Güncel |
“BALYOZ PLANI” YABANCI BASINDA |
TÜRKİYE'DE yürütülen Balyoz Darbe Planı soruşturması çerçevesinde emekli generallerin gözaltına alınması, yabanc medyada geniş yer buldu. Son gelişmelere geniş yer veren İtalyan basınından La Repubblica gazetesi, İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini’nin, “Balyoz Planı” iddiaları ile ilgili yürütülen soruşturmaya ilişkin, Avrupa’nın Türkiye’de meşru hükümeti desteklemek durumunda olacağına işaret ettiği belirtildi. İngiliz Financial Times gazetesi de “bu operasyonun, muhtemel kökleri siyasî İslâm’a dayanan iktidardaki AKP ile ordu ve yargı içinde ona karşı olan geleneksel laik kesim arasındaki gerginliği iyice tırmandıracağı” görüşünü savunurken, İngiliz yayın kuruluşu BBC, önceki günkü gözaltılara yol açan darbe planı iddiasını Ergenekon’a benzeterek, “Muhtemelen de onunla ilişkili” ifadesini kullandı. Türkiye’deki son gelişmelere tam sayfa ayıran Times gazetesi ise gözaltıların “Türkiye’nin demokrasi tarihinde dönüm noktası olabileceğini” yazdı. Yunan basını ise soruşturma kapsamındaki gözaltılar konusunda “Ergenekon’un kaymak tabakasına kelepçe takıldı” yorumunda bulundu. Hollanda medyası ise 13 üst düzey askerin, hükümete karşı darbe planlama suçlamasından dolayı gözaltına alındığını yazdı. Gazeteler son dalgayı, Türkiye de var olduğu ileri sürülen sürtüşmenin en önemli adımı şeklinde yorumladı.
“BALYOZ”UN SESİ ÇİN’DEN DUYULDU
TÜRKİYE'NİN gündemini sarsan Balyoz Darbe Planı Çin basınında da geniş yer buldu. Çin basını, Türkiye tarihinde ilk olarak nitelenen ve birçok generalin gözaltına alınması haberlerini okuyucularına detaylarıyla duyurdu. Haberlerde, mevcut hükümeti devirme planının adının "Balyoz" olduğu, 20022003 yılları arasında hazırlanan söz konusu planın Ocak ayında deşifre edildiği belirtildi. Türkiye'nin üst düzey askeri yetkililerinin gözaltına alınmasının, Türkiye'nin demokratik sürecinde önemli bir kilometre taşı olduğu yorumlarına yer verilen haberlerde, ayrıca Türkiye'de daha önce dört kez hükümetlerin asker tarafından devrildiği ve bu konuda hiç kimsenin yargılanmadığına dikkat çekildi.
|
24.02.2010 |
GENELKURMAY YEŞİL IŞIK YAKMASAYDI BUNLAR OLUR MUYDU? |
Gözaltılar, Genelkurmay Başkanlığının Balyoz darbe planıyla ilgili olarak başlattığı soruşturmanın tamamlandığına ilişkin haberlerin çıktığı gün gerçekleşirken, Org. Başbuğ'un, kozmik odadaki aramalar için “İzin vermeseydik giremezlerdi” sözünün bu arama ve gözaltılar için de geçerli olduğuna dikkat çekilerek, “Genelkurmay yeşil ışık yakmamış olsaydı bunlar yapılamazdı” deniliyor. ABD DIŞİŞLERİ SÖZCÜSÜ: BU KONULAR YENİ DEĞİL
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philip Crowley de, “Balyoz planı” iddialarına ilişkin gözaltılarla ilgili olarak, "Türkiye'deki siyasetin ve toplumun gelişimi içinde bu konular yeni değil. Spesifik bir endişemiz olduğunu düşünmüyorum” açıklaması yaptı. Sözcü, “Ortadoğu barış süreci, Kıbrıs meselesi, Irak ve İran gibi çeşitli konularda Türkiye ile yakından çalışmayı sürdürüyoruz” dedi.
ABD: Gözaltılar sürpriz değil
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philip Crowley, ‘’Balyoz Planı’’ iddialarına ilişkin gözaltılarla ilgili olarak, “Türkiye’deki siyasetin ve toplumun gelişimi içinde bu konular yeni değil. Spesifik bir endişemiz olduğunu düşünmüyorum. Şurası açık ki, atılan tüm adımlar Türk yasalarıyla uyumlu ve şeffaf olmalı” dedi. Crowley, ABD Dışişleri Bakanlığında düzenlediği günlük basın toplantısında bir gazetecinin, “Türkiye’de darbe planladıkları iddia edilen kişilere yönelik son gözaltılar göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’deki potansiyel siyasi istikrarsızlık hakkında ve Türkiye’nin, sizin deyiminizle tarihteki en başarılı müttefiklikte oynadığı merkezi role dair bir endişeniz var mı” şeklindeki sorusunu cevapladı. “Tarihteki en başarılı müttefiklik, bu bir gerçek” diyen Crowley, gazetecinin aynı soruyu yinelemesi üzerine şöyle devam etti: “Türkiye’deki siyaset ve toplumun evrimi içinde bu konular yeni değil. Spesifik bir endişemiz olduğunu düşünmüyorum. Şurası açık ki, atılan tüm adımlar Türk yasalarıyla uyumlu ve şeffaf olmalı. Ancak biliyorsunuz, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton geçen hafta Katar’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile çok detaylı ve başarılı bir görüşme yaptı. Orta Doğu barış süreci, Kıbrıs meselesi, Irak ve İran gibi çeşitli konularda Türkiye ile yakından çalışmayı sürdürüyoruz.’’
|
24.02.2010 |
ZANLILAR ADLİYEDE |
Balyoz darbe planı soruşturmasıyla ilgili İstanbul Emniyet Müdürlüğünde sorguları tamamlanan zanlılardan 6'sı, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine getirildi. Zanlılar, hakim ve savcıların kullandığı kapıdan içeri alındı. Zanlılar adliyeye girerken polis, basın mensuplarının görüntü almaması için perdeleme yaptı. Komutanlar adliyede
“BALYOZ Darbe Planı” iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınan eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, eski Birinci Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın da aralarında bulunduğu emekli ve muvazzaf subaylar adliyeye çıkarılmaya başlandı. Soruşturma kapsamında gözaltına alınanlardan 2’si kadın 4 kişi sabah saatlerinde sivil plakalı askeri araçla, daha sonra da 6 emekli subay sivil plakalı polis minibüsüyle Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine getirildi. Emekli askeri personelin, emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk, emekli Tuğamiral Engin Baykal, emekli Tuğgeneral Mehmet Kaya Varol, emekli kurmay albaylar Ahmet Metin Dikici, Ali İhsan Çuhadaroğlu ve Ümit Özcan olduğu öğrenildi.
“FIRTINA, BAŞSAVCIYA İFADE VERECEK”
İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde müvekkili Fırtına ile görüşen avukatı Atilla Hekimoğlu, çıkışta basın mensuplarına yaptığı açıklamada, ‘’Müvekkilimin sağlık durumu iyi. Burada tek başına bir odada tutuluyor. Ancak burada hukuki hiçbir işlem yapılmıyor’’ dedi. Hekimoğlu, Adalet Bakanlığının 2006 yılında devlet memurlarının yargılanması ile ilgili bir genelge çıkarttığını belirterek, ‘’Müvekkilim burada ifade vermeyecek. Polisin ifade alması genelgeye göre mümkün değil. İbrahim Fırtına’nın soruşturması, kuvvet komutanlığı yapmış olması itibariyle, ancak başsavcılar tarafından yürütülebilir. İfadesini başsavcılar alabilir. Emniyet Müdürlüğünde fuzuli yere tutulmaktadır. Burası otel gibi kullanılacak, burada ifade vermeyecek’’ diye konuştu. Atilla Hekimoğlu, ‘’suçlamalar konusunda müvekkiline ve kendisine bir şey söylenmediğini’’ ifade ederek, ‘’Fırtına’nın en kısa sürede adliyeye sevk edilmesini bekliyoruz’’ dedi.
|
24.02.2010 |
Bir şüpheli intihar daha |
Çanakkale’nin Gelibolu ilçesinde emekli yarbay Süleyman Oral Özçağatay, eşi Hatice Canan ile kızları Melis ve Cansu Özçağatay’ı öldürüp intihar etti. Emekli asker olan arkadaşı Mustafa Gencer, "Maddî sıkıntıları olduğu söyleniyordu. Savcı araştırıyor. Komşuları, ölmeden önce iş arkadaşına, 'Çok bunaldım, artık dayanamayacağım, anneme iyi bak' diye mesaj çektiğini söyledi" şeklinde konuştu. Şüpheli bir intihar daha
ÇANAKKALE'NİN Gelibolu ilçesinde bir emekli yarbay, beylik tabancasıyla eşini ve 2 kızını öldürdükten sonra intihar etti. Alınan bilgiye göre, Hocahamza Mahallesi Tuğsavul Caddesi Subay Lojmanları karşısındaki apartmandaki bir evden dün sabah silâh sesleri duyan vatandaşlar, durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen polis ekiplerinin yaptığı ilk incelemede, emekli yarbay Süleyman Oral Özçağatay’ın, beylik tabancasıyla eşi Hatice Canan ve kızları Melis ve Cansu Özçağatay’ı öldürdükten sonra intihar ettiği belirlendi. Gelibolu Kaymakamı Namık Kemal Nazlı ile Cumhuriyet Savcısı Nihat Öztürk, olay yerinde inceleme yaptı. Olay yerine askeri yetkililer de geldi. Öte yandan, 4 yıl önce emekli olduğu belirtilen Özçağatay’ın, olaydan önce yakınlarına cep telefonuyla mesaj çekerek intihar edeceğini bildirdiği öğrenildi. Sevecen birisi olarak tanınan Özçağatay'ın komşusu Ahmet Tarıman, "Önce rahmetlinin babası ve annesi buraya taşındı. Emekli olunca da kendileri geldi. Sigorta ve inşaat işiyle uğraşıyordu. İşleri iyi diye biliyorduk. Ölmeden önce durumunu yazdığı bir mektup bırakmış, savcıdaymış şimdi” dedi. Çok yönlü olarak soruşturma yapan savcılık ise evdeki iki bilgisayar kasası ve bir hard diske el koydu.
|
24.02.2010 |
Bahçeli: Herkes hukuka inanmalı |
MİLLİYETÇİ Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Balyoz planı çerçevesinde yapılan operasyonları değerlendirirken, “Yaşanan gerilim ve çatışmanın yanı sıra çözümün de taraflarından biri kuşkusuz ki adalet kurumudur. Herkes hukuka inanmalı tecelli edecek sonuçlara rıza göstermelidir” dedi. Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, Balyoz operasyonuna değindi. Bahçeli, devam eden hukukî süreçler bile kutuplaşmanın malzemesi haline getirilmemesi gerektiğini vurguladı. Bahçeli, “Hukuk, tamamen kendi mecrasında ve tartışmaya meydan verilmeyecek şekilde kurallarıyla işlemeli ve işletilmelidir. İçten veya dıştan kaynaklanan ideolojik önyargılar, siyasî kaygı ve hevesler, kişisel hırs ve hedefler, demokrasi dışı arayış ve niyetler sürece kesinlikle müdahil olmamalıdır. Gündemde olan yargı sürecinin hassasiyeti dikkate alınarak, iktidar, muhalefet, adalet, ordu, üniversite, medya ve bütün sivil toplum kuruluşları aralarındaki sonuçsuz tartışmaları, atışmaları ve kışkırtıcı beyanları gerilimin ateşi düşünceye kadar ertelemelidir.” yorumunu yaptı. MHP Lideri Bahçeli, Türkiye’de son dönemlerde yaşanan sorunların, devletin bekasını etkileyecek, rejimin güvenliğini zedeleyecek boyutta olduğunu ileri sürerek, Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı’nın da aralarında bulunduğu diğer kurum yöneticilerinin katılımıyla ‘’Devlet Zirvesi’’ düzenlenmesi gerektiğini söyledi. |
24.02.2010 |
Baykal: İşler çığırından çıktı |
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında son dönemde yargıda yaşanan krizi ve Balyoz Darbe Planı kapsamında komutanların gözaltına alınmasına değerlendirdi. Konuşmasında “İşler son dönemde çığrından çıktı bunu değerlendireceğim” diyen Baykal, son iki günde yaşananların Türkiye’nin yanlış gidişini herkesin önüne koyduğunu savundu. Baykal, Türkiye’nin tarihi boyunca isyanlar, ihtilaller, çok acı travmalar yaşadığını ifade ederek, şunları söyledi: “Ama bu 80 yıl aşkın tarihî süreçte bir gün bile böyle olaylarla karşı karşıya kalmadı. Yargı yargının karşısına çıktı. Bu olayların arkasında doğrudan doğruya siyaset vardır. Bu yargının siyasi amaçlara kullanıldığının göstergesidir. İlk kez Türkiye’de ordu ve kuvvet komutanları gözaltına alınmıştır. Değerli arkadaşlar bu kadar büyük çarpıcı operasyon hiçbir ülkede olmadı. Böyle bir olay gerçekleşmedi bugüne kadar. Herhangi bir demokratik ülkede böyle bir tablo ortaya çıkmadı. Faşizmden demokrasiye geçen ülkelerde böyle bir tablo yaşanmadı. Demokrasi ve hukuk devleti öngörülebilir bir rejimdir. Sabah karşı 4’te kapı çalındığında ‘sütçüdür’ diyebiliyorsanız demokrasi vardır. İste hukuçu asker vatandaş olun. Kapı çalındığında ‘eyvah geliyor’ diyorsanız korku ruhunuza işlemişse o ülke demokratik olmaktan çıkmıştır. Aklı başında hiçbir insan bunların darbe yapacakları kanatinde değil. Geçmişte bunların güç elindeyken bunlar darbeyi yapmak istediler de yapamadılar bu yüzden mi gözaltına alıyoruz. Bu hukuk süreci değil, siyasal hesaplaşma sürecidir.” |
24.02.2010 |
Gerçeker: Gül ile Yargı reformunu görüştük |
YARGITAY Başkanı Hasan Gerçeker, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, yaptıkları görüşmede yargı reformu ile ilgili görüşlerini aldığını bildirdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yüksek yargı organlarının başkanlarını Çankaya’da kabul edip, dinleyor. Cumhurbaşkanı Gül, ilk olarak Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’i kabul etti. Çankaya Köşkü’nde gerçekleşen kabul 55 dakika sürdü. Gerçeker, görüşmenin ardından Yargıtay’a girişinde gazetecilerin soruları üzerine, gündemde yargı reformu konusunun bulunduğunu, Cumhurbaşkanı Gül’ün yargı reformu ile ilgili görüşlerini aldığını söyledi. Gül’ün, Danıştay Başkanı Mustafa Birden, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile de bu konuları görüşeceğini ifade eden Gerçeker, “Ondan sonra herhalde kendileri bir değerlendirme yapacaklar. Görüşmemizin konusu bu” dedi. Gül, Gerçeker’den sonra Danıştay Başkanı Mustafa Birden’i de kabul etti. Cumhurbaşkanı Gül, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’la ile görüşmelerin bugün yapılması planlanıyor. |
24.02.2010 |
Özbek: Telefonumuz da dinlenmiş |
HAKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in evinde arama yapan savcıyla, aramanın niteliğine dair görüştüğünü ifade ederek, Belli ki telefonumuz dinlenmiş” dedi. HSYK’ya girişinde gazetecilerin sorularını cevaplayan Özbek, Cihaner’in makamında ve evinde arama yapan savcıyla görüşüp görüşmediğine ilişkin soruya şöyle cevap verdi: “Elbette görüştüm. Görüştüm derken İlhan Bey’in makamında bir arama yapıldığı söylenince Kurul olarak bilgi almak maksadıyla santral sekreterlerimiz vasıtasıyla görüştük. Önce kendisine ulaşılmadığını söylediler. Arkasından evini bağladılar. Eşiyle (Cihaner’in eşi) görüştüm. Evde arama yapıldığını ifade ettiler. ‘Savcı Bey’i veriyorum’ dedi. Bir savcı arkadaşımızın sesini duydum. Adını söyledi, anlayamadım. Çok hafif geliyordu. ‘Adınızı anlayamadım affedersiniz Savcı Bey’ dedim. Tekrarladı. Böyle bir görüşmemiz oldu. ‘Arama yapıyoruz efendim’ dedi. Ben de ‘Kolay gelsin’ dedim. Eşine ‘Geçmiş olsun’ dedim. Daha sonra İlhan Bey kendisi aradı. Makamından aradığını söyledi. Arama yapıldığını, gözaltı uygulayacaklarını ifade etti. Kendisinin direneceğini söyledi. ‘Böyle şey olmaz, sakın ha’ dedim. Bu şekilde bir görüşmemiz oldu. Onun dışında herhangi bir şey söz konusu değildir. Kurul adına Türkiye Cumhuriyeti’nin bir başsavcısının makamında ve evinde yapılan aramanın niteliğini öğrenmek amacıyla yaptığım bir görüşmedir. Belli ki telefonumuz da dinlenmiştir. Aynen konuştuklarımızı yayınlarlarsa kamuoyu daha da güzel bilgi sahibi olur. Belki bir şeyin karşılığı olarak bunu gündeme getirdiler. Bunlar çok yanlış şeyler.” |
24.02.2010 |
5 çocuğa daha hapis |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır gezisi sırasında yapılan izinsiz gösterilere katıldıkları ve polise taş attıkları gerekçesiyle yargılanan 5 çocuk, 7’şer yıl 5’şer ay hapis cezasına çarptırıldı. Polise taş atan 5 çocuğa 7'şer yıl 5’er ay hapis
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır gezisi sırasında yapılan izinsiz gösterilere katıldıkları ve polise taş attıkları gerekçesiyle yargılanan 5 çocuk, 7’şer yıl 5’şer ay hapis cezasına çarptırıldı. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuksuz yargılanan sanıklar Fadıl G, Mehmet A, Şahin A., Baver Ç. ve Bilal S. katılmadı. Sanık avukatları son savunmalarında müvekkilleriyle ilgili suçlamaları kabul etmediklerini ifade ederek, beraatlerini talep etti. Mahkeme heyeti, verdiği kısa bir aranın ardından, yaşları 15-18 arasında değişen 5 sanığı, TCK’nın ‘’terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’’ suçunu içeren 314/2. maddesi uyarınca 7 yıl 6 ay, Terörle Mücadele Kanunu’nun ‘’terör örgütünün propagandasını yapmak’’ suçundan 1 yıl ve 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 33/c maddesinde yer alan ‘’dağılma sırasında silah veya araçlarla mukavemet etmek’’ suçundan da 5’er yıl olmak üzere toplam 13’er yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, sanıkların yaş ve yargılama esnasındaki durumlarını göz önünde bulundurarak, cezayı, 7’şer yıl 5’şer ay hapis cezasına indirdi.
|
24.02.2010 |
Rıfkı Kaymaz vefat etti |
Türkiye Yazarlar Birliği eski Genel Sekreteri, eğitimci, edebiyatçı, yazar ve şair Rıfkı Kaymaz, geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti. Kaymaz'ın cenazesi ikindi namazını müteakip Ankara Karşıyaka Camiinden kaldırıldı. Şiir ve yazıları İttihad gazetesiyle Can Kardeş dergisinde de neşredilen Kaymaz'ın çok sayıda yayınlanmış kitabı mevcut. 22 Şubat 1950 Erzincan doğumlu olan Kaymaz, çeşitli okullarda öğretmen ve idareci olarak görev yapmıştı. İttıhad Gazetesi yazarlarından ve Türkiye Yazarlar Birliği eski Genel Sekreteri Rıfkı Kaymaz, geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti. Cenazesi dün ikindi namazına müteakip Ankara Karşıyaka Camii’nden kaldırıldı. Kaymaz, şiir ve yazılarını İttihad, Bugün, Yeni Devir, Millî Gazete Doğu (Erzincan) gibi gazeteler ile Mavera, Türk Edebiyatı, Yeşilay, Genç İstikbal dergilerde; çocuk edebiyatı alanındaki ürünlerini ise Can Kardeş, Diyanet Çocuk dergilerinde yayımladı. 22 Şubat 1950, Erzincan doğumlu olan şari ve yazar Rıfkı Kaymaz, yazılarında “Abdullah Çınar”, “Yunus Taner”, “M. Refik Selimoğlu”, “Fatih Emre” gibi müstear isimler kullandı. Erzincan Kurtuluş İlkokulu, Merkez Ortaokulu, Erzincan Lisesi, Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi TDE Bölümünden 1972 yılında mezun olan Kaymaz, bir süre Hürsöz Gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. Fakülteyi bitirdikten sonra, Seydişehir Mahmut Esat Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Rıfkı Kaymaz şiir ve yazılarını İttihad, Bugün, Yeni Devir, Millî Gazete Doğu (Erzincan) gazeteleri ile Adımlar (1972), Tohum, Hareket, Çile (Diyarbakır), Millî Gençlik, kurucusu olduğu Muştu (1976-80), Hisar, Mavera, Türk Edebiyatı, Millî Eğitim, Yeşilay, Genç İstikbal, Irmak, Rahmet, Tokat Kümbet, Kültür-Edebiyat (1986-87) ve Gençlik (1992-98) dergilerinde; çocuk edebiyatı alanındaki ürünlerini Can Kardeş, Diyanet Çocuk dergilerinde yayımladı. Ankara’da Hedef, Birlik, Arifan radyolarına programlar hazırladı. Çocuk Edebiyatçıları ve Sanatçıları Birliği Derneği kurucuları arasında yer aldı. Bu derneğin ve Türkiye Yazarlar Birliği’nin Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulundu. Kaymaz’ın ayrıca ders kitapları bulunmaktadır.
|
24.02.2010 |
Yargıda reform kaçınılmaz |
Antalya Barosu Hukukun Üstünlüğü Platformu üyeleri, Türkiye’de en kısa zamanda yargı reformu yapılmasının kaçınılmaz olduğunu kaydetti. Antalya Adalet Sarayı önünde basın açıklaması yapan Platform üyeleri, Erzurum’da savcıların yetkilerinin ellerinden alınmasına tepki gösterdi. Grup adına konuşan Katibe Çiftlik, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)’nun aldığı kararın yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına vurulmuş bir darbe olduğunu söyledi. Türk yargısında acilen reform yapılması gerektiğini dile getiren Çiftlik, “Yürütülmekte olan bir soruşturmayı akim bırakacak tarzda özel yetkili savcıların yetkilerinin ellerinden alınması CMK, HSYK Kanunu ve Hakimler ve Savcılar Kanuna aykırıdır. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı yetkili mahkeme tarafından tutuklanmıştır. Sonra tutukluluğa yapılan itiraz mahkeme heyetince oybirliği ile ret edilmiştir. HSYK’nın kararı ülkemizde acilen bir yargı reformu yapılması kaçınılmaz olmuştur” diye konuştu. Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner hakkındaki yargılama dosyasının Yargıtay üyeleri tarafından inceleneceğini ifade eden Çiftlik, burada alınan kararların ihsası rey olacağını kaydetti. |
24.02.2010 |
Çürük Elma’’lar ayıklanıyor |
Ankara Emniyet Müdürlüğünün gerçekleştirdiği operasyonda, rüşvet aldıkları iddia edilen 13 trafik görevlisi gözaltına alındı. Ankara Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Şube Müdürlüğü görevlileri, bir istihbaratı değerlendirerek, trafik görevlilerinin ‘’teşekkül oluşturarak’’ otobüs ve kamyon sürücülerinden rüşvet aldığını belirledi. Ankara Cumhuriyet Savcılığından alınan izin çerçevesinde, ‘’Çürük Elma’’ adı verilen projeli bir çalışma başlatıldı. Yaklaşık 6 ay süren çalışmanın ardından rüşvet aldıkları iddia edilen bölge trafik şube müdürlüğünde görevli 11’i polis memuru, 2’si komiser olmak üzere 13 görevli gözaltına alındı. Operasyon kapsamında ayrıca, aralarında yolcu taşıyan halk otobüslerinin kurduğu taşıma kooperatiflerinin yöneticileri, yolcu otobüsleri, beton kamyonları ile yük taşıyan kamyon sürücülerinin bulunduğu 25 kişi de yakalandı. Emniyet yetkilileri, polisin içerisinde bulunan ve rüşvet aldıkları belirtilen kişilere yönelik titizlikle çalışmaların sürdüğünü belirterek, ‘’Diğer kurumlardaki yolsuzlukların üzerine nasıl gidiyorsak kendi içimizdeki bu tür olayları da aynı titizlikle takip ediyoruz’’ dedi. |
24.02.2010 |
14 kuruluşa farklı dilde yayın izni verildi |
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), 14 radyo ve televizyon kuruluşuna farklı dil ve lehçelerde yayın yapmaları için izin verdi. RTÜK’ün dünkü toplantısında, ‘’Türk Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerde Yapılacak Radyo ve Televizyon Yayınları Hakkında Yönetmelik’’ kapsamında, farklı dil ve lehçelerde yayın yapmak isteyen radyo ve televizyon kuruluşlarının başvuruları değerlendirildi.Üst Kurul, Mardin’de Cemre FM, Mersin’de Radyo Ses, Şanlıurfa’da Radyo Net, Diyarbakır’da Çağrı FM, Gün Radyo, Nur FM, Gün TV, TV 21, Aktüel TV, Söz TV, Can TV, Can Radyo, Aktüel FM ve Aksa FM’in söz konusu yönetmelik kapsamında yayına geçebileceklerine karar verdi. Bu yayın kuruluşlarından Radyo Ses Kürtçe, Zazaca ve Arapça; Radyo Net Kırmançi, Zazaca ve Arapça, diğer yayın kuruluşları ise Kırmançi ve Zazaca yayın yapacaklarını beyan etti. |
24.02.2010 |
Kumlu aleyhindeki sloganlar istifa ettirdi |
Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Türkel, bu görevinden istifa etti. Alınan bilgiye göre, Konfederasyon Genel Sekreteri ve Tek Gıda-İş Genel Başkanı Türkel, genel sekreterlik görevinden ayrıldı. Türkel’in istifa gerekçesinin ayrıntılarını daha sonra yapacağı basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşacağı belirtildi. Tek Gıda-İş Genel Eğitim Sekreteri Mustafa Akyürek,Türkel’in istifasının, TEKEL işçilerinin Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu aleyhindeki sloganlarından kaynaklandığını söyledi. Türkel’in, öneki akşam TEKEL işçilerinin Kumlu aleyhine slogan atılması sebebiyle istifa kararı aldığını dile getiren Akyürek, Türkel’in daha önce TEKEL işçilerini uyardığını hatırlattı. |
24.02.2010 |
Doğan ve Aydoğmuş hakkında inceleme |
AKP, Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve Çorum Milletvekili Ahmet Aydoğmuş’un açıklamalarıyla ilgili olarak inceleme başlatacağı öğrenildi. Alınan bilgiye göre, AKP, Doğan ve Aydoğmuş’un seçim bölgelerinde yaptıkları açıklamalarla ilgili harekete geçiyor. Her iki milletvekilinin disipline sevk edilmesi bekleniyor. |
24.02.2010 |
Erdoğan’a ayakkabı fırlatan, Suriye uyruklu |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Sevilla Belediye binasından çıkışında makam arabasına bindiği sırada ayakkabı fırlatan kişinin 1989 doğumlu ve Suriye uyruklu olduğu öğrenildi. Edinilen bilgiye göre, Başbakan Erdoğan’a ayakkabı fırlatan kişinin aşırı alkollü şekilde olay çıkartmasından dolayı Aralık ayında İspanyol makamlar tarafından pasaportuna el konulduğu bildirildi. Söz konusu şahsın Suriye uyruklu ve 1989 doğumlu olduğu belirtildi. Şahsın olay esnasında da aşırı alkollü olduğu ifade edildi. |
24.02.2010 |
Yeni Asya yürekli gazete |
Balikesir Barosu eski Başkanı Avukat Turgut İnal, Yeni Asya’nın yürekli bir gazete olduğunu söyledi. Avukat Turgut İnal, gazetemizin 41. kuruluş yıldönümü sebebiyle yaptığı açıklamada, Yeni Asya’nın 10 yıl öncesine kadar sadece adını duyduğu bir gazete olduğunu söyledi. İnal, Balıkesir’de düzenlenen ve gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın konuşmacı olduğu toplantıya davet edildiğini ifade ederek, Yeni Asya’yı bu vesileyle tanıdığını söyledi. O zamanlar 40 yıllık avukat olduğunu anlatan deneyimli hukukçu, şunları söyledi: “Uzun süre baro başkanlığı yaptım, üniversitede çalıştım. O toplantıda bulunan bürokratlara dedim ki, ‘Yani bu Yeni Asya’ya sürekli dâvâ açarlar. Bakın, sahibi konuştu. Ne var bu konuşmada? Ben bu konuşmanın altına imza atarım.’ Ama sürekli dâvâ açıldığını duyardım. Meselâ, bugün İbrahim Özdabak’ın çizdiği bir karikatürden dolayı hakkında dâvâ açılmıştı. Karikatürde, tank üzerinde olan bir cübbeli şahıs resmedilmiş. Her cübbeli ‘bununla ben kastedildim’ derse ne olur? Türkiye’de 100 bin kişi cübbe giyiyor. Yeni Asya’yı kutlarım. Yeni Asya, sağda ve taraflı bir gazete olarak düşünülür. Ama yürekli bir gazetedir. Neden yüreklidir? Bakın içerisine. Cumhuriyet’te, Hürriyet’de, Sabah’da, Radikal’de ve diğer gazetelerde yayınlanan yazılar orada da yayınlanıyor. Aç bakalım diğer gazetelere, başka gazetelerde bu yazılar orada da yayınlanır mı? Koymazlar. Bunu yapan Yeni Asya’dır. Bunun için Yeni Asya’yı kutlamak lâzım.”
“GÖZÜNÜ BUDAKTAN ESİRGEMİYOR”
AVUKAT İnal, bunun inanan insanların yapabildiği bir şey olduğunu ifade ederek, “Bu, emin olan insanların yapabildiği şeydir. Benin arzum, Yeni Asya’nın 300 bin, 500 bin trajı olmasıdır. Benim imkânım olsa bunu sağlamaya çalışırım” diye konuştu. Yeni Asya’nın hemen hemen hiç tekzip görmeyeceğini belirten Turgut İnal, bunun da çok önemli olduğunu söyledi. İnal, İbrahim Özdabak’ın her karikatürüne imza atabileceğini kaydederek, “Yeni Asya yazarları, yazılarından dolayı sanık oluyorsa, onların da yazılarına imza atarım. Yeni Asya ciddî mücadele veriyor. Gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemiyor. Kedersiz yıllar diler ve en küçüğünden en büyüğüne emeği geçenleri kutlarım.” diye konuştu. |
24.02.2010 |
Bakan Çubukçu: Yeni nesilleri nitelikli yetiştirmeliyiz |
Mıllı Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, dünyada çok büyük bir değişim ve dönüşüm yaşandığına dikkati çekerek, ‘’Türkiye bu değişime ayak uydurmak ve yeni nesillerini 21. yüzyılın gerektirdiği niteliklere sahip olarak yetiştirmek zorunda’’ dedi. Çubukçu, Bayrampaşa Belediyesi tarafından gençliğin eğitimine ve gelişimine katkıda bulunmak amacıyla hayata geçirilen ‘’www.on5yirmi5.com’’ sitesinin tanıtımı amacıyla Kaymakamlık Yücel Çakmaklı Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıda, sitenin kısa bir sürede gençlerin en çok ziyaret edeceği web portalı olacağını belirtti. Tasarımı ve zengin içeriği ile dikkati çeken siteyi kendisinin de ‘’sık kullanılanlar’’ listesine ekleyeceğini dile getiren Çubukçu, birçok gencin de bu siteyi bilgisayarlarında açılış sayfası olarak düzenleyeceğini ifade etti. Nimet Çubukçu, Bayrampaşa Belediyesinin hayata geçirdiği bilim merkezi projesini de çok önemsediğini kaydederek, bu bilim merkezlerinde, öğrencilerin hayal ettikleri projeleri gerçekleştirebilme imkanına kavuşacağını aktardı. Herkesin ortak arzusu ve hedefinin Türkiye’nin en büyük hazinesi olan genç nüfusu bilgi çağına hazırlama olduğuna vurgu yapan Bakan Çubukçu, ‘’Dünyada çok büyük bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor. Türkiye bu değişime ayak uydurmak ve yeni nesillerini 21. yüzyılın gerektirdiği niteliklere sahip olarak yetiştirmek zorunda’’ dedi. |
24.02.2010 |
Alkol en önemli kaza sebebi |
Türkİye’de her yıl gerçekleşen ortalama 1 milyon adet trafik kazasının en önemli 4 sebebinin, ‘’hız limitine uymama’’, ‘’hatalı sollama’’, ‘’öndeki aracı yakın takip’’ ile ‘’alkollü, yorgun ve uykusuz araç kullanma’’ olduğu bildirildi. Türkiye Trafik Kazalarını Önleme Derneği Genel Başkanı Hitay Güner, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de trafik kazalarının en önemli ölüm ve yaralanma sebepleri arasında bulunduğunu kaydetti. Mevcut istatistiklere girmeyen, son 2 yıldır sürücülerin kendi aralarında anlaştığı maddî hasarlı kazalar da eklendiğinde, Türkiye’de her yıl yaklaşık 1 milyon adet trafik kazası meydana geldiğini belirten Güner, ‘’Kaza mahallinde ölenlerin yanında, hastaneye yaralı olarak kaldırılan ve orada vefat eden ama istatistiklerde ‘yaralı’ olarak geçenleri de eklersek, ölüm sayısı ise 10 bini buluyor. Seneden seneye değişse de yaralı sayısı ise 200 bine yaklaşmakta’’ dedi. Can kayıplarının yanında, kişilerin ve ülkenin maddî kayba uğramasına da yol açan kazalarda, en önemli faktörün ‘’kurallara uymamak’’ olduğunu kaydeden Güner, ‘’Uzun deneyimler ve hesaplamalar sonucu ortaya çıkan kurallar, trafikte kazalardan koruyan en önemli ‘zırh’. Ancak, buna rağmen eğitimsizlik, bilinçsizlik ve sabırsızlık sebebiyle kurallara uyulmuyor’’ diye konuştu.
TEMEL SEBEPLER
Emnİyet Genel Müdürlüğünün her yıl kaza istatistiklerini yayınladığını ve 25-30 kaza sebebi sıralandığını hatırlatan Güner, ‘’Ama bunlardan dördü olan ‘hız limitine uymama’, ‘hatalı sollama’, ‘öndeki aracı yakın takip’ ile ‘alkollü, yorgun ve uykusuz araç kullanmak’, kazaların başlıca sebepleri olarak öne çıkıyor’’ dedi. Sürücülerin, söz konusu 4 sebebe karşı duyarlı olması ve bunlarla ilgili kurallara uyması halinde kazaların ve kayıpların büyük oranda azalacağını vurgulayan Güner, şunları kaydetti: “Kurallara uymanın sağlanması uzun vadede eğitimle mümkün. Ancak, kısa vadede yapılacak en önemli uygulama ise ‘denetim’. Jandarma ve trafik polisi yoğun denetim yapmalı, kuralları çiğneyenlere gerekli idarî para cezaları verilmeli. Cezaların oranı da önemli. Can yakıcı ve caydırıcı olmalı, aksi halde denetimin anlamı kalmıyor. Cezalar bugün uygulanan miktarların çok üzerinde olmalı. Devlet denetim ve cezaların arttırılması için çalışma yapmalı.’’ |
24.02.2010 |
Ulu Cami’nin minaresi aslına uygun değil |
Bitlis Kültür ve Tarihini Koruma Birliği üyeleri, 1970 yılında yıldırım çarpması sonucu üst kısmı yıkılan Ulu Cami minaresinin aslına uygun yapılmadığı gerekçesiyle eski haline uygun yapılması için imza kampanyası başlattı. Kampanya düzenleyen Bitlis Kültür ve Tarihini Koruma Birliği üyeleri, restorasyon sırasında minarenin en üst kısmında yer alan motiflerin, işlemelerin ve bölümler yok edildiğini savundu. Kültür ve Tarihini Koruma Birliği üyelerinden Behzat Tepe, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bilindiği üzere Bitlis’in Beş Minaresi’yle meşhur, fakat çok ilginçtir ki 1970 yılında yıldırım çarpması sonucu üst kısmı zarar gören Ulu Cami minaresi restorasyon adı altında resmen katledildi. Minarenin şimdiki restore edilmiş halini eski haliyle kıyasladığımızda, minarenin en üst kısmının yok edildiği hemen göze çarpıyor. Minarenin üst kısmında yer alan motifler, işleme ve bölümler, restore yerine direkt yok edilmiştir. Tabiî biz bu konuda şimdiki yöneticileri suçlamıyoruz ama istiyoruz ki bir an önce bu hata düzeltilsin” dedi. |
24.02.2010 |
Siirt’ten ilk umreciler yola çıktı |
Sİİrt’ten yılın ilk umrecileri mukaddes topraklara uğurlandı. Umreciler için müftülük önünde uğurlama töreni düzenlendi. Umrecilerin 15 Mart’ta yurda giriş yapacakları, ilk kafilede 234 kişinin yer aldığı belirtildi. Duygulu anların yaşandığı tören, Çarşı Camii müezzini hafız Abdullah İtil’in Kur’ân-ı Kerim tilâveti ile başladı. İl Müftü Yardımcısı M.Baki Bilgili yaptığı konuşmada, “Allah’ın misafirleri olarak, kutsal topraklara yolculuk edeceksiniz. Bizden selâm götürün inşaallah. Burada bulunan, gönlü sizlerle olan dostlarınız ve ülkemiz için, dinimiz ve devletimizin bekası için de dualarınızı beklemekteyiz. Sizlerle Çarşı Camiinde seminerler yaptık. İnşaallah yaptığımız bu seminerlerin faydasını göreceksiniz. Her zaman olması gerektiği gibi, bu mukaddes yolculukta da sabırlı olunmalı, vaktimizi en iyi şekilde değerlendirmeli, kalp kırmadan, gönül adamı olmamız gerektiğini ve ülkemizin temsilcileri olduğunuzu bir kez daha hatırlatmak istiyorum” dedi. |
24.02.2010 |
Türk Dil Bayramı için 3 ayrı kutlama |
Karaman Belediye Başkanı Kâmil Uğurlu, bu yıl Türk Dil Bayramı kutlamalarının 1 hafta yerine, zamana yayılarak Mayıs, Haziran ve Temmuzda olmak üzere, 3 etapta düzenleneceğini söyledi. Kâmil Uğurlu, Karamanoğlu Mehmet Bey’in 733 yıl önce Türkçe’yi resmî dil ilân eden ünlü fermanını yayınladığı Karaman’ın, Türk dilinin başşehri durumunda olduğunu belirtti. Ünlü fermanın, Türk dili için bir dönüm noktası olduğunu ifade eden Uğurlu, son dönemde Türk Dil Bayramları ve Türk Dili Ödülleri’nin prestijinin her geçen gün yükseldiğini, bu durumun Karaman’a da büyük katkı sağlamakta olduğunu vurguladı. |
24.02.2010 |
‘Tam Gün’le daha çok hastaya bakılacak |
SağlIk Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat Tosun, Tam Gün Yasası ile tıp fakültelerinde asistanların bir hastayla ilgili ilk hazırlığı yaptıktan sonra, değerlendirmeyi hocasıyla birlikte yapacağını belirterek, ‘’Bu sistem olmadığında hoca bir hasta için 20 dakika harcayacakken asistanın hastayı hazırlamasıyla 2 dakikada bakacak. Böylece, hoca daha fazla hastaya bakmış olacak’’ dedi. Hekimlere üniversite ve kamu hastanelerinde tam zamanlı olarak çalışma zorunluluğu getirilirken, aynı zamanda özelde de çalışmalarına imkân tanınmamasının eleştiri konusu yapıldığını hatırlatan Tosun, bu düzenlemenin halkın ve devletin çıkarlarını koruduğunu söyledi. |
24.02.2010 |
Öğrenmenin yaşı yok |
Gİresun’un Güce ilçesinde Halk Eğirim Merkezi Müdürlüğünce açılan okuma-yazma kursuna yaşları 40 ile 70 arasında değişen kadınlar büyük ilgi gösteriyor. “Öğrenmenin yaşı yoktur” diyerek okuma ve yazmanın mutluluğunu yaşamak istediklerini belirten kadınlar, hafta içi her akşam evdeki işlerini tamamladıktan sonra kursa geldiklerini söylediler. İçlerinde öğretmen, doktor, avukat gibi birçok mesleklerde evlat yetiştirmiş anneler, nineler olduğunu ve okuma-yazmada önemli mesafe kat ettiklerini belirten kurs öğretmeni Zeyni Al, kursla ilgili verdiği bilgide ilk zamanlarda 30 civarında bulunan kursiyerlerin her geçen gün arttığını söyledi. |
24.02.2010 |
Doğu Anadoluda kar etkisini sürdürüyor |
Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki 3 ilde 103 köy yolu, kar yağışı ve tipi sebebiyle ulaşıma kapandı. Bölgede yüksek kesimlerde etkili olan kar yağışı ve tipi, köylere ulaşımı olumsuz etkiledi. Bölge illerinden Erzurum’da 95, Kars’ta 5 ve Bingöl’de 3 olmak üzere toplam 103 köy yolunda, kar yağışı ve tipi yüzünden ulaşım sağlanamıyor. Yolu ulaşıma kapanan köylerde hasta nakillerinde sıkıntı yaşanıyor. İl Özel İdare genel sekreterliklerine bağlı ekipler, kapalı köy yollarının ulaşıma açılması için çalışmalarını sürdürüyor. Yetkililer, tipinin zaman zaman etkisini arttırdığını, bu sebeple yol açma çalışmalarının güçlükle yapıldığını belirtti. |
24.02.2010 |
Üniversitede engelliler için engel kalmayacak |
Dİcle Üniversitesi (DÜ) Engelliler Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hamdi Temel, Türkiye’de laboratuvarların engellilere göre ayarlanmadığını belirterek, üniversitede engellilere göre düzenlemeler yapacaklarını bildirdi. Prof. Dr. Hamdi Temel, yeni oluşturulan Engelliler Araştırma ve Uygulama Merkezi olarak başta engelli öğrenciler olmak üzere bütün engellilerin sorunlarının belirlenmesi ve çözülmesi konusunda çalışmalara başladıklarını belirtti. DÜ’de engelli merkezi kurma düşüncesinin görme engelli bir öğrencinin sadece küçük puntolar sebebiyle sınavlarda çok zorlandığını belirtmesiyle ortaya çıktığını ifade eden Temel, ‘’Profesyonelce çalışmalar yapma düşüncesiyle bu merkezi kurduk, 1 yıllık çalışma sonucunda yönetmelik hazırladık’’ dedi. |
24.02.2010 |
MEB, SBS’yi incelemeye aldı |
MİLLÎ Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, iki yıldır uygulanan Seviye Belirleme Sınavları ile ilgili velilerden bazı şikâyetler aldıklarını belirterek, bu sebeple SBS konusunda bağımsız akademisyenlere araştırma yaptırıldığını bildirdi. Bu araştırmanın sonucunu beklediklerini belirten Çubukçu, aksayan yönler tesbit edilirse bunların üzerinde duracaklarını söyledi. Çubukçu, Anadolu Ajansı’na, SBS ile ilgili yürütülen çalışmaya ilişkin açıklama yaptı. SBS’nin 2 yıl önce Ortaöğretim Kurumları Sınavı’nın (OKS) yerine getirildiğini hatırlaatan Çubukçu, bir sınav sistemi değişikliğine gidildiğinde veya ölçme-değerlendirme ile alanlarla müfredatla ilgili değişiklikler yapıldığında, bu değişikliklerin sonuçlarını kısa vadede görmenin mümkün olmadığına işaret etti. Çubukçu, ‘’Bazen bir sonucu test edebilmek için doğru mu yanlış mı diye, çok uzun yıllar geçmesi gerekiyor. Oysa ki eğitim sistemi artık daha hızlı ve rekabete açık, değişimin de artık daha hızlı gerçekleştirilmesi gereken dönemlerdeyiz’’ diye konuştu. SBS sistemi getirildiğinde birtakım beklentiler oluştuğunu belirten Çubukçu, çocukların dershaneye yönelmelerinin önleneceğinin söylendiğini kaydetti. Yeni sisteme geçilmeden önce yaşanan tartışmalara değinen Çubukçu, OKS’ye yönelik itirazları ve eleştirileri hatırlattı. Öğrencinin tek bir sınavla değerlendirildiği, sınavın tam ergenlik dönemine denk geldiği, ölçme-değerlendirmenin sağlıksız olduğu, sadece sınav sonuçlarının değil okul başarılarının da etkili olması gerektiği yönünde birtakım tartışmalar yapıldığını anlatan Çubukçu, şöyle devam etti: ’’Bakanlık da bu mânâda çok kapsamlı bir çalışma yürüterek, tüm tarafları biraraya getirdi. Büyük bir yenilik olarak sunuldu ve beklenti oluştu. Bu itirazlar ve bu beklentilerle birlikte oluşturulan yeni sistem yürümeye başladı ve henüz iki yıllık bir süreçte bu kez itirazlar başladı. İki yıllık uygulama sonucunda velilerden şu tür şikâyetler alıyoruz; ‘çocuğum neredeyse sürekli ders çalışıyor, sosyal aktivitelerini ve hobilerini tamamen kaybetti. Daha doğrusu bir hobiye ayıracak zamanı yok. Zamanının büyük bölümünü dershanelerde veya ders alarak geçiriyor. Bu sınav sistemi öyle bir hale getirdi ki bizi, çocuğum çok daha erken yaşlarda ve daha yoğun bir çalışmayla karşı karşıya kaldı ve bu sorumluluk çok ağır.’ Biz bakanlık olarak bütün bu itirazları dinlemek durumundayız. Kulağımızı açmak durumundayız. Yaptığımız her şeyi ‘hiç tartışılmaz, en doğrusu bu’ diye ilerleyemeyiz. Aslında Türkiye’de her uygulama çalışmasını veya bu tür çalışmaları, her yeni sistemi, beklenen amaca hizmet edip etmediğini, bütün bu ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığını ve uygulamadaki aksaklıkları görmek için mutlaka araştırmalara konu etmek lâzım.’’ Çubukçu, bu sebeple SBS’nin incelenmesi için çalışma başlatıldığını bildirdi. SBS ile ilgili araştırmanın bakanlık dışından uzmanlara yaptırılacağını ifade eden Çubukçu, bunun için ihaleye çıkıldığını anlattı. Çubukçu, ‘’Konu başlıklarına göre bir grup akademisyen ihaleyi aldı. Bağımsız bir akademisyen grubu araştırma yapıyor. Yani Bakanlık içinde yaptırmıyoruz. Onların raporlarını bekleyeceğiz’’ diye konuştu. |
24.02.2010 |
YGS’ye hazırlanan öğrencilere “izin” |
MİLLî Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Geçiş Sınavı’na (YGS) hazırlanan lise son sınıf öğrencilerinin sağlık raporu almak yerine velilerinin başvurması halinde toplam 25 güne kadar izin verilmesini kararlaştırdı. Öğrencilerin, 25 günü özürlü olmak üzere toplam 45 gün okula devamsızlık hakkı bulunuyor. Öğrenciler, 25 günlük özürlü devamsızlık haklarını kullanmak için sağlık raporu almak zorunda kalmayacak. Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu konuya ilişkin genelge yayımladı. Çubukçu, genelgede, ortaöğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin, özürlü devamsızlıkları ile ilgili yönetmelik hükümlerinin uygulanmasında tereddüte düşüldüğü yönünde Bakanlığa bilgiler geldiğini belirtti. Çubukçu, genelgede şunları kaydetti: ’’Ortaöğretim kurumlarında öğrenim gören son sınıf öğrencilerinin, yoğun bir çalışma temposu göstererek yükseköğretime hazırlandıkları bilinmektedir. 2010 yılında yükseköğretime geçişin YGS ve Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) şeklinde iki aşamalı sınavla yapılacağı ve bunlardan YGS’nin yapılacak olması da göz önünde bulundurularak, öğrencilerimizin sınav streslerinin azaltılması, derslere motivasyonlarının sağlanması ve sınavlara psikolojik olarak daha rahat girmeleri amacıyla bu öğrenim yılına mahsus olarak ilgili yönetmeliğin 40. maddesinin ikinci fıkrasının c bendinde belirtilen özürlerin yanı sıra öğrenci velisinin okul müdürlüğüne yazılı olarak başvurması halinde beyan edeceği sürenin de özürlü devamsızlıktan sayılması öğrenci ve velilerine moral kazandıracaktır.’’ MEB yetkilileri, öğrencilerin ‘’sahte sağlık raporları’’ almalarının önlenmesinin ve onlara kolaylık sağlanmasının amaçlandığını ifade ettiler. |
24.02.2010 |
83 köy sağlıklı içme suyuna kavuşuyor |
DİYARBAKIR Su ve Kanalizasyon İdaresi (DİSKİ), Sur ilçesinin mahallesine dönüştürülen 83 köye şehir şebekesinden su verecek. Bu amaçla 120 kilometrelik kazı yapılarak borular döşenecek. Köy statüsünden çıkarılarak büyükşehir sınırlarına katılan yerleşim birimlerinin su sorunu çözülüyor. DİSKİ, Büyükşehir Belediyesi’ne bağlanan köyleri içilebilir suya kavuşturmak için çalışma başlattı. Önce mevcut su kaynaklarını revize çalışması yürütüldü. Diyarbakır’a yakın yerleşim yerlerinin birçoğunun suyunun olmadığı, olanların da sağlıksız çeşmelerden ihtiyaçlarını giderdiği tesbit edildi. Yapılan sondaj çalışmalarıyla elde edilen suların da mevsimsel şartlara bağlı olarak yetersiz kaldığı ya da su kalitesinin yetersiz olduğu görüldü. Bunun üzerine DİSKİ, suyu az veya kalitesiz olan Sur ilçesine bağlı 35 mahalle ile buna bağlı 48 ayrı küme evlerine yönelik proje hazırladı. Proje kapsamında Bağpınar, Büyükkadı, Erimli, Hacıosman, Karaçalı, Karpuzlu, Köprübaşı, Nahırkıracı, Sati, Yiğitçavuş gibi toplam 83 yerleşim birimine uluslar arası standartlarda mineral zenginliği ve sertlik derecesi bakımından yüksek kaliteli arıtılmış su verilecek. DİSKİ Genel Müdür Vekili Fahrettin Çağdaş, 33 bin kişinin yaşadığı söz konusu köylere, Su Arıtma Tesisi’nden su götürmek için ortalama 120 kilometrelik kazı yapacaklarını söyledi. |
24.02.2010 |
Mersin Hal’inde çöpler yığıldı |
MERSİN Toptancı Hal Kompleksi’nde yıl başından sonra ihalesi yapılamadığı için günlerdir toplanmayan çöp yığınlarının vatandaşların sağlığını tehdit eder duruma geldiği bildirildi. Mersin Yaş Sebze ve Meyve Komisyoncuları Derneği Başkanı Refik Canatan, Büyükşehir Belediyesi tarafından temizliği yapılan haldeki temizlik ihalesinin Aralık ayı sonunda bittiğini belirtti. O günden sonra iki defa yapılan ihalelerin çeşitli sebeplerden dolayı iptal edildiğini ifade eden Canatan, birkaç gün öncesine kadar doğrudan temin ile yapılacağının söylenmesine rağmen bir gelişme kaydedilmediğini söyledi. Günlerdir haldeki toplanmayan çöplerin ıztırabını çektiklerini anlatan Canatan şöyle devam etti: “Hal’imiz gıda maddesi satılan bir yer. Hijyenik olarak her bakımdan temiz olması gerekirken dışardan gören vatandaşlarımızın bu sebze ve meyveleri almasına imkân yok. Çünkü sebze ve meyveleri satılmadığı zaman atıkları çöp oluyor. Bu çöpler ise toplanmadığı zaman çürüyor. Çürüyen atıklar kaldırılmadığı zaman diğer sebze ve meyvelere sirayet ediyor. Vatandaşın sağlığını tehdit ediyor.” |
24.02.2010 |
5 pil getirene bir kalem-silgi |
ADANA’DA Sarıçam Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü’nün başlattığı 5 pil getirene 1 kalem silgi hediye kampanyasında öğrenciler bir haftada binlerce atık pili teslim etti. Avrupa Birliği (AB) Çevre Müktesebatı kapsamında Çevre Bakanlığı’nın yayımladığı yönetmelik ve genelgeleri uyarınca Sarıçam Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü kimyasal atıklara dönük kampanyalar yürütüyor. Bu kapsamda atık pil kampanyası düzenlendi. 13 ayrı okulda başlatılacak kampanya şimdilik 9 okulda start aldı. Sarıçam Belediye Başkanı Ahmet Zenbilci, çevreye olan duyarlılığın arttırılması için başlatılan bu kampanyada hedefe ulaştıklarını belirterek, “Çevreye ve insan sağlığına olumsuz etkisi olan atık pillerin toplanmasına dönük çalışma devam ediyor. İlk etapta öğrencilere çevre bilincinin yerleştirilmesi için 5 pil getirene bir kalem ve silgi hediye ediyoruz. Bu durum öğrencileri teşvik etti. Kısa sürede olumlu etki veren kampanya devam ediyor.”dedi. Belediyenin başlatmış olduğu kampanya bazı okullarda kısa süre içinde hedefe ulaştı. Kampanyanın hedefe ulaştığı okullardan ÇEAŞ İlköğretim Okulu. Okul Müdürü Hamdi Yardımcı, belediyenin kendilerine verdiği 3 bin hedefine 3-4 gün gibi kısa sürede ulaştıklarını kaydetti. |
24.02.2010 |
Hava kirliliğinde Bitlis ilk sırada |
TÜRKİYE İstatistik Kurumu hava kirliliği verilerine göre Bitlis, hava kirliliği iller sıralamasında ilk sırada yer alıyor. Kükürtdioksit ortalamalarının en yüksek bulunduğu il ve ilçe merkezleri kirlilik sırasına göre, Bitlis, Samsun, Kars, Edirne ve Kütahya illeri ilk sırada yer aldı. Partiküler madde ortalamalarının en yüksek bulunduğu il ve ilçe merkezleri ise kirlilik sırasına göre Iğdır, Kahramanmaraş (Elbistan), Kütahya, Van, Karabük ve Konya olarak belirlendi. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın hava kalitesi izleme istasyonları web sitesindeki verilerde Bitlis’te hava kirliliğinin normalin çok üzerinde olduğu görüldü. Kükürdioksit için günlük ortalama sınır değer metreküpte 400 mikrogram olması gerekirken, bu oran Bitlis’te 1114 (SO2) olarak verildi. Gün içinde kaloriferlerin ve sobaların bilinçsiz bir şekilde yakılmasıyla, hava kirliliği gün geçtikçe daha büyük bir sorun haline gelmeye başladı. |
24.02.2010 |
Yesevî bugün de birleştirdi |
BağcIlar Belediyesi tarafından düzenlenen Uluslararası Hoca Ahmet Yesevî Sempozyumu İstanbul’da yapıldı. İki gün süren sempozyumda açılış konuşması yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin, Yesevî’nin ektiği sevgi tohumlarıyla, Anadolu’daki farklı inanç ve kültürden insanın, asırlar boyunca barış içinde yaşadığını söyleyerek “Bizim inancımız, kültürümüz ve medeniyet geçmişimiz bir arada yaşamak üzerine kurulmuştur. Millet olarak çok zor dönemlerde bile ayakta kalmamızı, güçlükleri yenmemizi, birlik ve beraberliğimizi korumamızı, kültürümüzün ayrılmaz parçası haline gelen bu toplumsal değerlerimize borçluyuz” dedi.
YESEVİ'NİN FARKI Holiday Inn Otelinde gerçekleştirilen ve çok sayıda siyasetçi, bilim adamı ve akademisyene ev sahipliği yapan, Ahmet Yesevi Sempozyumu açılış konuşmalarıyla başladı. Onur konuğu olan M. Ali Şahin, yaptığı konuşmada; Yesevi’yi pek çok zattan ayıran bir özelliğinin olduğunu vurgulayarak, “Aradan 900 sene geçtikten sonra bile hâlâ düşünceleri, fikirleri ve felsefesi ayaktaysa, hâlâ adına sempozyum düzenleniyorsa bir fark var olmalı. O sadece talebe yetiştirmekle kalmamış, talebelerini tek başına bırakmamış, ‘Dünyanın farklı yerlerine dağılacaksınız. İslâmiyeti doğru şekilde öğretecek ve Müslümanlığı yayacaksınız. İslâmiyetin hoşgörüsünü, sevgi anlayışını, barışı dünyanın dört bir tarafına götüreceksiniz’ demiş” diyerek Anadolu’ya gelen Horasan erenlerinin hoşgörü ve İslâm anlayışını, Anadolu insanına işlediğini ifade etti.
TARİHTEN UZAKLAŞAN TOPLUMLAR, KÖKSÜZ AĞAÇLAR GİBİDİR Anadolu’nun pek çok yerinde Horasan erenlerinin türbelerinin olduğunu belirten Şahin, “Hoca Ahmet Yesevî gerçekten Anadolu’nun Müslümanlaşmasına ve Türkleşmesine hizmet etmiş çok büyük bir şahsiyettir. O nedenle o hepimiz için kültürümüzün ve inanç yapımızın mimarlarından bir tanesidir. Bugün üzerinde özgürce yaşadığımız Anadolu, bu manevî mimarların önderliğinde milletimize ebedî vatan olmuştur. Milletimizin kurduğu medeniyetlerin temelinde Yeseviliğin derin izleri vardır. O farklı bir şahsiyettir, Türk milletinin en büyük ortak paydasıdır.” diye konuştu. Ahmet Yesevî ile ilgili, bilim adamlarının daha fazla araştırma yapmasına ihtiyaç olduğunu belirten Şahin, tarihinden, kültüründen kopmuş, geçmişe ait değerlerinden uzaklaşmış toplumların köksüz ağaçlardan farkı olmayacağını söyledi. Şahin, “Oysa bizler kökü tarihin derinliklerine kadar uzanan, insanlığa büyük katkılarda bulunmuş bir medeniyetin mensuplarıyız. Mazimizden güç alarak geleceğe yürümek hepimizin ortak sorumluluğudur. Hoşgörü ve sevgi bugün de dünyamızın en çok ihtiyaç duyduğu anlayıştır. Bugünün dünyasında maddî değerleri esas alan insanlığın yaşadığı sıkıntıların giderilmesinin yolu, Hoca Ahmet Yesevî başta olmak üzere sevgi medeniyetinin temsilcilerinin hikmetli mesajlarına kulak vermesinden geçiyor” şeklinde konuştu.
YESEVÎ ŞİİRLERİYLE YUNUS EMRE'YE YOL AÇTI Toplantının açılışında konuşan Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı, Ahmet Yesevî’nin izine Doğu Türkistan’da, Kazakistan’da, Özbekistan’da, Azerbaycan’da, Kırgızistan’da, Türkmenistan’da, Türkiye’de ve Balkanlar’da rastlamanın mümkün olduğunu dile getirerek, “Bizim yaptığımız da; tarihî ve ilmî veriler ışığında iz sürmektir. Hoca Ahmet Yesevî, manevî büyüklerimizin başında gelir. Sayıları 99 bine varan talebeleri Türklerin yaşadığı bütün topraklara dağılmıştır. Çin Seddi’nden Adriyatik’e kadar büyük bir sahanın Türkleşmesine ve İslâmlaşmasına yol açmışlardır. Hoca Ahmet Yesevî, verdiği hikmet dersleriyle Anadolu’nun Türk yurdu haline gelmesini sağlayan din ve devlet büyüklerimizin ilham kaynağı olmuştur. Gönüllere billur Türkçesiyle misafir olmuştur. Söylediği Türkçe şiirlerle de Türk şairlerinin piri sayılan Yunus Emre’nin yolunu açmıştır.”
HÜRRİYET ATEŞİ IŞIĞINI MANEVİYATTAN ALIYOR Açılış konuşması yapan isimlerden biri de Kazakistan Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Sorumlusu İsmail Seyitbekov idi. Hürriyete sahip olmak için kuvvetli bir maneviyata sahip olunması gerektiğini, bunun için de Yesevî ilminin iyi araştırılmasına ihtiyaç olduğunu ifade eden Seyitbekov, “Kazak halkı ve Orta Asya halkı yıllarca komünist sistemin baskısı altında yaşamış olsalar bile, Ahmet Yesevî’nin sevgisini yitirmeyip, kabrini ‘Hz. Sultan’ diyerek ziyaret ettiler ve hâlâ ediyorlar. Onun türbesini ziyaret etmekle kendilerini umre yapmış gibi görüyorlar. Tabiî ki bu umre yerine geçecek bir ibadet değildir. Lâkin bu düşüncenin ona olan sevgiden kaynaklandığı açıktır” diye konuştu. Sempozyum açılışında konuşan Kültür ve Turizm eski Bakanı Namık Kemal Zeybek, ise “Hoca Ahmet Yesevî’den alacağımız çok şey var, onun bize ihtiyacı yok. Bizim onu anmamız, onun görüşlerinden istifade etmemiz önemli” dedi. Ahmet Yesevî’nin ölüm yıl dönümünün yanlış bilindiğine de dikkat çeken Zeybek, konuşmasını şöyle sürdürdü, “Kazakistan’dan çok değerli bilim adamları 1166’da ölmediğini ortaya koydular. 1166 yerin altına girdiği tarihtir. Bu bilgileri doğrulatınca Hacı Bektaşi ile doğrudan görüşmesi dâhil birçok tarihî bilgi düzeliyor. ” İki gün süren ve 5 oturumda gerçekleştirilen Ahmet Yesevî Sempozyumunda yerli ve yabancı birçok akademisyen, bildiri sundu. Oturumlarda Yesevî’nin eserleri, Anadolu’ya ve değişik ülkelere etkisi, dinî ve ahlâkî görüşlerinin etkileri gibi konular yer aldı. Sempozyum sonuç bildirisinin yayınlanması ile son buldu.
TOPLAM 27 AKADEMİSYEN TEBLİĞ SUNDU
Sempozyuma, Türkiye’den 14, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Çin, Pakistan, Rusya ve Makedonya’dan 13 bilim adamının katıldığı bildirildi. 27 akademisyenin katılarak tebliğ sunduğunun belirtildiği sonuç bildirisinde, “Bu tebliğlerde Hoca Ahmed Yesevî’nin hayatı, fikirleri, Divan-ı Hikmet’i, takipçileri, Orta Asya’dan Balkanlar’a kadar uzanan tesirleri, sonraki eserlere yansıması ve farklı bölgelerdeki Yesevîlik araştırmaları ele alınmıştır” denildi. Sempozyumla pek çok yeni bilginin ilim dünyasına ve ilgililere sunulduğu belirtilen sonuç bildirisinde Ahmet Yesevî’ye ilişkin henüz yayınlanmamış eserlerin gün yüzüne çıkarılmasının önemine dikkat çekildi. YESEVÎLİK ARAŞTIRMALARI MERKEZİ KURULMALI Sonuç bildirisinde, bir üniversite bünyesinde “Yesevîlik Araştırmaları Merkezi”nin de açılması gerektiği vurgulanarak, “Hoca Ahmet Yesevî’nin topluma daha iyi tanıtılması konusunda önemli bir hizmet olacaktır” denildi. Akademisyenler tarafından sunulan bilimsel tebliğlerin yayınlanmasının, sonraki yıllarda benzer ilmî toplantılara basamak olacağına dikkat çekildi. |
24.02.2010 |
ODTÜ’de bu yıl bin robot yarışacak |
Türkİye’nİn tek uluslar arası robot yarışmasına ev sahipliği yapan ODTÜ, bu yıl yedincisini düzenleyeceği ‘’Uluslararası Robot Günleri’nde’’ bin robotu yarıştırmayı hedefliyor. En yeni teknolojilerin sergileneceği ODTÜ Robot Günleri’nde, Türkiye’den lise ve üniversite öğrencilerinin yanı sıra, Fransa, İtalya, İspanya, Belçika, Rusya ve Sırbistan’ın da aralarında bulunduğu 11 Avrupa ülkesinden robotlar yarışacak. Robot Günleri’nde en yeni robot teknolojileri sergilenecek. Yarışmalara ‘’çizgi izleyen’’, ‘’sumo’’ ve ‘’mini sumo’’, ‘’serbest’’, ‘’merdiven çıkan’’, ‘’çöp toplayan’’, ‘’slalom’’, ‘’çoklu mini sumo’’ dallarının yanı sıra bu yıl ilk kez triatlon kategorisinin eklendiğini bildirdi. Katılımcılar ve izleyiciler ‘’www.odturobotgunleri.org.tr’’ adresinden kayıt yaptırabilecekler. |
24.02.2010 |
Ukrayna’daki trenlerde harem-selâmlık |
Ukrayna’nIn Donetsk Demir Yolları, kuşetli yolcu vagonlarında harem ve selâmlık uygulamasına başlıyor. Podrobnosti haber sitesinin haberine göre, Donetsk Demir Yolları, 30 Marttan itibaren yolcularına, “kadın” veya “erkek” için ayrılmış kuşetli vagonlarda yolculuk yapma fırsatı sunacak. Yolcular bu hizmet için ekstra bedel ödemeyecek. Yetkililer, biletlerin satışa sunulduğunu ve talebin yüksek olması halinde bu tür vagonların sayısının arttırılabileceğini belirtiyor. Ukrayna’da faaliyet gösteren 6 demir yolu firmasından biri olan Donetsk Demir Yolları, Ukrayna’nın Donetsk, Lugansk, Zaporojye, Dnepropetrovsk ve Harkov bölgesinde yolcu ve yük taşımacılığı yapıyor. |
24.02.2010 |
Öküzü Çin’den, kağnısı Kayseri’den |
Kayserİ’de bir marangozun ahşap malzeme kullanarak yaptığı minyatür kağnılarda, Çin’den ithal edilen oyuncak öküzler kullanılıyor. Kayseri’nin Melikgazi ilçesinde Osmanlı Mahallesi’nde evinin bir odasını atölye haline getiren emekli marangoz Mehmet Çal (67) geçimini ahşaptan yaptığı minyatür kağnı, fayton, at ve eşek arabalarını satarak sağlıyor. Müşterilerinin en çok ahşap kağnılara ilgi gösterdiğini bildiren Çal, kağnılarda kullandığı oyuncak öküzlerin Çin malı olduğunu belirtti. |
24.02.2010 |
Dünyanın en uzun köpeği Arizona’da |
ABD’nİn Arizona eyaletindeki Tucson şehrinde yaşayan Giant (Dev) George isimli köpek, 1 metre 09 santimetre boyuyla Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. İri boyutlara ulaşabilmeleriyle tanınan Danua cinsi Giant George, 4 yaşında ve 111 kilogram ağırlında. Burundan kuyruğa kadar uzunluğu ise 2 metre 13 santimetre. Çevresindeki insanların ‘at yavrusu’ olarak nitelediği Giant George, Guinnes müfettişinin yaptığı incelemenin ardından, hem dünyanın yaşayan en uzun köpeği, hem de şu ana kadar yaşamış en uzun köpek unvanlarında rekoru elde etti. |
24.02.2010 |