Güncel |
“Amirallere suikast girişimi’’ iddianamesi mahkemede |
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Süleyman Pehlivan tarafından hazırlanan ‘’Amirallere suikast’’ iddianamesi, aralarında hukukî ve fiilî bağlantı olduğu gerekçesi ileri sürülerek birleştirilme talebiyle ‘’Poyrazköy’’ dâvâsına bakacak olan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. İddianamede, 9’u tutuklu 19 şüphelinin 7,5 ila 40 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteniyor. “Amirallere suikast” iddianamesi mahkemede
“AMİRALLERE suikast’’ girişimi iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında 9’u tutuklu 19 sanık hakkında iddianame düzenlendi. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Süleyman Pehlivan tarafından hazırlanan iddianame, aralarında hukukî ve fiilî bağlantı olduğu gerekçesiyle birleştirilme talebiyle ‘’Poyrazköy’’ dâvâsına bakacak olan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Amirallere suikast soruşturması kapsamında ifadeleri alınan emekli Binbaşı Levent Bektaş ve Tayfun Duman’ın Poyrazköy dâvâsında sanık oldukları için ‘’Amirallere suikast’’ iddianamesinde şüpheli olarak yer almadıkları belirtildi. İddianamede, 9’u tutuklu 19 şüphelinin ‘’Silâhlı terör örgütüne üye olmak’’, ‘’Patlayıcı madde ve mermi bulundurmak’’, ‘’Kişiye özel verileri hukuka aykırı bir şekilde kaydetmek’’ suçlarından 7,5 ila 40 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılması istendi. Burçin Öztürk adlı bir kişinin müşteki olarak yer aldığı iddianame ile ilgili 16 klasör ek delil bulunuyor. |
31.01.2010 |
1965 YILINDAN BU YANA ASKERİYE İÇİNDE YAPILAN PLANLAR |
Ülkemizdeki demokrasinin hastalıklı hale gelmesine ve bir türlü iyileşmemesine yol açan sebebin Devleti Kurtarma Planları olduğu belgelendi. Taraf gazetesi 12 Eylül askerî darbesinin belgelerini yayınladığı yazı dizisinde, 1988 yılında Milliyet gazetesinde yayınlanan tarihî bir röportajı tekrar hatırlattı. 12 Eylül’ün ünlü generali Bedrettin Demirel, bu röportajda, 1965 yılından bu yana askeriye içinde yapılan devleti kurtarma planlarının olduğunu, 12 Eylül askerî darbesini de bu planlar çerçevesinde yaptıklarını söylüyor. BEDRETTİN PAŞA: DEV-KURT PLANI 12 EYLÜL’DE KUVVEDEN FİİLE ÇIKTI
Planların ismini Dev-Kurt olarak nitelendiren Bedrettin Demirel Paşa, “Devleti kurtarma planı her zaman vardır Genelkurmay’da. Yıllardır var. 12 Eylül’de zuhur etmiş bir plan değildir. Devlet görevini yapamayınca 12 Eylül’de Dev-Kurt kuvveden fiile çıktı” diyor. Aynı röportajda, “12 Eylül için şartların olgunlaşmasını bekledik” diyen Bedrettin Paşanın bu sözleri, günümüze kadar uzanan darbeler ve darbe planlarının arkasındaki hastalığın ne olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. |
31.01.2010 |
En önemli mesele demokrasi |
SANAYİ ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, istikrar ve güven ortamının yatırımcının ve toplumun psikolojisini önemli oranda etkileyen bir faktör olduğunu vurgulayarak, “Dolayısıyla Türkiye’de bu sebeple demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, özgürlük meseleleri en önemli meselelerdendir” dedi.
Bakan Ergün, Bursa Valisi Şahabettin Harput’u ziyaretinde, ‘’Ergenekon soruşturması ve darbe planı iddiaları’’na ilişkin gazetecilerin sorularını cevapladı. Ekonominin yüzde 60’ının psikoloji olduğunu, bu tür faaliyet ve söylemlerin ekonomik faaliyetleri ciddi anlamda etkilediğini ifade eden Ergün, ‘’Yatırım yapacaksanız yatırım faaliyetlerini, tüketecekseniz tüketim faaliyetlerini, insanın içinde bulunduğu psikolojiyi etkilediğini herkes kabul ediyor’’ dedi. Ergün, istikrar ve güven ortamının yatırımcının ve toplumun psikolojisini önemli oranda etkileyen bir faktör olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu: ‘’Türkiye’de siyasi veya ekonomik istikrarsızlık, birtakım kaos planlarının gündeme geliyor olması, yatırım ortamını, ekonomik ortamı olumsuz etkileyen hatta tüketiciyi bile olumsuz etkileyen geleceğe dair önemli harcamalar yapılmasının da önüne geçecek olan olumsuz faktörlerdir. Dolayısıyla Türkiye’de bu nedenle demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, özgürlük meseleleri en önemli meselelerdendir. Bu yerli yerine oturmalı ve Türkiye, bir daha bu konuları tartışmayı bırak, kimsenin aklından bile geçmeyecek hale getirmelidir. Kimsenin aklına böyle bir şey gelmemeli, insanın aklından böyle bir şey geçmesinin en büyük kötülük olacağını herkesin düşünebilmesi icap eder, bu nedenle ne kadar iyi bir demokrasiniz varsa insan hakları, özgürlüklerde ne kadar ilerlemişseniz, hukuk devletinde de ne kadar ilerleme kaydetmişseniz, ekonomide de o kadar ilerleme kaydedersiniz.’’ Bu konularda ne kadar geri düşülürse demokrasi, insan hakları, özgürlükler, hukuk ve ekonomide de o kadar geriye düşüleceğinin açık olduğunu dile getiren Ergün, şöyle devam etti: ‘’Biz Türkiye’nin çok büyük bir potansiyeli olduğuna inanıyoruz. Bu bölgenin en önemli ülkelerinden biri Türkiye’dir. Bölgesini ciddi manada etkileyebilecek güce, potansiyele sahiptir. Türkiye bu potansiyelini çoğu zaman geçmişte yaşadığı istikrarsızlıklar nedeniyle yeterince değerlendirememiştir. İkide bir darbelerin, manipülasyonların yapıldığı siyasi istikrarsızlığın had safhada olduğu, kimsenin önünü göremediği bir ülkede iktisadi gelişme olabilir mi? O ülke gücünü, potansiyelini icraatına yansıtabilir mi? Böyle bir şey nasıl yapılabilir?’’ “NE FIRSATLAR KAÇIRILDI’’ ERGÜN bu sebeple Türkiye’nin geçmiş yıllardaki darbeler, siyasete müdahaleler ve birtakım kaotik olaylar dolayısıyla yeterli güce ulaşamadığını, hak ettiği yeri alamadığını bildiklerini söyledi. ‘’Ne fırsatlar kaçırıldı. O fırsatlar kaçırılmasaydı, bugün Türkiye AB üyesi ve AB içindeki en etkili ülkelerden birisi olabilirdi’’ diyen Ergün, sözlerini şöyle tamamladı: ‘’Türkiye Yunanistan ile aynı zamanda AB’ye girme şansını kaçırdı. İstikrarsızlıklar nedeniyle, artık Türkiye’nin önündeki fırsatları kaçıracak tahammülü yoktur. Çok fırsatlar var. Türkiye dünyayı etkileyen bir ülke. Afrika, Güney Amerika, Avrupa, Asya, Orta Doğu’da artık Türkiye konuşuluyor. Ne kadar önemli bir yere sahip olduğu konuşuluyor. Bu anlamda herkes ilişki kurmak istiyor, vizeler kaldırılıyor, serbest ticaret anlaşmaları yapılıyor, bunların ortasında bu işleri tartışırsak, Türkiye’ye yazık olur. 21. yüzyılda bu fırsatları kaçırmamalıyız.’’ |
31.01.2010 |
EMASYA protokolü Anayasaya aykırı |
Darbelere zemin hazırlayan EMASYA protokolünü ilk kez ortaya çıkaran Şemdinli Araştırma Komisyonu raporuna ulaşıldı. Raporda, protokolün, kanunlara ve Anayasa’ya aykırı olduğu açıkça vurgulanıyor. Mart 2006’da, çoğunluğu hukukçu kökenli milletvekili olan Şemdinli Araştırma Komisyonu üyeleri tarafından kaleme alınan raporda, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/D maddesinin uygulanmasına yönelik olarak İçişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı adına 07.07.1997 tarihinde Koramiral Çetin Doğan ile İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ünüsan arasında imzalanan EMASYA protokolü eleştiriliyor, manifesto niteliğinde hukukî değerlendirmelere yer veriliyor. Şemdinli Araştırma Komisyonu raporunda, kanuni bir dayanağı bulunmayan protokolün 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu uyarınca, ilde suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenliğini korumak ve sağlama görevinin valiye ait olduğu hatırlatılırken, EMASYA komutanlıklarının, mülki amirlerin yardım talebi olmaksızın olaylara müdahale edebilmesine imkân veren 9’uncu maddesinin, 5442 sayılı kanuna yetki, şekil, konu ve maksat yönlerinden aykırı düştüğü, hatta bu yasanın getirdiği düzenlemeyi bütünüyle geçersiz kıldığı belirtiliyor. Raporda, protokolün, kanunlara ve Anayasa’ya aykırı olduğu açıkça vurgulanıyor. Hukuk devletinde ‘gereksiz ve keyfi bir uygulama’ olarak nitelendirilen EMASYA’nın, Türkiye’yi Avrupa Birliği karşısında güç durumda bıraktığının altı çiziliyor. Protokolün, dayandırıldığı 5442 sayılı İl Kanunu’na aykırı olduğuna dikkat çekilirken, bunun bir an önce ya iptal edilmesi ya da yasal bir düzenlemeye kavuşturulması gerektiğine işarete ediliyor. Raporda, protokole ilişkin “Devletin sivil otoritesini, kamu düzeni ve güvenliğini berhava eder nitelikte sonuçlar doğurur” ifadelerine yer veriliyor. |
31.01.2010 |
Jandarma: JİTEM diye birim yok |
JANDARMA Genel Komutanlığı, kuruluş ve kadrolarında JİTEM adı altında birim bulunmadığını ve geçmişte de böyle bir kadro oluşturulmadığını bildirdi. Jandarma Genel Komutanlığı, birinci ‘’Ergenekon’’ dâvâsının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin isteği üzerine gönderdiği yazıda, JİTEM’e ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Jandarma Genel Komutanlığı kuruluş ve kadrolarında JİTEM adı altında birim bulunmadığı ve geçmişte de böyle bir kadro oluşturulmadığı kaydedilen yazıda, İçişleri Bakanlığının 19 Mayıs 1987 tarihli onayıyla 2935 sayılı OHAL Kanunu’nun birinci maddesindeki görevleri icra etmek üzere 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesine göre yetkilendirilen Jandarma Asayiş Komutanlığının teşkil edildiği belirtildi. Jandarma Asayiş Komutanlığınca teklif edilen geçici görev kuruluşunun uygulamasına Nisan 1990’da son verildiği ve Jandarma Genel Komutanlığınca yapılan düzenleme doğrultusunda Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı istihbarat birimlerinin, Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı ve Jandarma İstihbarat Tim Komutanlığı olarak teşkilâtlandığı belirtilen yazıda, şöyle denildi: ‘’Geçici görev kuruluşu uygulamasına Nisan 1990’da son verilmiş olmasına rağmen JİTEM isminin bir süre daha bölgede bazı vatandaşlar ile bir kısım devlet görevlileri tarafından kullanılmasının, tamamen bilgisizlikten veya jandarma ile ilgisi olmayan kötü niyetli bir kısım çevrelerin yaklaşımlarından kaynaklandığı değerlendirilmektedir. JİTEM tabiri günümüzde olduğu gibi geçmiş yıllarda da jandarma dışında bazı kaynaklarca zaman zaman kullanılmıştır. Hatta Jandarma Genel Komutanlığının konuyu bilmeyen bazı alt kademelerinde de benzer ifadeler kullanılması ve bu meyanda Jandarma İstihbarat Timlerinden ‘JİT’ diye bahsedildiğinin görülmesi üzerine 1994 yılında ‘JİTEM’, 1997 yılında da ‘JİT’ tabirinin kullanılmaması için birlikler uyarılmıştır.” |
31.01.2010 |
Ergenekon’da 3 tahliye |
İSTANBUL 13. Ağır Ceza Mahkemesi birinci ‘’Ergenekon’’ davasının tutuklu sanıklarından Muhammet Yüce, Ümit Gürses ve Habip Ümit Sayın’ın tahliyesine hükmetti. Mahkeme Heyeti, sanık avukatlarının taleplerini yaklaşık 1,5 saat süren arada değerlendirdi. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, sanıklar ve avukatları tarafından bu haftaki oturumlarda yazılı ve sözlü olarak yapılan talepler konusunda celse arası karar verilmesinin kararlaştırıldığını bildirdi. Dosya kapsamı, delil durumu, suç vasıflarının değişme ihtimali ve yatılan süreler dikkate alınarak, Muhammet Yüce, Ümit Gürses ve Habip Ümit Sayın’ın atılı suçlardan bihakkın tahliyelerine karar verildiğini bildiren Şengün, bu kişiler hakkında yurt dışı çıkış yasağı konulmasına hükmedildiğini kaydetti. Öte yandan, sanıklardan Mehmet Demirtaş, İsmail Yıldız, Muzaffer Şenocak, Mehmet Zekeriya Öztürk, Kemal Kerinçsiz, Hayrettin Ertekin, Hüseyin Görüm, Erkut Ersoy ve Selim Akkurt’un tahliye talebini oy çokluğuyla red eden mahkeme heyeti, bu sanıkların karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde itiraz hakları bulunduğunu hatırlattı. Duruşma, 22 Şubat Pazartesi gününe bırakıldı. |
31.01.2010 |
Gözaltındaki albayın “morali” yerinde |
ESKİŞEHİR Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Recep Gençoğlu’nun avukatı Erol Halka, Erzurum Merkez Komutanlığı’nda gözaltında tutulan müvekililinin “fevkalade moralli” olduğunu söyledi. Halka, Erzurum Adliyesinde yaptığı görüşmelerin ardından Merkez Komutanlığına gelerek, müvekkili Gençoğlu ile görüştü. Görüşmenin ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Halka, albay Gençoğlu’nun Türkiye genelinde bilinen Ergenekon Soruşturması kapsamında gözaltında olduğunu ifade etti. Gençoğlu’nun asker kişi olduğu için bu konuyla alakalı askeri bir yerde gözaltında olduğunu ifade eden Halka, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Burası da Erzurum Merkez Komutanlığı. Albay Gençoğlu fevkalâde moralli. Sizlere de selamı var. Özellikle kendisi gözaltında bulunduğu için sizlerle de bunu bire bir paylaşamadığı için vekili olarak bizim marifetimizle tüm kamuoyuna ulaşmak istiyor. Eşine, ailesine ve tüm sevenlerine selam söylüyor. Morali hakikaten yerinde. Bu insanlar çok değerli insanlar. Uzun yıllar terörle mücadele etmiş, ülkeye faydaları fevkalade dokunmuş insanlar. Biz tabii bu hadiseden dolayı üzgünüz. Ama aklanacağımızı düşünüyoruz.’’ |
31.01.2010 |
“Balyoz”a hukukçu tepkisi |
EMEKLİ Orgeneral Çetin Doğan’ın 1’inci Ordu Komutanı olduğu dönemde, hükümete ve millete karşı hazırlanan ‘Balyoz’ darbe planlarına Adıyamanlı avukatlar büyük tepki gösterdi. Adıyamanlı avukatların katıldığı toplantıda, grup adına açıklama yapan Adıyamanlılar Vakfı Hukuk Komisyonu Başkanı Avukat H. Mehmet Baykurt, darbe iddialarının aydınlatılmasını ve sorumluların cezalandırılmasını istedi. Demokratik düzeni askıya alma çaba ve teşebbüslerinin asla kabul edilemez olduğunu belirten Baykurt, Cumhuriyet savcılarını, olayı aydınlatmak için göreve çağırdı. Her ne şart ve ortamda olursa olsun, hukukun en üst merci olarak kabul edilmesini ve bunun bir gün herkese gerekeceğini dile getiren Avukat Baykurt, “Demokratik hukuk devletinin korunması sadece savcılıklar ile mahkemelerin değil, herkesin sorumluluğundadır” diye konuştu. Baykurt, ‘Balyoz’ darbe planının kamuoyuna aksettirildiği şekliyle doğru olması halinde, ismi geçenlerin bir an önce yargılanmasını, ancak ordunun topyekûn yıpratılmamasının da elzem olduğunu sözlerine ekledi. |
31.01.2010 |
Türkiye küresel güç olma yolunda |
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Ömer Cihad Vardan, ‘’Türkiye son yıllarda yaptığı çalışmalarla bölgesel bir güç olmayı başarmıştır ve küresel bir güç olma yolunda da emin adımlarla yürüyor’’ dedi. Vardan, Türkiye’de ekonomik krizin etkilerinin diğer ülkelere oranla daha az hissedildiğini ifade etti. Türkiye, küresel güç olma yolunda
Müstakİl Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Ömer Cihad Vardan, Türkiye’nin küresel güç olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini söyledi. MÜSİAD Başkanı Vardan, Amerikan Türk Ticaret Odası’nın (ATCOM) dâvetlisi olarak geldiği ABD’de, New Jersey eyaletinin güneyindeki Mount Laurel şehrinde, iş adamlarıyla bir araya gelerek ATCOM’un düzenlediği konferansta konuştu. Dünya ekonomilerinin büyük çalkantılar yaşadığı küresel krizin Türkiye’de, geçtiğimiz yıllarda başlatılan ve uygulamaya konulan ‘’komşu ülkelerle sıfır problem’’ politikası sayesinde daha hafif şekilde atlatıldığını söyleyen Ömer Cihad Vardan, ‘’Türkiye son yıllarda yaptığı çalışmalarla bölgesel bir güç olmayı başarmıştır ve küresel bir güç olma yolunda da emin adımlarla yürüyor’’ dedi.Türkiye’de ekonomik krizin etkilerinin diğer ülkelere oranla daha az hissedildiğini ifade eden Vardan, bunun en büyük nedenlerinden birinin komşu ülkelerle olan ticaret hacminin genişletilmesi olduğuna dikkat çekti. Hükümetin bu anlamda başarılı politikalar yürüttüğünü belirten Vardan, daha önce hiç ticaret yapılmayan ülkelerde artık Türk ürünlerinin yoğun bir şekilde pazarlandığını kaydetti. ‘’Öncelikle kendimize, ülkemize, gücümüze güvenelim ve kendimizi tanıyıp ne yapacağımızı görelim’’ diyen Başkan Vardan, Ocak ayı başında kamuoyuna sundukları ‘’4x4 planının’’ detaylarını da ATCOM üyesi dinleyicileriyle paylaştı. |
31.01.2010 |
Tüzmen: Bu yıl seçim yok |
AKP Genel Başkan Yardımcısı Kürşad Tüzmen, erken seçim beklentisi içinde olunmaması gerektiğini belirterek, ‘’Seçim 2011’de, zamanında yapılacak’’ dedi. Tüzmen, yaptığı açıklamada, son günlerde muhalefetin seçim istediğini hatırlatarak, ‘’Muhalefet partileri seçimi öne almak isteyebilir. Ancak, seçimin bir takvimi var. Seçimlerin öne alınması programımızda yok. Bu yıl seçim bekleyenler boşuna bekler. Çünkü, seçimler 2011’de, zamanında yapılacak’’ diye konuştu. Anayasa değişikliği ile ilgili çalışmalarının sürdüğünü belirten Tüzmen, bunun bütün siyasî partilerin mutabakatı ile yapılmasından yana olduklarını söyledi. ‘’Doğru adımlarla yol haritasını belirleyip ona doğru gitmek gerekiyor. Bizim yaptığımız da bu’’ diyen Tüzmen, şunları kaydetti: ‘’Çalışmalar halen devam ediyor. Halkın buna ihtiyacı var. Ceket dar geliyorsa onu bir şekilde değiştirmek gerekir. Başka çaresi yoktur. Anayasa değişikliğinin gerekliliği vatandaşa iyi anlatıldığı zaman sorun olmaz. Çünkü muhalefet de anayasa değişikliğini istiyor. Türkiye’de herkes bir değişiklik istiyor, ancak nasıl yapılacağı konusunda mutabakat yok. Ama, Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir anayasa herkes açısından iyi olur.’’ |
31.01.2010 |
Kurtulmuş: Darbe planlarına karşı yek vücut olmalıyız |
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Türkiye’nin artık darbe dönemlerini geride bıraktığını belirterk, “Tüm siyasî partiler Türkiye’yi darbelerden kurtarmak, darbe tartışmalarını ülke gündeminden çıkarmak için ortak çalışmalıdır. Sadece sözde değil ortak bir çalışma zemini oluşturulmalıdır” dedi. Kurtulmuş, partisinin il başkanları ve il müfettişleri toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kurtulmuş, Ergenekon davası ve Balyoz darbe planlarına karşı konuşan tek partinin SP olduğunu iddia etti. Türkiye’nin Parlamento’nun üzerinde bir güç olmadığını ortaya koyacak yeni bir siyasal yapılanmaya ihtiyacı olduğunu belirten Kurtulmuş, “Darbe söylentilerinden siyasî polemik yerine, Türkiye’de bir daha siyasal yapının önünün kesilmeyeceği yeni bir siyasal yapılanmanın eylem planını zorunlu görmektedir. Bütün siyasî partiler ortak bir deklarasyon yayımlayarak Parlamento’yu ve millet egemenliğini her şeyin üstünde tuttuklarını, Parlamento ve millet egemenliğine karşı yapılacak olan her türlü olağan dışı müdahaleye karşı tek yumruk olarak, tek vücut olarak, millet adına karşı çıkacaklarını hep birlikte deklare etmelidirler. Tüm siyasi partiler Türkiye’yi darbelerden kurtarmak için, darbe tartışmalarını ülke gündeminden çıkarmak için ortak çalışmalıdır, sadece söz değil ortak bir çalışma zemini oluşturulmalıdır” diye konuştu. SP lideri, yeni bir anayasa değişikliğinin şart olduğunu ifade ederek, bunun Parlamento’nun ve iktidarın boynunun borcu olduğunu söyledi. |
31.01.2010 |
Bu anayasa ile AB hayal |
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ‘’Bu Anayasa ile AB’ye girmek hayal. El ele verip Türkiye’ye yakışan bir Anayasa’ya kavuşmamız gerekiyor’’ dedi. Bağış, Kütahya Ticaret ve Sanayi Odasında (KÜTSO) iş adamları ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katılımıyla düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik sürecinin, Cumhuriyet tarihinin en önemli demokratik açılımı olduğunu söyledi. Demokratik açılımı, ‘’Türkiye’de yaşayanların kendi içinde bir helalleşme ve barışma süreci’’ olarak nitelendiren Bağış, ülkede insanların birbirini değiştiremeyeceğini kabullenmesi ve ortak paydalarda birleşebilmeyi öğrenmesi gerektiğini ifade etti. Bağış, Türkiye’de yeni bir Anayasa’ya ihtiyaç duyulduğunu belirterek, şunları kaydetti: ‘’Bu Anayasa ile AB’ye girmek hayal. El ele verip Türkiye’ye yakışan bir Anayasa’ya kavuşmamız gerekiyor. Aylardır muhalefet partilerine çağrılarda bulunuyoruz. Bütün partiler birer Anayasa taslağı hazırlasın. Sonra o taslaklardaki en iyi yerleri Anayasa Komisyonumuz, TBMM ele alsın ve Türkiye’ye yakışır güzel bir Anayasa metni ortaya çıksın. Bu ülkedeki bütün vatandaşlarımızın ‘Benim’ diyebileceği bir Anayasa’ya kavuşmamızın vakti geldi. Bugünkü Anayasa’mız, askerî bir darbeden sonra yazılmış askerî bir Anayasa’dır. Askerî bir Anayasa ile asgarî bir demokrasi olur, AB ve çağdaş medeniyetler seviyesi standartlarında bir demokrasi olmaz. Gerçekten demokrasi istiyorsak, hep beraber bu konuda el ele vermemiz gerekir. Ben, bu çağrıyı aylardır yapıyorum, muhalefet partilerinden tek bir ses bile yok.’’
TÜRKİYE’NİN KENDİ GÜCÜNÜN FARKINA VARMASI
Bağış, Türkiye’nin AB üyeliği sürecinin kolay ilerlemediğini belirterek, Kıbrıs sorununun Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB üyeliğine engel teşkil etmediğini ancak Türkiye’nin üyeliği için ön şart gibi birileri tarafından devamlı Türk yetkililerin önüne sürüldüğünü anlattı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin kendi kafasında belirlediği beş faslı engelleyeceğini ilân ettiğini hatırlatan Bağış, şunları kaydetti: ‘’AB’de eskiden ikide bir ‘ayrıcalıklı ortaklık’ diye ağızlarına bir lâf dolamışlardı, ondan vazgeçirebildik. Biz bunu kabul etmeyeceğimizi çok net bir şekilde her vesileyle vurguladık. Ne Almanlar, ne Fransızlar, ne başkaları artık o lâfı ağızlarına almıyorlar, alırlarsa da cevabını alıyorlar. AB’de kararlar oy birliğiyle alınır. Türkiye bugün 12 fasıl açıp birini kapadıysa bunların her biri oy birliğiyle alınmış kararlardır. Türkiye’nin potansiyelinin onlar da farkındadır. AB, kendi konularını Türkiye’nin katkıları olmadan çözemeyeceğini görmeye başladı. Avrupa’nın bugün en önemli konularından biri enerji. Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu enerjinin yüzde 70’i Türkiye’nin ya doğusunda, ya kuzeyinde, ya da güneyinde. AB için Türkiye, bu enerjiye ulaşmak bakımından çok doğal bir köprü. Avrupa’nın kendi içinde entegrasyon sorunları var, Türkiye bu konuda en önemli ilham kaynağı ülkelerden biri.’’ |
31.01.2010 |
İthamlara karşı yeni birim |
Türkİye’nİn uluslararası platformlarda maruz kaldığı itham ve sorunlar karşısında haklılığını ispatlamaşa yönelik çalışmaların başarıya ulaşabilmesi ve uluslar arası toplumun doğru bildirilmesi için Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü kurulacak. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla konuya ilişkin hazırlanan genelge, Resmî Gazete’de yayımlandı. Genelgede, küreselleşmenin bir sonucu olarak uluslararası ilişkilerin daha karmaşık hale geldiğine işaret ederek, devletler arasındaki resmî diplomasi yanında, uluslar arası toplumu etkilemenin ve yönlendirmenin bir aracı olarak ‘’kamu diplomasisi’’nin ayrı bir önem kazandığı belirtildi. Genelgede, Türkiye’nin uluslar arası platformlarda uzun süredir maruz kaldığı itham ve sorunlar karşısında haklılığını ispatlamaya yönelik çalışmaların başarıya ulaşabilmesi için kamu diplomasisi yöntem ve araçlarıyla uluslar arası toplumun doğru yönde bilgilendirilmesi gerektiğinin vurgulandı |
31.01.2010 |
Sendikal haklara özen |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kamudaki toplu görüşmelerde varılan mutabakat uyarınca, kamu görevlilerinin sendikal haklarıyla sendikaların kuruluş amaçları doğrultusunda faaliyet göstermesini engelleyen bazı kısıtlayıcı durumların ortadan kaldırılmasına yönelik genelge yayımladı. Resmî Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanan ‘’Sendikal Gelişmeler Doğrultusunda Alınacak Önlemler’’ başlıklı genelgede Erdoğan, demokratik ve sosyal hukuk devleti ilkesinin en önemli gereklerinden birinin örgütlenme özgürlüğünün sağlanması olduğunu kaydetti. Genelgede, Başbakan Erdoğan, örgütlü toplumun, demokratik toplum düzenini ve katılımcı yönetimi gerçekleştirmenin vazgeçilmez şartı olarak değerlendirildiğinin altını çizdi. Erdoğan’ın genelgesine göre, sendika yöneticilerinin sendikal faaliyetler kapsamında yapacakları basın açıklamaları disiplin soruşturmasına konu edilmeyecek. Kamu görevlilerinin memuriyet mahalli dışındaki geçici görevlendirmeleri sürekli hal almayacak. |
31.01.2010 |
“Kelepçeli” ölüme soruşturma |
SağlIk Bakanlığı, mide kelepçesi ameliyatından sonra vefat eden Bülent Tigin’in ölümüne ilişkin soruşturma başlattı. Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, basında yer alan ‘’mide kelepçesi ameliyatından sonra vefat eden Bülent Tigin’in ölümü’’ ile ilgili haberler üzerine açıklama yapılmasına gerek duyulduğu ifade edildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi: ‘’Habere konu olan bu üzücü olay, Bakanlığımız tarafından da takip edilmiş ve Bakanımız Recep Akdağ’ın talimatıyla Bakanlığımız Teftiş Kurulunca bir müfettiş görevlendirilerek konu ile ilgili soruşturma başlatılmıştır.’’ |
31.01.2010 |
‘’Tam Gün” Resmî Gazete’de |
Ünİversİte ve sağlık personelinin tam gün çalışmasını öngören kanun Resmî Gazete’de yayımlandı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayladığı 5947 sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Resmî Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. Yasa, tam gün çalışma açısından, üniversite hastanelerinde bir yıl, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde ise 6 ay sonra yürürlüğe girecek. |
31.01.2010 |
Çağdışı yasağa tepki 250. haftasına girdi |
Kocaelİ Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformunun, Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu adı altında başörtü yasağına karşı sürdürdüğü direniş 250. haftasına ulaştı. Direniş, insanlık ayıbına, çağdışı baskı ve yasaklara, darbelere ve darbecilere karşı kar, kış, yağmur demeden soğuk havalarda da sürüyor. Dün, İzmit İnsan Hakları Parkı, özgürlük anıtı önünde 250. direniş bildirgesi okundu. Açıklamayı Kocaeli Gönüllü Kültür teşekkülleri Platformu adına, Şefkat Kapısı Derneği Kocaeli temsilcisi Reyhan Balcı yaptı. Ayrıca “250 Haftadır Kocaeli, yasağa, darbelere, oligarşiye karşı direniyor, farkında mısınız?” pankartı ve “Ergenekon çetesi, camimi bombalama”, “Vergimle alınan uçağımı düşürme” posterleri açıldı. Söz alan MAZLUMDER Eski genel başkanlarından Ömer Gergerlioğlu da, camilerin bombalanması ve balyoz darbe planlarını gündeme getirerek, Çetin Doğan ve İlker Başbuğa seslendi: “Demişsiniz ki: ‘Allah Allah diye savaşa giden bir ordu nasıl cami bombalar’. Bizde bu sözünüze ALLAH ALLAH diyoruz”. Gergerlioğlu, daha sonra yemin töreninde başörtülü diye subay tarafından madalya verilmeyen kızın resmini göstererek, “sizin subayınız değil miydi başörtülü diye bu kıza madalya vermeyen”, sonra yemin törenlerinde tel örgüler arkasında bekletilen anaların resmini gösterterek, “siz değil misiniz başörtülülere mahlûk muamelesi yapan ve onları törenlere almayan, şimdi milletin gözünün içine baka baka yalan söylemeye utanmıyor musunuz, siz halkı aptal mı sanıyorsunuz” dedi. |
31.01.2010 |
Diyarbakır’da kanaat önderleri, halkın sorunları için buluşuyor |
DİYARBAKIR Müftülüğü, cami derslerinden sonra yeni bir hizmeti daha hayata geçirdi. Müftülük, Diyarbakırlı ya da şehirde ikamet eden emekli vaiz, müftü ve kanaat önderleriyle halkın sorunları konusunda toplantılar yapmaya başladı. Şehirdeki 30’a yakın kanaat önderiyle görüşen Diyarbakır Müftüsü Ali Melek, “Amacımız hizmet alanını genişletmektir” dedi. Halktan gelen sorulara daha sağlıklı cevap verebilmek için camilerde programlara katılacak olan şehrin önde gelen âlimleri, Diyanet’teki ilk toplantılarını yaptı. Diyarbakır ve ilçelerinde ikamet eden kanaat önderlerini müftülüğe dâvet eden Ali Melek, istişarelerde bulundu. Vaaz ve irşat programlarının devam ettiğini anlatan Müftü Melek, Diyarbakırlı hocalardan vaaz konusunda faydalandıklarını kaydetti. Melek, “Halkayı biraz daha genişletmek, müftülüğün hizmet alanını büyütmek için gayret gösteriyoruz. İlmî dirayeti olan hocalarımız, emekli imamlarımız, emekli müftü ve vaizlerimizle daha sık sık görüşme kararı aldık. Diyarbakır halkına dinî açıdan en güzel hizmeti vermeye çalışacağız” şeklinde konuştu.
Halkın sorularına ortak cevap verilecek
VATANDAŞLARIN dinî konularda yönelttiği sorulara ortak bir cevap vereceklerini belirten Melek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bazı vatandaşlarımızın, ilmihalin dışındaki konularda soruları oluyor. Bunlara ortak çözüm geliştirmek, soruları kendi aramızda müzakere etmek ve daha sağlıklı bir cevap oluşturmak maksadıyla böyle bir düşüncemiz gelişti. Toplantılar yapmaya başladık. Orada karar aldık. 3 ayda bir, biraraya geleceğiz. Bize intikal etmiş sorulara cevap vereceğiz. Ayrıca, vatandaşların müftülükten beklentileri gibi sorulara cevap vereceğiz. Müftülükte vaaz irşat kurulumuz var. Ayrıca, kurulumuzda da bunları değerlendirip daha sağlıklı ve doğru bilgilere ulaştırmak suretiyle bu hizmeti başlattık. Diyarbakır halkının kendilerine sürekli soru sorduğunu anlatan Melek, problemlerin bazen kişisel bazen de toplumsal olduğunu kaydetti. Fetva kurulunun bu alanda büyük gayretle çalıştığını vurgulayan Melek, kanaat önderleriyle daha çok toplumu ilgilendiren soruları ele almaya çalışacaklarını kaydetti. |
31.01.2010 |
Hastanenin sınıfına bakın, muayeneye öyle gidin |
ÖZEL ve vakıf hastanelerinde tedavi olurken ödenen fark ücretlerinde yeni dönem başladı. Özel ve vakıf hastanelerine gidenler sınıfına göre para ödeyecek. Daha önce yüzde 30’da sabitlenen fark ücretleri yüzde 70’e kadar çıkarıldı. Muayene için bugüne kadar 7,5 lira ödeyen hasta, A sınıfı hastaneye giderse 17,5 lira cebinden para ödeyecek, cebinden çıkan para 10 lira artacak. Diğer tedavilerde bu rakam daha da yükselecek. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yeni puanlama listesine göre, yüksek fark alacak hastane sayısı artarken, düşük fark alacakların sayısı azaldı. A sınıfına 19 sağlık kuruluşu daha yükseldi. Böylelikle yüzde 70 fark alma yetkisi verilen hastane sayısı 97’ye çıktı. Yüzde 60 fark alacak hastane sayısına da 13 kuruluş daha eklendi. C sınıfında ise 124 hastane yer alırken, hastalardan yüzde 40 fark isteyecek D sınıfına 36 hastane girebildi. Yüzde 30 fark alabilecek hastane sayısı ise 3’de kaldı. Kurum, hastanelerin alabilecekleri farkları resmi internet sitesinde yayımladı. Vatandaşlar buradan www.sgk.gov.tr adresinden bakıp ne kadar para ödeyeceklerini öğrenebilir. |
31.01.2010 |
Cenaze yolunda kaza: 3 ölü |
İSTANBUL'DAN Kastamonu’nun Taşköprü ilçesine cenaze götürmek için hareket eden İdris Şık yönetimindeki 34 ZN 1255 plakalı yolcu otobüsü, saat 06.45 sıralarında Kastamonu’ya 7 kilometre kala yolun kaygan olması nedeniyle kontrolden çıkıp devrilmesi sonucu yaklaşık 250 metre sürüklendi. Yaşanan kazada bölünmüş yola boydan boya devrilen otobüs yolu trafiğe tamamen kapattı. Polis ekipleri, geniş güvenlik önlemleri alarak yolu tek şeritten verdi. Kazada, 2’si olay yerinde 3 yolcu hayatını kaybederken, çoğu ağır olmak üzere 27 yolcunun yaralandığı öğrenildi. Yaralılar, 112 acil ambulanslarla Kastamonu Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. |
31.01.2010 |
Doğu’dan gelen İHL’liler İstanbul’da |
İMAM-HATİP Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği’nin (ÖNDER) davetlisi olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden bir grup imam hatip öğrencisi İstanbul’a geldi. ‘Kültürde Birlik’ projesi kapsamında İstanbul’a gelen imam-hatipli öğrenciler, 27-31 Ocak tarihleri arasında tarihî ve turistik yerlere yapılan gezilerin yanı sıra, çeşitli kültür ve eğitim seminerleri ile spor faaliyetlerine katılacak. ÖNDER, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan imam-hatipli öğrencileri İstanbul’a getirdi. ÖNDER’den yapılan açıklamada, ‘Kardeşim Dedim’ sloganıyla İstanbul’daki ve diğer doğu illerindeki imam hatiplilerle buluşan öğrenciler, 27-31 Ocak tarihleri arasında tarihî ve turistik yerlere yapılan gezilerin yanı sıra, çeşitli kültür ve eğitim seminerleri, spor faaliyetlerine katılacak. İlk defa İstanbul’a gelen öğrenciler İstanbul’u çok beğendiklerini, gezi ve eğlencenin yanında eğitim ve kültür faaliyetlerinin yer almasından çok faydalandıklarını söylediler. ÖNDER’i de ziyaret eden öğrenciler imam-hatiplerin ve ÖNDER’in kuruluşu ve tarihi hakkında Genel Müdür Sabri Otağ’dan bilgi aldılar. |
31.01.2010 |
Yatlarda artık Türk Bayrağı dalgalanıyor |
VERGİLERDE yapılan indirimin ardından yabancı bayrakla Türkiye’de bulunan yatlarda artık Türk Bayrağı dalgalanmaya başladı. Denizcilik Müsteşarlığı Çanakkale Bölge Müdürü Ender Kurt, vergilerde yapılan indirimin ardından yabancı bayrakla Türk limanlarında bulunan yatların yapılan müracaatlar sonunda Türk Bayraklı yat haline geldiğini belirterek, “Türk sahipli olup yabancı bayrakta bulunan yatların Türk Bayrağına geçiş işlemleri bölgemizde büyük ilgi gördü. 2009 yılında bölge müdürlüğümüze bağlı sorumluluk sahası içinde yer alan Mudanya’da 23, Ayvalık’ta 17, Gemlik’te 4, Çanakkale’de 3 ve Marmara Adasında da 1 olmak üzere toplam 48 yat Türk Bayrağına geçti. Bu sayının 2010 yılında daha da artmasını bekliyoruz” dedi. |
31.01.2010 |
2008’de, 3 bin 828 çocuk evlât edinildi |
NÜFUS ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün istatistiklerine göre, 2008 yılında Türkiye’de 3 bin 828 aile, 3 bin 828 çocuğu evlât edindi. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün istatistiklerinde evlât edinilenlerden bekâr olan; bin 638’i erkek, bin 627’si bayan olmak üzere toplam 3 bin 265, evli olan aileden; 177 erkek, 295 bayan olmak üzere toplam 472, boşanmış olan ailelerden; 15 erkek, 69 bayan olmak üzere toplam 84 çocuk, dul olan ailelerden; 7 bayan evlât edinmiş. Toplamda bin 830 erkek, bin 998 bayan olmak üzere toplam 3 bin 828 aile toplam 3 bin 828 evlât edinildiği öğrenildi. |
31.01.2010 |
Yeni fakülteler kurulacak |
İSTANBUL Bilgi ve Nevşehir üniversitelerine bağlı yeni fakülte ve yüksekokullar kurulacak. Resmî Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanan Bakanlar Kurulu kararlarına göre, İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu, Turizm ve Otelcilik Yüksekokulu ile Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu; Nevşehir Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olarak da Mühendislik-Mimarlık Fakültesi kurulacak. |
31.01.2010 |
Said Nursî’ye hayranım |
Müsteşar Yamanaka, Bediüzzaman ile ilgili olarak, “Said Nursî’nin ilginç ve sıradışı hayat hikâyesi bende derin bir hayranlık etkisi bıraktı. Türkiye’nin doğu ucunda, taşra sayılabilecek, kırsal bir kesim olan Bitlis gibi bir yerde dünyaya gelmesine rağmen, böylesi geniş bir ufka ve entelektüel birikime sahip bir âlimin yetişmiş olması beni şaşırtan şeylerin başında gelmektedir” dedi. JAPONYA’NIN Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Keisuke Yamanaka, Bediüzzaman Said Nursî’nin ilginç ve sıradışı hayat hikâyesinin kendisinde derin bir hayranlık etkisi bıraktığını belirterek, “Said Nursî, bana göre din adamlığının yanı sıra çok geniş bir ufka sahip ve diğer ilimlere vakıf olan ve ciddî önem veren, uluslar arası tecrübe sahibi bir bilim adamıdır. Böylesi bir âlimin hayatı boyunca eziyet çekmiş olması da beni hep şaşırtmıştır” dedi. “2010 Türkiye’de Japonya Yılı” münasebetiyle gazetemizin Ankara Temsilciliğinde düzenlenen “Japonya” konulu seminer, Japonya’nın Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Keisuke Yamanaka’nın katılımıyla gerçekleştirildi.
TOKDEMİR: JAPONYA KALKINMADA ÖRNEK ALINMALI Seminerin sunumu, bir dönem TBMM Millî Eğitim Komisyonu Başkanlığı ve Türkiye-Japonya Dostluk Grubu İkinci Başkanlığı görevinde bulunan Nurettin Tokdemir tarafından yapıldı. Daha önce 2003-2004 yıllarında Japonya’da “Türkiye Yılı” ilân edildiğini ve bu yıl da iki ülke arasındaki dostluk ilişkilerinin gelişmesine yönelik bir çok faaliyet tertiplendiğini hatırlatan Tokdemir, Japonya, Japon kültürü, Japon kalkınma modeli ve bu hususta Bediüzzaman Said Nursî’nin görüşlerinden kesitler sundu. Tokdemir, 2010 Japonya Yılı’nda böylesi faaliyetler ile Türk-Japon ilişkilerinin ileri bir kademeye taşınacağına işaret ederek, Japonya örneğinin modernleşme ve sanayileşme konusunda Türkiye için ciddî bir model olacağını ifade etti. Tokdemir, iki ülke arasındaki sıcak dostluk ilişkisinin Osmanlı’nın son dönemlerinde bundan tam 120 yıl önce yaşanan elim bir gemi kazasına dayandığını vurguladı. Tokdemir, tıpkı 2003 yılında Japonya’da Türkiye’nin tanıtıldığı gibi 2010 yılında da Türkiye’de Japonya’nın tanıtılması gerektiğini ifade etti. Sunumunda tarihten örneklere yer veren Tokdemir, Japonların eğitimde ve sanayileşmede örnek alınabilecek bir millet olduğuna vurgu yaptı. Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî’nin eserlerinde Japonların kalkınma ve modernleşmedeki meziyetlerine dikkat çektiğini hatırlatan Tokdemir, Bediüzzaman Hazretleri’nin, “Avrupa medeniyetini alırken Japonları örnek almamız lâzımdır. Çünkü onlar medeniyetin yalnız güzelliklerini ve insanlığa menfaatı bulunan iyiliklerini aldılar. Fakat her milletin devam ve bekasının temeli, mayası, esası olan millî adetlerini muhafaza ettiler” şeklindeki görüşlerini aktardı. Japon Başkumandanı Mareşal Nogi’nin 1907 yılında İstanbul’a yaptığı ziyaret sırasında Bediüzzaman ile görüşerek kendisine İslâm dini ile ilgili önemli sualler sorduğunu hatırlatan Tokdemir, bu görüşme neticesinde doğan dostluk vesilesiyle, yıllar sonra Bediüzzaman’ın Kore Savaşı’na katılan talebesi Bayram Yüksel vasıtasıyla Mareşal Nogi’ye Risâle-i Nur Külliyatı hediye etmek istediğini ancak Mareşal’in o zaman vefat etmiş olması sebebiyle bu hediyenin Tokyo’da bir camiye bırakıldığını belirtti.
YAMANAKA: SAİD NURSÎ’YE HAYRANIM Japon Müsteşar Keisuke Yamanaka ise yaptığı konuşmada, böyle bir organizasyonun tertibinden ötürü duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Yeni Asya camiası gibi entelektüel düzeyi yüksek bir toplulukla 2010 Japonya Yılı münasebetiyle bir araya gelip, ikili ilişkiler kurmanın önemini vurguladı. Soruları da cevaplayan Yamanaka, panelde sunulan çok çarpıcı bilgilerden istifade etmekten dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi. 1984 yılından bu yana fasılalı olarak Türkiye’de görev yaptığını ifade eden Müsteşar Yamanaka, Bediüzzaman Said Nursî ve onun görüşleriyle ilk ve detaylı olarak Prof. Şerif Mardin’in Bediüzzaman ile alâkalı yazmış olduğu eseri vasıtasıyla tanıştığını belirtti. Japonya’nın modernleşmedeki şansının Batı’ya ve Batı emperyalizmine uzak olması olduğunu belirten Yamanaka, Osmanlı’nın şansızlığının ise hep Batı’yla yüzyüze ve emperyalizm tehlikesi ve istilâsı ile karşı karşıya kalmak olduğunu söyledi. Bediüzzaman Said Nursî’yi Prof. Dr. Şerif Mardin’in bilimsel çalışmaları vasıtasıyla tanıma fırsatı yakaladığını belirten Müsteşar Yamanaka, Bediüzzaman ile ilgili olarak şu tesbitleri yaptı: “Said Nursî’nin ilginç ve sıradışı hayat hikâyesi bende derin bir hayranlık etkisi bıraktı. Türkiye’nin doğu ucunda, taşra sayılabilecek, kırsal bir kesim olan Bitlis gibi bir yerde dünyaya gelmesine rağmen, böylesi geniş bir ufka ve entelektüel birikime sahip bir âlimin yetişmiş olması beni şaşırtan şeylerin başında gelmektedir. Genellikle bir din adamı olarak tanınan Said Nursî, bana göre din adamlığının yanı sıra çok geniş bir ufka sahip ve diğer ilimlere vakıf olan ve ciddî önem veren, uluslar arası tecrübe sahibi bir bilim adamıdır. Böylesi bir âlimin hayatı boyunca eziyet çekmiş olması da beni hep şaşırtmıştır.”
“İSLÂM’IN İMAJI DÜZELMELİ” Yeni Asya camiası ile tanışma fırsatı yakalamaktan ötürü çok memnun olduğunu ifade eden Müsteşar Keisuke Yamanaka, şunları kaydetti: “Böylesi entelektüel çalışmalar içinde bulunan bir camianın var olması beni oldukça etkiledi. İslâmın imajı dünyada ne yazık ki son yıllarda pek iyi değildi. Özellikle 11 Eylül olayları ve El Kaide gibi mefhumlar sebebiyle, İslâm dünyada kötü bir şekilde algılanıyor. İslâm adeta terörle eş anlamlı olarak biliniyor. Dünya genelinde ortalama insanlar zaten araştırma yapmıyorlar, sadece duyduklarıyla yetiniyorlar. Sözgelimi ben bir yabancıyım ve gayri müslimim. Dışardan bakan biri olarak sizin gibi entelektüel çalışmalarda bulunan Müslümanlara çok iş düştüğünü düşünüyorum. İslâmiyetin ilime önem veren, evrensel bir din olarak yeniden toparlanması ve imajını düzeltmesi gerektiğini düşünüyorum. Müslüman olmayan milletler, İslâm dünyasının radikalleşmesinden korkar ve bunu asla arzulamaz. Ben sizin gibi okuyan ve düşünen gruplar sayesinde bu imajın düzeleceğine inanıyorum.” 1989 yılından bu yana THY’nin Tokyo’ya direk uçuş seferleri bulunduğunu belirten Yamanaka, “Japonlar Türkiye’yi çok seviyorlar. Özellikle tatil için ülkenize gelen Japon vatandaşlar çok güzel izlenimlerle ve sıcak dostluklar kurarak Japonya’ya geri dönüyorlar. Hatta bir kısmı daha sonradan Türkçe bile öğreniyor” dedi.
TÜRK JAPON DOSTLUĞUNUN TARİHÇESİ 1887 yılında, Japonya İmparatoru Meiji’nin yeğeni Prens Komatsu, eşiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nu ziyaret etmiş ve Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdulhamid tarafından kabul edilmiş ve Sultan II. Abdulhamid’e İmparator Meiji’nin iyi niyet mesajını iletmiştir. Bunun üzerine, Sultan II. Abdulhamid, Osmanlı İmparatorluğu yüksek nişanını İmparator Meiji’ye takdim etmek üzere Tuğamiral Osman Paşa’yı 1889 yılında Japonya’ya göndermiştir. Ancak, dönüş yolculuğunda, 16 Eylül 1890 tarihinde Japonya’nın Wakayama Eyaleti Kashinozaki Kasabası açıklarında meydana gelen deniz faciasında heyeti Japonya’ya getiren Ertuğrul Fırkateyni batmış ve aralarında Tuğamiral Osman Paşa’nın da bulunduğu 581 denizci vefat etmişti. Bu deniz kazasından kurtulan 69 denizciye Japon Hükümeti ve halkı tarafından gösterilen yakın ilgiye ilişkin bilgi Osmanlı İmparatorluğu’na kadar ulaşmış ve bu büyük facianın ardından Japonya ile Türkiye arasındaki tarihsel dostluk ilişkileri başlamıştır. Bu olayın 120. yılına tekabül eden 2010 yılı iki ülkenin cumhurbaşkanlarının fahri başkanlıklarında “2010 Türkiye’de Japonya Yılı” olarak ilân edilmişti. |
UMUT YAVUZ 31.01.2010 |
Doğu’da 371 köye ulaşılamıyor |
DOĞU Anadolu Bölgesi’nde kar ve tipi sebebiyle 371 köy yolunda ulaşım sağlanamıyor. Alınan bilgiye göre, bölgede aralıklarla etkili olan kar yağışı ve tipi, yüksek kesimlerde bulunan köylere ulaşımı olumsuz etkiliyor. Tunceli’de 148, Erzurum’da 111, Bingöl’de 95, Muş’ta 9 ve Ardahan’da 8 olmak üzere 371 köy yolu, kar ve tipi yüzünden ulaşıma kapalı bulunuyor. İl Özel İdare Müdürlüklerinin karla mücadele ekipleri, zaman zamana etkisini arttıran tipiye rağmen kapalı köy yollarının ulaşıma açılması için çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Bölgede kara yollarında da kar ve buzlanma sebebiyle ulaşımda zaman zaman aksamalar yaşanıyor. Bu arada, meteoroloji yetkilileri, bölgede kar yağışının, bugün de aralıklarla devam edebileceğini belirtti. Bölgede gece ölçülen en düşük hava sıcaklıkları ise sıfırın altında olmak üzere Ardahan’da 15, Tunceli’de 8, Kars’ta 7, Ağrı ve Erzurum’da 6, Iğdır’da 5 ve Erzincan’da 2 derece olarak kaydedildi. |
31.01.2010 |
Kütüphanesiz köy okulu kalmayacak |
ADANA’DA, sağlık alanında bölgesel yayın yapan bir derginin sahibinin, gittiği bir köy okulunda kütüphane olmadığını görmesi üzerine başlattığı ‘’Kütüphanesiz Köy Okulu Kalmayacak’’ kampanyası ile 25 okula kütüphane kuruldu. Kampanyayı başlatan Yasin Dilmen, yaptığı açıklamada, Pozantı ilçesi Dağdibi Köyüne gittiğinde, köy okulun kütüphanesinin bulunmadığını gördüğünü belirtti. Köydeki çocukların da şehirdeki yaşıtları gibi istedikleri kitaplara rahatlıkla ulaşabilmesini arzu ettiğini kaydeden Dilmen, bu düşüncesini yerine getirebilmek için yaklaşık 6 ay önce söz konusu kampanyayı başlattığını söyledi. Kampanyanın ilk duyurularını, yayınladığı bir dergide yaptığını anlatan Dilmen, şöyle devam etti: ‘’Dergide ilk duyuruları yapınca bazı okurlardan ‘Köy okullarına kitap göndermek istiyorduk ama nasıl yapacağımızı bilmiyorduk’’ diyenler oldu. Biz de bu kişilere bir bakıma aracılık yaparak, 8 hayırseverin yardımlarıyla kampanyaya ilham kaynağı olan Dağdibi Köyü de dahil olmak üzere, Pozantı, Karataş ve Aladağ ilçelerindeki 25 köyün okuluna kütüphane kazandırdık.’’ Dilmen, başlattıkları kampanyaya Adana Valisi İlhan Atış’ın da büyük destek verdiğini belirterek, hayırseverlerin katkısı ile kampanyanın daha da büyüyeceğini ifade etti. |
31.01.2010 |
İstanbul’da dolan barajlardan su tahliyesi |
İSTANBUL’DA son yağışlarla birlikte doluluk oranları yüzde 100’e ulaşan Darlık, Ömerli ve Sazlıdere barajlarının suyunun bırakıldığı bölgelerde ikamet eden vatandaşlar taşkın riskine karşı uyarıldı. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’nden (İSKİ) yapılan yazılı açıklamada, Darlık, Ömerli, Sazlıdere ve Istırancalar’da yüzde 100 doluluk oranına ulaşılması sebebiyle barajlardan su tahliyesi yapıldığı belirtildi. Istıranca bölgesindeki içme suyu kaynaklarından bırakılan suların doğrudan denize ulaştığına dikkat çekilen açıklamada, şöyle devam edildi: ‘’Darlık Barajına mansap (barajlardan suyun bırakıldığı taraf) mansap olan Korucu Köy, Erenler Köyü, Ahmetli Köyü, Şile Kumbaba Mahallesi, Pot Deresi ve bağlantılı dere kenarları ile Ömerli Barajına mansap olan Riva Vadisi, Sazlıdere Barajına mansap olan Küçükçekmece-Altınşehir bölgelerinde ikamet eden vatandaşlarımızın dikkatli olmaları önemle duyurulur.’’ Bu arada, son yağışlarla birlikte İstanbul’daki barajların doluluk oranı yüzde 97’ye ulaştı. |
31.01.2010 |
Şah Kartallardan sinyal yok |
BULGARİSTAN Kuşları Koruma Derneği (BSPB) ve Doğa Derneği tarafından Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğünün de katkılarıyla 2009 yılı başlarında hayat alanlarının tesbiti, nasıl yaşadıkları ve tehdit unsurlarının belirlenmesi amacıyla verici yerleştirilen 10 şah kartalından 3’ü ölü bulunurken, 4’ünden ise sinyal alınamadığı bildirildi. Doğa Derneği Tür Sorumlusu Ferdi Akarsu, yaptığı açıklamada, nesli tehlike altında olan türleri koruma konusundaki çabalarının sürdüğünü söyledi. Korumaya yönelik çalışmalarda uluslar arası işbirliği yapıldığını belirten Akarsu, şah kartallarının hayat döngüsü, göçleri, beslenme alanları ve karşılaştıkları tehdit unsurlarının belirlenmesine yönelik çalışmanın da bunlardan biri olduğunu bildirdi. Akarsu, BSPB ve Doğa Derneği tarafından Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğünün katkılarıyla 2009 yılı başında ‘’Şah Kartalı Koruma Projesi’’ başlattıklarını ifade ederek, ‘’Bu kapsamda Bulgaristan’da 8, Türkiye’de ise 2 şah kartalına uydu vericisi takıldı. Ancak bu kuşlardan biri Bulgaristan’da diğer ikisi ise Tekirdağ ve Çorlu yakınlarında ölü bulundu’’ dedi. Bu kartallardan ikisinin Ankara, birinin Tekirdağ, bir diğerinin ise Suudi Arabistan’ın Mekke şehri yakınlarında sinyal vermeyi kestiğini söyleyen Akarsu, şöyle konuştu: ‘’Kuşların ölümü ve sinyalin kesilme nedenlerinin belirlenmesine çalışılıyor. Sinyal göndermeyi kesen 4 şah kartalının hayatta olup olmadıkları bilinmiyor. Bugün yalnızca 3 bireyden sinyal alınabiliyor. Sinyal alınabilen genç kuşlar sayesinde şah kartallarına ilişkin bilgiler toplayabileceğiz.’’ |
31.01.2010 |
Bartın tel kırması tescillendi |
BARTIN'DA 17. yüzyıldan itibaren yapılan el sanat ürünü tel kırma, Türk Patent Enstitüsü tarafından ‘’Bartın Tel Kırma İşi’’ adıyla tescil edildi. 17. yüzyılda ilk kez Asma Mahallesi’nde oturan ‘’kâtip kızı’’ lâkaplı Ağaçkıranlardan Hatice Hanım tarafından yapıldığı tahmin edilen tel kırma, yatak yorgan takımları, masa örtüsü ile gelin bohçası olarak yüzyıllardır genç kızların çeyizleri arasında vazgeçilmez el sanatı ürünü konumunda yer alıyor. Genellikle siyah ve kırmızı renkteki kumaş ya da tülün kasnağa gerilerek özel iğneyle telin kırılıp işlenmesi sayesinde oluşturulan çeşitli motifler, ‘’kaymaktabağı’’, ‘’bağdagül’’, ‘’asma yaprağı’’, ‘’mihrap’’, ‘’değirmentaşı’’ ve ‘’kemerköprü’’ gibi geleneksel desen adlarıyla anılıyor. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün, şehre özgü el işinin patentini almak için 5 yıl önce Türk Patent Enstitüsü Markalar Daire Başkanlığına yaptığı başvurusu sonuçlanarak tescil sağlandı. |
31.01.2010 |
Kopenhag ilk bisiklet şehri |
ULUSLARARASI Bisiklet Cemiyeti (UCI) Danimarka’nın başşehri Kopenhag’ı dünyanın ilk bisiklet şehri olarak seçti. Yaklaşık 350 kilometre bisiklet yolunun olduğu şehirde, halkın yüzde 36’sı sürekli bisiklet kullanıyor. 2015 yılına kadar bu oranı yüzde 50’nin üzerine çıkarmayı hedefleyen şehir yönetimi bunun için pek çok alt yapı çalışması yapıyor. Kopenhag bu günlerde son yılların en soğuk kışlarından birini yaşıyor. Hava o kadar soğuk ki şehirde yer alan göller tamamen donmuş durumda. Fakat buna rağmen sokaklar bisikletleriyle gezinen insanlarla dolu. Bisikletin kültürlerinin bir parçası olduğunu söyleyen Kopenhaglılar yağan kara ve soğuğa aldırmaksızın sürekli pedal çeviriyor. |
31.01.2010 |
Oto fuarında kriz yok! |
ABD'NİN başşehri Washington’da açılan otomobil fuarına, krize rağmen araba almak isteyen Amerikalılar yoğun ilgi gösterdi. Convention Center’da açılan fuarda, dünyanın önde gelen otomobil firmaları yeni ve ödül kazanmış modelleriyle çevre dostu teknolojiyi içeren, değişik özellikteki “geleceğin araçları” sergilendi. Satın almak isteyenlere otomobillerle ilgili geniş bilgilerin verildiği fuarda, araç motorları ve alt aksamın görünmesi için bazı otomobillerin yan çevrilerek, bazılarının da iki parçaya ayrılarak sergilendiği görüldü. Fuarda en fazla ilgi görenler ise lüks spor arabalar oldu. |
31.01.2010 |
İyi çöpçülere Kanarya tatili! |
RUSYA'DA düzenlenen “Moskova Temizlik Görevlisi” yarışmasını kazanan 20 çöpçü, mükâfat olarak Kanarya adalarına tatile gönderilecek. Tatile gidecek isimler arasında Moskova’nın sokak ve avlularını temizleyen Orta Asya kökenli temizlik işçileri yok. Moskova Belediyesi’nin her yıl düzenlediği “Moskova Temizlik Görevlisi-2009” yarışmasının sonuçları açıklandı. Moskova Belediyesi’nin katkılarıyla 20 temizlik görevlisi Kanarya adalarına iki haftalığına tatile gönderiliyor. Tatil boyunca Moskovalı temizlik görevlilerine Moskova’nın Sviblovo bölge Belediye Başkanı Sergey Burov da eşlik edecek. Moskova Belediyesi bu tatil için dört milyon ruble (130 bin dolar) ayırdı. |
31.01.2010 |