Küçük yaşlarda sevgiden, ilgiden mahrum kalan çocukların şiddete meylettiğini söyleyen Psikoloji Uzmanı Kln. Psk. Didem Göksu, ”İnsan ve hayvan haklarıyla özdenetim, içgörü, utanma, merhamet ve empati duygusu çocuklara küçük yaştan itibaren eğitim yoluyla öğretilmelidir” dedi.
Şiddet haberlerini son dönemde ne yazık ki çok sık duyup görmekteyiz. Ebeveynlerin çocuklarına gelişim döneminde gösterdiği; sevgi, şefkat ve ilgi, bugünü olumlu yönde beslerken, bu duyguların eksikliği, çocuğun ihmal edilmesi, çocuğun aile içi şiddete şahit olması veya şiddete maruz kalması gibi sebepler; bugünün şiddetini arttırıyor. Peki bu durum nasıl önlenebilir? İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikoloji Uzmanı Kln. Psk. Didem Göksu, açıkladı.
“Şiddet Öğrenilen Bir Davranıştır”
İnsanlar doğar, büyür ve gelişir. Ebeveynlerin çocuklarına gelişim döneminde gösterdiği; sevgi, şefkat ve ilgi, bugünü olumlu yönde beslerken, bu duyguların eksikliği, çocuğun ihmal edilmesi, çocuğun aile içi şiddete şahit olması veya şiddete maruz kalması, düşük sosyo-ekonomik düzeye bağlı olan işsizlik ve yoksulluk ile erken ebeveyn kayıpları bugünün şiddetini arttıran sebeplerdendir. Aile içinde başlayarak nesiller boyu aktarılan şiddet eğilimi, gözlemleyerek ve yaşayarak sonradan öğrenilen bir davranıştır. Şiddet kültürü içinde büyümüş olan, bu duruma maruz kalan veya şahit olan çocuklar ileride şiddet eğilimini en çok gösteren kişilerdir.
Büyük Balık Küçük Balığa Zarar Vermeli mi?
Akıl hastalığı olmayan kişilerde görülen şiddet eğilimi, antisosyal kişilik bozukluğunun habercisidir. Bu kişiler, toplumsal kurallara ters düşerek suç sayılan davranışları gerçekleştirirler. Çocukluk çağında davranış bozukluğu gösteren kişiler, 15 yaşından itibaren antisosyal teşhis belirtilerini taşıyorlarsa, 18 yaşından sonra bu kişilere antisosyal kişilik bozukluğu teşhisi konur. Erkeklerde görülme sıklığı kadınların 3 katı kadardır. Bu kişiler; kolay bir şekilde kavgaya başlayarak yasaları ihlâl etme, kendisinin ve başka insanların güvenliğini tehlikeye atma davranışlarını gösterirler. Anlık kararlar vererek hayatlarında hiç düşünmeden ani değişiklikler yapabilirler. Utanma, merhamet, özdenetim, içgörü ve empati yokluğu, haz ilkesine bağlı dürtüsellik, sürekli yalan söyleme, saldırgan davranışlarla sinirlilik ve heyecan arama antisosyal kişilik bozukluğunda görülen başlıca özelliklerdendir. İçgörüleri olmadığı için aldıkları cezaları kendilerine yapılan haksızlık olarak görürler. Dışarıdan gelen engel ve yargılara aldırmadan, muhtemel tehlikeleri düşünmeden risk alırlar ve bu tehlikelerin sonuçlarıyla ilgili herhangi bir kaygı taşımazlar ve pişmanlık duymazlar. Hayatta geleceğe dair belirli bir hedefi olmayan bu kişiler, kimseye karşı sorumluluk ve bağlılık duygusu hissetmezler, ancak diğer insanlar tarafından hatasız görülmek için direnirler. Her zaman güce hâkim olmak istedikleri için,“Büyük balık, küçük balığı yiyecektir” görüşünü savunurlar.
Geçmişin Sevgisizliği, Bugünün Şiddetine sebep Olmalı mı?
Çocukluk çağı travmaları yaşamış olan bu kişilerin, günümüzde kendilerinden zayıf yapıda gördükleri; çocuklara, kadınlara ve hayvanlara uyguladıkları şiddet yadsınamaz. Bu kişilerin; kendi geçmişlerinin bedelini başkalarına yaşatmaları, görmezden gelinmemeli ve kişiler tedavi edilmelidir. İnsan ve hayvan haklarıyla özdenetim, içgörü, utanma, merhamet ve empati duygusu çocuklara küçük yaştan itibaren eğitim yoluyla öğretilmelidir. Gerekli durumlarda psikolojik destek verilmeli, seminer ve konferanslarla bilgilendirmeler yapılarak şiddete karşı tedbirler alınmalıdır. Günümüzde gerçekleşen her türlü kötülüğe karşı tepkisiz kalmadan mücadele verilebilmesi için yasayı uygulayan kişilerin gerekli düzenlemeleri yapması ve adaletin yerini bulması gerekli olandır.
İstanbul - Seyhan Öztürk