Güncel |
Ülke hukuk devleti olmaktan çıktı |
DanIştay 8. Dairesi tarafından, YÖK’ün, üniversiteye girişte farklı katsayı uygulanmasına ilişkin 17 Aralık 2009 tarihli kararının yürütmesini oy birliğiyle durdurmasına, ülke genelinde tepkiler yükselmeye devam ediyor.
Türk Eğitim-Sen Bursa 2 Nolu Şube Başkanı Selçuk Türkoğlu, “Bu kararla, Türkiye Cumhuriyeti, hukuk devleti olmaktan çıkıp yargıçlar devleti olmuştur. Devletin ve milletimizin üzerinde yargı vesayeti vardır. Binlerce gencin hayalleri yine yıkıldı” dedi. Teknik Eğitim Vakfı Bursa Şube Başkanı Fahri Yıldız ise kararla, meslek liseli gençlerin hayatının karardığını söyledi. Danıştay’ın kararını değerlendiren Türk Eğitim-Sen Bursa 2 Nolu Şube Başkanı Selçuk Türkoğlu, kararla birlikte binlerce öğrencinin kaosa sürüklendiğini söyledi. Türkoğlu, “Bu kararla birlikte orta öğretim çökmüştür, meslekî eğitim katledilmiştir. Bu kararlarla eğitim katledilmektedir. Bu kararla birlikte Türkiye Cumhuriyeti, bahsedildiği gibi laik, demokratik sosyal ve hukuk devleti olmaktan çıkarak yargıçlar devleti olmuştur. Karar, Türkiye’nin, aslında hukuk devletinden çok bir yargıçlar devleti olduğunun göstergesidir. Devletimizin de milletimizin üzerinde yargı vesayeti devam etmektedir. Netice itibariyle hayatlarının baharında binlerce gencimizin umutlarıyla, gelecekleriyle sırf ideolojik kaygılardan dolayı oynanmaktadır. Sadece hukuk problemi olmasından çıkarıp hükümetin konuyu sosyal bir problem olarak ele alıp, köklü bir çözüm getirmesi gerekir” diye konuştu. Teknik Eğitim Vakfı (TEKEV) Bursa Şube Başkanı Fahri Yıldız da kararla birlikte, meslek liselilerinin hiçbir fakülteye gidemeyeceklerinin mesajının kararla birlikte verildiğini söyledi. Yıldız, “TEKEV Şubesi olarak bu kararı sert bir dille eleştiriyoruz. Söylenecek çok söz var ama meslek liselilerinin katsayı sorunu çözülmeli. 2547 sayılı kanunla meslek liselerinin alan ve dal tanımları YÖK’ün yetkisine verilmiştir. YÖK bu haksızlığın önüne geçebilir” dedi. |
10.02.2010 |
DARBE ÜRÜNÜ YAPILARIN DİRENCİ |
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, “Ülkemizde milletçe kucaklaşmaya, topyekûn kalkınmaya ve özetle 21. yüzyıla yakışır bir sistem örülmeye çalışılırken; 1960 darbesinin doğurduğu, 1980 darbesinin beslediği, 28 Şubat darbesinin dinamikleştirdiği çeşitli yapılar, gestapo mantığıyla direnç göstermeye devam ediyor” değerlendirmesinde bulundu.iyor. EMASYA LAĞVEDİLDİ, AMA
Danıştay'ın katsayı kararını eleştiren Gündoğdu, 28 Şubat kalıntısı EMASYA protokolü lağvedilirken; bazı mihrakların ‘başörtüsü yasağı’nı ve ‘adaletsiz katsayı uygulaması’nı 28 Şubat’ın sembol kalıntıları olarak bayraklaştırdığını ve evrensel hukukun tüm ilkelerini ayaklar altına alma pahasına zulmün, adaletsizliğin ısrarla devamını sağlama savaşı verdiğini söyledi. Danıştay ideolojik karar almaya devam ediyor Eğİtİm-Bİr-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Danıştay’ın aldığı kararı değerlendiren 28 Şubat kalıntısı EMASYA protokolü lağvedilirken; bazı mihrakların ‘Başörtüsü Yasağı’nı ve ‘Adaletsiz Katsayı Uygulaması’nı 28 Şubat’ın sembol kalıntıları olarak bayraklaştırdığını ve evrensel hukukun bütün ilkelerini ayaklar altına alma pahasına zulmün, adaletsizliğin ısrarla devamını sağlama savaşı verdiğini söyledi. Danıştay’ın önceki kararının gerekçesinde kullandığı “Ölçülülük ilkesi dikkate alınarak belirlenecek olan katsayı” ifadesiyle zaten niyetini belli ettiğini ve meslek liselilere, hususen imam-hatiplilere üniversite kapısını aralayan her türlü hesabı bozacağını ilan ettiğini söyleyen Gündoğdu şöyle konuştu: “Bugünkü tablo, yargının yürütmenin alanına giren hususlara müdahalesi anlamına gelmektedir. Önceki kararlarında katsayının belirlenmesinde YÖK’ün yetkili olduğunu ilân eden Danıştay, hangi hakla kendisini YÖK’ün yerine koyarak katsayıyla ilgili ölçü dayatmaktadır? Danıştay’ın aldığı kararlar, milletimizin bayram sevinciyle karşıladığı kararların iptaline yöneliktir. Bu durum, yargıya olan güveni zedelemektedir. TBMM’nin ve hükümetin derhal harekete geçerek, gerekli anayasal ve yasal düzenlemelerle yargının kendisini yasama ve yürütmenin yerine koymasının önüne geçmesini, adaletsiz, hukuksuz, darbe ürünü tüm uygulamaları sona erdirmesini bekliyoruz.” |
10.02.2010 |
ÖNDER: KARAR HUKUKSUZ |
DanIştay’In YÖK’ün üniversiteye girişte farklı katsayı uygulanmasına ilişkin kararının yürütmesini durdurmasının ardından İmam-Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) Başkanı Hüseyin Korkut, kararı kınayan bir açıklama yaptı. Korkut, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: “İstanbul Barosu’nun YÖK’ün bu yeni kararının da iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle açılan dâvâ sonrasında, Danıştay’ın yürütmeyi oy birliğiyle durdurmasını esefle karşılıyoruz. Öncelikle, İstanbul Barosu’nun durumdan vazife çıkartarak Danıştay’da yeniden dâvâ açmasını hukuk ve adalet açısından son derece sakıncalı buluyoruz. “Türkiye’nin önünü açması ve gerginliklerin azaltılması yönünde misyon üstlenmesi gereken kurumlar maalesef, gerginliğe sebep olacak kararlara imza atıyorlar. Danıştay’ın katsayı konusunda verdiği ilk kararı da bu son kararı da hukuksuz buluyoruz. Millet çocuklarının öğrenimini ve geleceğini engelleme girişiminden başka bir şey olmayan bu kararı alan Danıştay’ı milletimize havale ediyoruz. “Sınav süreci bu kadar daralmışken ve başvurular neredeyse bitmişken, yüz binlerce genci ilgilendiren bu kararın alınması sistemi tıkayacak bir hale getirmiştir. Danıştay, milletle inatlaşarak nereye varmak istiyor? Yürütmenin yerine mi geçmek istiyor?” |
10.02.2010 |
Hükümet göreve |
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, eğitim problemlerine siyasî ve ideolojik yaklaşımların acı ve sıkıntı vereceğini, başka da bir işe yaramayacağını söyledi. Bu konuda hükümetin de artık ciddî mânâda gayret göstermesi gerektiğinin altını çizen Koncuk, “Meclisteki muhalefet partilerinin de bu konunun çözülmesinde bir desteği ve konsensüsü söz konusudur” dedi. Ülkemizin geleceği çalınıyor
YÖK’ün, katsayı farkını azaltan kararının da Danıştay’dan dönmesini gazetemiz için değerlendiren Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, sözkonusu kararın millî eğitim sistemimizi kaosa sürükleyen yanlış bir karar olduğunu ifade etti. Kararın eğitim sistemini sıkıntıya sokacağını ifade eden Koncuk, “Meslekî teknik eğitim gelişme ve ilerleme bakımından çok büyük bir öneme sahiptir. Meslekî eğitimde başarı sağlamak teknoloji yarışında var olmak demektir. Eğitimin bu gibi problemlerine siyasal ve ideolojik yaklaşımlar o ülkeye acı verir, sıkıntı verir. Başka da bir işe yaramaz” dedi. YÖK VE DANIŞTAY ARASINDA KAN DÂVÂSI OLDU Kararın ideolojik bir karar olduğunu vurgulayan Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu karar kesinlikle hukukî bir karar değildir. Kararın altyapısı incelendiğinde Danıştay’ın, YÖK’ün yetkilerini hiçe saydığı ve görmezden geldiği anlaşılmaktadır. Burada ne yazık ki kör bir inatlaşmaya şahit olmaktayız. Adeta bu problem YÖK ile Danıştay kurumları arasında bir kan dâvâsına dönüşmüştür. Bundan bu probleme müsebbib olan bütün icra sahipleri müteselsilen sorumludur. Bu olaya siyasî bir yaklaşımla bakmamak gerekiyor. Siyasî bir gözlükten ziyade, eğitim bilimi çerçevesinde yaklaşılmalıdır. Ancak, maalesef eğitim ve öğretimle ilgili kararlarda bile siyasi ve ideolojik yaklaşımlar olduğunu görüyoruz.”
HÜKÜMET ARTIK GAYRET GÖSTERMELİ
Bu konuda hükümetin de artık ciddî mânâda gayret göstermesi gerektiğini hatırlatan Koncuk şunları söyledi: “Meclisteki muhalefet partilerinin de bu konunun çözülmesinde bir desteği ve konsensusu sözkonusudur. Meclisteki partilerimiz zulmün kaldırılması konusunda görüş birliğine sahiptir. Ancak bu meseleyi mutlaka ve mutlaka siyasî malzeme yapmadan çözüme kavuşturmak gerekiyor. Bakın sınavların birinci kademesinde 2 ay kadar bir süre kaldı. Bu sürede bu sorunun çözülmesi için ne yapılması gerekiyorsa acilen yapılmalıdır. Zira yüzbinlerce öğrencimizin, gencimizin geleceği tehlikededir. Böyle bir zulüm ve böyle bir anlayış olamaz. Eğitim sisteminde adeta çocukları bir alana zincirlemek ve hapsetmek gibi bir eğitim anlayışı dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Türk millî eğitim sistemi artık kurtarılmalıdır. Çocuklarımızı ideolojik kavganın kurbanı haline getirmemeliyiz. Bu çocuklar ve gençler ve onların aileleri bu acıları yaşamakta ve geleceklerine tereddüt ve endişe ile bakmaktadırlar. Dediğimiz gibi meclisteki siyasî konsensus ve milletin iradesi göz önüne alınarak, hükümet tarafından derhal, gerekiyorsa kanun değişikliği yapılarak kati bir çözüme gidilmelidir. Bu gibi kısıtlamalar bu çocuklarımızın geleceğini çalmak anlamına geldiği gibi, aynı zamanda ülkemizin geleceğini de çalmaktır.” |
UMUT YAVUZ / ANKARA 10.02.2010 |
Altıkulaç: Anlaşılan yüksek yargı ülkeyi yönetmeye talip |
TBMM Eğitim Komisyonu eski Başkanı Tayyar Altıkulaç, Danıştay’ın katsayı düzenlemesini iptal kararını, “Anlaşılan yüksek yargı, ülkeyi yönetmeye talip. D anıştay’ın yansız olduğunu ve kararlarının hukuka uygun olduğunu savunabilecek bir kimse olduğunu düşünemiyorum” şeklinde değerlendirdi. Tayyar Altıkulaç, yaptığı açıklamada, kararın kendisi için sürpriz olmadığını belirterek, “Bundan sonra alınacak kararlarda, bir protokol imzalayıp Danıştay’ın da ortak olacağını belirtsinler de iş bitsin. YÖK-Danıştay kavgasından millet bıktı, usandı. Bu ülke çocuklarına yazık değil mi?” diye konuştu. YÖK’ün aldığı kararların Danıştay tarafından onaylanmayacağının bir kez daha ortaya çıktığını ifade eden Altıkulaç, “Danıştay’ın yansız olduğunu, kararlarının hukuka uygun olduğunu savunabilecek bir kimse olduğunu düşünemiyorum. Alınan kararın hukuki olmadığına eminim, ama nasıl bir karar olduğuna siz karar verin” dedi. |
10.02.2010 |
Millet unutmaz |
Diyarbakır İmam Hatip Lisesi Okul Aile Birliği Başkanı İbrahim Gökdemir, Danıştay’ın tavrının Kafes eylem planıyla örtüştüğünü savundu. Danıştay’ın hukuk tarihine bir kara leke vurduğunu söyleyen Gökdemir, “Bu kararla, yargı halka karşı yetkilerini silâh olarak kullanmaktadır. Ama bu karara evet oyu verenleri millet unutmayacaktır” ifadelerini kullandı. “Karar ‘Kafes’in bir parçası”
DİYARBAKIR İmam Hatip Lisesi Okul Aile Birliği Başkanı İbrahim Gökdemir, Danıştay’ın tavrının Kafes eylem planıyla örtüştüğünü savundu. Danıştay’ın hukuk tarihine bir kara leke vurduğunu öne süren Gökdemir, “Bu kararla, yargı açıkça millete zulmederek halka karşı yetkilerini silah olarak kullanmaktadır” dedi. Demokratik olmayan kararın durdurulması talebine evet oyu verenleri milletin unutmayacağını söyleyen Gökdemir, “Sözde hukuk adına alınan bu kararla adama- ideolojiye göre muamele, çifte standart uyguladığını bir kez daha ortaya çıkmıştır” dedi. Son günlerde ardı ardına meydana gelen gelişmelerin hukukun nasıl siyasallaştığını gözler önüne serdiğini ifade eden Gökdemir, siyasî kararla bir milyondan fazla öğrencinin geleceğinin karartıldığını vurguladı. “Öğrencilerin akıtacağı her damla gözyaşı, Mahkeme-i Kübra da mazlumun zalimden hakkını alacağı gün, zalimin zulmünden daha şiddetli olacaktır” diyen Gökdemir, sivil toplumu söz konusu hukuksuzluklara karşı tepki göstermeye çağırdı. Hükümetin bütün yargı sistemini baştan aşağı değiştirip, halk iradesine dayalı bir sistem yerleştirmesini isteyen Gökdemir, çelişkili kararlarda yargı mensuplarının hesap verecek düzenlemeler yapılması gerektiğini sözlerine ekledi. |
10.02.2010 |
Karar toplumsal barışı zedeler |
MUSTAKİL Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (MÜSİAD) Yönetim Kurulu, YÖK’ün üniversiteye girişte farklı katsayı uygulanmasına ilişkin kararının Danıştay tarafından yürütmesinin durdurulmasının, hem sınava girecek olan gençleri hem de ailelerini psikolojik olarak olumsuz yönde etkilediğini ve toplumsal barışı zedelediğini bildirdi. MÜSİAD Yönetim Kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada, eğitime ideolojik bir gözle bakılmaması gerektiği belirtilerek, iş aleminin temel taşı olan meslek eğitiminin Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri olduğu ve meslek eğitiminin önündeki bütün engellerin kaldırılmasının gerekliliği vurgulandı. Açıklamada, şunlar kaydedildi: ‘’MÜSİAD, eğitime ideolojik bir gözle bakmayı doğru bulmamakta ve bu tür bakışların ülkemizin birliğine zarar verdiğine ve ilerlemesinin önünü tıkadığına işaret etmektedir. Alınan bu karar, hem sınava girecek olan gençleri hem de ailelerini psikolojik olarak olumsuz yönde etkilemekte ve toplumsal barışı zedelemektedir. Bu bakımdan, toplumumuzun her kesiminin birleştiği Türkiye’nin 100. kuruluş yılındaki milli hedeflerine ulaşmada ihtiyaç duyduğu eğitilmiş insan sayısında önemli bir açık oluşturacak olan bu adaletsizliğin bir an önce giderilmesi milletimizin en önemli beklentisidir. Bu yanlış kararın Danıştay İdari Dâvâ Daireleri Kurulu tarafından bir an önce düzeltilerek, eğitimin önündeki engellerin kaldırılacağını ümit etmekteyiz.’’ |
10.02.2010 |
Topu YÖK’e attı |
Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, ‘’YÖK, kaynağını anayasadan alan bir kurumdur, kaynağını kuruluş yasasından alan bir yetkiyi kullanmıştır’’ dedi. Bakan Çubukçu, ‘’Yasal bir düzenleme gündeme gelebilir mi?’’ sorusuna, ‘’Şu an yürürlükteki mevzuatın bu yetkinin kullanılması konusunda yeterli olduğunu düşünüyorum’’ cevabını vererek topu YÖK’e attı. Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu: Karar hukuka aykırı
MİLLîEğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Danıştay’ın katsayı konusundaki yürütmeyi durdurma kararına tepki gösterdi. Çubukçu, “Karar hukuka aykırıdır” dedi. Millî Eğitim Bakanı Çubukçu, AK Parti Grup Toplantısı için Meclise gelişinde, Danıştay 8. Dairesi’nin, YÖK’ün üniversiteye girişte farklı katsayı uygulanmasına ilişkin kararın yürütmesini durdurmasını değerlendirdi. Kararı bir hukukçu olarak değerlendirdiğini belirten Çubukçu, “Anayasa’nın temel prensiplerinden birisi de kuvvetler ayrılığı prensibidir. Bu prensibe göre, yürütmenin yargıya talimat vermesi mümkün olmadığı gibi; yargının da yürütmenin yerine geçerek, denetim yapması veya yürütmenin yetki alanına giren bir konuda düzenleyici işlem tesis etmesinde hukuka aykırılık görüyorum’’ diye konuştu. Bakan Çubukçu, şunları kaydetti: ‘’YÖK, kaynağını Anayasa’dan alan bir kurumdur, Anayasal bir kuruluştur. Kaynağını kendi kuruluş yasasından alan bir yetkiyi kullanmıştır.’’ |
10.02.2010 |
Danıştay'ın kararı KOBİ'leri yine mağdur etti |
KÜÇÜK ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanı Nurettin Özgenç, Danıştay 8. Dairesi’nin, YÖK’ün üniversiteye girişte farklı katsayı uygulaması öngören 17 Aralık 2009 tarihli kararının yürütmesini oy birliğiyle durdurmasının meslek liselileri ve KOBİ’leri mağdur ettiğini öne sürdü. Özgenç, yaptığı yazılı açıklamada, kararın eğitim ve iş dünyasında şok etkisi yaptığını ileri sürerek, sınavların olacağı bir dönemde böyle bir kararın alınmasının eğitimi, velileri, öğrencileri dolayısıyla da imalat sanayini derinden etkileyeceğini savundu.Yüksek mahkemenin YÖK’ün itirazını değerlendirip bu karardan dönülmesini beklediklerini bildiren Özgenç, açıklamasında şunları kaydetti: ‘’Danıştayın aldığı bu karar, meslek liselileri ve KOBİ’leri yine mağdur etti. Hükümet, bütün liseler arasında eşit katsayı uygulaması getiren bir kanun çıkarmalıdır. Sanayi ve küçük işletmelerde kalifiye eleman sorunu yaşanmaması için başta TOBB olmak üzere TESK, İTO, ATO, İSO, ASO, TÜSİAD, MÜSİAD ve diğer kuruluşlar ortak platform oluşturup bu konuyu hükümetin gündemine almalarını sağlamalıdır.’’ Özgenç, sanayide ve KOBİ’lerde yaşanan ve yaşanacak olan ara eleman sorunun ülkedeki işsizliğe ve ekonomiye vereceği zararın göz önünde bulundurulması gerektiğini kaydetti. |
10.02.2010 |
Geleceğe vurulmuş darbe |
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Danıştay’ın katsayı ile ilgili olarak aldığı kararı, ülkenin geleceğine vurulmuş bir darbe olarak nitelendirdi. Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, “Bu ülke artık anti demokratik hiç bir girişime boyun eğmeyecek, hukuk dışılığa hiç bir zaman tahammül etmeyecek” dedi. Eğitimin kısır çekişmelerden ve ideolojiden arınmasını istediklerini belirten Erdoğan şunları söyledi: “Biz bugün Türkiye’de üniversiteleri kılık kıyafet sakal bıyık tartışmaları ile anılmasını son derece yakışıksız buluyoruz. Bu Türkiye’nin eğitime vurulmuş ağır bir darbedir. Meslek liselerine üvey evlat muamelesi ülkenin geleceğine vurulmuş darbedir. Bu çok çirkin bir şeydir. Meslek liseleri ötelenmiş bir ideoloji bir bakış açısıyla ötelenmesi acı bir durum. Başbakan İmama hatip mezunu olduğu için mi bunu yapıyorsunuz? Üniversite kapısında kılık kıyafet ayrımı özgürlüğe aykırıdır. AKPM’ye bir Türk başkan seçiliyor olacaksınız siz hâlâ katsayıyı tartışıyor olacaksınız. Bu kabul edilemez. Bu ülkenin paçasından çekmek anlaşılır bir durum değildir. Gelişime, değişime engel olana yaklaşımın ülkeye ne faydası olabilir? Bu ülkenin ayaklarına pranga olmaya çalışanlara diyeceğimiz söz şudur. Gölge etmeyin başka ihsan istemez. Türkiye’nin geleceği sadece hükümetin değil yasama yargı medya ve sivil toplumunda sorunudur. Herkes ülkenin menfaatini düşünmelidir. Engel oldukları Ak Parti değil Türkiye’dir.” |
10.02.2010 |
YÖK, bugün açıklama yapacak |
YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Yekta Saraç, üniversiteye giriş sınavları takviminin aksayıp aksamayacağı konusunda bugün açıklama yapılacağını söyledi. Danıştay’ın farklı katsayı uygulanmasına ilişkin kararının yürütmesini durdurmasıyla ilgili açıklamalarda bulunan Saraç, bundan sonra ne olacağıyla ilgili bilgilendirme yapılabileceğini belirtti. Konuyla ilgili YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın açıklama yaptığını hatırlatan Saraç, YÖK Genel Kurulu’nun olağanüstü toplantıya çağrılıp çağrılmayacağına ilişkin bir soruya, “Son toplantıda Genel Kurul’un 18 Şubat’ta toplanması kararı alındı. Bu toplantı erkene alınır mı, şu aşamada gündemimizde yok. Alınabilir, ama gündemimizde yok” cevabını verdi. |
10.02.2010 |
İhracata İTO katkısı |
İSTANBUL Ticaret Odası (İTO) ve Paris Ticaret ve Sanayi Odası’nın (CCIP), düzenlediği, Bölgelerarası İş Forumu ve ikili görüşmeler, dünyanın yeni ticaret yolunda bölgeler arası bir ticaret köprüsü kurdu. Orta Asya, Akdeniz ve Afrika’dan 11 ülke, İTO ve CCIP’ın, Fransa’da Türkiye Mevsimi kapsamında düzenlediği en büyük etkinlik olan Bölgelerarası İş Forumu, organizasyonunda biraraya geldi. Forum’a, Türkiye ve Fransa’nın dışında Cezayir, Fildişi Sahili, Kazakistan, Kırgızistan, Fas, Özbekistan, Senegal, Suriye ve Tunus’tan çok sayıda firma ve oda başkanları katıldı. 9-10 Şuat’ta gerçekleştirilen Forum, 11 ülkeden 300’e yakın şirketi, ticaret anlaşmaları ile endüstriyel, teknolojik ve finansal işbirliği yapmak üzere biraraya getirdi. Katılımcılar, ayrıca bu sektörlerde bilgi transferi için araştırma yapma imkânı da buldu. Forum, katılımcı bölgeler arasındaki ortaklıkları, yetenek paylaşımını ve ekonomik işbirliğini cesaretlendirmek amacıyla gerçekleştirildi. Forumda enerji, altyapı, ulaştırma, bilgi ve iletişim teknolojileri, tarım, inşaat ve lojistik sektörleri öne çıktı. İş Forumu, 9 Şubat’ta konferans ve sektörel yuvarlak masa toplantıları ile başladı. Konferans ve yuvarlak masa toplantılarında sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde enerji ve çevre, tarım-sanayii, ulaşım ve bilgi ve iletişim teknolojileri altyapısı gibi kilit sektörlerdeki hedefler, beklentiler ve karşılıklı ihtiyaçları tartışıldı. Konferansın açılış konuşmalarını, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Fransa Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Sekreteri Anne-Marie Idrac, Paris Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Pierre Simon ile İTO ve Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (ASCAME) Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş yaptı. Yuvarlak Masa Toplantıları ise Ulaşım Altyapısı: Ekonomik Faaliyetlerin Temeli ve Gıda ve Tarım: Ticarette Yoğunlaşmaya Doğru başlıklarında yapıldı. Bu çerçevede karayolu altyapısı, liman ve havaalanları yatırımları, demiryolları, şehir yerleşimi, Tarım Ürün ve Teknolojileri Uluslararası Ticareti Geliştirme Derneği’nin (ADEPTA) katkıları ile durum değerlendirmesi ve deneyim paylaşımları ele alındı. Bölgelerarası İş Forumu’na ITO Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş’ın yanı sıra, Yönetim Kurulu Üyesi Murat Sungurlu, Meclis Üyeleri Levent Ganiyusufoğlu, Mehmet Güney, Mehmet Salih Şadoğlu, Mehmet Hadin Yıldız, Necip Murat ile İTO Genel Sekreteri Dr. Cengiz Ersun da katıldı. |
RECEP TAŞCI 10.02.2010 |
Basın mensupları Türkiye’de buluştu |
BAŞBAKANLIK Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün (BYEGM) davetlisi olarak ülkemizde mesleki çalışmalarda bulunan Boşnak, Hırvat ve Sırp medya mensuplarından oluşan bir heyet ile Tanzanyalı ve Kosovalı basın grupları BYEGM’yi ziyaret ederek, Genel Müdür Salih Melek tarafından kabul edildi. Görüşmeler sırasında, Türk basını, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün yapısı ve gerçekleştirdiği faaliyetler hakkında konuk basın mensuplarına bilgi veren Genel Müdür Salih Melek, ülkeler arası ilişkilerin gelişmesinde basın-yayın organlarının büyük önem taşıdığını vurgulayarak, bu tür ziyaretlerin devam etmesinin yararlı olacağını söyledi. Çeşitli illerde siyasî, kültürel, turistik ve ekonomik konularda mesleki çalışmalarda bulunmak üzere Türkiye’ye gelen konuk basın mensupları, BYEGM tarafından gösterilen ilgiden ve ülkemizde gerçekleştirdikleri temaslardan büyük memnuniyet duyduklarını ifade ederek, bu ziyaretlerin medyanın yanı sıra diğer alanlardaki ilişkilerin gelişmesine de katkı sağlayacağını belirttiler. |
10.02.2010 |
Diyanet İşleri Başkanı seçimle belirlensin |
TÜRKİYE Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası (DİN-BİR-SEN), Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanun Tasarısı’na ilişkin Devlet Bakanı Faruk Çelik’e rapor sundu. Raporda, ‘’Diyanet İşleri başkanının 5 yıl süreyle ve seçimle göreve geleceği bir düzenleme yapılması’’ önerildi. Bakan Çelik, geçtiğimiz günlerde sendika yöneticilerini kabul etti. Sendika Genel Başkanı Lütfi Şenocak başkanlığındaki heyet, Çelik’e, Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na ilişkin görüş ve önerilerini içeren bir rapor iletti. Raporda, tasarıdaki, ‘’Başkan, 5 yıl süreyle atanır. Bir kimse en fazla 2 kez başkan atanabilir’’ hükmünün kaldırılarak, Diyanet İşleri Başkanı’nın 5 yıl süreyle ve seçimle göreve geleceği bir düzenleme yapılması önerildi. |
10.02.2010 |
Eğitimde yaşanan sorunlar 2010 yılında da çözülemedi |
Türk Eğitim-Sen eğitimin sorunları ile ilgili bir anket çalışması gerçekleştirdi: anket sonuçlarını açıklayan Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, okulların ödenek yetersizliği, alt yapı eksikliği, öğretmen açığı, derslik açığı, hijyenik yapının sağlanamaması gibi sorunların 2010 yılında da çözümlenemediğini bildirdi. Koncuk, eğitim sisteminde istenen başarının yakalanması için herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesini istedi. Türkiye genelinde bin 821 eğitimciye uygulanan anketin eğitimin çok önemli sorunları olduğunu gözler önüne serdiğini söyleyen Koncuk’ın açıkladığı anket sonucunda şu sonuçları çıktı: nAnkete katılanlara göre okulların en önemli sorunu yüzde 29.8 ile ödenek yetersizliği. nEğitimciler, ülkemizdeki eğitim sisteminin istenen başarıyı sağlayamadığını düşünüyor. nEğitimcilerin yüzde 59.6’sı müfredat programlarının çağın gereklerine ve beklentilerine cevap vermediğini, yüzde 32.9’u da kısmen cevap verdiğini söylüyor. nAnkete katılanların yüzde 46.4’ü Millî Eğitim şûrâlarında alınan kararların uygulamaya geçirilemediğini belirtiyor nEğitimcilerin yüzde 90’ı talim ve terbiye kurulu’nun çalışmalarını yeterli bulmuyor nAnkete katılan eğitimcilerin yüzde 47.8’i ders kitaplarının muhtevalarının çağdaş ve millî değerlere uygun olmadığını, yüzde 20’si de bilimsel gelişmelere uygun olmadığını düşünüyor. nEğitimciler talim ve terbiye kurulu’nun kitap denetimlerini titiz bir çalışma ile yaptığını düşünmüyor. nAnkete katılanların yüzde 28.3’ü okulunda bakım-onarım, yenileme çalışmaları yapılmadığını belirtiyor. nAnkete katılanların yüzde 74.9’u “okullar hijyenik değil, bulaşıcı hastalıklara karşı da hazırlıksız” demiştir. nEğitimciler okuldaki temizlik malzemelerini yeterli bulmuyor. Ankete katılanların yüzde 61.4’ü temizlik personelinin ihtiyaca cevap vermediğini düşünüyor. Ankete katılanların yüzde 11.7’si okulunda hiç temizlik personeli olmadığını söyledi. nEğitimcilerin yüzde 84.2’si millî eğitim bakanı nimet çubukçu’dan memnun değil. nEğitimcilere göre millî eğitim sisteminin en önemli sorunu kadrolaşma, adam kayırma. nAnkete katılan eğitimcilere göre; Millî eğitim sisteminin en önemli sorunu olarak adam. Anketle ilgili açıklama yapan Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Koncuk, eğitim sisteminin en önemli sorunlarından birisinin kadrolaşma olduğunu söyleyerek, bakanlığın bu konuda partiler üstü hareket etmesini istedi. Eğitim sisteminde istenen başarının yakalanması için herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesini isteyen Koncuk, Ders kitaplarının muhtevalarının eğitimcileri memnun etmediğini vurguladı. |
FATİH KARAGÖZ 10.02.2010 |
Küçük yaşta şöhret, intihara sürüklüyor |
BAĞCILAR'DA konferans veren Tayfun Talipoğlu, her evde farklı dizileri izlemek için 2-3 televizyon olduğuna dikkat çekerek dizi furyasını eleştirdi. Yaptığı “Bam Teli” programıyla Anadolu’yu gezdiğini belirten Talipoğlu, “Anadoluyu yaklaşık 2 milyon 100 bin kilometre gezdim ve öğrendiğim bir şey var. Asıl olan bizim değerlerimiz ve bu değerlerimizi bir günde kazanmadık” dedi. “Uzun bir sürece yayılarak televizyon denen bu aygıt üzerimize üzerimize geliyor” diyen Talipoğlu, “Her evde yaklaşık 2 ile 3 televizyon var ve bunlar sadece dizileri seyretmek için kullanılıyor. Bu sayede ise evdeki muhabbet ve huzur yok denecek kadar aza indiriliyor” ifadelerinde bulundu. Dünyanın pek çok ülkesinde çocukları koruma yasalarının bulunduğuna dikkat çeken Talipoğlu şunları söyledi: “Küçük küçük kızları kocaman kadınlara küçük erkekleri kocaman adamlara benzetip sahnelere salıp o ışıkların altında bir kere gösterirseniz ve onlar da üç beş kere o parçaları söylerlerse bir müddet sonra ne hale geleceklerini düşünüyor musunuz? Küçük yaşta gelen şöhretin ardından gelen düşüş insanı intihara kadar götürür.” Talipoğlu, televizyonların arada bir kapatılması ve çocuklarla sohbet edilmesi gerektiğini de söyledi. |
10.02.2010 |
Metrobüs zammının iptali İstanbulluları memnun etti |
METROBÜS ücretlerine yapılan zammın mahkeme kararıyla iptal edilmesinin ardından İstanbullular bugün zamsız seyahat etti. Zammın iptali vatandaşları mutlu etti. Bazı vatandaşlar zammın iptal edildiğini gişelerde para üstü alırken öğrendi. İstanbul 10. İdare Mahkemesi’nin metrobüse yapılan zammı iptal etmesinin ardından, Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) dün aldığı kararla zammı geri çekti. UKOME’nin dün aldığı karar bugün uygulamaya kondu. Metrobüs gişelerine 09.02.2010 tarihinden itibaren tam geçişin 1,50 TL, indirimli geçişin de 0,85 Kuruş olduğuna dair duyuru yazıları asıldı. Bazı vatandaşların zammın iptalinden haberdar olmadığı ve paralı gişelerden geçerken 2 TL uzattığı görüldü. Bu vatandaşlar paralarının üstünü görevlilerin uyarısıyla geri aldı. Zammın geri çekilmesi metrobüsle seyahat eden vatandaşları memnun etti. Asgarî ücretle geçinen birisinin sadece tek seferde 2 TL ödemesinin çok pahalı olduğunu belirten vatandaşlar, kararın bütçelerini biraz olsun rahatlatacağını söyledi. |
10.02.2010 |
Ege’de kuvvetli fırtına bekleniyor |
METEOROLOJİ, bugün için Ege’de kuvvetli fırtına uyarısında bulundu. Konuyla ilgili ilgililer ve vatandaşların dikkatli olması istendi. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nden ‘acil’ koduyla yapılan meteorolojik uyarıya göre; Çarşamba günü sabah saatlerinden itibaren Ege’de rüzgârın güneydoğudan 7 ila 9 kuvvetinde (75 ila 90 km/s) kuvvetli fırtına şeklinde esmesi bekleniyor. Fırtınanın, Perşembe gece saatlerine kadar etkili olması bekleniyor. Açıklamada konuyla ilgili ve yetkililer, fırtınayla ilgili dikkatli ve tedbirli olmaları konusunda uyarıldı. |
10.02.2010 |
Kürdoloji bölümü gelecek döneme hazır |
MARDİN Artuklu Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı kurulan ‘’Türkiye’de Yaşayan Diller Enstitüsü’’nün Kürtçe ile ilgili programına, 2010-2011 akademik yılının sonbahar döneminden itibaren yüksek lisans öğrencisi alınması hedefleniyor. Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay, ‘’Kürtçe için çok talep geldiğini’’ bildirerek, ‘’Kürdoloji yapmak isteyen çok’’ dedi. Enstitünün Kürtçe ile ilgili programına bu yıldan itibaren yüksek lisans öğrencisi alınmaya başlanacağını kaydeden Omay, enstitüde Kürtçe’nin yanı sıra Süryanice ve Arapça ile ilgili bölümler de olacağını ifade etti. Kontenjanların da henüz netlik kazanmadığını söyleyen Omay, kontenjanlar ile diğer konulardaki çalışmalarının YÖK’e sunulacağını, buna YÖK’ün onay vereceğini anlattı. |
10.02.2010 |
Adıyamanlılar Kanal D’den özür istiyor |
ADIYAMANLILAR Kanal D Televizyonunda yayınlanan “Arka Sokaklar” adlı dizinin 18.Ocak 2010 tarihinde yayınanan bölümünde, senaryo gereği kızına tecavüz eden kişi için “Adıyaman nüfusuna kayıtlı” şeklinde verilmesine tepki gösterdi. Adıyaman Kent Konseyi Başkanı Mustafa Işıldak, böyle bir olayı kabullenmeyeceklerini söyledi. Hemşerilerini aşağılayan, dayanaktan yoksun biçimde küçük düşüren ve vicdanları rencide eden ifadelerin yer aldığı bu olaya karşı İstanbul Adıyamanlılar Vakfı’nın duyarlılık göstererek hukukî girişimde bulunduğunu hatırattı. Işıldak, bu konuda Radyo Televizyon Üst Kurulu'ndan (RTÜK) olaya müdahale etmesini istedi. |
10.02.2010 |
İbrahim Canan sevenleri tarafından anıldı |
İ.B.B. Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Kültür Müdürlüğü’nce önceki gün Fatih-Ali Emiri Kültür Merkezi’nde “Prof. Dr. İbrahim Canan’ı Anma Programı” düzenlendi. Oturum başkanlığını Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün yaptığı anma programına konuşmacı olarak Prof. Dr. Suad Yıldırım, Prof. Dr. İsmail L. Çakan, Prof. Dr. Mustafa K. Özsoy, Prof. Dr. Mustafa Y. Nutku ve İbrahim Canan Hocanın oğlu Hamidullah C. Canan katıldı. Prof. Dr. Prof. Dr. Mustafa Nutku’nun açış konuşmasıyla başlayan program, İbrahim Canan’ın hayatının bir film şeridi gibi özetlendiği slayt gösterisiyle devam etti. Yalova Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Niyazi Eruslu’nun kısa bir selâmlama konuşmasının ardından sözü alan Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, “Bir cemiyette alimler ile amiller bozulursa, o cemiyet de bozulur ve yıkılır. Bu iki grup iyi olursa, cemiyet de kalkınır ve terakki eder” ve “Âlimler dünyaya dalmadıkları ve saltanat uyuntusu olmadıkları sürece peygamberlerin mirasçıları ve eminleridirler” şeklinde iki düstur aktardıktan sonra “Memleket ve vatan bir vücuda benzerse, aklı ve ruhu ilim ve marifettir. Cesedi ve bedeni de siyaset ve idaredir. Bu iki unsur arasında muvazene bulunursa memleket huzura erer. Zannedersem bizim memleketimizde de bu muzazeneyi sağlayan istisna şahsiyetlerden biri İbrahim Canan Hocamız idi. Ve o, herşeyden önce iyi bir Nur Talebesi idi” dedi. İkinci olarak sözü alan Prof. Dr. İsmail L. Çakan “anmak ve anılmak” üzerine yaptığı veciz bir konuşmanın ardından İbrahim Canan Hocayla ilgili olarak “Hizmet içinde hizmet yolunda emaneti sahibine teslim etti. Hizmet şehidi oldu” dedi. Öte yandan İbrahim Canan Hocanın askerliğinde bile üst komutanından izin alarak akşam vakitlerini ilim tedrisiyle geçirecek kadar ve üniversitede yeri geldiğinde öğrencisinden ders almaktan yüksünmeyecek derecede fazilet sahibi olduğunu ifade eden Çakan sözlerine şunları da ekledi: “Canan Hoca yaptığı işi ciddiyetle yapardı. Çalışma ve araştırma azmi ile hizmet aşkını birleştiren bir bilim adamıdır. Öğrendiklerini yaşardı.” Ardından sözü alan Prof. Dr. Mustafa Kemal Özsoy, Üstad Bediüzzaman’ın “Âlim-i mürşid koyun olmalı, kuş olmamalı. Koyun kuzusuna süt, kuş yavrusuna kay verir” sözünü hatırlatarak İbrahim Canan’ın bu söze masadak olduğunu söyledi. İbrahim Canan’ın namaza çok önem veren biri olarak iki senelik askerlik müddetinde tek bir vakit namazını bile geçirmediğini bildiğini aktardı. İbrahim Canan’ın oğlu Hamidullah Canan ise, babasını en çok namazla ilgili faaliyetleriyle hatırlayacağını ifade ederek “Sanki tüm vaktini namaz hazırlığı ve namaz kılmakla geçiriyordu. Seccadesinin sürekli serili olduğu evimizde babam namazlarını hep ya evde cemaatle, ya da camide kılardı. Yeni bir namaz vakti geldiğinde sanki babamın gözleri parlardı” dedi. Babasının camiye gittiği zaman, cami cemaatine özellikle sabah namazında “Hergün her sabah camiye gelmeyin. Bir gün camide kılın, bir gün evde çoluk çocuğunuzla cemaat yapın” dediğini aktaran Hamidullah Canan, babasının namazla ilgili serencamını şu sözlerle özetlemenin mümkün olduğunu söyledi: “Namaz kılmak için bahane arardı.” Öte yandan babasının, Üstad Bediüzzaman’ın “kıllet-i menam, kıllet-i taam, kıllet-i kelâm” düsturunu benimsediğini, öğle yemeğini sünnette yeri olmadığı gerekçesiyle yememeyi tercih ettiğini, evde en çok İktisat Risâlesi’ni okuduğunu, en çok da zaman hususunda iktisata riâyet ettiğini aktardı. Hamidullah C. Canan, babasının kendilerine en çok hatırlattığı iki hadis-i şerifin ise “Her duyduğunu söylemesi, kişiye günah olarak yeter” ve “Ya hayır konuşun, ya da susun” olduğunu söyledi. İbrahim Canan’ın çalışma hayatının “Kur’ân ve hadisleri doğru yorumlayarak Müslümanların şimdiki meselelerine ışık tutmak” şeklinde özetlenebileceğini söyleyen Prof. Dr. Suat Yıldırım ise, “Öyle zannediyor ve Allah’tan ümit ediyorum ki, İbrahim Canan Hoca kabirde de aynı meşguliyetlerine devam ediyordur” dedi. Öte yandan İbrahim Canan Hocanın, “İslam’da Aile Eğitimi” isimli kitabını 28 Şubat şartlarında yazdığını ifade eden Prof. Yıldırım, bu hususla ilgili olarak şunları nazara verdi: “İbrahim Canan Hoca, 28 Şubat şartlarının bazı dış güçlerce hazırlandığını düşünürdü. Türkiye’nin ilerleyen bir Müslüman ülke olmasını istemeyenlerin, ordumuz içinde cuntacılar bularak bunu gerçekleştirdikleri söylerdi. ‘Küresel bir muhalefet var’ fikrindeydi. Müslümanları daha çok zor şartların beklediğini ve bu vasatta çok çalışmak gerektiğini dile getirirdi. Bu düşüncelerinden hareketle Kur’ân’ın iki âyetini nazara verirdi hep. ‘İslâm’da Aile Eğitimi’ kitabı, bir anlamda bu iki âyetin neticesidir. Birisinde, Firavun baskısı altında kalan Hz. Musa’ya inanmış mahdut cemaat nazara verilmekte ve buradan günümüz Müslümanlarına hizmet prensipleri çıkarılmaktadır. Diğer âyette ise ‘evlerin hizmet merkezi yapılması’ vurgusu vardır. Allah’ın isminin yüceltilmesine çalışılan evlerden bahsedilmektedir.” Son olarak sözü olan Prof. Dr. Mustafa Nutku ise, İbrahim Canan’ın İslâma hizmet eden büyük bir âlim olduğunu, asrımızın müceddidi Bediüzzaman’ı kendisine rehber edindiğini, dostluklarının çok eskilere dayandığını, kendisine her fırsatta sorular sorarak ilminden istidafe ettiğini ve o istifadenin neticesi olarak makaleler yazdığını ifade etti. Program, İbrahim Canan Hocaya okunan bir Fatiha ile sona erdi. |
İSMAİL TEZER 10.02.2010 |
Biberonla beslenen kuzular |
ERKEN doğum yapan koyunlardaki süt verimliliğinin az olmasından dolayı yavru kuzular biberonla besleniyor. Bu köyde kuzular bebek gibi büyüyor, hayvan yetiştiricisi bir bayan, kuzulara anne şefkatini aratmıyor. Muş’un Varto ilçesine bağlı Taşçı Köyünde hayvan yetiştiriciliği yapan bir aile, bütün koyunlarının erken doğum yaptığından kuzularını besleyecek kadar sütlerinin olmadığını anladı. Açlıktan bir bir kuzularının öldüğünü gören aile, çareyi biberonla kuzulara süt vermekte buldu. Geriye kalan 45 kuzuyu 3 öğün biberon kullanarak sütle beslemek zorunda kaldığını ifade eden Azize Yoloğlu, 4 kuzunun açlıktan öldüğünü belirterek yetkililerden destek beklediğini söyledi. Açlıkla pençeleşen kuzuları doyurmak için kendi inek sütüyle beslemek zorunda kaldığını dile getiren Yoloğlu, “Komşulardan aldığımız inek sütüyle kuzuları beslemeye çalışıyoruz. Bu da yeterli olmuyor. Hem maddî hem de manevî anlamda çökmüş durumdayız. Ne yapacağımızı bilmiyorum. Yetkililerden süt desteğinde bulunmalarını istiyorum.” ifadelerini kullandı. Tarım İl Müdürü Murat Yıldız, kitlece erken doğumun, Muş’ta bugüne kadar sadece Taşçı Köyünde gerçekleştiğini ifade etti. |
10.02.2010 |
Biyoyakıt üretimine bakteri katkısı |
NEREDEYSE her şeye dirençli Deinococcus radiodurans bakterisi, biyoyakıt üretimi konusunda bilim adamlarına esin kaynağı oldu. Fransız biyoteknoloji şirketi Deinove’den bilim adamları, bu bakteri ürünün çevreci yakıt üretiminde kullanıp kullanılamayacağını anlamak için araştırma yapıyor. Bilim adamlarına göre, biyoyakıt üretiminde şu an kullanılan Saccharomyces cerevisiae’nın (pişirmede kullanılan bir maya türü) yerini, biyoyakıt üretiminin etkinliğini arttırmak için bu bakteri alabilir. Bakteri türünün 3 bin suşunu (bir bakteri veya virüsun farklı alttürlerinin, aralarında genetik farklılıklar bulunan grupları) toplayan bilim adamları, bunlardan yüksek sıcaklığa, asit değişimlerine ve alkole en fazla direnç gösterenleri belirlemek için kolları sıvadı. Bilim adamları mantarın, organik maddenin doldurulduğu depoda sıcaklık 30 dereceyi geçtiğinde öldüğünü, ancak “çevreci yakıta dönüştürmenin” 45 derecenin üzerinde daha etkili olduğunu belirtti. Mantarın bitkisel alkole de dayanamadığına dikkati çeken araştırmacılar, ancak bu bakterilerin alkole ve ısıya çok dirençli olduğunu vurguladı. Araştırmalar başarılı olursa, bakteri “biyoyakıt üretiminde rol almak için” fabrikaya gönderilecek. Amerikalı bilim adamları, daha önce, genetik değişikliği kolay bir mikro organizma olan “Escherichia coli” adlı bakteriyi kullanarak, kimyasal işleme başvurmadan ikinci nesil biyoyakıt üretmeyi başarmıştı. |
10.02.2010 |
Can sıkıntısı öldürebilir |
BİLİM adamları, insanların gerçekten “can sıkıntısından ölebileceğini” tesbit ettiler. Telegraph gazetesindeki habere göre, sıkıcı bir hayatları olan insanların erken ölme ihtimallerinin diğerlerine göre iki kat fazla olduğu belirlendi. University College London’dan bilim adamları, hayatlarında çokça can sıkıntısı bulunan insanların kalp krizi veya felçten ölme riskinin, yaşamı eğlenceli bulanlardan daha fazla olduğunu bildirdiler. Araştırma, 25 yıl boyunca takip edilen 7 bini aşkın devlet memuru üzerinde yapıldı. 35-55 yaş grubundaki memurlara sıkıntı seviyeleri soruldu ve geçen yıl Nisan ayında araştırmaya katılanlar arasında ölen olup olmadığına bakıldı. Deneklerden sıkıntılı olduğunu söyleyenlerin erken ölme riskinin yüzde 40 daha fazla olduğu ortaya çıktı. Kadınlar, gençler ve kötü işlerde çalışanların can sıkıntısının daha fazla olduğu da belirlendi. Bilim adamları, can sıkıntısı çekenlerin içki ve sigara gibi sağlığı olumsuz etkileyen alışkanlıklara yönelme olasılıklarının daha fazla olduğunu, bunun da ömürlerini kısaltabildiğini hatırlattılar. Araştırma, International Journal of Epidemiology dergisinde yayımlanacak. |
10.02.2010 |
Emniyet müdürüne trafik cezası |
UŞAK İl Emniyet Müdürü Cafer Şahin’e, Ankara’dan dönüşte kendi kullandığı otomobiliyle hız sınırını aştığı gerekçesiyle trafik cezası kesildi. Otomobil kullanan herkesin sürücü olduğunu, sürücülerin de kurallara uyması gerektiğini belirten Şahin, itiraz etmeden 304 liralık cezayı ödedi. Eşiyle birlikte 11 Temmuz 2009 tarihinde Ankara’dan dönerken hız sınırını yüzde 30 aşan İl Emniyet Müdürü Şahin, otomobilinin plakasına yazılan 260 liralık cezanın Ankara’daki adresine gittiğini ancak orada bulunamayınca 10 Eylül 2009’da kesinleştiğini kaydetti. 2010 Ocak ayında taşıt pulu vergisini internetten ödemek istediğinde karşısına çıktığını anlatan Şahin, bu süreçte yasal faiziyle birlikte 304 liraya ulaştığını söyledi. Emniyet müdürü olarak 14 yıldır çeşitli illerde görev yaptığını aktaran Cafer Şahin, “Meslek hayatımda bu ikinci cezam oldu. Direksiyona oturan herkesin adı sürücüdür. Bunun dışında bir kimliği ve sıfatı yoktur. Dolayısıyla trafik kurallarına uymakla yükümlüdür. Uymazsa müeyyide var, gereği yapılır” dedi. |
10.02.2010 |