Psikolog Banu Arslan'ın kaleminden...
(Bizim Aile Dergisi - Eylül 2018)
“Bir gün taşlık ve ıssız bir yolda aracımı kullanırken arabam önce yavaşladı ve nereden geldiğini anlamadığım gıcırtı sesleriyle sendelemeye başladı. İşlerin yolunda gitmediğini anlayınca hemen frene bastım ve aracı sarsılarak da olsa durdurmayı başardım. Lastiğim patladı herhalde diye düşünerek araçtan indim ve olup bitene bakmaya koyuldum. Evet lastiğim patlamıştı! Zaten o gıcır gıcır çıkan sürtünme seslerinden belliydi. Buna neyin sebep olduğunu araştırmaya başladım. Çivi mi cam mı yoksa sivri bir taş mı? O an lastiği neyin patlattığını öğrenmemin çok da önemli olmadığını idrak ettim ve hemen telefonuma sarılıp yardım çağırmaya koyuldum…”
Hikâyenin devamını dilediğimiz şekilde tamamlayabiliriz. Ben bu birkaç satırda “zekânın” tanımını yapmaya çalıştım. Aracımı kullanıyorum, hangi yollardan geçtiğimin farkındayım, bazı problemler oluyor ve bunları anlıyorum. Ne olduğuna dair birtakım tahminler yürütüyorum ve bunu muhtemelen geçmişten gelen bilgi ve tecrübelerimle yapıyorum. Sonrasında ise benim için gerekli olmayan gerekçeleri fark edip sıyrılarak yardım arama girişiminde bulunuyorum. Hikâyede geçen 3-5 dakikalık bu olayda; düşünüyorum, akıl yürütüyorum, algılıyorum, kavrıyorum, yargılıyorum ve sonuca varıyorum. İşte zekânın tanımı!
Peki üstün zekâ kavramı nedir?
Öncelikle neler üstün zekâlı olmanın başlı başına belirtisi değildir biraz onları konuşalım. Akıllı telefonların tuş kilidini açabilmek, telefonda şifre varsa Siri’den (bazı akıllı telefonlardaki sesli komut sistemi) faydalanarak Youtube’da istediğimiz videoya ulaşabilmek gibi birçok teknolojik eylem çocuklarda üstün zekâlı olmanın tek başına bir belirtisi değildir. “Nasıl bilmiş bilmiş konuşuyor bir görseniz, sanki 30 yaşında yetişkin insan!” dediğimiz çocuklar da belki üstün zekâlı değildir. Belki çok fazla çizgi film seyrediyordur da o cümleleri oradan öğrenmiştir. Veya iyi ihtimalle çocuğun sözel zekâsı diğer alanlara göre daha baskındır. Çocuklar bu eylemleri size bakarak görsel olarak öğrenirler ve uygularlar.
Üstün zekâ; gelişmiş ve yüksek zihinsel, sanat, yaratıcı, liderlik özellikleri ve genellikle belirli alanda (sözel, sayısal, dil vb.) oldukça iyi bir performans gösteren bireylerin sahip olduğu zekâ türüdür. Üstün zekâlı çocuklar normal zekâ seviyesine sahip olan çocuklardan farklı özellikler gösterirler. Hafızaları ve odaklanmaları daha iyidir. Akıl yürütme becerileri oldukça gelişmiştir. Kendiliğinden okul öncesi yaşlarda okuma yazma öğrenebilirler. Farklı bir mizah anlayışına sahip olabilirler. Bilim, uzay gibi alanlar ilgilerini çeker. Üretkenlikleri daha fazladır. Bilişsel olarak da daha gelişmiş bir sinir ağına sahiptirler. Ahlâkî olarak daha duyarlı olabilirler. Çabuk öğrenirler ve pratiktirler. 5N-1K / ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden, kim sorularına kolayca cevap verebilirler. Tenleri hassastır ve kaşındıran kıyafetlerden rahatsızlık duyabilirler. Merak ettikleri konular çok fazla olduğu için çok fazla soru sorabilirler. Kendi kapasiteleri, çevresine göre daha gelişmiş olduğundan çok çabuk sıkılabilirler ve farklı arayışlara geçebilirler. Bunlara ek olarak daha onlarca özellik sayılabilir.
Bir çocuğun üstün zekâlı olup olmadığını nasıl anlarız?
Ebeveynler çocuklarında saydıklarımıza benzer özellikler gözlemlediklerinde üstün zekâlılara destek ve eğitim verilen merkezlerden uzman yardımı alabilirler. Üstün zekâlı/yetenekli çocukların tespit edilmesinde kullanılan zekâ testleri (Stanford-Binet / Wiscr) ve çeşitli uygulamalar ile çocuğun zekâ düzeyi öğrenilebilmektedir. En kafa karıştıran durumlardan biri ise özel öğrenme güçlüğü veya dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu yaşayan üstün zekâlıların doğru ayırt edilebilmesidir.
Sık bilinen yanlışlar
Özel öğrenme güçlüğü, zekâ problemi değil öğrenme problemidir ve üstün, çok üstün, dahi çocuklarda da görülebilir. Bu güçlük çocuğun üstün zekâsını geri plânda bıraktığından dolayı bu çocuklar en zor tespit edilen üstün zekâlı/yetenekli çocuklar arasındadır.
Aşırı hareketlilik tek başına üstün zekâ göstergesi değildir. “Çocuğum çok hareketli kesin çok zeki” gibi genellemeler çocukları doğru olmayan kalıplara sokmaktadır.
Üstün yetenekli çocuklar her açıdan “çok iyi” olmak zorunda değillerdir. Onların da iyi olmadığı konular veya çok iyi olduğu konular bulunmaktadır ve buna uygun yönlendirme yapılmalıdır.
Üstün zekâlı bir çocuk hayatı boyunca üstün zekâ potansiyelini taşıyamayabilir. Eğer gerekli eğitimi almazlarsa zekâ seviyeleri normal seviyeye dönüşmeye başlamaktadır.
Üstün zekâ doğuştan gelir, bir birey sonradan üstün veya dahi olamaz fakat sahip olduğu düzeyde maksimum başarı gösterebilir.
Özel eğitime ihtiyaç duyan çocuklarımız gibi üstün zekâlı çocuklarımızın da potansiyellerini gerçekleştirebilmelerini sağlayabilmek için kendilerine uygun eğitimlerin alınması sağlanmalarıdır. Bu hususta okullara düşen görev bu çocukları doğru tespit etmek, ailelere düşen görev ise yönlendirmelere uyarak çocukları için doğru desteği almaktır.
Ve en önemli konu ise üstün zekâlı çocukların akademik gelişimi kadar ahlâkî ve değerler gelişimi ön plânda tutulmalıdır. Birçok üstün zekâlı çocuk maalesef ebeveynlerinin ego savaşına kurban gitmekte veya kendilerinden görülmek istenen başarı beklentisi altında baskı hissettiği için potansiyellerini gerçekleştirememektedir.
Çocuklara üstün zekâlı olduklarını söylenmemesini tavsiye ediyorum. Aileler bu durumun kibre dönüşmesini engellemeli ve bu çocukların mütevazı yetiştirilmesi için gayret göstermelidir. Bu çocuklar gelecekte devletin önemli yerlerine gelebilir veya toplumumuzun geleceğini parlaklaştıran konumlarda bulunabilirler. Bundan dolayı bu çocukları ahlâklı yetiştirmek aslında ailelerin önemli bir sorumluluğudur. Ahlâk ve vicdan sahibi bir üstün birey toplumun faydası için uğraşırken, bencil ve madde düşkünü üstün bir birey ise sadece kendisi için sahip olur ve sahip olduğu kaynakları yine kendisi için tüketir.
Unutmadan… Zekâ seviyesi normal ve üstü olan her çocuk kendi potansiyelinin en üst sınırına çıkabilir ve her konuda başarılı bir birey olabilir. Başarı için üstün zekâlı olmaya gerek yoktur. Her çocuk özeldir ve her çocuk mutlaka kendi yaradılışına uygun şekilde desteklenmelidir.