Dünya |
Din sizi felce uğratmadı |
ABD eski Başkanı Bill Clinton, İstanbul'da verdiği konferansta “Din, sizi felce uğratmadı, saygı ile yaklaşıyorsunuz dine. Siyasî bir silâh da değil din. Siz Batıya, özellikle de Avrupa'ya yepyeni bir açılım sunuyorsunuz. Müslüman ülkelere, doğuya doğru bir açılım” dedi. Türkiye, Avrupa'ya yeni açılım sunuyor ESKİ ABD Başkanı ve Laureate International Üniversitesi Onursal Başkanı Bill Clinton, İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsünde verdiği konferansta, 1999’da Türkiye’ye geldiğinde, TBMM’de bir konuşma yaptığını, STK’ları ve depremzedelerin bulunduğu çadırları ziyaret ettiğini hatırlattı. AB’yi, 6 yıl boyunca Türkiye’yi hızlı bir üyelik sürecine sokmaları konusunda ikna etmeye çalıştığını ifade eden Clinton, ‘’Görüş farklılıkları, ceza yasası, Kürt sorununa ilişkin bazı sorunlar olduğunu biliyordum. Ayrıca, göç ve göçmenler konusunda da AB’nin endişeleri olduğunu biliyordum. Türkiye’nin nüfusu bu hızla artmaya devam ederse, bütün o fakir Avrupa ülkeleri teker teker Türkiye’ye gelmeye çalışacaklar bu sefer’’ diye konuştu. Clinton, o zamanki argümanını ‘’Bütün bu endişeler ve Kıbrıs sorunu gibi çözülmemiş sorunlar, Türkiye’nin tam üyeliğinin yaratacağı avantajlar yanında önemini yitirir’’ şeklinde açıklayarak, ‘’Türkiye’nin, demokrasiye inancı, İslâmiyete bağlılığı, Ortadoğu’ya örnek olan, insanların din ile terör arasındaki farkı daha iyi anlamalarına imkan verecek bir ülke olarak Avrupa’da bulunmasının yararlarını anlatmaya çalışmıştım’’ diye konuştu. Clinton, insanlık tarihinde karşılıklı bağımlılığın en fazla olduğu bir dönemde yaşandığına ve ekonominin çok ötesinde bağımlılıklar bulunduğuna işaret ederek, insan ilişkilerinin çoğunda iyinin kötüyü dengeleyebileceğini, aynı şeyin modern dünyada da geçerli olduğunu, 21. yüzyılda bu etkileşimin herkes için önem taşıdığını söyledi. Bu etkileşimin getirdiği ‘’muazzam’’ problemlerin üç gruba ayrılabileceğini kaydeden Clinton, ilk sorunu, dünyada etkileşimin artmasıyla ülkelerin birbirlerinden daha fazla etkilenmesi şeklinde tanımladı. ‘’Ne kadar birbirimizle etkileşimli hale gelirsek, sınırlarımız ötesinde olup bitenlerin daha fazla farkına varırız’’ anlayışına işaret eden Clinton, bunun geçmişe kıyasla dünyayı daha istikrarsız ve daha az öngörülebilir hale getirdiğine dikkati çekti. Clinton, ikinci sorunun, ‘’eşitsizlik’’ olduğunu belirterek, ‘’Son 25 yıl içinde gelişen ülkelere baktığınızda ticaretin önemli olduğunu görüyoruz, ancak ticaret tek başına yetmiyor’’ değerlendirmesinde bulundu. Dünyanın üçüncü sorununu, ‘’sürdürülebilirliğin sağlanamaması’’ şeklinde açıklayan Clinton, 20. yüzyılın sanayi modeline göre bir sürdürülebilirliğin sağlanamadığını söyledi.
TÜRKİYE, KENDİ YÖNÜNÜ TAYİN ETMİŞ DURUMDA
KONUŞMASININ ardından üniversite öğrencilerinin sorularını cevaplayan Clinton, dinler ve özellikle İslâm’ın kültürler arası diyaloğa nasıl katkı sunabileceğine ilişkin soru üzerine, insanların İslâm tarihini ve İslâm’ın nasıl örgütlendiğini anlamasının önemli olduğunu belirterek, Türkiye’nin son dönemlerdeki başarısının, insanların, bütün Müslümanları aynı kefeye koyamayacaklarını anlamaları konusunda fayda sağladığını söyledi. Türkiye’nin laiklik üzerine kurulurken, farklı dinlere de özgürlük tanıdığını dile getiren Clinton, ‘’Ancak bu şekilde İslâmiyet bir bölünme gücü olarak görülmez’’ dedi. Bill Clinton, ‘’Türkiye’nin yaşadığımız yüzyılın şekillenmesine nasıl katkıda bulunduğunu düşünüyorsunuz?’’ sorusu üzerine de şunları söyledi: ‘’Aslında çok da iyi durumdasınız, gayet başarılısınız. Din, sizi felce uğratmadı, saygı ile yaklaşıyorsunuz dine. Siyasî bir silâh da değil din. Siz Batı’ya, özellikle de Avrupa’ya yepyeni bir açılım sunuyorsunuz. Müslüman ülkelere, doğuya doğru bir açılım. Bugün dünyanın gelişmesinde eğer İsrail ve Filistinliler barış oluşturmak konusunda başarılı olabilirlerse, yıllarca önce almaları gereken kararı bugün alabilirlerse, siz çok farklı bir dünyaya, bir anlayışa kapılarını açan bir ülke olacaksınız. Burada hükümetler, modernleşme ve uzlaşmada birleşerek ve tamamen tahripkar terör olaylarından vazgeçerek insanlarını refaha kavuştururlar. Dolayısıyla olay din değil, olay doğru karar mı veriyorsunuz, kötü karar mı veriyorsunuz, insanları bölüyor musunuz, birleştiriyor musunuz, insanların onurunu kırıyor musunuz, yüceltiyor musunuz? mühim olan budur. Siz, bu konuda stratejik bir pozisyondasınız. Eksi 6’dan, bir sonraki yıl artı 10’a çıkabilmişseniz büyüme hızında, bu muazzam bir şey. Biz, dünya ile angaje olmayı, bizden farklı insanları tanıyıp, öğrenmeyi vurguluyoruz. Bu konuda sizden daha iyisini yapabilecek olan yok. Belki Batı’da ‘Türkiye bizden uzaklaşıyor’, ‘Başka yerlerdeki aşırı uçlara yaklaşacak’ diyeceklerdir. Hayır, ben bunun doğru olduğunu sanmıyorum. Türkiye, kendi bağımsız yönünü tayin etmiş durumda ve burada ilerliyor. Köprü kurmaya çalışıyor, kötü olayların cereyan etmesini engellemeye çalışıyor. Batınızda bazı şüpheciler vardı, Türkiye’ye sırtını dönmenin ne kadar akıl dışı bir şey olduğunu gördüler.’’ |
04.10.2010 |