Prof. Dr. Ayşegül Karahasan, Koronavirüsü ile ilgili ispatlanmamış bilgilerin insanları ümitsizliğe sürüklediğini ve bunun da bağışıklık sistemimize zarar verdiğini söyledi.
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbî Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Ayşegül Karahasan’a göre Koronavirüsle ilgili henüz ispatlanmamış bilgiler insanlarda kaygı bozukluğuna, çaresizlik ve karamsarlık duygusuna neden oluyor. Karahasan’a göre karamsarlık bağışıklık sistemimize zarar verdiği için de, bizi virüse karşı daha korunaksız hale getiriyor. Duvar’ın haberine göre, evine kapanmış veya kapatılmış milyonlarca insan, hem salgın hem de açlık ve yoksulluk karşısında hayatta kalmaya çalışıyor. Bazı hekimlere göre koronavirüsüne karşı güçlü olmanın yollarından biri de vücudun bağışıklık sistemini zayıflatan, bizleri takatsiz bırakan stresi, kaygıyı, karamsarlığı ötelemek.
Sosyal medya virüsü gibi
Karahasan, “Bu virüs bir sosyal medya virüsü gibi hareket ediyor. İlk başlardan itibaren sosyal medya platformlarında ve televizyon kanallarında virüse dair yoğun bilgi paylaşımları yapılmaya başlandı. Bu mecralarda o kadar çok şey konuşuluyor ve paylaşılıyor ki, zaten evlerine kapanmış olan insanlarda kaygı oluşmaya başladı. Yakın çevremde hekim olmayan pek çok kişi antidepresan ve anksiyolitiklerle hayatlarını sürdürmeye başladılar. Bu bağlamda virüsle ilgili kurulan her bir cümlenin çok düşünülerek sarf edilmesi gerektiğine inanıyorum” şeklinde konuştu.
‘Kötümserlik kadar büyük bir zarar olamaz’
Karahasan, şöyle devam etti: “Stres bizim immün sistemimizi en çok harap edecek durumdur. Tam olarak anlayamadığımız teknik bilgiler bizi daha da fazla kaygılandırabilir. İnsanoğlu doğası gereği yarınını bilmek istiyor. Ancak bu salgında yarını öngöremiyoruz. Detaylı bilgiye sahip olmak tabiî ki herkesin hakkı. Virüs mutasyona uğrarsa yeni bir salgınla dünyada milyarlarca kişi ölür mü? Bu karamsarlık yalnızca bağışıklık sistemimize zarar verir. Neden “umarım mutasyona uğrar ve virülansını kaybeder” diye düşünmeyelim. Ben böyle düşününce kendimi daha iyi hissediyorum. Kesinlikle iyimser olmak istiyorum. Evet, evde kapalı kalmak, online çalışmak, sinemaların, restoranların kapalı olması, seyahat edememek hepimiz için önemli bir sosyal test. Dünyaca böyle bir testten geçiyoruz. Ama şu aşamada kötümserlik kadar büyük bir zarar olamaz. Çok hızlı ilaç ve aşı geliştirileceğine, virüsle başa çıkabileceğimize inanmak istiyorum. Öbür türlü düşününce nasıl yaşar, nasıl çalışırım ki?”