Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar bayram dönüşleri ile bir kez daha gündeme geldi.
Toplumda ortaya çıkan birçok ekonomik ve toplumsal sorunun ‘günah keçisi’ olarak görünen Suriyeli sığınmacıların durumu Türkiye gündeminin en hassas konularından biri. Antalya’nın Gazipaşa ilçesindeki plajlara Suriyelilerin alınmamasına ilişkin belediye meclisi kararını belediye başkanı veto ederken, Bursa’nın Mudanya ilçesinde belediyenin “sığınmacılara sahili yasakladığı” yönünde haberler yayımlandı. Suriyeliler dâhil sonradan Türk vatandaşı olanların askere alınmasının yolunu açan yeni askerlik kanun teklifi de tartışılıyor.
Neden geri dönüyorlar?
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 16 Mayıs 2019 tarihi itibarıyla Türkiye’deki biyometrik verilerine göre Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli sayısı bir önceki aya göre bin 122 kişi artarak toplam 3 milyon 606 bin 737 kişi oldu. Ramazan Bayramı ziyareti için ülkelerine giden 20 bini aşkın Suriyelilerin, Kilis’teki Öncüpınar Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye dönüşleri devam ediyor. Bayram ziyareti için ülkelerine giden Suriyelilerin, 1 Kasım’a kadar Türkiye’ye dönmesi gerekiyor. Suriyelilerin bayramda ülkelerine gidebildikleri halde neden Suriye’de kalmayıp geri döndüklerine dair soruları akıllara geliyor. Suriyeli sığınmacıların en fazla yaşadığı kentler arasında İstanbul ve Şanlıurfa ilk sıralarda yer alıyor. Journo’da yer alan haberde bu iki kentte yaşayan Suriyelilere, sosyal medyada ve bazı medya kuruluşlarının haberlerinde karşılaştıkları nefret söylemi konusunda ne hissettikleri soruldu.
‘Füzelere karşı nasıl savaşalım?’
Ailesiyle Şam’da yaşarken savaşın başladığı ilk yıllarda önce Şanlıurfa’ya ardından İstanbul’a göç eden Hasan, yakından takip ettiği sosyal medyadaki nefret söylemlerine ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Sosyal medyanın dışında bazı köşe yazarları da nefret dolu ifadeler kullanıyor. Bu yaptıkları ırkçılık ama ırkçılığı vatanseverlik gibi göstermeye çalışıyorlar. Irkçılıkla karşılaşmak bizi en çok üzen durumlardan biri. En çok duyduğumuz söz; ‘Neden kaçtınız, biz olsaydık kaçmazdık. Vatanımızı savunurduk’ oluyor. Oysa unuttukları bir şey var. Suriye’deki iç savaşta 270’ten fazla grup kendi aralarında ve rejime karşı savaşıyor. Buraya göç edenler kime karşı savaşacak. Binaları, mahalleleri, şehirleri yıkan, yok eden füzelere karşı insanlar nasıl savaşabilirdi? Biz Suriye’de yaşarken Türkiye’deki sağ-sol çatışmasından dolayı kaçmak zorunda kalan insanlar tanıyorduk. Hiçbir zaman onlara ‘hain’ demedik. Tam aksine ‘iyi ki komşunu, akrabanı öldürmemişsin’ dedik. Savaşmayı tercih etmemek, hayatta kalmak istemek insanın en doğal hakkıdır.”
‘Biz kimsenin iç siyasetine malzeme olmak için gelmedik’
Sosyal medyada ve bazı haberlerde Türkiye’deki Suriyelilerin “rahat yaşadığı” yönündeki haberleri de eleştiren Hasan şunları ekliyor: “Sürekli Suriyelilerin devletten maaş aldıkları, kira ödemedikleri gibi yalanlar yazılıyor. Oysa Suriyeliler devletin yardımını almıyor. Sadece Avrupa Birliği tarafından finanse edilen projelerle aldıkları aylık 120 TL’lik maddi destek var. Üstelik herkes de alamıyor bunu. Evet, mülteciler yardıma muhtaç ama devletin ve ülkenin mali kaynaklarını tüketmiyorlar. İktidar partisine muhalefet yapma adı altında bizleri malzeme olarak kullanıyorlar. Biz kimsenin iç siyasetine malzeme olmak için gelmedik buraya. Türkiye’nin yaşadığı iç sorunun nedeni bizler değiliz.”
‘Her ülkenin iyi insanı da, kötü insanı da var’
Suriyelilerin genellikle adli olaylarla ilgili haberlerde yer bulduğunu vurgulayan Ahmet sözlerini şöyle sürdürüyor: “Her ülkenin iyi insanı, kötü insanı var. Çoğunlukla olumsuz haberlerle gündeme geliyoruz. Bizden bahsettiklerinde sanki hepimiz kötü insanlarız gibi davranıyor. Hep kötü sıfatlarla anılıyoruz, sanki hepimiz hırsız, katil ve tecavüzcüymüşüz gibi davranıyorlar. Oysa bizim de iyimiz, kötümüz, eğitimlimiz, okumamışımız var. Tıpkı her ülkede olduğu gibi…”
‘İnsan misafirinden kötü bahseder mi?’
48 yaşındaki Zeynep sözlerini şöyle sürdürüyor: “Haberlere, Twitter’a baktığında sanki buraya isteyerek gelmişiz gibi bir algı var. Mülteci değiliz biz, hiçbir statümüz yok. Misafir diyorlar bize. Ama insan misafirlerinden kötü bahseder mi? Bizden bu kadar kötü bahsetmeleri çok zoruma gidiyor.”
Adı “Bayramlaşma İzni” olarak kaldı
Bayramlaşma İzni alan Suriyeliler ülkelerine artık “bayram” yapmaya değil, savaş nedeniyle ayrılmak zorunda kaldıkları evlerinin, iş yerlerinin, şehirlerinin, sevdiklerinin son durumuna bakmak için gidiyorlar. Türk Alman Üniversitesi (TAU) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve TAU Göç ve Uyum Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. M. Murat Erdoğan konuyla ilgili Mülteciler Derneği sitesinde yer verilen açıklamasında şöyle konuştu: “Suriyelilerin “bayram tatili” için Suriye’ye gitmelerine Türkiye özel olarak izin veriyor. Burada temel amaç sadece insani bir buluşma değil, Suriyelilerin ülkeleri ile bağlarının kopmamasıdır. Bu ziyaretler gönüllü geri dönüş politikasının bir parçası olarak okunmalıdır.”
Ne zaman dönecekler?
Türkiye’nin kontrolünde olan güvenli şehirler var. (Azez, Afrin, Soran, Aktarin, Cerablus ve El Bab) “Suriyeliler buraya gitsinler, buralarda savaş yok” diyoruz. “Savaş bitti gitsinler” demek işin kolay kısmı. Ama bir ailenin oraya gidebilmesi için her türlü yaşam koşullarının oluşturulması gerekiyor. Aksi halde bu kadar insanı bu bölgelere göndermek, savaşın en sert dönemlerinde onlara yüz çevirenlerin yaptığı kadar acımasız bir hareket olur. Çatışmaların son bulduğu yerlerdeki belirsizlikler de net olarak giderilmeli ve insanlara yaşam alanları oluşturulmalıdır. Ancak bu şekilde olursa insanları geriye döndürebiliriz.
HABER: SÜREYYA NUR İŞLER
Haber Merkezi