Dünya ilk kez 2 uçlu bozuklukta DNA hasarının toplam oksidatif stresle ilişkini gösteren ilk çalışma, 12-16 Kasım’da Antalya'da düzenlenen TPD 50. Ulusal Psikiyatri Kongresi'nde 'Araştırma Bildiri Ödülü' almaya hak kazandı. 

GAÜN Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyeleri 'İki Uçlu Bozukluk Hastalarında Oksidatif Metabolizmanın ve Oksidatif DNA Hasarının Değerlendirilmesi' konulu çalışmayla 80 hasta ve 48 sağlıklı insan üzerinde araştırma yaptı. Prof. Dr. Haluk Savaş ve Doç. Dr. Ahmet Ünal’ın danışmanlığını yaptığı araştırma sonucunda halk arasında manik depresif hastalık olarak bilinen iki uçlu bozukluk hastalarının DNA'sında hasar oluştuğu belirlendi. Yapılan araştırmada, hastalık belirtilerinin aktif olduğu dönemde DNA hasarının olduğu ve belirtilerin yatıştığı dönemde de DNA hasarının devam ettiği belirlendi. Ayrıca oksidatif stresin (vücuttaki kimyasal işlemlerin sonucunda oluşan zehirli atıklar) ise tespit edilen bu DNA hasarı ile ilişkili olduğu saptanarak, tedavinin hastalığın her aşamasında önemli olduğu anlaşıldı. İki uçlu duygudurum bozukluğu olarak bilinen manik depresif hastalıkta, kişi kendini aşırı mutlu ya da huzursuz hissetiğini dile getiren Prof. Dr. Savaş, ataklar arasında kişinin duygu durumundaki dalgalanmanın günler, haftalar ya da aylarca sürebileceğinin bilgisini verdi.

Dünyada bu tür çalışmalar yapan sayılı merkezlerden olduklarını vurgulayan Savaş, "Çalışma, iki uçlu bozuklukta toplam oksidatif stresle DNA hasarı arasındaki pozitif ilişkiyi gösteren dünyadaki ilk çalışmadır ve bu açıdan çok kıymetlidir. Çalışma, 12-16 Kasım’da Antalya'da düzenlenen TPD 50. Ulusal Psikiyatri Kongresi'nde Araştırma Bildiri Ödülü almaya hak kazandı." dedi. 

Hastalığın manik döneminde kişilerin kendini çok enerjik hissettiğini, neşeli olduklarını, çok konuşma, düşünce hızında ,iştahta ve cinsel isteğinde artış gibi belirtilerin olduğunu belirten Dr. Berna Ermiş, hastalığın depresif döneminde ise belirtilerin manik dönemin tam tersi olduğunu ifade etti. Ermiş, hastaların mutsuzluk, karamsarlık, umutsuzluk, özgüvende azalma, değersizlik hissetme, abartılı suçluluk veya pişmanlık duyguları hissettiğini vurguladı. Ermiş, "Mevsimsel afektif bozukluk olarak da adlandırılan mevsimsel depresyon, her sene aynı zamanda oluşur. Çoğunlukla sonbahar veya kış zamanı başlar ve ilkbahar veya yaz zamanı biter." diye konuştu. 

İki uçlu bozukluğun tedavi edilmediği durumda ağır bir seyir izleyebilen bir psikiyatrik rahatsızlık olduğunu belirten Doç. Dr. Ahmet Ünal, duygu durumların yoğunluğu ve süresi kişiden kişiye büyük ölçüde değiştiğini ve yineleyen hastalık dönemleri nedeniyle duygudurum dengeleyici ilaçların doktor kontrolünde uzun yıllar alınması gerekebildiğini açıkladı. Ünal, "GAÜN’de yapılan önceki çalışmalarda hastalık hakkında hasta ve yakınlarının bilgilendirilmesi, ilaç tedavisinin düzenli olarak sürdürülmesi ve uyku uyanıklık düzeninin sağlanmasının hastalıkla baş etme, işlevsellik düzeyinin artması ve hastaların ev, aile, iş yaşamının sağlıklı bir şekilde sürdürmelerine katkıda bulunduğunun anlaşıldığını ekledi.

Çalışmaya Yrd. Doç. Dr. Gökay Alpak, Prof. Dr. A. Binnur Erbağcı, Yrd. Doç. Dr. Feridun Bülbül, Uzm. Dr. Mustafa Örkmez’in de katkılarının bulunduğu belirtildi.