Amerika Birleşik Devletleri (ABD), BM İnsan Hakları Konseyi üyeliğine neredeyse dört yıl aradan sonra geri dönüyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu perşembe günü İnsan Hakları Konseyi'nin 18 sandalyesi için 18 aday ülkeyi oylayacak. Peki bu geri dönüş, son dört yıllık süreçte etki alanını artıran Çin karşısında konseydeki dengeleri nasıl etkileyecek? İki ülke arasındaki rekabet konseye kutuplaşma olarak mı yansıyacak?
ABD'nin gelişi kutuplaşmayı artırır mı?
ABD'nin dört yıllık yokluğu sırasında Çin'in ağırlığını koyduğu dönemde batılı ülkelerle Pekin arasındaki insan hakları konusundaki görüş ayrılıkları dikkat çekmişti. Avrupalı uzmanlar Çin'in vizyonunun "basit" olduğunu, amacının kendi siyasi sistemine uygun bir bakış açısı yaratmak ve "insan haklarının evrenselliğini yıkmak" olarak şekillendiğini ifade ediyor.
Son dönemlerde Çin kanadındaki Belarus ve Venezuela da Pekin'in Hong Kong, Sincan ve Tibet'teki hamlelerini destekler açıklamalarda bulundu. Amerika'nın sahneye yeniden çıkması ile bu oluşan kutuplaşmanın daha da büyümesi de önemli bir endişe konusu.
Cenevre merkezli düşünce kuruluşu Universal Rights Group'un başındaki Marc Limon, bu yıl gözlemci statüsüne sahip ABD'nin sadece Çin'e "odaklanmasının" üzücü olduğunu ifade ediyor. Uzman ABD'nin Pekin'e "kayan" ülkeleri arkasına alabilmesi için "bakış açısını genişletmesi" gerektiğini sözlerine ekliyor.
Çin tarafı ise ABD'nin yeniden üye olmasının ardından "yapıcı bir diyalog" kurulabilmesini ve insan haklarını "siyasi bir araç" olarak kullanılmamasını umuyor.
Euronews Türkçe