Kültür-Sanat |
‘Can kardeş’ler sağlık için spor yapıyor |
Can Kardeşler bu ay spor yapmanın faydalarını öğrenirken çeşitli spor dallarını da tanıyacaklar. Meşhur Şahsiyetler Köşesinin bu ay ki konuğu ise başarılı futbolcu Hakan Şükür. Deyimler Köşesinde “Yolunacak Kaz” deyiminin nereden geldiğini eğlenceli bir dille anlatan Mehmet Ali Ergenekon okuyucularının yüzünde tatlı bir tebessüm bırakıyor. Şirin Can tatildeyken bile Can Kardeşlerini yalnız bırakmıyor, bu ay Şirin Can namaz kılmayı öğreniyor. Zarife, günlüğünde temizlikle ilgili öğrendiği yeni bilgileri paylaşırken, Belirli Gün ve Haftalar Köşesinde bu ay Nasreddin Hoca’nın 801. yaşı kutlanıyor. Kay Kay Kâmil’in Maceraları, Neşeli’nin zıpırlıkları, fıkralar, bulmacalar, hayvanlar âlemi, şiirler ve dahası çocuklarınızı iç rahatlığıyla emanet edebileceğiniz Can Kardeş’te. Çocuğunuzun yeni bir kardeşi olsun istemez misiniz? Hem de böylesi Can’dan bir kardeş..
E-mail : [email protected]
Tel : (212) 655 88 59 / 653
Faks : (212) 474 09 07,
Web : www.cankardes.com |
09.07.2009 |
Yörük hayatını develer dünya gündemine taşıyacak |
YÖRÜK ve yayla şenliklerinin deve turlarıyla canlandırılacağını duyuran Toros Yörükleri Kültür ve Diyalog Derneği (TOYÖKÜD), şenliklere yabancı turistlerin de katılımını deve turlarıyla sağlayacaklarını bildirdi. Yörük hayatının temelini göçebeliğin oluşturduğunu belirten TOYÖKÜD Başkanı avukat Mücahit Gündoğdu, yazın Akdeniz bölgesinde yapacakları yörük şölenlerini dünya gündemine taşımak için yabancı kültür, otantik, halk bilimci, folklor, müzik otoriteleriyle yayla turizmi tutkunlarını çadırlarda ağırlayacaklarını söyledi. Mücahit Gündoğdu, yörük kültürünün Avrupa ve İskandinav ülkelerinde yaptıkları tanıtımlarla ilgili açıklamada bulundu. Dernek Başkanı Gündoğdu, Akdeniz Bölgesi’nde yayla, çiftlik evi ve yörük hayatı turizmini yaygınlaştırmayı hedeflediklerini kaydetti. Avrupalı entelektüel ve halk bilimcisi turistlerin son 2 yıldır Toros yörüklerinin kültür, örf, adet, anane, gelenek ve müziğine büyük ilgi duymaya başladığını belirten Gündoğdu, şenliklere onur konuğu olarak gelen yabancı konukları önce deve turuna çıkardıklarını ifade etti. Gündoğdu, “Yörük yaşamını dünyaya deve turlarıyla tanıtacağız. Ağustos ayında yapacağımız etkinlikle 50 deveyle 50 entelektüel halk bilimci ve müzik otoritesi yabancı konuğu tura çıkaracağız. Turistler deve turu yapmayı seviyor. Biz de yörük kültürünün özünü deve turlarıyla anlatmak istiyoruz.” diye konuştu. Evinde 5 deve beslediğini belirten Mehmet Ali Canlı, develerini, başta güreş olmak üzere bütün yörük ve yayla şenliklerine götürdüğünü ifade etti. Yörük, festival ve yayla şenliklerinde halkın kaynaşmayı deve turlarıyla sağladığını belirten Canlı, “Yayla şenliklerine katılan Rus, Belçika, Hollanda, Alman ve Japon turistler deve turu yapmayı seviyor. Turistler için ücretsiz yaptığımız turlarla aynı zamanda kültürümüzü tanıtıyoruz. Turistler deve üstünde çekildikleri hatıra fotoğrafları bize gönderiyor. Böylece gönüller ve kültürler arası köprü kuruyoruz. Develerim, atalarımın 2 bin yıllık göçebe haayatını yabancı konukları gezdirerek en güzel şekilde anlatıyor. “ dedi. |
09.07.2009 |
Bestekâr III. Selim Han’dan ‘yeni CD’ |
İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi Kültür A. Ş., ölümünün 200. yılı anısına bestekâr III. Selim Han’ın eserlerinden oluşan iki CD’lik bir albüm çalışması gerçekleştirdi. Kültür A.Ş Yayınları arasında çıkan albüm, İstanbul Tünel’deki Kültür A. Ş. İstanbul Kitapçısı’nda satışa sunuldu. III. Selim Han’ın tınılarını 21. Yüzyıl’a taşıyan albüme emeği geçen orkestra ve koro solistleri bu yapımla, “Moda yaklaşımlar kültürü belirlemez, zira modada kalıcılık vasfı yoktur. Kültür kalıcı değerlerin bileşkesidir. Yaratıcı güç, bilimsel düşünce, sabır, yoğun emek, kültürel bilinç, estetik endişesi gibi nice kavramlarla yeşerir kalıcılık. Kalıcı olan, her gün dinlemesek de bizimdir, ortak sesimizdir. Bazen 200 yıl bekler, 200 yıl sonra seslenir gül bahçesine çevirir gönlümüzü” diyerek, Sultan III. Selim Han’ı selâmlıyor. |
09.07.2009 |
Rahmi Koç Müzesinden farklı aktiviteler |
RAHMİ M. Koç Müzesi her yaştan ziyaretçi ve özellikle bugünün afacanları için benzersiz bir faaliyet yeri. Yaşayan bir sosyal mekân niteliğindeki müze, Liman 2 römorkörü ile Nostaljik Haliç gezileri, hareketli günler faaliyetleri ve nostaljik tren turları ile yaz boyunca farklı aktiviteler ile her yaştan ve kesimden ziyaretçiye sıcak yaz günlerini değerlendirmek için birbirinden ilginç alternatifler sunuyor. Eğlenirken öğrenebilme fırsatını bir arada sunan Rahmi M. Koç Müzesi, 7’den 70’e herkese, özellikle çocuklara yönelik öğrenme ve eğlence imkânları sunuyor. Çocuklar kadar hafta sonlarını ve yaz tatillerini, keyifli aktivitelerle geçirmek isteyen yetişkinler de hem açık, hem kapalı alanları olan Rahmi M. Koç Müzesini tercih etmeye devam ediyor. Hafta içi: 10.00–17.00; hafta sonları: 10.00–19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilen müze, Pazartesi günleri ise kapalı. |
09.07.2009 |
Adana’nın tarihî evleri yok olmak üzere |
ADANA’NIN Seyhan ilçesine bağlı Tepbağ Mahallesi’ndeki onlarca tarihî yapı prosedürler, miras ve pahalı olması dolayısıyla restore edilemiyor. Bu sebeple tarihî yapılar zamana direnemiyor. Her biri tarih olan bu evler, etrafında oynayan çocuklar için büyük tehlike arz ediyor. Bir çok vatandaş ‘devlet evimize çivi çaktırmıyor’ derken, yetkililer aksine tarihî evlere çivi çakılması için çalıştıklarını söylüyor. Kültür Varlıkları Koruma Kurulu tarafından tescillenen Adana’daki yüzlerce tarihî yapı, onarılamadığı için yok olmak üzere. Kaynak yetersizliği yüzünden harabe görüntüsünden kurtulamayan tarihî eserler için, 2004’ün Haziran ayında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle, belediyelerin tahsil ettiği emlâk vergilerinin yüzde 10’unun tescilli taşınmaz kültür varlıklarının bakım ve onarımı için aktarılmasını öngören düzenleme ile belediyelerin devreye girmesi bekleniyor. Adana Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu (KUDEP) birçok tarihî eserin kurtarılmasına yönelik projeler hazırlarken, özellikle ödenek ve miras sıkıntısıyla karşılaşıyor. |
09.07.2009 |
Kırkpınar pehlivanları ‘hamam’ı unuttu! |
İÇERİSİNDE onlarca kültürü barındıran 648 yıllık Tarihî Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde, pehlivanların hamamda yıkanarak, yağlarından arınma kültürü de yavaş yavaş kayboluyor. Kırkpınar kültüründe başpehlivanın altın kemeri kazanmasının ardından er meydanından taraftarları ile yaklaşık 2 kilometrelik yolu yürüyerek şehir içindeki hamamlara gelmesi ve kendilerini bekleyen halkı selâmladıktan sonra Kırkpınar adetleri gereği hamamda yıkanması gelenek olarak sürdürülüyordu. Edirne’de Tarihî Sokullu Hamamı işletmecisi Seçkin Kayabaşı, aileden 40 yıllık hamam işletmeciliği yaptıklarını belirterek, son yıllarda pehlivanların Kırkpınar döneminde hamama gelme geleneğinin kaybolmaya başladığını söyledi. Kırkpınar kültürünün bir parçasının daha kaybolduğunu görmelerinin kendilerini üzdüğünü ifade eden Kayabaşı, ‘’Kırkpınar kültürü yok oluyor. Eskiden güreşler bittikten sonra başpehlivan davul zurna eşliğinde halkı selâmladıktan sonra hamama gelirdi. Hamamda yıkanır, yağlarından arınırdı. Şimdi bu gelenek kayboldu. Artık pehlivanlar hamamda değil kaldıkları otellerde duşlarda yıkanıyorlar’’ dedi. Kayabaşı, Kırkpınar’a gelen pehlivanlardan hamama gelenlerin sayısının 20’yi geçmediğini kaydetti. Tarihî Mezitbey Çukur Hamamı’nı işleten Mustafa Kayabaşı da geleneğin Ahmet Taşçı’nın başpehlivan oluşunun ardından bozulmaya başladığını öne sürdü. Kayabaşı, 2006 yılında düzenlenen 645. Tarihî Kırıkpınar Yağlı Güreşleri’nin başpehlivanı Osman Aynur’un hamamına gelen son başpehlivan olduğunu belirtti. |
09.07.2009 |
Bu alerji neden zenginler! |
İki rolü oynamaya gerek yok. Ya demokrasi isteyeceksin ya da ömür boyu askerî vesayeti baş göz üstünde tutacaksın. Orta yolu yok bunun. Avrupa ülkeleri modern çağı yaşarken biz hâlâ cilâlı taş devrine saplanıp kalmışız. Askere sivil yargı yolunu açan kanun değişikliği yüzünden muhalefet partisi fenalaştı. Baykal’ın tansiyonu tavan yaptı. Oysa mübarek beyefendiler! Daha önce bu yasanın değişmesi için uğraşmış. Biz artık Baykal’ın pot kırmasına, gaf yapmasına alıştık. Zaten Baykal’ın herkesin avukatlığına soyunup böyle davranacağını biliyordum da. Ama zenginler kulübü başkanı Arzuhan Yalçındağ’ın bu yasanın ‘’aceleye getirildiğini’’ söylemesine akıl fikir erdiremedim. “AB reformları topal ördek gibi ilerliyor” diyen sizdiniz. Cancağızım şimdi askerin somurtkan halinden hemen ürkmek hiç burjuvaya sığar mı? Bundan sonra acaba kaç kişi sizin AB reformlarına verdiğiniz desteğe inanacak? Bu yasa karambole getirilmedi. Sadece CHP’nin bildik, kabak tadı veren açıklamaları bu yasayı dallandırıp budaklandırdı. Geçen hafta Çankaya trafiği o kadar artış gösterdi ki nerdeyse İstanbul’daki trafik keşmekeşini sollayacaktı. Bir yasa için bu kadar endişe biraz fazla değil mi? Darbe yasasının cücüğüne dokunduk kıyamet koptu ya kendisine dokunsaydık ne olurdu? Demek ki tabuları yapmak kolay, yıkmak deveye hendek atlatmaktan daha zormuş. Bu yasanın çıkması çok dedikodulara mahal verse de, Türkiye’nin özgürleşmesi adına büyük bir kazançtır. Askere ve CHP’ye yaranmak için orta yolu bulmaya gerek yok. Doğrusu neyse o olsun. Yasayı eğip bükmek, kırılgan olan sisteme zarar veri-yor. TÜSİAD nedense demokrasiye daha yaklaşılan hareketlerde, hep demokrasiye alerjisi olanların yanında yer alıyor. İŞLEKTEN YUVARLANMAK Tatil gelince herkes bir tarafa göç eder. Bundan 3 sene önce ben de kendi köyüme göç ettim. Anadolu lisesini kazanmam hasebiyle karizma köyde tavan yapmıştı. Herkes farklı bir gözle bakıyordu. Hiç kimse ‘yahu bu şahsın 6 yıl sonra boşta kalacağını, gerektiğinde seyyar satıcılıkla uğraşacağını’ bilmiyordu. Ben de tabiî hiçbir şeyi çaktırmamaya özen gösteriyordum. Eskiden kovulduğum bahçelere gönül rahatlığıyla giriyordum. Çocukken karpuz tarlalarında aşırdığım karpuzlar artık el altındaydı. Anlayacağınız mahalle baskısı yoktu. Tabiî günler böyle iyi geçiyor derken. Bir gün karşıki köyden bir eşek bizim köye teşrif etmişti. Bütün çocuklar başına üşüşmüşlerdi. Ben gidince hemen bana binmem için yardım ettiler. Oysa ben hayatımda eşeğe binmemiştim. En son bisiklete binmiştim. Onda da nerdeyse kolumu kıracaktım. Eşek de hani uslu durmuyordu. Tuhaf bir ruh hali vardı. Her ne kadar korktumsa da köyde adım çıkmasın diye binmeye karar verdim. Lahavle çektim. Çocukların yardımıyla sırtına bindim. Aman Allah’ım! Köroğlu atı gibi dörtnala uçuyor. Kendimi tutamayıp dikenlerin içine yuvarlandım. Bu kazadan sonra kolum güme gitti. Batan dikenler de cabası. O günden sonra işleğe binmemeye yemin ettim. Kolumun incinmesi sebebiyle gelen ziyaretçiler az değildi. Ama Ahmet Hakan’ınki kadar da fazla değillerdi. Başıma gelen bu olay tam anlamıyla bir eşek şakasıydı. Ben de bu yıl artık tatile çıkıyorum. Selâm ve duâ ile kalın...
|
ÇETİN KASKA 09.07.2009 |
Mevlânâ Müzesinin ziyaretçisi azaldı |
MEVLÂNÂ Müzesi’ni bu yılın 6 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7 düşüşle 650 bin yerli ve yabancı turist ziyaret etti. Müze’ye, UNESCO tarafından 2007 yılının Mevlânâ Yılı ilân edilmesi dolayısıyla ilgi 2007 ve 2008 yıllarında daha da arttı. Buna karşın 2009 yılında müzeye gelen ziyaretçilerin düşmeye başladığını ifade eden yetkililer, bunda dünya genelinde hissedilen küresel ekonomik krizin etkisi olduğunu düşündüklerini bildirdi. Yetkililer, bu yılın 6 ayında müzeye gelen ziyaretçi sayısında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7 gibi bir azalma olduğunu vurgulayarak, şunları kaydettiler: ‘’Geçen yılın 6 ayında 699 bin 541 yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Mevlânâ Müzesi’ni bu yılın aynı döneminde 650 bin yerli ve yabancı turist ziyaret etti. Bu ziyaretçilerin 110 bin kadarı yabancı. Yani yabancı ziyaretçi sayısında yaklaşık yüzde 23’lük, yerli ziyaretçi sayısında da yüzde 2’lik bir düşüş söz konusu.’’ |
09.07.2009 |
MOSTAR |
MOSTAR dergisi 53. sayısında “Medyanın Şiddeti, Şiddetin Medyası” başlıklı dosya konusunda medya ve şiddet olgusunu tartışmış. Derginin ana dosya konusu ise “Yükseköğretim Sistemi: Problemler ve ve Fırsatlar” başlığıyla işlenmiş.
|
09.07.2009 |
SEMERKAND |
TEMMUZ ayında Semerkand, Peygamberimizi (asm) devre dışı bırakan, rolünü küçülten, önemsizleştiren bir Kur’ân ve din anlayışının düşünülemeyeceğini, Hadis-i Şerifler olmadan İslâmı anlamanın mümkün olmadığını ana konu olarak ele almış.
|
09.07.2009 |
GÜLİSTAN |
“EMROLUNDUĞUN gibi dosdoğru ol!” âyetinden yola çıkılarak hazırlanan 103. sayıda, her insanın kolaylıkla dile dökebileceği bir konu olan doğruluk, dürüstlük, güvenilir Müslüman olmak başlıklarını ana dosya konusu çerçevesinde işlemiş.
|
09.07.2009 |
ATINOLUK |
ALTINOLUK Temmuz sayısında, kapak dosyası olarak “Vahye kulak ver” çağrısı yaparak, insanların gönüllerine bir kere daha ikazda bulunmuş. Dergi bu sayısıyla 24. yılına adım atıyor.
|
09.07.2009 |