Yurt Haber |
Depreme hazırlıklı olmalıyız |
Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) Türkiye Ofisi Başkanı Kazuhide Nagasawa, 1999 depreminden sonra Türkiye’nin, depreme hazırlık ve deprem sonrası için deprem zararlarını azaltma yönünde gerekli tedbirleri hızlandırdığını belirtirken, bu türden hazırlılıkların sürekli olmasının büyük önem taşıdığını söyledi. Depreme hazırlılık konusunda, dünyanın en büyük teknik birikime sahip kurumlarından biri olan JICA Türkiye Ofisi Başkanı Kazuhide Nagasawa, Türkiye’nin depreme hazırlık konusundaki çalışmalarını ve JICA’nın bu konularda Türkiye’ye yaptığı yardım ve desteği değerlendirdi. Dünyanın depremler açısından oldukça hareketli bir periyot içinde bulunduğunu vurgulayan Nagasawa, volkanik faaliyetlerin hızlandığını, şiddetli yağış ve seller ile kıtlığın dönemler halinde birbirini takip ettiğini hatırlattı. Küresel iklim değişikliğinin, tabiî afetlerin bu denli artmasında etkili olabileceğini belirten Nagasawa, hızlı şehirleşme ile birlikte depremlerin yıkıcı etkilerinin de arttığını söyledi. Depremler konusunda tecrübeli olan Japonya’nın JICA kuruluşunun, Türkiye’ye, 1999 yılından buyana, deprem ve diğer tabiî afetleri önleme konusunda çeşitli destekler sağladığını belirten Nagasawa, JICA Türkiye Ofisi’nin, özellikle, deprem konusunda görevlendirilmiş merkezî ve yerel yetkililerin eğitilmesinde katkı sağladığını söyledi. Depreme hazırlık konusunda, öncelikle bir tedbir planı ve yasal sistemin kurulması gerektiğini anlatan Nagasawa, daha sonra merkezi ve yerel yetkililerin kapasitelerinin geliştirilmesi gerektiğini, depreme dayanıklı yapıların yapılmasının şart olduğunu ve bunun dışında halk temeline dayalı afet yönetimi sisteminin oluşturulmasının önemli olduğunu ifade etti. İmar ve iskân konularında güçlü bir bina denetim sisteminin önemine dikkat çeken Nagasawa, birçok yasadışı binanın bina standartlarını sağlayamadığını vurguladı. Afet önleme kurumlarına belirli bir bütçe ayrılması gerektiğini ifade eden Nagasawa, ayrıca buralarda görevli kişilerin eğitiminin önem taşıdığını anlattı. Bütün binaların sismik olarak güçlendirilmiş bina olmasının temel amaç olduğunu kaydeden Nagasawa, özellikle altyapıların, hastane ve okul gibi kamu binalarının mutlaka depreme dayanıklı şekilde inşa edilmeleri gerektiğini söyledi. Depremler konusunda herkesin eğitilmesi gerektiğini vurgulayan Nagasawa, Japonya’daki depremde, yakın çevrelerini en iyi tanıyan kişiler olması dolayısıyla, sağ kalanların yüzde 75’inin komşuları tarafından kurtarıldığını anlattı. Nagasawa, JICA’nın, deprem konusunda okullara eğitim verilmesine öncülük ettiğini de dikkat çekti. Japonya’da 19, dünya genelinde 93 ofisi bulunan JICA, dünya genelinde sadece malî destek değil, teknik destek de sağlıyor.
Kentsel dönüşüm şart
TBMM Deprem Araştırma Komisyonu Başkanı, AKP İstanbul Milletvekili İdris Güllüce, komisyon çalışmalarında ‘’Kentsel Dönüşüm Yasasının’’ çıkması gerektiği yönünde ortak nokta oluştuğunu, ancak bu yasanın nasıl olacağı ve neyi içereceği konusunda net bir bilginin henüz oluşmadığını söyledi. TBMM Deprem Araştırma Komisyonu, çalışmalarında 2 aylık süreye yaklaşırken, 40’ın üzerinde kurum, kuruluş ve kişiyi dinledi. Komisyon çalışmalarını değerlendiren Başkan Güllüce, 1999 depreminin bilim çalışmaları açısından bir milât olduğunu ve ciddî gelişmelerin yaşandığını gördüklerini söyledi. 1999 depremi de Türkiye’ye bir ders olmuş’’ diyen Güllüce, şunları kaydetti: ‘’Çok şey yapılmış, ama yapılmamış olan; net olarak gördüğümüz konut stokundaki tehlikenin devam ettiği. Kişisel mülklerde, konut stoklarında sıkıntı var. İyileştirilmesine yönelik ciddî bir çalışma ortaya konulamamış. Şahıslara ait mülklerde yenileme ya da güçlendirme yapmak bu ülkenin en büyük handikapı.’’ Millî Eğitim binalarının yenilenme ve güçlendirme noktasında yeterli olmadığını ifade eden Güllüce, ‘’Devletin açmazı, büyük kaynak isteyen bir problemle karşı karşıyasınız ancak böyle bir kaynağa sahip değilsiniz. Kaynak yok, ama böylesine bir problemle muhatapsınız. Bunu en az risklere indirerek, öncelikleri çok iyi belirleyerek çözmemiz lâzım’’ dedi. Güllüce, komisyon çalışmalarında şimdiye kadar oluşan ortak noktanın ‘’Kentsel Dönüşüm Yasasının çıkması gerektiği’’ yönünde olduğunu, ancak yasanın nasıl olacağı ve neyi içereceği konusunda net bir bilgi oluşmadığını söyledi. Güllüce, köylere de en riskli bölgelerden başlayarak bir miktar da olsa iyileştirmelere başlanması gerektiğini kaydetti. |
22.03.2010 |
Diyabetin ‘ekonomiye’ yükü de büyük |
Türkiye, 2010’da toplam sağlık harcamalarının yüzde 11’ini diyabete ayıracak. Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) 2009 Diyabet Atlası’nda yer alan tahminlere göre, Türkiye, 2010’da sağlık harcamalarının yüzde 11’ini diyabete ayıracak. Aynı rapora göre, diyabetli hastaların diyabetten kaynaklanan sağlık masrafları, bu yıl kişi başına ortalama 400 euro olacak. Bunun karşısında, Türkiye’de diyabetin ekonomik yükünü azaltmaya yönelik tedbirlerin ağırlıklı olarak maliyetleri azaltmaya yardımcı müdahaleler olduğu görülüyor. Ancak uzmanlara göre, bu yaklaşım, uzun vadedeki harcamalar için çözüm değil. Kısa vadede maliyetler düşürülmeye çalışılırken, uzun vadede daha büyükleri oluşuyor… Bu sebeple, diyabetten korunma, diyabetli hastanın bakımı, komplikasyonlardan korunma ve diyabet eğitimi konularında maliyet azaltılması yerine, maliyet-fayda ve maliyet-etkililik araştırmalarına ve yeni bir yaklaşıma ihtiyaç duyuluyor. Öte yandan, Türkiye’de tip 2 diyabetli olgularda insülin kullanma sıklığının düşük olduğu gözleniyor. Bu durum, uzun vadede kronik komplikasyonların riskini, dolayısıyla hastalık yükünü ve maliyetini arttırıyor. Yapılan bilimsel çalışmalara göre, diyabetli hastalara verilen eğitimler tedavi başarısını arttırıyor ve maliyetleri önemli ölçüde düşürüyor. Ancak Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sistemi diyabetli hastaya eğitim verilmesini teşvik etmiyor. Diyabet 2020 Koordinatörü ve Konunun ekonomik boyutunun çözümü için öncelikle “topyekûn bilinçlenmeye” ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Türk Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, “Diyabet korunmasından komplikasyonlarının tedavisine kadar geniş bir perspektif ile ele alınması gereken bir hastalıktır. Her aşamada hasta açısından en etkili ve en ekonomik çözümler aranmalıdır” dedi. İ |
22.03.2010 |
Kapıkule’deki tır kuyruğunun sebebi, Bulgaristan |
Kapikule Sınır Kapısında yurt dışına çıkış yapacak 440 TIR, 11 kilometre uzunluğunda kuyruk oluşturdu. Edirne Gümrük ve Muhafaza Başmüdürü Kaptan Kılıç, TIR kuyruğunun sebebinin Türk tarafından kaynaklanmadığını, Bulgaristan tarafındaki kamera sistemi yerleştirilmesiyle alâkalı olduğunu söyledi. Kılıç, yoğunluğun hafta başından beri devam ettiğini ifade ederek, şunları kaydetti: ‘’Türkiye tarafındaki TIR kuyruğu bizden değil, Bulgaristan’ın gümrük sahasındaki inşaattan kaynaklanıyor. Bulgaristan tarafında bir kamera sistemi montaj çalışması var. Bu hafta içinde Pazartesi itibariyle başladılar halen de devam ediyor. Çalışma dolayısıyla kantarlardan biri aktif değil. Çünkü sistemin montajı bu kantar yakınında yapılıyor. Tek hat alım yapıyorlar bu da yavaşlamaya sebep oluyor. Saat başı 30 araç alabiliyorlar. Bu nedenle çarşamba gününden itibaren bir yığılma oldu, sahamız oldu. İşlemlerini bitirdiğimiz TIR’lar, saha içinde Bulgaristan’a giriş yapmak için bekliyorlar.’’ Kılıç, Bulgaristan tarafındaki inşaatın bugün tamamlanacağının öğrenildiğini kaydetti. |
22.03.2010 |
Trabzon’un en önemli önceliği demiryolu |
Trabzon Liman İşletmeleri Müdürü Muzaffer Ermiş, Trabzon’un en önemli önceliğinin Trabzon-Erzincan Demiryolu Projesi olması gerektiğini söyledi. Konuyla ilgili açıklama yapan Ermiş, Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’ya açılan en önemli kapısının Trabzon olduğunu hatırlattı. GAP projesi tamamlandığında ifade edilen üretim miktarının 50 milyon ton/yıl olacağını kaydeden Ermiş “Dolayısıyla bu üretimin çok önemli miktarı özellikle 350 milyon nüfusa sahip eski tabirle Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerine ihraç edilecektir. Şu anda Trabzon Limanı’ndan Rusya’ya yıllık 350 bin ton yük akışı sağlanmaktadır. Yaklaşık 600700 milyon dolarlık bir girdi ihracatçılarımız sağlamaktadırlar. Bunun dışında Trabzon Limanı’nın bu yıl içersinde gerçeleştirdiği 2 milyon tonluk yükün bölgesel ekonomiye katkısı 1 milyar 350 milyon dolar civarlarındadır. Bu itibarla halkın refahını ve seviyesi yükseltmek için mutlaka ve mutlaka limanın ve liman bağlantılarının hinterlandındaki alanlarının geliştirilmesi bu iş için de demiryolu çok önemli bir faktör olarak ortada durmaktadır” dedi.Trabzon’a ulaşacak demiryolunun güzergâh tartışmaları bulunduğunu belirten Muzaffer Ermiş “Burada birinci öncelik olarak güzergâh ne suretle olursa olsun, zaten bilimsel gerçekler güzergâhın nereden geçeceğini teknik anlamda ortaya koyacaktır. En kısa mesafe bu iş için değerlendirilecektir. Bunun için direkt TrabzonErzincan Demiryolu’nun Trabzon üzerinden bağlanmasının daha uygun olacağını bu konuda özel yapmış olduğumuz çalışmalarla ortaya koymuş bulunmaktayız” diye konuştu. |
22.03.2010 |
Günler ‘çeyreksiz’ kaldı |
Altin fiyatlarındaki artış ev hanımlarının düzenlediği günlerin vazgeçilmezlerinden olan çeyrek altına olan ilgiyi azalttı. Birkaç ev hanımının bir araya gelerek düzenlediği günlerde, artık çeyrek altının yerini 50 liranın tercih edilmeye başlandığı bildirildi. Özellikle ekonomik durumları iyi olmayan ev hanımları, düzenledikleri günlerde bir araya gelerek sıkıntılarını paylaşıyorlar. Ev hanımlarının bir ay öncesine kadar düzenlediği bugünlerde aralarında topladıkları ‘’çeyrek altın’’ ise yüksek fiyatı dolayısıyla tercih edilmez hale geldi. Alan, altın fiyatlarının yükselmesi sonucu ev hanımları arasında düzenlenen günlerde çeyrek altın yerine 50 liranın tercih edilmeye başlandığını ifade ederek, ‘’15 gün veya ayda bir altın masrafının altından kalkamayınca günlerimizde birbirimize para vermeye başladık’’ dedi. Adana Kuyumcular Odası Başkanı Oğuz Başman da, altın fiyatlarının yükselmesinin ardından üyelerinin siftahsız günler geçirdiğini söyledi. |
22.03.2010 |
30 bin TL’lik otomobilini bir çift güvercinle takas etti |
Bursa’da, Güvercin Sevenler Derneği’nin açılışında bir çift güvercinle 30 bin TL değerindeki otomobil takas edildi. Türkiye’de sayıları hayli fazla olan güvercin severler, bir kuşu lüks otomobilden daha pahalıya almakta tereddüt etmiyor. Nilüfer Güvercin Sevenler Derneği’nin açılışında milyarlık güvercinler adeta kapışıldı. Güvercin meraklıları için düzenlenen mezatta kuş fiyatları 10-15 bin TL’lere ulaştı. Vatandaşlar tarafından merakla izlenen kuşlar yüksek fiyatlara alıcı buldu. Nilüfer Güvercin Sevenler Derneği Başkanı Halil Kabakçıoğlu ile kuş yetiştiricisi Beysan Taştan arasındaki pazarlık kıran kırana geçti. Dedesi şampiyon olan ‘Koca Kobra’ isimli Miski cinsi kuş ile 6 aylık dişisini almak isteyen Halil Kabakçıoğlu, kuşlara 20 bin TL fiyat verdi. Ancak Beysan Taştan’ın kabul etmemesi üzerine pazarlık iyice kızıştı. 11 aylık erkek ile 6 aylık dişi kuşu dernek olarak alıp yarışmalara sokmak isteyen Kabakçıoğlu, son olarak 30 bin TL değerindeki otomobilini teklif etti. 2009 model aracı kabul eden Taştan, kuşlarını bırakarak otomobilin anahtarını teslim aldı. Beysan Taştan, “Kuşlarım çok değerli. İyi kuşu yetiştirmek kolay olmuyor. Kuşu satan kaybediyor. Hayvanın aynısını yetiştirmek hiç de kolay değil. Star kuş 3 yılda bir, 5 yılda bir yetişir “ dedi. |
22.03.2010 |
İş adamlarından Darfur’daki kadınlara 85 lira yardım |
Konya’da bir doktor, iş adamı arkadaşlarıyla Sudan’ın Darfur bölgesinde, eşini çatışmalarda kaybeden kadınların banka hesabına ayda 85 lira yatırmaya başladı. Anadolu Tıp Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Fatih Soydemir, Darfur’a ilk kez Kurban Bayramı için gittiklerini, burada Darfur halkının, ‘’Osmanlı’nın yaşaması için kendilerini feda eden millet olduğunu ve Kurtuluş Savaşı’na altın gönderdiklerini’’ öğrendiklerini söyledi. Bölgeyi Osmanlı’nın bir emaneti gibi gördüklerini ifade eden Soydemir, 15 kişilik bir heyetle yeniden Darfur’a gittiklerini ve 900 çocuğu sünnet ettirdiklerini ifade ederek, şunları kaydetti: Konya’daki iş adamı arkadaşlarla birlikte, eşini çatışmalarda kaybeden Darfurlu kadınların banka hesabına ayda 85 lira maaş yatırmaya başladık. Çocuklarıyla birlikte yaşayan kadınların temel ihtiyaçları karşılanmış olacak. Yardım yapılan kadın sayısını bir aya kadar 700 kişiye çıkartacağız.’’ |
22.03.2010 |
Kocaeli’nin havası gözetlenecek |
Kocaelı’nin muhtelif bölgelerine biri mobil 11 istasyon kurulacak. Bu istasyonlar sayesinde şehrin hava kirliliğinin haritası çıkartılacak. Çevre ve Orman Bakanlığı ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin ortak gerçekleştireceği çalışma sonucu Kocaeli’ndeki riskli bölgelere hava kirliliğini tesbit eden istasyonlar yerleştirilecek. Riskli bölgeleri tesbit etmek ve çözüm teklifleri geliştirmek amacıyla başlatılan çalışmalar kapsamında kentin çeşitli yerlerine 11 istasyon kurulacak. Avrupa Birliği Katılım Öncesi Malî Yardım Aracı (IPA) Programı kapsamındaki ‘Marmara Bölgesinde Hava Kalitesi Alanında Kurumsal Yapılanma Projesi’ Kocaeli’nde hayata geçiriliyor. Proje kapsamında Marmara Bölgesi’nde hava hareketleri izlenip hava kalitesi değerlendirilerek ne tür tedbirler alınması gerektiği belirlenecek. |
22.03.2010 |
Bursa, modanın ikinci adresi olacak |
Uludağ Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (UHKİB) ve Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) işbirliğinde, bu yıl 2-3 Nisan tarihleri arasında üçüncüsü düzenlenecek olan Tekstil ve Moda Tasarım Günleri ile sektörün kalbi Bursa’da atacak. UHKİB Başkanı Şenol Şankaya, “UİB Tekstil ve Hazırgiyim Birlikleri olarak geleceğimizi inovasyon ve tasarım alanında yapacağımız çalışmaların şekillendireceğine inanıyor ve bu çalışmaları çok önemsiyoruz. Bu sebeple 3. Tekstil ve Moda Tasarım Günleri’miz inovasyon ve tasarım ekseninde geleceğe bakabilmek adına üyelerimize bir vizyon verecek” dedi. UTİB Başkanı İbrahim Burkay ise, “İstanbul modanın merkezi, Bursa ise modanın üretildiği yer. Bursa’da tekstil ve konfeksiyonda moda ve tasarımın ön plana çıkması gayet doğal. Bursa İstanbul’a alternatif değil. Ama Bursa kumaş ve konfeksiyon tasarımlarıyla, dizaynları ile sürüklüyor. Tekstil ve Moda Tasarım Günleri ile etkimizi daha da arttıracağız” diye konuştu. |
22.03.2010 |