11 kurum yaşanan toplu arı ölümlerinin önüne geçilmesi için ortak bir metin kaleme alarak, arıların niçin yaşaması gerektiğine dikkat çektiler.
Dünya genelinde olduğu gibi, Türkiye’de de önemli oranda arı ölümleri yaşanıyor. Vakit kaybetmeden gerekli adımlar atılmazsa sadece arılar değil; yaşamın benzersiz çeşitliliği içinde birlikte yaşayan tüm canlılar ve gıdamız da tehlike altına girecek. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Çevre ve Arı Koruma Derneği (ÇARIK), Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL), Doğa Derneği, Doğa Koruma Merkezi (DKM), Freenpeace, Kuzey Ormanları Savunması (KOS), Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB), WWF-Türkiye, Yeryüzü Derneği, Yeşil Düşünce Derneği’nin içinde yer aldığı 11 kurum yaşanan toplu arı ölümlerinin önüne geçilmesi için ortak bir metin kaleme aldı. Kurumlar, arıların ölümüne neden olan neonikotinoidlerin yeni ölümler yaşanmadan yasaklanmasını talep etti.
Arılar neden ölüyor?
Uludağ Üniversitesi Arıcılık Geliştirme-Uygulama ve Araştırma Merkezi, yıllardır senelik %20 civarında seyreden arı ölüm oranının bazı bölgelerde %70’lere kadar çıktığını ve genel olarak arı ölümlerinin arttığını belirtiyor. Arı nüfusunun azalmasına yol açan nedenlerin başında tarımsal üretimde kullanılan ve genel olarak pestisit olarak adlandırılan kimyasal maddeler geliyor. Bilimsel araştırmalar özellikle neonikotinoid sınıfı pestisitlerin arılar üzerinde hem doğrudan öldürücü etkileri olduğunu hem de sinir sistemlerini etkileyerek felç, hafıza kaybı, öğrenme yetisi bozukluğu gibi dolaylı yollardan da arılara zarar verdiğini gösteriyor. Nikotin mekanizması temelli bu pestisitler canlıların sinir sistemini etkiliyor. Bunun dışında küresel iklim değişikliği, habitat kaybı, yanlış arıcılık uygulamaları gibi pek çok konu da arı ölümlerinin nedenleri arasında yer alıyor. Türkiye’de 2012-2016 yılları arasında yapılan bir çalışmada Trakya’da, özellikle de Tekirdağ ve Edirne’de toplanan ayçiçeği tarlalarının toprak örneklerinin %25’inde ve ayçiçeği çiçek numunelerinin %35’inde neonikotinoid sınıfı imidacloprid maddesi tespit edilmişti. Aynı çalışmada çiçek örneklerinin yarıya yakınındaki kalıntının ise arıların zehirlenmesine neden olabilecek düzeyde olduğu anlaşılmıştı.
Arısız dünya düşünülemez
Arılar sadece bal üretmiyor, yediğimiz gıdaların 3’te 1’i onların vesilesiyle sofralarımıza ulaşıyor. Zira arılar, çiçekler arasında dolaşırken gerçekleştirdikleri tozlaşma ile bitkilerin üremesini ve çeşitliliğini sağlıyorlar. Tozlaşma olarak adlandırılan bu sürecin %80’i bal arısı ve diğer yaban arıları tarafından gerçekleştiriliyor. Arılar, diğer böcek türleriyle birlikte biyolojik çeşitliliğin devamını sağlıyorlar. Bir başka deyişle arıların olmadığı bir dünya düşünmek mümkün değil.
Avrupa yasakladı, Türkiye’de serbest
Neonikotinoidler, yaşamı çok ciddi şekilde tehdit ediyor. Böcek ilaçları ve diğer birçok pestisit arılarda “Koloni Çöküş Sendromu” adı verilen ölümlere neden oluyor. Bu kimyasallar, bitkilerin tohumlarına uygulanabiliyor, böylece bitki büyürken kimyasal maddeleri bünyesinde tutmaya devam ediyor. Bitkiyle temas eden böcekler de zehirlenerek ölüyorlar. Yapılan diğer araştırmalar neonikotinoid içeren böcek öldürücü kimyasalların, arıların yanı sıra özellikle kuş, kelebek ve suda yaşayan omurgasızları da etkilediğini ortaya koyuyor. AB 2018 yılında, neonikotinoid sınıfından arılara zarar veren 3 maddeyi sera kullanımları dışında tamamen yasaklayan tasarıyı oylayarak kabul etti. Yasağın 2018’in sonuna kadar uygulamaya geçirilmesi planlanıyor. Avrupa’da yasaklanan neonikotinoidler (imidacloprid, clothianidin ve thiamethoxam) Türkiye’deyse rahatça ve yaygın olarak kullanılıyor. 11 çevre kurumu, “Arılara, kelebeklere, kuşlara ve daha pek çok canlıya zarar veren neonikotinoid sınıfı pestisitlerin yasaklanmasının, Türkiye’de biyoçeşitliliğin korunması ve gıda güvenliğimiz için atılacak en temel ve vazgeçilmez adımlardan biri olduğunun altını çiziyoruz” diyor.
Haber: Reyhan Keser