30 Kasım 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Aile-Sağlık

Yetişkin her 6 kişiden biri böbrek hastası

Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, Türkiye’de yetişkin her 6 kişiden 1’inin kronik böbrek hastası olduğunu, yaklaşık 20 kişiden 1’inin de hastalık sebebiyle fonksiyon kaybı bulunduğunu belirterek, ‘’Türkiye’de 7,5 milyon insan kronik böbrek hastalığıyla hayatını idame ettiriyor’’ dedi.

Sağlık Bakanlığı, Türk Böbrek Vakfı ve Böbrek Hasta Haklarını Koruma ve Sosyal Yardım Derneği (BÖHAK) tarafından ‘’Türkiye’de Kronik Böbrek Yetmezliği ve

Organ Nakli Paneli’’ düzenlendi. Cem Karaca Kültür Merkezi’nde düzenlenen panelde konuşan Süleymanlar, hastalığın, böbrek hasarı veya organın fonksiyon kaybının 3 aydan daha uzun sürmesi ile meydana geldiğini anlattı. Süleymanlar şöyle dedi:

‘’5 yıllık bir çalışmayla Türkiye böbrek haritasını çıkardık ve vahim sonuçlara ulaştık. Çalışmada, Türkiye’de yetişkin nüfusun yüzde 15,7’sinde kronik böbrek yetmezliği olduğu sonucuna vardık. Bu da her yetişkin 6 kişiden 1’i kronik böbrek hastası ve yaklaşık 20 kişiden 1’inin de ciddî fonksiyon kaybı var. Türkiye’de 7,5 milyon insan kronik böbrek hastalığı ile hayatını idame ettiriyor’’ diye konuştu.

Süleymanlar, böbrek hastalığında erken müdahaleyle ciddî kazanımlar elde edildiğini belirterek, maliyet analizlerine göre, bu hastalığa yıllık 1,5 milyar dolarlık harcamanın yapıldığını ve önlem alınmadığı takdirde maliyetin 6 yılda 3 milyar dolara çıkacağını söyledi. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü Organ Nakli Şube Müdürü Dr. Bahri Kemaloğlu, diyalizin yaşam kalitesini etkilediğini ve organ naklinin kişinin hayat standardını değiştiğini kaydetti. Kemaloğlu, diyaliz hastasının bir yıllık maliyetinin 22 bin 500 dolar olduğunu ifade ederek, organ nakli ameliyatının da yaklaşık olarak bu maliyete yakın olduğunu anlattı.

Bakanlık olarak sağlık problemine maliyet olarak bakmadıklarını, yaşam standardını göz önünde bulundurduklarını söyleyen Kemaloğlu, ‘’Organ nakli ile ilgili 1979 yılında yayınlanan kanun bulunuyordu. Avrupa’da o dönemde bir çok ülkede nakil mevzuatı ile ilgili kanunu yoktu’’ dedi. Kemaloğlu, organ nakliyle ilgili mevzuat çalışmalarının 1979 yılında tamamlandığını belirterek, bugün Sağlık Bakanlığı’nın bu konu ile ilgili bir daire başkanlığı ve 5 şube müdürlüğü ile hizmet verdiğini kaydetti.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı Mevzuat Şube Müdürü Dr. Serdar Bora da hastaların yüzde 90’ının SGK tarafından karşılandığını, hastaların yüzde 10’unun da yeşil kartlı olduğunu anlattı. Bora, diyaliz ve organ nakli maliyetleri düşünüldüğünde nakil işleminin daha ekonomik olduğunu ve hastanın yaşam kalitesini yükselttiğini belirtti.

30.11.2010


‘Beslenme haritası’ndan “israf” çıktı

Sağlik Bakanlığı, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi işbirliği ile 36 yıl sonra Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması yaptı.

81 ilde 99 ekiple 19 bin 56 hanede yapılan çalışmada, mutfaklara girilerek beslenme alışkanlıkları ortaya çıkarıldı.

Sağlık Bakanlığı, Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması saha çalışmalarında görev alan sağlık çalışanlarına da birer teşekkür belgesi gönderdi. Belgelerin verildiği programda konuşan Adana Valisi İlhan Atış, son yıllarda Türkiye’de düzensiz beslenmenin yaşandığını belirterek, bunun sonucu olarak da aşırı şişmanlayan insanların çoğaldığını söyledi. İsrafın arttığına da dikkat çeken Vali Atış, “Otellerde, lüks lokantalarda görüyorum. Masalara gelen yiyeceklerin yüzde 60-70 çöpe gidiyor. İsraf had safhada. Bir lokma ekmeğe muhtaç insanlarımızın olduğunu biliyoruz. İsrafa da son vermemiz gerekiyor. Dengeli ve düzenli beslenmek zorundayız” dedi.

Beslenme, sağlık durumunun ve sorunlarının ortaya konulması için, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de her 5 yılda bir “Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması”nın yapılması gerektiğini belirten Sağlık Müdürü Dr. Aytekin Kemik, “Oysa Türkiye’de 1974 yılından sonra ülke çapında ve Türkiye’yi temsil edecek nitelikte örneklem üzerinde beslenme, sağlık ve besin tüketimi konusunda yapılmış araştırma verileri bulunmamaktadır.” dedi.

Kemik, “Türkiye’de yeterli ve dengeli beslenmeye ilişkin sorunların bir bütün olarak ele alınması, önceliklerin saptanması, bunların çözümüne yönelik besin, beslenme ve sağlık politikalarının geliştirilmesi için, ülke genelini yansıtan güncel verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu sebeble, TUİK tarafından tesadüfi yöntemle belirlenmiş kümelerde Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması gerçekleştirilmiştir. Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırmalarıyla ülkemizde; toplumun beslenme, bilgi tutum ve alışkanlıkları, fiziksel aktivite düzeylerinin saptanması yanında, yapılan kan ve idrar tetkikleriyle, beslenmeye dayalı bir çok hastalığa ilişkin, bütün ülkeyi temsil edecek bilimsel nitelikli ve güncel veriler sağlanması planlanmaktadır. Araştırma ile her bir risk etmeninin önlenmesine yönelik geliştirilecek plan ve politikalarla, toplum sağlığına yön verilmesi, var olan politikaların ise güncellenmesinin sağlanması düşünülmektedir.” diye konuştu.

30.11.2010


Kalbi sağda bulunan hastaya by-pass

Kayseri’de, dünyada 40 kişide görülen bir rahatsızlık sebebiyle kalbi sağda bulunan bir hastanın, tıkalı olan 5 damarı değiştirildi.

Acıbadem Kayseri Hastanesinden yapılan yazılı açıklamaya göre, yaklaşık 10 yıl önce geçirdiği beyin ameliyatı için yapılan testlerde karaciğerinin solda, mide ve kalbinin sağda olduğu belirlenen emekli İsmail Kıyak (62), vücudun sağ tarafında bulunan kalbi sebebiyle ciddî sağlık sorunları yaşadı. Tıp dilinde ‘’Situs İnversus Totalis’’ olarak adlandırılan ve dünya tıp literatüründe bildirilmiş 40 vakada bulunan bir rahatsızlıkla dünyaya gelen İsmail Kıyak, nefes darlığı ve kalp sıkışması şikâyetiyle geldiği Acıbadem Kayseri Hastanesinde Kalp-Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. İlhan Mavioğlu tarafından ameliyat edilerek 5 damarı değiştirildi. Açıklamada, Doç. Dr. İlhan Mavioğlu’nun ameliyata ilişkin verdiği bilgiye de yer verildi. Doç. Dr. Mavioğlu, hastanın karaciğerinin solda, midesinin ise sağda olduğunu ancak sağlıklı bir şekilde çalıştığını belirtti. Hastanın asıl sorunun kalbinde olduğunu ifade eden Doç. Dr. Mavioğlu, şunları kaydetti:

‘’Kalbin sağda olması by-pass ameliyatını da zorlaştırdı. Göğsün sağ tarafındaki atar damarı kullanmak zorunda kalarak ameliyatın büyük bir kısmını hastanın sol tarafından yaptık. Ameliyat toplam 3 saat sürdü. Hastamız şimdi gayet sağlıklı, kalbindeki sıkıntılar giderildi, rahatlıkla nefes alıp verebiliyor.’’

Doç. Dr. Mavioğlu, dünyada aynı özellikte 40 civarında vakanın bildirildiğini belirterek, ‘’Türkiye’den daha önce dünya tıp literatürüne giren bizimki gibi bir hasta daha var ancak, bu benim 20 yıllık hekimlik hayatımda ilk defa gördüğüm bir vaka’’ ifadesini kullandı.

30.11.2010


Varisin ilâcı bol hareket etmektir

Hem estetik hem de sağlık sorunlarına yol açan ve özellikle kadınların kâbusu olan varisten korunmanın püf noktası bol bol hareket etmek. Yüzeysel toplardamarların uzayıp kıvrımlı ve genişlemiş hale gelmesi ‘varis’ olarak nitelendiriliyor.

Yerçekimi nedeniyle daha çok bacaklarda görülen bu hastalık, dünyada yaklaşık yüzde 25 oranında, bir başka deyişle her 4 kişiden birinde ortaya çıkıyor. Sağlıklı bir istatistikî çalışma olmadığı için varisin ülkemizde hangi sıklıkta görüldüğüne dair net bir rakam olmasa da, 10 milyon kişinin bu hastalıktan değişik derecelerde muzdarip olduğu tahmin ediliyor. Varis genellikle sadece estetik bir problem olarak görülüyor. Ancak aslında tedavide geç kalındığı takdirde ciddî sağlık sorunlarına neden olabilen bir hastalık. Acıbadem Fulya Hastanesi’nden Kalp ve Damar Cerrahisi uzmanı Doç. Dr. Erdal Aslım, bu sebeble varisin mutlaka önlenmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Varis erken dönemde önlem alınmadığında zor iyileşen yaralara, daha da önemlisi nadir olsa da, damarlardaki kanın pıhtılaşmasına sebep olabiliyor. Bunun sonucun da ölümcül tablo bile gelişebiliyor. Bu yüzden varisin oluşumun önlemek, eğer sorun başlamışsa erken dönemde tedavi ettirmek şart” diyor.

Varısın sebebı

Kalp ve Damar Cerrahı Doç. Dr. Erdal Aslım, bu hastalığın kirli kanı vücuttan toplayıp kalbe taşıyan toplardamarların görevlerini yeterince yapamamaları sonucu oluştuğunu belirtiyor. Bu damarların içinde kan akışının kalbe doğru tek yönlü akmasını sağlayan kapakçıklar yer alıyor. İşte çeşitli etkenler sebebiyle kapakçıklarda hasar, bunun sonucunda da kaçak oluşabiliyor. Kapakçıklarda ortaya çıkan sorun yüzünden toplardamarlar işlevlerini yeterince iyi yapamayınca kan bacaklardaki damarlarda birikiyor. Kanın birikmesi sonucunda damar içinde oluşan basınç artışı kronik hale dönüştüğünde de toplardamarlar elastikiyetlerini kaybederek genişliyor ve dışarıdan gözle görülür hale geliyor.

Bol hareket en etkılı ılÂç

Varis oluşumun önlemek veya hastalık gelişmişse sorunun ilerlemesini engellemek için yapmanız gereken en önemli şey, bol bol hareket etmek olmalı. Doç. Dr. Erdal Aslım yürüyüş başta olmak üzere yüzme ve bisiklet gibi sürekliliği olan spor türlerini her gün düzenli olarak yapmanız gerektiğine dikkat çekiyor. Ayrıca varise karşı etkili olan egzersizler de büyük fayda sağlıyor. Ancak bacaklarla yapılan ağırlık egzersizlerinden ise kaçınmanız gerekiyor. Sabit pozisyonlarda ya da ayakta çalışıyorsanız, mümkün olduğunca hareket etmeye çalışın. Örneğin öğretmenseniz dersi gezerek anlatın, masa başında çalışıyorsanız her yarım saatte bir ayağa kalkıp dolaşın. Oturduğunuz yerden ayaklarınızı parmak uçlarınızın üzerine kaldırmayı da ihmal etmeyin.

30.11.2010


Sağlıkçılar sigorta istiyor

Tam Gün Yasası ile sadece doktorlara getirilen zorunlu mali sorumluluk sigortasını diğer sağlık çalışanları da talep ediyor.

Türk Sağlık-Sen, zorunlu mali sorumluluk sigortasının bütün sağlık çalışanlarına tanınması amacıyla dilekçe kampanyası başlattı. Sendikanın hazırladığı dilekçeyi imzalayan sağlık çalışanları, bu yöndeki taleplerini Sağlık Bakanlığına iletmeye başladı. Dilekçede, yapılan düzenlemeyle kamu sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan tabipler, diş tabipleri ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanların, tıbbî kötü uygulama sebebiyle kendilerinden talep edilebilecek zararlar ile kurumlarınca kendilerine yapılacak rüculara karşı sigorta yaptırma zorunluluğu getirildiği, bu sigorta priminin yarısının çalışanlar, diğer yarısının döner sermayesi bulunan kurumlarda döner sermayeden, döner sermayesi bulunmayan kurumlarda ise kurum bütçelerinden ödeneceğinin hüküm altına alındığı belirtildi. Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, bütün sağlık çalışanlarının zorunlu mali sorumluluk sigortasından faydalandırılması gerektiğini söyledi. Hastanelerde ebeler, hemşireler ve laboratuvar çalışanları başta olmak üzere bütün sağlık çalışanlarının risk altında olduğunu vurgulayan Kahveci, şöyle konuştu: ‘’Sağlık çalışanları görevlerini yerine getirirken tazminat dâvâları ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu sebeble sağlık çalışanları kendileri için de sigorta talep etmektedir. Biz de bunun için bir kampanya başlattık. Kampanyamızla birlikte çalışanlar dilekçe ile sigorta taleplerini Sağlık Bakanlığa iletmeye başladı. Bakanlık, çalışanların bu talebini dikkate almalı ve bütün sağlık çalışanlarını kapsayacak bir sigorta için kanuni düzenleme yapmalıdır.’’

30.11.2010


Kemik metastazlarında ağrıya radyoaktif tedavi

Meme, prostat, akciğer gibi çeşitli kanser türleri sonrasında görülen yaygın kemik metastazlarında, bir süre sonra morfine bile direnç gösteren ağrı, damar yolundan verilen radyoaktif madde ile azalıyor ya da tamamen ortadan kalkıyor.

Radyoterapi şansı bulunmayan hastalara, ağrı şikâyetinin başlamasıyla birlikte, diğer tedavi yöntemleriyle birlikte uygulanabilen yöntemle, hastanın yaşam kalitesi artıyor ve ömrü uzuyor. Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özlem Küçük, meme, prostat, akciğer gibi birçok kanser türünde ileri evrede birden fazla kemikte metastaz geliştiğini ve ağrıya yol açtığını söyledi. Kanser hücrelerinin kemiklere yayıldıktan sonra ortaya çıkan ağrının giderek şiddetini artırdığına dikkati çeken Küçük, ağrının hastanın yaşam kalitesini düşürdüğünü, psikolojik açıdan yıprattığını ve hasta yakınlarını çaresiz bıraktığını belirtti. Küçük, ileri evre kanser hastalarında sadece bir-iki kemikte metastaz gelişmesi durumunda halk arasında ışın tedavisi olarak bilinen ‘’radyoterapi’’ ile ağrının şiddetinin azaltılabildiğini ya da tamamen ortadan kaldırılabildiğini anlattı. Metastazın, bütün iskelet sistemine yayılması halinde ise ışın tedavisinin uygulanamadığını vurgulayan Küçük, radyoterapinin sağlam dokuların zarar görmemesi için sadece kanserli bölge ile sınırlı tutularak yapılabildiğini vurguladı. Küçük, ‘’Metastaz, tüm vücuttaki kemiklerde yayılım gösterdiğinde, radyoterapi şansı kalmıyor. Çünkü, diğer dokulara harabiyet vermemek için ışın bütün vücuda uygulanamıyor. Bütün vücudun radyasyon alması, hastanın ömrünü kısaltıyor’’ diye konuştu. Radyoterapinin özellikle kemik iliği, cilt altı, kas, bağ ve yağ dokusu ile cildin dış yüzeyine yan etkileri olduğuna ve sağlam dokuları öldürdüğüne dikkati çeken Küçük, hastanın cildinde yanıklar oluşabildiğini, kemik iliği fonksiyonu bozulduğu için kansızlık görülebildiğini, kanama riskinin arttığını ve enfeksiyon riskinin yükseldiğini söyledi. Küçük, tedavinin özellikle ileri evre yaygın kemik metaztazı olan hastalarda çok olumlu sonuçlar verdiğini anlatan, ‘’Prostat ve meme kanseri hastalarında radyoaktif tedavi sonrasında ağrı tamamen bitebiliyor. Hastanın hiçbir şekilde ağrı kesici alması gerekmiyor, normal yaşamını sürdürebiliyor’’ diye konuştu. Ankara / aa

Erken ergenlikte

obezlik riski yüksek

İngıltere’de yapılan bir araştırmaya göre, erken ergenliğe sebep olan 30 farklı gen, aynı zamanda aşırı kilo alımına da yol açıyor. İngiltere’de King’s College araştırmacıları, 100 bin kadın üzerinde yapılan araştırmada, erken ergenliğe giren kızlarda obezite riskinin daha yüksek olduğunu tespit etti. Araştırmaya göre kadınlarda erken ergenliğe sebep olan 30 farklı gen, aynı zamanda aşırı kilo alımına da sebep oluyor. Uzmanlar, obezitede genetik yatkınlığın önemli bir faktör olmasına rağmen, yaşam tarzının da aynı oranda etkili olduğunu söylüyor. Bilim adamları, obeziteye genetik yatkınlığı olan kızların doğru beslenme ve spor sayesinde, ideal kilolarını koruyabileceklerinin de altını çiziyor.

30.11.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.