Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), küresel sıcaklığın sanayi öncesi dönemin 1,2 derece üzerinde seyrettiğini açıklayarak 2016 yılının meteorolojik kayıtların tutulmaya başlanmasından bu yana en sıcak yıl olacağını bildirdi.
Fas'ta düzenlenen küresel iklim görüşmelerinin ardından yayımlanan raporda, son 3 yılda art arda en yüksek sıcaklık değerlerinin yaşandığına dikkat çekilerek yerküredeki en sıcak 17 yılın 16'sının bu yüzyılda ölçüldüğü belirtildi.
El Nino hava olaylarının, 2016 yılının başlarında sıcaklıkların daha da artmasına neden olduğunun vurgulandığı raporda, küresel ısınmanın en büyük nedeninin hala insanlardan kaynaklanan faaliyetler sonucu oluşan sera gazı emisyonları olduğunun altı çizildi.
WMO Genel Sekreteri Petteri Taalas, raporun yayınlanmasının ardından yaptığı açıklamada, "Her yıl yeni bir rekor kırılıyor. Güçlü El Nino hava olayının yarattığı ekstra sıcaklık ortadan kayboldu. Küresel ısınmanın yarattığı sıcaklık devam edecek." dedi.
İklim değişikliğinden dolayı aşırı hava olaylarının etkisi ve meydana geliş sıklığının arttığını söyleyen Taalas, "Her yeni nesilde sıcaklık dalgaları ve seller daha sıradan hale geliyor." değerlendirmesinde bulundu.
2011-2015 Küresel İklim Raporu'na göre, artan sıcaklık ortalamalarındaki en önemli etkenin insan kaynaklı faktörlere bağlı olduğu bildirildi. Söz konusu insan kaynaklı faktörlere örnek olarak da karbon içeren kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtların kullanımı gösterildi.
WMO'dan endişelendiren kritik rapor!
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/wmo-dan-endiselendiren-kritik-rapor_415295
WMO'nun çalışmalarına değinilen raporda, fosil yakıt kullanımının sıcaklıkları en az 10 kat artırdığının tespit edildiği bilgisi paylaşıldı.
Rapora göre, hava sıcaklığı, Güney Afrika'nın başkenti Pretoria'da ocak ayında 42,7 derece, Tayland'ın Mae Hong Son kentinde nisan ayında 44,6 derece, Hindistan'ın Phalodi kentinde mayıs ayında 51 derece, Kuveyt'in Mitribah kentinde temmuz ayında 54 derece kaydedilirken, Rusya'nın Arktik Okyanusu sahillerinde en yüksek hava sıcağının ortalamanın üzerinde, eksi 6 ile 7 derece arasında görüldü.
Doğu Afrika'da 2010-2011 yıllarında yaşanan ve yaklaşık 258 bin kişinin ölüme neden olan kuraklığın, sıcaklık artışıyla ilgili olduğu kaydedilen raporda, ayrıca 2015'te Pakistan ve Hindistan'daki sıcak dalgalarının 4 bin 100'den fazla kişinin ölümüne neden olduğuna işaret edildi.
Tahminler, 2017 yılının da çok sıcak geçeceği ancak muhtemelen bu yılın rekorunu kıramayacağı yönünde.
Öte yandan BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), aşırı sıcakların ve iklim değişikliğiyle ilgili olayların 60 milyondan fazla kişiyi etkileyeceğini bildirdi.
Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 190'dan fazla ülkenin imzaladığı iklim değişikliğiyle mücadeleyi hedefleyen "Paris Anlaşması" 4 Kasım'da yürürlüğe girmişti.
Anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle uluslararası anlamda hukuki bağlayıcılığı olan metne imza koyan ülkelerin sera gazı salımını azaltmak ve küresel sıcaklık artışını 2 derecenin altına çekmek yönünde uygulamalara gitmesi gerekiyor.
Konuyla ilgili haberler:
‘SICAĞIN ŞİDDETİ, CEHENNEMİN HARARETİNDENDİR'
Ahiret âlemine ait menziller bu dünyevî gözümüzle görülmez.
Fakat, bazı rivâyâtın işârâtıyla, âhiretteki Cehennem bu dünyamızla münasebettardır. Yazın şiddet-i hararetine “Cehennem hararetindendir” [Buharî, 1:142, 162] denilmiştir.
Demek, bu dünyevî, küçücük ve sönük akıl gözüyle o büyük Cehennem görülmez. Fakat ism-i Hakîmin nuruyla bakabiliriz. Şöyle ki:
Arzın medar-ı senevîsi altında bulunan Cehennem-i Kübrâ, yerin merkezindeki Cehennem-i Suğrayı güya tevkil ederek bazı vezâifini gördürmüş. Kadîr-i Zülcelâlin mülkü pek çok geniştir; hikmet-i İlâhiye nereyi göstermişse Cehennem-i Kübrâ oraya yerleşir. Evet, bir Kadîr-i Zülcelâl ve emr-i Kün feye kûn’e (“Ol der; o da oluverir” - Yasin:82.) mâlik bir Hakîm-i Zülkemal, gözümüzün önünde, kemâl-i hikmet ve intizamla kameri arza bağlamış; azamet-i kudret ve intizamla arzı güneşe raptetmiş; ve güneşi, seyyârâtıyla beraber, arzın sürat-i seneviyesine yakın bir süratle ve haşmet-i rububiyetiyle, bir ihtimale göre şemsü’ş-şümus tarafına bir hareket vermiş; ve donanma elektrik lâmbaları gibi yıldızları saltanat-ı rububiyetine nuranî şahitler yapmış, onunla saltanat-ı rububiyetini ve azamet-i kudretini göstermiş bir Zât-ı Zülcelâlin kemâl-i hikmetinden ve azamet-i kudretinden ve saltanat-ı rububiyetinden uzak değildir ki, Cehennem-i Kübrâyı elektrik lâmbalarının fabrikasının kazanı hükmüne getirip âhirete bakan semânın yıldızlarını onunla iş’âl etsin, hararet ve kuvvet versin. Yani, âlem-i nur olan Cennetten yıldızlara nur verip, Cehennemden nar ve hararet göndersin; aynı halde, o Cehennemin bir kısmını ehl-i azâba mesken ve mahbes yapsın.
Hem bir Fâtır-ı Hakîm ki, dağ gibi koca bir ağacı, tırnak gibi bir çekirdekte saklar. Elbette, o Zât-ı Zülcelâlin kudret ve hikmetinden uzak değildir ki, küre-i arzın kalbindeki Cehennem-i Suğrâ çekirdeğinde Cehennem-i Kübrâyı saklasın.
Elhasıl: Cennet ve Cehennem, şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden bir dalın iki meyvesidir. Meyvenin yeri ise, dalın müntehâsındadır.
Hem şu silsile-i kâinatın iki neticesidir. Neticelerin mahalleri, silsilenin iki tarafındadır. Süflîsi, sakîli aşağı tarafında; nuranîsi, ulvîsi yukarı tarafındadır.
Hem şu seyl-i şuûnâtın ve mahsulât-ı mâneviye-i arziyenin iki mahzenidir. Mahzenin mekânı ise, mahsulâtın nev’îne göre, fenası altında, iyisi üstündedir.
Hem ebede karşı cereyan eden ve dalgalanan mevcudat-ı seyyâlenin iki havuzudur. Havuzun yeri ise, seylin durduğu ve tecemmu ettiği yerdedir. Yani, habîsâtı ve müzahrefâtı esfelde, tayyibâtı ve sâfiyâtı âlâdadır.
Hem lütuf ve kahrın, rahmet ve azametin iki tecellîgâhıdır. Tecelligâhın yeri ise her yerde olabilir. Rahmân-ı Zülcemal ve Kahhâr-ı Zülcelâl nerede isterse tecellîgâhını açar.
Amma Cennet ve Cehennemin vücutları ise, Onuncu ve Yirmi Sekizinci ve Yirmi Dokuzuncu Sözlerde gayet kat’î bir surette ispat edilmiştir. Şurada yalnız bu kadar deriz ki: Meyvenin vücudu dal kadar ve neticenin silsile kadar ve mahzenin mahsulât kadar ve havuzun ırmak kadar ve tecelligâhın, rahmet ve kahrın vücutları kadar kat’î ve yakindir.
Mektûbât, s. 15-16
LÛGATÇE:
Cehennem-i Kübrâ: Büyük cehennem.
Cehennem-i Suğrâ: Küçük cehennem.
haşmet-i rububiyet: Rabliğin, idare ve terbiye ediciliğin haşmeti, heybeti, büyüklüğü.
iş’âl: yakma.
küre-i arz: Dünya.
medar-ı senevî: Dünyanın güneş etrafında dönerken çizdiği farazî daire.
menzil: oda.
nâr: ateş.
Risale-i Nur gözüyle Cehennem
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/ahmet-demirdogmez/risale-i-nur-gozuyle-cehennem_349954
Cehennem azabında tecelli eden adalet
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/cehennem-azabinda-tecelli-eden-adalet_373326
Küresel ısınma tehdidi büyüyor
Son zamanların üzerinde en sık konuşulan konularından birisi de küresel ısınma. Dünyanın tehdit altında olduğunu belirten uzmanlar “küresel ısınma ruh sağlığımızı da bozuyor” dedi.
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/kuresel-isinma-tehdidi-buyuyor_408498
'Karbon ayak izi' nedir ve Bediüzzaman Said Nursî’nin 'ayak izi' ne kadardır?
Bugün insanların tüketimleri oranında çevreye verdiği zararlar ölçülerek karbon ve ekolojik ayak izleri numaralandırılmaktadır.
‘Karbon ayak izi’ bir kişinin bir yılda tabiata salınmasına vesile olduğu karbondioksit miktarını ifade etmektedir. Karbonla ilgili olarak yiyecekler, giyecekler seyahatler, özel araçlar, uçak yolculukları, toplu taşım, doğal gaz, petrol ve kömür tüketimleri gibi bölümler ölçü alınmaktadır.
Ekolojik ayak izi ise, bir kimsenin tükettiği tabii kaynakların yeniden üretilmesi için ihtiyaç duyulan kara ve deniz sahasının ölçülmesidir ekolojik ayak izi.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/karbon-ayak-izi-nedir-ve-bediuzzaman-said-nursi-nin-ayak-izi-ne-kadardir_371170
AA