Sistematik insan hakları ihlalleri suçlamalarıyla gündeme gelen Çin'in, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde Müslüman Uygur Türklerinin çocuklarının yetimhanelere gönderildiği iddia ediliyor.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün yayımladığı son rapora göre, Çin’de 1 milyondan fazla Uygur Türkü ve diğer Müslüman azınlık toplama kamplarında tutuluyor.
Hükümetin, kamplarda tutulanların çocuklarını evlerinden alarak ülke genelinde çok sayıdaki yetimhaneye gönderdiği ileri sürülüyor.
Sincanlı 29 yaşındaki Uygur Türkü Meripet, çocukları elinden alınan kişilerden sadece biri. Çinli yetkililerin yakınlarının peşine düşebileceği endişesiyle soyadını kullanmaktan korkan Meripet, Türkiye’de sürgüne mecbur edildikten sonra dört çocuğundan koparılmış.
"Bugünlerde ağlamadığım bir gün bile yok"
Türkiye’deki hasta babasını eşiyle birlikte ziyaret eden Meripet daha sonra Çin'e geri dönememiş. Yaşadığı 'sürgünün' nedeni ise Çinli otoritelerin Uygur Türklerini, yurtdışına seyahat etmeyi de aralarına kattığı, iktidarı devirmeye yönelik suçlarla tutuklamaya başlaması.
Kayınvalidesi de hapsedilen Meripet, Sincan'da bıraktığı dört çocuğunun Hotan şehrinde bir yetimhaneye yerleştirildiğini öğrenmiş.
“Bu haberi öğrendikten sonra gerçekten altüst oldum, çünkü çocuklarımı ben kendim büyütmek, onların benimle büyümelerini istiyordum.” diyen Meripet, gözyaşları içinde sözlerini şöyle sürdürdü:
“Onları her düşündüğümde, başıma gelen bütün bunları düşündüğümde, kendimi çok kötü hissediyorum. Bugünlerde ağlamadığım bir gün bile yok.”
Çin’de yüzlerce farklı lehçe konuşuluyor. Resmi dil Mandarin’i konuşamayan büyük bir kesim bulunuyor.
Çin hükümeti, eylül ayından itibaren Sincan’da ilköğretime devam eden 2,94 milyon öğrencinin Mandarin dilindeki iletişim becerilerini geliştirmek için bazı eğitimler verecek.
Geçen yıldan itibaren hükümet, 5 bin çocuk kapasiteli en az 45 yeni yetimhane yapmak için 30 milyon dolar bütçe ayırdı.
Çin: Toplama kampları bulunmuyor
Çin, yetimhanelerin yoksul çocuklar için faydalı olduğunu belirtiyor ve bu çocukların ailelerinin tutulduğu toplama kamplarını ise inkar ediyor. Hükümet, insanları yoksulluktan ve terörizmden uzak tutmak için Sincan bölgesinde eğitime milyonlarca Yuan yatırım yaptığıyla övünüyor. Çin ayrıca Uygur Türklerini sorumlu tuttuğu yüzlerce ölüm olayının yaşandığı bölgede radikalliği önlemek için de sert tedbirler uyguluyor. Fakat bu önlemler Uygur Türklerinin etnik kimliklerini yok ediyor.
Fakat Uygurlara göre bunun için sadece yetimhaneler kullanılmıyor. Hükümet, azınlık çocuklarının Mandarin dili yerine kendi dillerini kullanmaları halinde cezalandırıldıkları sözde “iki dilli” okullar inşa ediyor. Ve bu okullara Uygurların gitmesi mecburi kılınıyor.
Abdurrahim İmin, eylemleri ve yazılarından ötürü yetkililerin hayatından bezdirdiği bir şair ve yazar. Çin’den 2013 yılında kaçan İmin, o tarihten beri de 5 çocuğunun sesini duyamamış.
2014 yılında Türkiye’ye gelen İmin, ailesine zeytinyağı ve bazı yiyecekler göndermiş. Polis “yurt dışı bağlantısı” bulunduğu gerekçesiyle eşini Ekim 2015’te tutuklamış.
İmin ilerleyen yıllarda Sincan’dan gelen kişilerden, çocuklarından ikisinin polis tarafından öldürüldüğünü, kızının da yatılı bir okula gönderildiğini öğrenmiş.
Azınlık Uygur nüfusunun oldukça fazla olduğu Peyzawat’ta birçok yatılı okul bulunuyor. Dikenli tellerle çevrili olan okullarda, gözetleme kameraları ve araç bariyerleri mevcut. Okullardan birinde polis merkezinin yanı sıra kampüsü tepeden gören nöbetçi kulesi de var.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Geng Shuang, günlük basın toplantılarında Sincan’daki uygulamaların bölgenin istikrarı ve kalkınmasını amaçladığını söylüyor.
Euronews Türkçe