Mübarek bir Cuma günü, büyük halamın evinde elime aldığım mu’cizâtlı bir Kur’an-ı Kerim’in yaprakları arasında şu güzel duaya rastlamıştım:
“Allahümme ellif beyne kulûbinâ ve eslih zâte beyninâ vehdinâ sübüle’s-selâm. Ve neccinâ mine’z-zulumâti ile’n-nûr ve cennibne’l-fevâhişe mâ zahara minhâ ve mâ batan. Ve bârik lenâ fî esmâ’inâ ve ebsârinâ ve kulûbinâ ve ezvâcinâ ve zürriyâtinâ. Ve tüb aleynâ, inneke ente’t-Tevvâbu’r-Rahîm”
Duanın kendisi bir hadis metni olup, manası çok latif olmakla birlikte; duayı Yahya Alkın’ın kendi hattıyla yazmış olması da ayrı bir güzeldi. İşte bu ayki köşemizde bu duayı ağırlıyor, onu anlamaya çalışıyoruz.
İlk başta mealini bulamamıştım bu duanın, dolayısıyla şöyle bir çeviri yaptım: “Allahım! Kalplerimizi birbirine ısındır, aramızı düzelt. Bizleri selametli olan yollara ilet. Bizleri zulümattan nura kavuştur. Açık ve gizli olan her çirkinlikten, günahtan bizleri koru. Kulaklarımız, gözlerimiz, kalplerimiz, eş ve zürriyetlerimizi bizim hakkımızda mübarek kıl. Tevbelerimizi kabul eyle, şüphesiz sen Tevvabu’r-Rahîm’sin; tevbeleri çokça bağışlayan, merhamet sahibisin!”
Daha sonra bu dua üzerine araştırma yaparken metni kelime kelime açıklayan Arapça bir yazıya denk geldim, çok hoşuma gitti. Belki sizin de hoşunuza gider. Buyurun:
“Allahümme ellif beyne kulûbinâ”
Yani (Ey Allah’ım!) aramızda ünsiyet, meveddet ve merhamet kıl ki; İslam üzerine sebât edebilelim. İmanımızı kuvvetlendirelim, böylece dinine yardımcı olalım ve bir bedendeki tek kalp gibi olabilelim.
“Ve eslih zâte beyninâ”
Ey Allah’ım! Düşmanlarımızla aramızdaki adavet, firak ve şikâkı bizden uzaklaştır ki muhabbet ve kardeşlik üzere olabilelim.
“Vehdinâ sübüle’s-selâm”
Bizleri sâlih amel ile afât, helâket ve dalâlet yollarından selametli olan yollara ilet ve o yol üzerinde tevfîk ihsan eyle. Bunu vacip ve güzel amelleri yapmak, haram ve mekruh olan şeyleri terk etmekle bizlere nasip et, tâ ki darü’s-selâm olan Cennete kavuşalım.
“Ve neccinâ mine’z-zulumâti ile’n-nûr”
Bizleri dünyanın zulmetlerinden kurtar; ki onların en büyükleri şirk, küfür, nifak, fısk, günahlar ve şerlerdir. Bizleri sana itaat ve sâlih amellerle nura kavuştur; ki onun en büyükleri iman ve hâlis bir tevhiddir.
Duada zulümât (karanlıklar) kelimesi çoğul kullanıldığı halde, nûr kelimesi tekil kullanılmıştır. Çünkü şerrin yolları kesretli iken hakkın ve hakikatin yolu -âyette geçtiği gibi- tektir: “Ve ce’ale’z-zulumâti ve’n-nûr” (Karanlıkları ve aydınlığı var etmiştir. En’âm 1)
“Ve cennibne’l-fevâhişe mâ zahara minhâ ve mâ batan”
Bizleri her akl-ı selim sahibinin çirkin bulduğu; görünür ve gizli olan, kavlî ve fiilî günah çirkinliklerinden uzaklaştır.
“Ve lâ takrabû’l-fevâhişe mâ zahara minhâ ve mâ batan” (Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın. En’âm 151)
Burada abdin zaaf ve aczinden ötürü şerleri, günah ve helâket yollarını terk etmesinin ancak Allah’ın kuvvetiyle olacağının beyanı vardır. Kul hiçbir işinde Rabbinden müstağni kalamaz. Velev göz açıp kapamak kadar kısa bir süre için dahi olsa.
“Ve bârik lenâ fî esmâ’inâ ve ebsârinâ ve kulûbinâ”
“Kulaklarımız, gözlerimiz ve kalplerimizi bizim hakkımızda mübarek kıl.”
Burada sayılan göz, kulak, kalp gibi azaların Allah’a itaat ile vazifelenmelerine ve hayırda ileriye gitmelerine dua vardır. Çünkü bereket; hayrın fazlalığı ve devamlı olması anlamındadır.
“Ve ezvâcinâ ve zürriyâtinâ”
Burada da eşlerin ve zürriyetlerin de taatte muvaffak olmasına ve temiz neslin kesretle olmasına dua vardır ki kişi dünya ve ahirette bunlar sayesinde göz aydınlığına kavuşur. Kişi zevc ve zürriyeti için bereket isteyerek kendisi için hayrın tamamlanmasını istemiş olur. Zîra eş ve zürriyetini Allah’a taat ve istikamette görmeyen kişi hakiki göz aydınlığına kavuşamaz. Bunların taati; hayra bütünüyle ulaşmak ve Cennette kavuşmak manalarına gelir.
“Ve tüb aleynâ, inneke ente’t-Tevvâbu’r-Rahîm”
Yani “Bizleri tevbede muvaffak kıl ve tevbe üzerine sabit eyle.”
Daha sonra kişi “İnneke ente’t-Tevvâbu’r-Rahîm” (Şüphesiz sen çokça bağışlayan, merhamet sahibisin) diyerek affedilmek hususundaki arzusuna kuvvetli bir sebep gösterir.
**
Tüm âlem-i İslâm’ın üzerine okuyup üflemelik bir dua, öyle değil mi? Tüm küskünlükleri, kırgınlıkları geçirecek, bizi ve cihâzâtımızı hakiki vazifelerine sevk edecek bir dua. İçerisindeki her bir hakikate nihayet derecede ihtiyacımız var. Rabbim kabûle karîn eylesin. Amin.
(Genç Yorum, Kasım 2022 sayısından alınmıştır.)