Aile-Sağlık |
Türkiye, ‘verem’de DSÖ hedefine ulaştı SAĞLIK Bakanlığı’nın hazırladığı Verem Savaşı 2010 Raporu’na göre Türkiye, tüberkülozda Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) hedefine ulaşabilen 36 ülke arasında yer alıyor. Türkiye’de Verem Savaşı 2010 Raporu yayınlandı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, raporda DSÖ’nün tüberküloz kontrol programlarındaki hedefinin ‘balgamında basil olan yeni tüberküloz vak'alarının en az yüzde 70’ine ulaşmak, ulaşılan bu vak'aların yüzde 85’ini başarıyla tedavi etmek’ olarak belirlendiğini hatırlattı. Türkiye’nin 2005 yılında beklenen vak'aların yüzde 82’sini bulup, bunların yüzde 89’unu tedavi ettiğine işaret eden Akdağ, ‘2009 Küresel Tüberküloz Kontrol Raporu’nda ise Türkiye’nin 2008 yılında vak'a bulma hızı yüzde 81, tedavi başarısı yüzde 91 olarak verilmiştir. Bu rapora göre Türkiye, DSÖ’nün hedefine ulaşabilen 36 ülkeden biridir” dedi. Akdağ, 1990 yılında yüz binde 53 olan hastalığın görülme sıklığının, 2005’te yüz binde 26’ya kadar düştüğünü söyledi. Tüberküloz alanındaki başarının 2007 ve 2008 yıllarında da sürdürüldüğünü dile getiren Akdağ, “Daha 2015 yılı gelmeden Bin Yıl Kalkınma Hedeflerini ve Tüberkülozu Durdurma Stratejisi Hedeflerini yakalamış durumdayız.” şeklinde konuştu. |
26.07.2010 |
Deniz suyu mikrobu öldürmez ÇEŞİTLİ yollarla mikroorganizmaların bulaştığı havuz ve su parklarının, sağlık açısından büyük riskler içerebildiğini belirten uzmanlar, deniz suyuna da dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor. Bunaltıcı sıcakların etkisiyle serinlemek ve yüzmek amacıyla deniz, havuz ve su parklarını tercih edenlerin sayısındaki artışa bağlı olarak, çeşitli sağlık sorunlarına yol açan enfeksiyon rahatsızlıkları da artıyor. Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Özge Turhan, düzenli kontrolü yapılmadığı ve temizlik kurallarına uyulmadığı için çeşitli yollarla mikroorganizmaların bulaştığı havuz ve su parklarının, sağlık açısından büyük riskler içerebildiğini söyledi. Yrd. Doç. Dr. Turhan, tuzlu suyun da mikroorganizmaları hemen öldürmediğine işaret ederek, özellikle denizlerin kanalizasyon sularının boşaldığı, hayvan leşlerinin bırakıldığı bölgelerinde yüzülmemesini istedi. Turhan, aşırı yağışların hemen ardından bu suların karıştığı denizlerin hastalık bulaştırabileceğine de işaret etti. Turhan, bazı mikroorganizmaların tuzlu suda günlerce yaşayabildiğini söyledi. |
26.07.2010 |
Su kaybı bebeği şoka sokabilir BEBEKLERDE su kaybı huzursuzluk, iştahsızlık, sürekli ağlama, aşırı durumlarda ise şoka sebep olabilir. Özellikle yaz dönemlerinde terlemeyle birlikte bebeklerin ve çocukların su kaybettiğini belirten Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Tıp Fakültesi Pediatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Kılınç, çocukların bu durumda ebeveynlerinden susadıklarını söyleyerek su isteyebildiklerini ancak bebeklerin kendilerini ifade edemediklerini vurguladı. Ebeveynlerin bu gerçeği göz ardı etmemelerini isteyen Kılınç, şöyle konuştu: ‘’Bebeklerde su kaybı huzursuzluk, iştahsızlık, sürekli ağlama ve aşırı durumlarda ise şoka neden olabilir. Huzursuzlukla başlayan belirtiler bebeğin su dengesinin korunmaması halinde yemek yememeyi ve sürekli ağlamayı beraberinde getirir. Sonrasında ise bebek sürekli uyuma eğilimindedir. Aşırı su kaybı yaşayan bebek ise bu durumun sonucu olarak şoka girebilir.’’ Kılınç, özellikle aşırı sıcak günlerde bebeklere mutlaka sık aralıklarla su verilmesi gerektiğini, bunun bebeğin su kaybının önlenmesi açısından önemli olduğunu ifade etti. |
26.07.2010 |
Çocuklarını gizli gözle izliyorlar Teknolojİk gelişmeye bağlı olarak giderek küçülen ve çeşitlenen gizli kameralara, en fazla çocuğunu bakıcıya bırakan aileler ilgi gösteriyor. Fiyatları çekim menzili ve süresine, görüntü kalitesine, ses kayıt özelliğine göre değişen gizli kameraları, günlük ev hayatımızda her an için gözümüzün önünde olan eşyalara benzetilmeleri dolayısıyla fark etmek giderek zorlaşıyor. Kurduğu internet sitesi aracılığıyla gizli kamera satışı yapan Engin Giray, müşterilerinin çoğunluğunu bebek ya da çocuklarını bakıcıya bırakan ailelerin oluşturduğunu söyledi. Müşterilerinin genellikle güven eksikliği ve merak dolayısıyla gizli kamera satın aldıklarını ifade eden Giray, ‘’Gizli kameraya en çok çalıştığı için çocuğunu evde bakıcıyla bırakan ebeveynler ilgi gösteriyor. Sanıldığı gibi eşini takip için gizli kamera satın alan pek yok’’ dedi. |
26.07.2010 |
Doğum, kanser riskini azaltıyor İNGİLTERE Kanser Araştırmaları Merkezi uzmanları, hiç doğurmayan kadınların rahim kanseri olma riskinin yüksek olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, günümüz kadınlarının kariyer yapmak için çocuk yapmadığını ya da tek çocuk sahibi olduğunu ve bu sebeple geçtiğimiz yıllara nazaran daha fazla kadının rahim kanserine yakalandığını belirtti. İstatistiklere göre 70’li yıllarda yılda ortalama 4 bin 175 kadın rahim kanseri olurken, günümüzde bu sayı 7 bin 530. İngiltere’de her yıl bin 700 kadın rahim kanserinden vefat ediyor. Araştırmalarda ayrıca obez kadınlarda da rahim kanserine daha sık rastlandığı belirlendi. |
26.07.2010 |
Tükürük testiyle kalp krizi tesbiti AMERİKALI biyoteknik ve kimya mühendisi Prof. Dr. John T. McDevitt ve arkadaşlarının geliştirdiği basit tükürük testinin, 15 dakikada kalp krizini tesbit edebildiği bildirildi. Klinik çalışmaları 18 ayda tamamlanacak test, iki yıl içinde satışa sunulacak. McDevitt, ABD-Türkiye İleri Araştırmalar Enstitüsü’nün Antalya’nın Kumluca ilçesine bağlı Adrasan beldesinde, 15-22 Temmuz tarihleri arasında düzenlediği ‘’Global Sağlıkta Fırsatlar ve Zorluklar’’ konulu forumda, ani kalp krizlerinden ölümleri engellemek için geliştirdikleri basit tükürük testi ile ilgili klinik araştırmanın sonuçlarını açıkladı. ABD’deki Rice Üniversitesi’nde çalışan Prof. Dr. McDevitt, kalp hastalıklarının dünyada ölüm sebepleri arasında ilk sırada yer aldığını hatırlatarak, kalp ve damar hastalıklarının küresel bir sorun olduğunu söyledi. Buradan hareketle yaklaşık iki saatte sonuç veren kan testi yerine bir kişinin kalp krizi geçirip geçirmediğini daha kısa sürede belirleyecek basit bir test geliştirmek için yola çıktıklarını anlatan McDevitt, klinik çalışmalarda sona yaklaştıklarını kaydetti. Tükürükteki proteinlerin muhtemel kalp krizlerinin hızlı bir şekilde sınıflandırılmasına yardımcı olduğunu vurgulayan McDevitt, geliştirdikleri basit tükürük testinin ani kalp krizini teşhis ettiğini bildirdi. Araştırmalarının beş yıldır sürdüğünü belirten McDevitt, tükürük testinin, krizin hızla teşhisine yardımcı olacağını, bu şekilde hastalar kan testi ile zaman kaybetmeyeceği için kalp dokusunun daha az zarar göreceğini dile getirdi. |
26.07.2010 |
Böbrek taşları zamanında alınmalı BÖBREK, idrar kanalı veya idrar torbası içerisinde bulunan taşların zamanında alınmadığı taktirde böbreklerin çalışmasını bozduğu belirtildi. Medical Park Samsun Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Hikmet Çavuş, “Bu rahatsızlıklar erken dönemde teşhis ve hızlı bir tedavi süreciyle etkili bir şekilde önlenmektedir” dedi. ‘’Günümüzde böbrek taşlarından 2 cm altında çapa sahip olanlar taş kırma yöntemleri ile tedavi edilebiliyor” diyen Op. Dr. Hikmet Çavuş, şu bilgileri verdi: “2 santimetrenin üzerindeki taşların çoğunda, perkütan yoldan taş cerrahisi ismini de verdiğimiz ‘sadece bir tek kanaldan böbreğe girmek suretiyle taşları dışarıya alma yöntemi’ başarıyla uygulanan bir tedavi şeklidir.” Bu işlem sırasında ciltte açılacak küçük bir delikten böbreğe girilerek, böbrekteki taşların gözle görülebileceğini dile getiren Dr. Çavuş, “Küçük olan taşlar kolaylıkla dışarı alınabilirken; büyük taşlar, olduğu yerde kırılarak küçük parçalar halinde temizlenebilmektedir. Perkütan taş cerrahisi sırasında böbreğe sadece tek bir kanaldan girildiği için, böbrek bütünlüğü bozulmuyor. Bu yöntem; böbrek fonksiyonları üzerinde ciddî hiçbir etkisi olmadığı gibi, hayat kalitesi açısından da hastaya çok az zarar veren bir yöntemdir. Operasyon sonrasında hastalar herhangi bir ameliyat yarası olmaksızın erkenden ayağa kalkıp, 1- 2 gün gibi çok kısa sürede iyileşerek, normal yaşantılarına dönebiliyor” açıklamasını yaptı. |
26.07.2010 |
Böbrek dostu meyve UZMANLAR, idrar sökücü, böbrek ve safra kesesi taşlarının düşürülmesine yardımcı özellikleri olan kirazın yaz mevsiminde bol bol tüketilmesini öneriyor. Yurt dışından gelen taleplerle üretimi giderek artan kirazın, çok sayıda hastalığa olumlu etki yaptığını belirten Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü’nden Doç. Dr. Yeşim Okay, hasadı devam eden kirazın, bu yıl bol ve ucuz olduğunu söyledi. Kirazdaki üretimin yurt dışından gelen talepler dolayısıyla her yıl biraz daha arttığını ifade eden Okay, bu yıl toplam üretimde yüzde 30 artış beklediklerini kaydetti. Kirazın çok sayıda hastalığa iyi geldiğinin bilimsel olarak ispatlandığını anlatan Okay, mevsimi olması dolayısıyla bol bol tüketilmesini önerdi. Kirazın ağrı kesici özelliği olduğunu ifade eden Okay, “Kirazda bulunan antosiyaninler, bu özelliğinin yanı sıra vücuttaki toksik maddeleri temizleyen antioksidan özelliğe de sahiptir” dedi. Okay, kirazın kolesterolü düşürdüğünü, bünyesindeki fosforun sinirleri güçlendirerek sakinlik sağladığını belirtti. |
26.07.2010 |
Sıcaklar anne adaylarını da tehdit ediyor KÜRESEL ısınmayla birlikte artan hava sıcaklıkları, özellikle tansiyon problemi olan anne adayları için ciddî risk taşıyor. Uzmanlar, sıcak havanın hiçbir sağlık sorunu bulunmayan gebeler için dahi riskli olduğunu, yüksek sıcaklığın anne adayının yanı sıra bebeği için de tehlike oluşturduğunu, özellikle yüksek tansiyonu (yüksek kan basıncı) bulunan gebelerde riskin daha da artarak bebeğin yeterince gelişememesine yol açabileceği uyarısında bulundu. Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) 2. Başkanı ve Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Tıraş, gebelikte istenmeyen durumların başında yüksek tansiyonun geldiğini söyledi. Sağlıklı gebeliklerde bebeğin büyümesi için gerekli olan besin ve oksijenin anneden sağlandığını belirten Tıraş, yeterli miktarda anne kanının plasentada dolaşarak, besin ile oksijenin göbek kordonundan bebeğe geçtiğini anlattı. Tıraş, yüksek kan basıncının gebelikte problemlere yol açabildiğini ifade ederek, ‘’Örneğin, eğer anne adayı yüksek kan basıncına sahipse, bu plasentaya yetersiz kan akımı olmasına sebep olabilir ve bebek ihtiyacı olan oksijen ve besini düşük miktarda alır. Bu durum bebeğin büyümesini yavaşlatabilir’’ dedi. |
26.07.2010 |