyle Müslüman olmuş. İlk Müslüman olanlar arasında on sekizinci sırada yer alıyormuş. On yaş büyük olduğu Hz. Âişe ile de baba bir kardeşmiş. Hz. Esma, aşere-i mübeşşereden (cennetle müjdelenen on sahabiden) birisi olan Hz. Zübeyr bin Avvâm ile evlenmiş. Oğlu Abdullah bin Zübeyr ise meşhur abâdile-i seb’a’dan (yedi Abdullah’lardan) birisiymiş. Şu aileyi gözünüzde canlandırır mısınız bir?
Bir rivayete göre; “Resûl-i Ekrem hicret emrini alınca herkesin istirahate çekildiği öğle sıcağında Hz. Ebu Bekir’in evine gitmiş, onunla yalnız konuşmak istemiş, Hz. Ebu Bekir’in evde bulunan Esmâ ile Âişe’nin sır saklamayı bildiklerini söylemesi üzerine onların yanında, o gece hicret etme kararı verdiğini ve yanına yol arkadaşı olarak da kendisini seçtiğini açıklamıştır. Hemen yol hazırlığına başlayan Esmâ ve Âişe deriden bir torbaya azık koyup bir kırbaya da su doldurdular; ancak kapların ağızlarını bağlamak için ip bulamayınca Esmâ babasının teklifi üzerine belindeki kuşağı (nitâk) çıkarıp ikiye böldü; bir parçasıyla azık torbasının, diğer parçasıyla da su tulumunun ağzını bağladı. Bundan son derece memnun olan Hz. Peygamber’in, ‘Allah bu kuşağının karşılığında Cennette sana iki kuşak versin’ diye iltifat etmesi üzerine ‘Zâtünnitâkayn’ (iki kuşaklı) lakabını almıştır.”3
Hz. Esma’nın hayatında hayret ettiğim çok fazla nokta oldu. Hepsini aktarmam da mümkün olamıyor. Sizlere havale, okuyunuz efendim.
(Genç Yorum, Mayıs 2023 sayısından kısaltılarak alınmıştır.)
Dipnotlar:
1. Kur’an Yolu: Türkçe meâl ve tefsir, DİB, 2. Mümtehine, 8, Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, TDV, 3. “ESMÂ bint EBÛ BEKİR es-SIDDÎK”, TDV İslâm Ansiklopedisi.