Aile-Sağlık |
Teneffüs zili kaza zili olmasın Spor yaralanmaları, Artroskopi ve Diz Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Levent Köstem, eğitim öğretim yılı başlangıcında özellikle küçük yaştaki çocuklarda vurma, çarpma ve düşmelere bağlı şikâyetlere sık rastladıklarını söyledi. Okulda yaralanmalara dikkat! Köstem, derste sıkılan çocukların ders aralarında koşturduklarını, çok fazla çarpışma yaşandığını, çarpışmayla oluşan yarık ve kırık sorunlarına ilişkin şikâyetlerin arttığını belirtti. El bileği ve dirsek üzerine düşmelerin fazla olduğunu kaydeden Köstem, ‘’Bu yaş grubunda büyüme kıkırdağı kırıkları ve kaymaları görüyoruz. Merdiven kazaları çok oluyor, okullarda yukarı aşağı koştururken düşüyorlar. İlkokul çocukları okul bitip eve geldiklerinde de sıkılıyorlar. Bisiklet kazaları da oldukça fazla oluyor’’ diye konuştu. Levent Köstem, ilköğretim çocuklarının henüz oyun çağında olduğunu, çarpışma ve düşmelerin çok fazla önlenemeyeceğini, derslerin oyun formuna sokularak çocuklar için eğlenceli hale getirilmesi gerektiğini savundu. Okul mekânlarının da çocukların güvenliğine yönelik olarak düzenlenmesi gerektiğine dikkati çeken Köstem, ‘’İtişip kakışmalar açısından öğretmenlerin de çok dikkatli olması, çocukları uyarması gerek’’ dedi.
ÇANTAYA DA DİKKAT EDİLMELİ İlköğretim öğrencilerinin kullanacakları çantaya da dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Köstem, ağır çanta taşıdıkça sırt kamburluklarının geliştiğini söyledi. Öğrencilerin tek taraflı çantalar değil, sırt çantaları kullanmasını öneren Köstem, okul çantalarının hafif olması gerektiğini de dile getirdi. Özellikle 10-12 yaş arası çocuklarda zincir kemiği eğrilikleri ortaya çıktığını kaydeden Levent Köstem, ‘’Burada anne babaların çok dikkatli olması gerekiyor. Çocukların omuzlarında yükseklik farkı, gövdelerinde rotasyon farkı, bellerinde aşırı çukurluk gördüklerinde bir ortopedi uzmanına başvurmaları ve sırt eğriliğini kontrol ettirmeleri şart’’ diye konuştu. Derslerde aşırı eğilerek ya da bilgisayar başında çökerek oturmaların da duruş bozukluklarına sebep olabileceğini anlatan Köstem, aile ve çocukta konuyla ilgili farkındalığın arttırılması gerektiğini vurguladı. |
24.09.2010 |
Okuldaki başarıda iyi beslenme önemli YaklaşIk 3 aylık tatil döneminden sonra öğrenciler yeni bir eğitim yılına başladı. Öğrencilerin başarılı ve sıkıntısız bir eğitim sezonu geçirmesi için bilinçli ve sağlıklı beslenmesi gerektiğini belirten uzmanlar, anne babalara başarının yolunun iyi bir beslenmeden geçtiği uyarısında bulunuyor. Eskişehir İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Ahmet Özmen, okul çağındaki çocuk ve gençlerin, gelişme çağında olmaları nedeniyle, bu dönemde beslenmeye olan ihtiyaçlarının diğer dönemlere oranla daha fazla olduğunu söyledi. Dr. Özmen, bu sebeple okula giden çocuk ve gençlerin iyi beslenme alışkanlığı kazanmaları, besin değeri yüksek ürünleri tüketmelerinin gelecekleri açısından hayati önem taşıdığını kaydetti. Yetersiz ve dengesiz beslenmenin toplumda, fizik gücü az, zekâ düzeyi orta veya düşük insanların sürekli artmasına ve toplumsal düzensizliklere de yol açtığının altını çizen Dr. Özmen, bilinçsiz beslenmenin öğrencilerin eğitim başarısını olumsuz etkilediğini işaret etti. Bu sebeple toplumun yeterli ve dengeli beslenme konusunda sürekli eğitilerek bilinçlendirilmesinin geleceğimiz olan öğrencilerimiz açısından hayatî önem taşıdığının vurgulayan Dr. Özmen, çocukluk döneminde kazanılan bilinçli beslenme alışkanlığının hayat boyu sürdürüldüğünü ifade etti. Hızlı büyüme ve gelişmenin 6–12 yaşları arasında başladığını dile getiren Dr. Özmen, bu bağlamda çocukların beslenmelerini aile ve okul yönetiminin birlikte yönlendirmesinin önemine vurgu yaptı. Dr. Özmen, bu dönemdeki çocuklara sağlıklı beslenme alışkanlığının kazandırılamaması durumunda, çocuklarda büyümenin yavaşlayacağını kaydetti. Son zamanlarda ortaya çıkan, çocukların şiddetle ihtiyaç duyduğu protein, vitamin gibi besin maddelerinin şurup, hap gibi tabiî olmayan yollarla verilmesinin zararlarına da değinen Dr. Özmen, çocukların bu ihtiyaçlarının et, sebze ve süt ürünlerinde yeteri kadar bulunduğunu belirterek, ailelerin bu duruma gerekli özeni göstermesi gerektiğine işaret etti. Öğrenciler arasında kullanımı son yıllarda hızla artan ve obezite oluşmasının önemli sebeplerinden biri olan fast-food yiyeceklerin zararlarına da değinen Dr. Özmen, mümkün olduğu oranda çocukların bu yiyeceklerden uzak tutulması gerektiğinin altını çizdi. |
24.09.2010 |
Öğrenciler kemik gelişimi için günde 3 bardak süt içmeli Mersin Sağlık Müdürü Çağlar Çatak, çocukların özellikle kemik ve diş gelişimi için günde 2-3 su bardağı kadar süt veya yoğurt, 1 kibrit kutusu kadar beyaz peynir tüketmelerinin önemli olduğunu söyledi. Okul çağı döneminde, öğrencilerin bedensel ve zihinsel gelişimlerini en iyi şekilde tamamlamalarına ve ileriki yaşlarda sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmalarına destek olmak gerektiğini belirten Çatak, “Yapılan çalışmalarda, yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat sürelerinin kısaldığı, algılamalarının azaldığı, öğrenmede güçlük ve davranış bozuklukları çektikleri, okulda devamsızlık sürelerinin uzadığı ve okul başarılarının düşük olduğu tesbit edilmiştir” dedi. Çatak, çocukların sağlıklı beslenmesi için dört besin grubunda bulunan çeşitli besinlerden yeterli miktarlarda ve dengeli bir şekilde tüketmeleri gerektiğine dikkat çekti. Süt grubunda yer alan süt, yoğurt, et grubunda yer alan et, tavuk, yumurta, kuru baklagiller, sebze ve meyve grubu ve tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç gibi besinlerin her öğünde yeterli miktarlarda tüketilmesi gerektiğini vurgulayan Çatak, “Çocukların özellikle kemik ve diş gelişimi için günde 2-3 su bardağı kadar süt veya yoğurt, 1 kibrit kutusu kadar beyaz peynir tüketmeleri önemlidir. Ayrıca, hastalıklara karşı daha dirençli olmaları, göz, cilt ve sindirim sistemlerinin sağlıklı olması için her gün en az 5 porsiyon taze sebze ve meyve tüketmeleri önerilmektedir. Öğrenciler için en önemli öğün kahvaltıdır. Bütün gece süren açlıktan sonra, vücudumuz ve beynimiz güne başlamak için enerjiye gereksinim duymaktadır. Kahvaltı yapılmadığı takdirde, dikkat dağınıklığı, yorgunluk, baş ağrısı ve zihinsel performansta azalma olmaktadır. Bu nedenle, güne yeterli ve dengeli yapılan bir kahvaltı ile başlamak öğrencilerin okul başarısının artmasında son derece önemlidir. Çocukların her sabah düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanmalarına özen gösterilmelidir. Peynir, haşlanmış yumurta, taze meyve veya meyve suları, birkaç dilim ekmek, 1 bardak süt, poğaça çocuklar için yeterli ve dengeli bir kahvaltı örneğidir” dedi. |
24.09.2010 |
Alzheimer teşhisinde önemli bir adım daha Anadolu Sağlık Merkezi’nde 2009 yılından bu yana uygulanan ve Alzheimer riskini belirleyen A Beta 42 kan testi, bugün artık üçlü bir yapıda sunuluyor. Kişilerin gelecekte Alzheimer tanısı alıp almayacaklarını yüzde 90 doğruluk oranıyla belirlenen bu yapıyla Alzheimer tanısında önemli bir adım atılmış oluyor. Siz de “Unutkan mısınız?” sorusuna evet diyenlerden misiniz? Yoksa günlük basit unutkanlıklarınız Alzheimer şüphesi mi meydana getiriyor? Her unutkanlık problemi Alzheimer habercisi olmasa da birçok kişi Alzheimer’a yakalanma endişesi taşıyor. Türkiye’de ilk kez 2009 yılında Anadolu Sağlık Merkezi’nde uygulanmaya başlanan Amyloid-Beta ölçümü testinin yanında, APOE tipinin belirlenmesi ve FDG PET-SCAN’dan oluşan üçlü test, 30-40’lı yaşlardaki bir kişinin ileride Alzheimer olup olmayacağını belirliyor. “A Beta 42” proteinin önemine dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Türker Şahiner, “Alzheimer Risk Belirleme Testi, kandaki A Beta 42 proteininin seviyesinin belirlenmesini sağlıyor. Bu proteinin yüksek olması, kişinin hastalığa yakalanma ihtimaliyle ilgili ciddî bilgiler veriyor. Ancak bu bir tarama testi değil, risk faktörü belirleme testi. Bu test sonucunda A Beta 42 proteini yüksek olan kişilerin, mutlaka Alzheimer’a yakalanacağı anlamına gelmiyor. Testin yanı sıra uzman tarafından önerilebilecek olan MR, Pet-CT ve EEG gibi görüntüleme teknikleri ve nörolojik muayene ile unutkanlıkların, herkesin yaşadığı basit unutkanlıklar mı yoksa Alzheimer belirtisi mi olduğu anlaşılabiliyor” dedi. |
24.09.2010 |
Okul kantinleri hukukî düzenleme bekliyor Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tayar, ‘’Askerî Kantin Yönetmeliği, Jandarma Kantin Yönetmeliği, Emniyet Teşkilâtı Kantin Yönetmeliği, Sahil Güvenlik Kantin Yönetmeliği var ama okul kantin yönetmeliği yok’’ dedi. Tayar, çocukların güvenilir gıda temini ve tüketiminin sağlanması, toplumsal bilincin oluşturulmasına katkıda bulunulması, sağlıklı genç nesillerle geleceğin teminat altına alınması için başta okul kantinleri ile çevresindeki yerler olmak üzere güvenilir, kaliteli gıda maddesi üretim, satış ve tüketiminin büyük önem taşıdığını söyledi. Okul kantinlerinin kontrolsüz, kalitesiz ve daha da önemlisi, sağlıksız ve inançlara uymayan ürünlerin satıldığı mekânlar haline geldiğinin herkes tarafından bilinen bir gerçek olduğunu vurgulayan Tayar, şöyle konuştu: ‘’Okul kantinlerinde sağlıklı ve güvenli gıda için hukukî düzenleme bulunmuyor. Askerî Kantin Yönetmeliği, Jandarma Kantin Yönetmeliği, Emniyet Teşkilatı Kantin Yönetmeliği, Sahil Güvenlik Kantin Yönetmeliği var, ama Okul antin Yönetmeliği yok. Askerlerimiz, jandarmalarımız, polislerimiz elbette kıymetli, ama çocuklarımız kıymetsiz mi? Neden okul kantinlerinde özellikle sağlıklı beslenmeye uygun ve güvenli gıdaların satılmasının ve gıda güvenliğinin gerektirdiği koşulların temini için, daha açık bir ifadeyle, çocukların sağlığını riske sokacak gıdaların satılmasını önleyebilmek için bir hukukî düzenleme yok?’’ |
24.09.2010 |
Grip tedavisinde bol sıvı ve gıda alımı gerekli Havaların soğumasıyla salgın halinde yayılmaya başlayan grip hastalığında antibiyotik tedavisinin gereksiz olduğu belirtildi. Dahiliye Uzmanı Dr. Serdal Baysal, grip durumunda yatak istirahati, bol sıvı gıda ve semptomatik ilâç tedavisinin yeterli olduğunu belirterek, antibiyotiklerin hiçbir faydasının bulunmadığını söyledi. Gribin, hasta kişilerin bulunduğu ortamlarda, hapşırma ve öksürme yoluyla ve virüs bulaşmış ellerle temas sonrasında kolaylıkla bulaştığını vurgulayan Baysal, hastalığın yüksek ateş, öksürük, kas ağrıları, eklem ağrıları, halsizlik, bulantı, burun tıkanıklığı, baş ağrısı gibi belirtileri olduğunu kaydetti. Grip hastalığına yakalandıktan sonra tedavisinin semptomatik olduğunu vurgulayan Baysal, “Tedavide yatak istirahati, bol sıvı gıdalar ve semptomatik ilâç tedavisi yeterlidir. Gripte antibiyotiklerin hiçbir faydası yoktur” dedi. Sağlıklı insanlarda gribin, 1 hafta içerisinde kendiliğinden iyileştiğine dikkat çeken Baysal, kronik hastalığı olanlar, kalp-akciğer hastalar, yaşlılar, şeker hastalığı olanlarda zatürre, beyin iltihabı, kalp kası iltihabı gibi ciddî ve ölümcül komplikasyonlara neden olduğunu ifade etti. Bu durumlarda ölümcül olabilen gripten korunmanın tek yolunun aşı olduğunu dile getiren Baysal, şu bilgileri verdi: “Aşının yararlı olabilmesi için salgın başlamadan önce yani Eylül-Ekim aylarında yapılmalı. Genel olarak 65 yaş ve üstü bireyler, altı aydan büyük tüm bebekler, çocuklar, ilk üç ayından sonra bütün hamilelerin aşı olması önerilir. Kronik hastalığı (kalp yetmezliği, şeker hastalığı, kronik böbrek yetmezliği, kronik akciğer hastalığı, kanser hastalığı) olanlar, öğrenciler, öğretmenler, doktorlar, hemşireler, hastane çalışanları, askerler, yurtlarda yaşayan öğrenciler yüksek risk gurubuna girdiğinde aşılanmaları önerilir” |
24.09.2010 |