Sevdiğim bir arkadaşım defterine “O, annelerinizin rahimlerini dünya için hazırlık yeri, dünyanızı da ahiret için hazırlık yeri yapmıştır” diye bir ayet mealiyle başlamış. Garip, daha önce bu mealde bir ayet duyduğumu hatırlamıyorum hiç. Parantez içindeki nota bakarsak ayet, En’âm suresi 98. ayetmiş. Diyanet’in mealine baktığımda ise aynı ayet “(Sizin için) bir kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır” diye Türkçeye tercüme edilmiş. İki mealdeki bu derin farklılık, işin aslını öğrenmek noktasında bir araştırma yapmamıza vesile oldu.
Mealde “kalma yeri” ve “emanet olarak konulacağınız yer” diye çevrilen müstekar ve müstevda‘ kelimeleriyle neyin kastedildiği hakkında tefsir alimleri pek çok farklı fikir ileri sürmüş.
İbn Abbas’tan naklolan ekser rivayetlere göre müstekar (kalma yeri) kelimesiyle annelerin rahmi, müstevda‘ (emanet olarak konulacağınız yer) kelimesiyle de babaların sulbü kastedilmiştir. Buna bir delil olarak da Hac suresi 5. ayet gösterilmiş: “Ve biz dilediğimizin, rahimlerde belirli bir vakte kadar kalmasını sağlarız.”
Bu konudaki ikinci görüş sahipleri ise yukarıdaki görüşün tam tersini iddia ediyorlar. Onlara göre ayette müstekar kelimesiyle babaların sulbü, müstevda‘ kelimesiyle de annelerin rahmi kastedilmiş. Çünkü nutfe önce babanın sulbünde biiznillah yaratılmış, daha sonra anne rahmine emanet (vedîa) olarak bırakılmıştır. Hem ayette müstekar kelimesinin müstevda‘ kelimesinden önce gelmesi de nutfenin babanın vücudunda yaratılışının, anne rahmine düşmesinden daha önce gelmesiyle uyum sağlamıştır.
Üçünçü görüşe gelince, onlar olaya daha farklı bir açıdan bakıyor. Onlara göre müstekar kelimesiyle kişinin ölümden sonraki hâli kastedilmiştir. Çünkü kişi yaşarken saîd’lerdense, bu saadet ahirette de devam edecektir. Eğer şakî’lerden ise de bu şekavet devam edecektir. Ölümden sonra insanın halinde değişim olmaz. Halbuki ölümden önce insan sürekli değişim halindedir. Kâfir belki değişir, mümin olur. Zındık değişir, belki dost olur. İnsanın bu halleri bir kararda olmayıp sürekli değişip dönüştüğü için ayette vedîaya (emanet) benzetilmiştir.
Başka bir mana ve dahi manalar bu ayetin içerisinde ve istifade ettiğim tefsirde mevcut. Ama konu çok dallanıp budaklandı diye burada bırakalım. Dileyenler tefsirlere müracaat edebilir.
*
Alimler sırf bu iki kelime ile ne kastedilmiş diye bu kadar görüş serdetmişken ayetin manasını kısırlaştırıp baştaki gibi “O, annelerinizin rahimlerini dünya için hazırlık yeri, dünyanızı da ahiret için hazırlık yeri yapmıştır” olarak ifade etmenin bizce isabetsiz olduğunu ifade etmeden geçmeyelim. Kur’ân’ın hakiki tefsiri yapılamayacağı gibi, basit mealler de onu anlayabilmek için yeterli değil.
“Evet, Kur’ân-ı Azîmüşşanın müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nâfiz bir içtihada malik ve bir velâyet-i kâmileyi haiz bir zât olmalıdır. Bilhassa bu zamanlarda, bu şartlar ancak yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telâhuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından âzâde olarak tam ihlâslarından doğan dâhi bir şahs-ı mânevîde bulunur. İşte, Kur’ân’ı ancak böyle bir şahs-ı mânevî tefsir edebilir.” (İşarat’ül İ’caz, İfadetü’l-Meram)
(Genç Yorum dergisi, Kasım 2023 sayısından kısaltılarak alınmıştır.)