Güncel |
Mahkemenin şüphesi haklı çıktı |
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Celal Kara, Balyoz sanıkları hakkındaki yakalama kararlarına ilişkin itirazlarla ilgili mütalâasında, ‘’Karar tarihinden sonra ortaya çıkan durum mahkemenin şüphesini haklı çıkardı. Zira çağrıldıklarında gelecekleri belirtilen sanıklardan hiçbiri gelmedi, adreslerinde bulunamadı ve hiçbirinin telefonlarına da ulaşılamadı” dedi. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Celal Kara, ‘’Balyoz Planı’’ davası kapsamında çıkarılan yakalama kararlarına ilişkin itirazlarla ilgili 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunduğu mütalaada, ‘’Karar tarihinden sonra ortaya çıkan duruma bakıldığında mahkemenin şüphesinin haklı çıktığının görüldüğü’’ görüşüne yer verdi. Alınan bilgiye göre, savcı Kara’nın, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunduğu 8 sayfalık mütalaada, hakim makamınca ve heyetçe verilen kararlara karşı itirazın bulunabileceği belirtilerek, ‘’Ancak CMK 267. maddede, mahkemece verilen kararlara karşı ancak kanunda hüküm bulunan hallerde itiraz edilebileceğinin açıkça düzenlenmiş olması ve yakalama ile ilgili 98. madde hükümlerine itirazın mümkün olduğuna dair hiçbir hüküm bulunmaması karşısında, mahkemece verilen yakalama kararlarına karşı itirazın mümkün olmadığı anlaşılmaktadır’’ denildi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ilgili maddesinde, ‘’Yakalama veya tutuklu durumda bulunma nedeniyle özgürlüğünden yoksun kılınan herkes, özgürlük kısıtlanmasının yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesi veya yasaya aykırı görülmesi halinde serbest bırakılması için bir mahkemeye başvurma hakkına sahiptir’’ denildiği kaydedilen mütalaada, sözleşme metnindeki açık ifadelerden de anlaşıldığı üzere yakalama kararlarına değil, bireylerin fiilen yakalanmış olmaları halinde özgürlüklerin kısıtlanmasına itirazın mümkün olduğunun vurgulandığı belirtildi. Mütalâada, AİHS’nin söz konusu maddesinin metninde, ‘’özgürlüğünden yoksun kılınan, ‘’özgürlük kısıtlanmasının’’ ve ‘’kendisini serbest bırakması için’’ şeklinde ifadelerin yer aldığına işaret edilerek, ‘’Burada yer alan çok açık ibarelerin tereddüte yer bırakmayacak şekilde bu kanıyı oluşturduğu, itiraz eden sanıklar hakkındaki yakalama emri içeren kararın ise infaz edilmemiş olduğu, dolayısıyla bu madde uyarınca da mahkeme heyetince verilen yakalama kararına itirazın mümkün olmadığı açıkça anlaşılmaktadır’’ denildi. Sanıkların kaçak olmadığı, kaçma şüphesi bulunmadığı, yakalama kararı şartlarının oluşmadığı ve mahkemenin bu kararının CMK’nın 247. maddesindeki kaçağın tanımı ile birlikte 98. maddenin 3. fıkrasındaki şart karşısında usulsüz olduğuna ilişkin iddialarla ilgili olarak, sanıklara isnat olunan suçun TCK’nın 147. maddesine dayandırıldığı belirtilen mütalaada, madde metninin düzenleniş şekli itibariyle eksik teşebbüsün mümkün olması nedeniyle aynı kanunun 61. maddesi uyarınca cezadan indirim talep edildiği, dosyada yer alan bilgi ve belgelerle iddianamedeki anlatıma göre nitelemenin doğru olduğunun görüldüğü anlatıldı. Mütalâada, mahkemece verilen yakalama kararının, sanıkların kaçak bulunmaları nedeniyle değil, haklarında tutuklama şartları bulunduğu için verilmiş olduğunun anlaşıldığı kaydedildi. Somut olayda sanıkların bir kısmının soruşturma aşamasında sonradan serbest bırakıldığı ve bir kısmının da tutuklanmaksızın serbest kaldığı, dolayısıyla yargılama aşamasında sanıkların CMK’nın 247. maddesinin 1. bendindeki ‘’kaçak’’ tanımına uygun durumları bulunmadığı için haklarında yakalama kararı erilemeyeceğine ilişkin itiraza katılmanın mümkün olmadığı ifade edilen mütalaada, şöyle denildi:’’Soruşturma aşamasında dosyadaki delillerin görülememiş olması, yanlış takdir edilmesi ya da sanıkların serbest bırakılmalarının ardından tutuksuz oldukları halde dava açılması halinde, en vahim nitelikli suçlarda dahi sanıklar, kendilerinin kaçak olmadıklarını, mahkemeye çağrıldıkları takdirde geleceklerini belirtip, sabit ikametgah adresi göstererek itiraz edebilecekler ve bu durumda mahkemece çok vahim nitelikli suçlarda dahi yakalama kararı çıkarılamayacaktır ki, böyle bir durumun mantıksal olarak kabulü mümkün değildir.’’
SANIKLARIN HİÇBİRİNE ULAŞILAMADI
MütalÂada, ‘’karar tarihinden sonra ortaya çıkan duruma bakıldığında mahkemenin şüphesinin haklı çıktığının görüldüğü’’ ifade edilerek, ‘’Zira çağrıldıklarında gelecekleri belirtilen sanıklardan hiçbirinin kendi iradesiyle gelmediği gibi, beyan ettikleri adreslerde bulunmadıkları ve hiçbirinin telefonlarına da ulaşılamadığı, bu durumun kaçma şüphesinin eski tabirle kuvveden fiile çıktığını ve mahkemenin şüphesinin haklı nedenlere dayalı olduğunu gösterdiği kanaatine varıldığından, sanıkların ve vekillerinin yakalama kararlarına karşı yapmış oldukları itirazın reddine karar verilmesi mütalaa olunur’’ denildi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, ‘’Balyoz Planı’’ dâvâsı kapsamında 102 sanık hakkında yakalama kararı çıkartmış, bu kişilerden Kurmay Albay Ahmet Şentürk, Afyonkarahisar’da gözaltına alındıktan sonra İstanbul’a getirilmesinin ardından tutuklanarak Metris Cezaevine konulmuştu. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi ise yapılan itirazlar üzerine 101 sanık hakkındaki yakalama kararını kaldırmıştı. |
11.08.2010 |