29 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Aile-Sağlık

Ölümü düşman görmemek bir mutluluk prensibidir

Psİkİyatrİ Uzmanı Prof. Dr. Sefa Saygılı, dünya üzerinde belki de en çok tartışılan ‘mutluluk’ kavramıyla ilgili olarak bazı prensipleri sıraladı.

Prof. Saygılı, ölümü düşman değil, dost kabul etmeyi de prensipler arasında sayarak şu başlıkları sıraladı:

nArzuları sınırlayalım daha az isteyelim: Tatminsiz olmak, devamlı istemek kişiyi mutsuz eder. Elimizdekilerle mutlu olmak, halimize şükretmek mutluluğun da bir anahtarı konumundadır.

nDahi değilsek üzülmeyelim: Süper zeki insanların mutlu olup olmadıklarını inceleyen kimi çalışmalar genellikle zekânın etkisinin bulunmadığı sonucuna vardılar. Çünkü zekâ arttıkça beklentiler de büyümekte ve bu beklentilerden daha azıyla tatmin olmamaktadırlar.

nGenlerimizin değerini bilelim: Kişilikle mutluluk birbirleriyle bağlantı halindedir. Birçok araştırma dışa dönük kimselerin içe dönüklerden çok daha mutlu olduklarını göstermiştir.

nDış görüşünüşümüzü başkalarıyla kıyaslamaktan vazgeçelim: Kendimizi olduğumuz gibi kabul ederek sevmeliyiz. Kendini sevme yerine nefret eden kişi mutsuz olur.

nDostluklar kuralım ve dostlarımıza değer verelim: Dostluklar kuran, arkadaşları olan kişilerin daha mutlu olduğunu biliyoruz. Özellikle aile desteği olanlar maddî yönden yetersiz bile olsalar mutluluğu yakalıyorlar.

nEvlenenler bekârlardan daha mutlu: Evli kişiler eşinden moral, destek ve güven almakta, kendini daha mutlu hissetmektedirler. Eğer evlilik iyi gidiyorsa olumlu etkileri kalıcı olmaktadır. Hele çocuklar aileye katıldığında ortak hedefler mutluluğu artırmaktadır.

nÖlümü düşman değil dost kabul edelim: Dine, Allah’a ve ölümden sonra yaşamaya inanmak, özellikle yaş ilerledikçe insanlara bir anlam ve amaç sağlar. Dünyada tek başına kalma korkusundan uzaklaşmaya yardımcı olur. “İnanmanın faydasını en çok zor zamanlarda görüyoruz. Sıkıntıların üstesinden gelmenin en güçlü yolu dinî bir inançtır.”

nBaşkalarına yardım edelim: Dinler, zor ve muhtaç durumda olanlara yardım etmenin insanın ruhu için iyi olduğunu tavsiye ederler. Bu beraberinde mutluluk da getirir. Birçok çalışma mutluluk ile başkalarını düşünerek yaşama arasında bir bağ olduğunu göstermiştir.

nSağlıklı ve dinç yaşlanalım: Aslında yaşlılık da hayatın normal bir parçasıdır ve kendine has gözelikleri vardır. Yoksa yaşlılık bazılarının sandığı gibi kötü değildir. Hayata olumlu bakmak, önlerine gerçekleştirebilecekleri hedefler koymak yaşlıları mutluluğa götürür.

nPara gerekir ama sadece zenginlik mutluluk sağlamaz: Kişi kazandığı parayla yemeyi, içmeyi, giyinmeyi ve evin giderlerini karşılıyorsa bu onu mutlu etmeye yetmelidir. Yoksa daha fazlasını kazanarak mutlu olunmaz. Önemli olan, daha fazla arkadaş, komşu veya iş arkadaşına sahip olmaktır. Warwick Üniversitesi’nden Andrew Oswald, “İnsanlar sonsuz şekilde akacak yüksek miktardaki paranın, kendilerini daha mutlu edeceği yanlışına düşüyorlar. Bu doğru değil. Doğru olan paranın statü, statünün de daha iyi bir hayat sağladığıdır” diyerek paranın katkısını özetlemektedir. Oswald, örnek olarak bilim adamı ve topluma yardımcı olan bazı kişilerin daha az para kazanmalarına rağmen bu görevlerini seçmelerini örnek göstermektedir. Oswald, sözlerini şöyle bağlamaktadır: “Para önemlidir, ama sıradan bir vatandaşın düşündüğü kadar değil.”

29.06.2010


TV karşısında geçirilen her saat kalpten ölme riskini arttırıyor

GÜNDE televizyon karşısında geçirilen her bir saatin kalpten ölme riskini artırdığı bildirildi. İngiliz araştırmacılar, günde ortalama dört saatlik TV izlenme süresinin bir saat azaltılmasının bile kalp hastalığından ölüm riskini yüzde 8 oranında azaltabildiğini belirttiler.

Daily Telegraph’ta yayımlanan habere göre araştırmacılar, günde televizyon başında geçirilen her bir saatin kalp hastalıklarından ölüm riskini yüzde 7 oranında artırdığını saptadı. Televiyon izlemekle kalp hastalığı arasındaki bağlantının, egzersiz yapılmaması, obezite, şeker hastalığı ve sigara içilmesi durumları hariç tutulduğunda da geçerliliğini koruduğu belirlendi. Buna göre, TV seyretmek kalp hastalıklarıyla doğrudan bağlantılı ve bu durum sadece televizyon seyrederken hareketsiz kalınmasından kaynaklanmıyor. Araştırma, Tıbbi Araştırma Konseyi tarafından Norfolk’taki orta yaşlı kadın ve erkeklerden oluşan 13 binden fazla kişi arasında yapıldı. Araştırma 10 yıl sürdü ve bu sürede 13 bin 197 katılımcıdan 373 kişi, yani her 35 kişiden biri kalpten öldü.

Bu ölümlerden 30’unun günde 4 saat yerine bir saat TV izlemesi halinde önlenebileceği belirtildi. Araştırmayı kaleme alanlardan Dr. Katrien Wijndaele, insan vücudunun uzun süreler oturmaya göre yaratılmadığını belirterek, bilgisayar başında veya otomobilde otururken de aynı riskin söz konusu olup olmadığını anlamak için başka araştırmalar yapılması gerektiğini söyledi. International Journal of Epidemiology dergisinde yayımlanan araştırmanın diğer yazarı Dr. Ulf Ekelund da, “Benim kalp krizinden ölme riskim normalde yüzde 10 ise ve günde 4 saat TV izliyorsam, riskim yüzde 13’e çıkacak” dedi.

29.06.2010


Çocuğunuza internet kullanım önerileri

ÖĞRENCİLER karnelerini alarak yaz tatiline girdi.

Tatilde çocukların en çok oyalandığı, meşgul olduğu şey bilgisayar ve internet. Çocukların bunları doğru kullanmaları için anne ve babaların dikkatli olması gerekiyor. Çocuğun zihinsel gelişimi ve güvenliğini tehlikeye düşürebilecek birçok unsur bugün internette serbest bir şekilde dolaşıyor. Bu tehlikelerin en önemlileri pornografi, dolandırıcılık, bilgi hırsızlığı, cinsel istismar olarak sıralanıyor. Ankara Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğü’nün, bu konuda ailelere bulunduğu önerilerden bazıları şöyle:

-Anne ve babalar bilgisayar ve internete girmeyi sizde öğrenin, çocuklarınızın internet alışkanlıklarının neler olduğunu tespit edin, bilgisayarı evin ortak kullanım alanlarına, ev halkının görebileceği yere kurun. -Çocukların internet kafelere gitmeleri gerekiyorsa, öncelikle internet güvenliği olan kafeler tercih edilmeli. Ayrıca, yasal olarak 11 yaşından küçük çocukların internet kafelere ebeveynleriyle gitmeleri zorunlu. -Çocuğunuzun, internette daha güvenli dolaşabilmesini sağlayacak programları öğrenerek bilgisayarınıza yükleyin. Bu tür programların bazıları çocuklar için erişimi sakıncalı web sitelerini bloke ederken, diğer bazı programlar ziyaret edilen internet sitelerinin adreslerini kaydederek, daha sonra ailelerin kontrol edebilmesine imkân sağlıyor. -Çocuklara internette konuştuğu biriyle buluşmaması gerektiğini anlatarak, tanımadığı kişilere kimlik bilgilerini vermemesi gerektiğini söylemeliyiz.

29.06.2010


Tuvalet sonrası eller mikrop yuvası olur

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Veteriner Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Şebnem Pamuk, yıkanmayan bir el ile et ve et ürününe bulaşan bir bakterinin 7 saat içinde üreyerek 2 milyon adete çıktığını söyledi.

Bakterilerin gözle görülmediğini belirten Pamuk, son derece küçük olan bu bakterilerin 2 bin tanesinin bir araya getirildiğinde ancak bir toplu iğne başı büyüklüğünde görüldüğünü bildirdi. Bu bakterilerin çok hızlı ürediklerini aktaran Pamuk, “Tek bir bakteriden 7 saat içinde 2 milyon, 12 saat içinde 1 milyar bakteri meydana geliyor. Direk dışkı kontaminasyonunu gösteren diğer bir başka bakteri insan veya hayvan dışkısında bulunur. Bu bakteri ise et ve et ürünlerine bulaştığı zaman her 20 dakika bir bölünerek çoğalır. Bakteri 48 saat içinde 22’nin yanına 43 tane sıfır koyun, o kadar sayıya ulaşır. Tuvaletten çıktınız, elinizi yıkamadınız ve ete elinizi sürdüğünüz zaman 48 saat sonra bu bakterinin sayısı telaffuz edilemeyecek kadar çoğalır” dedi.

29.06.2010


Akraba evliliğinde sakat doğum riski daha yüksek

DOLUNAY Derneği Başkan Yardımcısı ve Engelliler Birim Başkanı Faruk Ocak, Kars’ta yaygın olan akraba evliliğinin sakat doğumlara neden olduğunu belirterek, sağlıklı bir nesil için akraba evliliklerinin önüne geçilmesi gerektiğini söyledi.

Engelliler Birim Başkanı Faruk Ocak yaptığı açıklamada, insanların en büyük korkularından birinin engelli çocuk sahibi olmak olduğunu belirterek, bazı çiftlerde ise bunun paranoya hali aldığını ifade etti. Bu nedenle kadınların anne olmaktan korkar hale geldiğinin de altını çizen Ocak, “Hele hele bu kişilerin yakın akraba evliliği yapmışlar ise kadının veya erkeğin ailesinde, akrabalarında doğuştan engelli çocuklar varsa, onların korku ve şüpheleri bazen çok yorucu olabilmekte, zevkli bir bekleyiş olan doğum onlara çok uzun bir zaman ve ıstıraplı bir bekleyiş haline gelmektedir. Ta ki çocuk doğup, vücudunu sağlam görene kadar. Sonra doktora soru yağmuru başlayacaktır: “Doktor bey-doktor hanım çocuğum sağlıklı mı?” diye. Eğer doktor “bebeğiniz sağlıklı” derse biraz rahatlayacaklar ama takibe bu sefer çocuğun hareketlerinde bir zeka engeli olup olmadığını anlamaya çalışmakla devam edeceklerdir. Bu durum anne baba yeterince emin oluncaya kadar sürüp gider. Okuması bile yorucu olan bu durumu bir de gerçek hayatta yaşadığınızı düşünsenize, ne kadar zordur kimbilir.” dedi. Akraba evliliklerinde engelli çocuk olmasının nedeniyle ilgili bilgiler veren Ocak şöyle devam etti: “Her insanın yapısında var olan ama bulunduğu şekli ile kişide ciddi rahatsızlıklar oluşturmayan birtakım anormallikler vardır. Aynı sülaleden gelen kişilerde bu bozuklukların aynı yerlerde olma olasılığı fazladır. Doğacak bebeğin yapısını oluşturacak formülün yarısı anneden, yarısı da babadan geleceği için aynı kökenden gelen kişilerin her ikisinin de vereceği formülde aynı yerde bozukluk olma olasılığı yüksektir. Ve böyle bir bozukluk olursa verilen şifrede aynı yerde bozukluk olacağı için ciddi sakatlıklar görülecektir. Ancak buna rağmen İslâm’da bu tür evliliğin yasaklanmaması, bu sonuçların istisnai durumlar olduğunu gösterir.”

29.06.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.