Röportaj |
NAİL ALADAĞ |
İZMİRLİ OKUYUCULARIMIZDAN FERHAT ÖĞMEN: |
Yeni Asya sadece eleştirmez, dertlerin çaresini de gösterir Bize kendinizi tanıtır mısınız?
1955 yılında Denizli’nin Acıpayam ilçesi Darıveren kasabasında dünyaya gelmişim. İlk ve orta tahsilimi köyümüzde, sanat enstitüsünü (şimdiki meslek lisesi) Kastamonu’da yatılı olarak okudum. Adapazarı’nda makine mühendisliğinde tahsil yaparken, bitiremeden ayrıldım. Evlenip İzmir’e yerleştim. Emekli olduktan sonra yaklaşık 8 yıldır Yeni Asya gazetesi Çamdibi bürosunda arkadaşlara yardımcı olmaya çalışıyorum.
Yeni Asya’yı nasıl ve ne zaman tanıdınız?
Rahmetli babam köyümüzde tek başına ferdî olarak Risâle-i Nurları okuyordu. Anlattığına göre; üst üste gördüğü bir rüya vesilesiyle, yolu Isparta’ya düştüğünde ismini duyduğu büyük âlim Bediüzzaman Said Nursî’yi ziyaret eder, Onu görünce, rüyasında gördüğü zatın o olduğunu anlar. Üstadın elini öper ve duâsını alır, kendisi gezici kalaycılık yaptığı için bir kere daha yolu düştüğünde Üstadı ziyaret eder, bu ziyaretinde yanında rahmetli Lütfi Ağabeyim de varmış. Üstad, ağabeyimin başındaki kasketi işaret ederek "Bunu çocuğa giydirme” demiş. Rahmetli babam kendi başına Risâle okurdu. Lâfını çekinmeden söyler, İslâmı müdafaa ederdi. Bize de Üstad Hazretlerini tanıttı, deccalı tanıttı, Allah ondan gani gani razı olsun; bize dinimizi öğretti. Ama biz risâleleri (anlayamıyoruz bahanesiyle) okumadığımız için imanımızı tahkiki yapamamıştık. 1970–71 öğretim yılında yatılı olarak okumak için Kastamonu Erkek Sanat Enstitüsüne kaydımı yaptırdım. Kaldığımız pansiyonda üst sınıfta okuyan İstanbullu Cemal Yıldız diye bir Nur Talebesinin marifetiyle dershane olarak kullanılan bir eve dâvet edildik. Risâleleri görünce “Bunlar bana tanıdık, ben Üstadı ismiyle, resmiyle biliyorum” diyerek memnuniyetle Risâle okumaya başladık. (Ben kendimi âcizane tahminen 1972’den beri Risâle-i Nur Talebeliğine aday biliyorum.) Bu ev maddî ve manevî her şeyini hizmete adamış Ümit Gültekin Ağabeye aitti. Bu İnebolu kahramanlarından olan ağabey, Kastamonu’daki bütün okullardan gelen talebelere Risâleleri okutuyordu. Kendisi memurdu. Kazancını hizmete harcıyordu ve bekârdı. Öğrenciler genellikle Ümit Abiye, halk ve memur olanlar da rahmetli Mehmet Feyzi Pamukçu Ağabeyin sohbetlerine gidiyorlardı. Mehmet Feyzi Ağabey, hıfzettiği Risâlelerden; sorulan ve bazen de sorulacak olan soruları daha sorulmadan cevap verirdi. Onun hizmet tarzı da böyleydi. Biz Risâle okurken bayiden iki adet gazete almaya başladım, Yeni Asya ve Millî Gazete. Bir ay böyle geçti. Ümit Ağabey gazeteleri görüyor, bana ‘şunu oku bunu okuma’ veya ‘buraya gazete getirme’ gibi hiçbir fikir beyan etmiyordu. Birinci ayın sonunda ben kararımı vermiştim. Benim gazetem Yeni Asya idi. Çünkü Yeni Asya Risâle-i Nurların basındaki müdafaacısı ve naşiri efkârıydı. O gün bugün okumaya devam ediyoruz. Kastamonu’da derslere yatılı olduğumuz için Cumartesi öğleden sonra ve Pazar günleri gidiyorduk. Hatta Şubat tatilinde bile dershanede kalmıştım. Karadağ’daki “rükûdaki ağac”ın altında çok dersler okuduk. Ümit Ağabeyin evine her türlü liseden öğrenciler geliyordu. Öyle ki benim mezun olduğum yıl sadece bizim okuldan 35 kişi sohbetlere katılıyordu. Kastamonu hizmet erlerinden İbrahim Vapur, şu anda Karadeniz Ereğli’de olan kıymettar kardeşim Emin Durum beraber Nur tahsili yaptığımız kişilerden birkaçı. Pansiyonda yapılan aramalarda bir adet “Küçük Sözler”, başka bir aramada ise rahmetli Necip Fazıl’ın “Kim Vatan Haini” adlı kitabını dolabımda buldular. İzni İlâhî ile hizmetin kerametiyle hiçbir zarar görmeden mesele halloldu.
Sizi Yeni Asya’ya bağlayan sebepler nelerdir?
Yukarıda izah ettiğim gibi Risâle-i Nurları okumaya başlayınca; dâvâmın temsilcisinin bu gazete olduğuna karar verip, okumaya başladım. Okudukça da anladım ki; bu gazete hiçbir dünya menfaati düşünmeden, sırf Allah rızası için, Üstad Bediüzzaman ve eserlerinin okunması, yayılması ve zalimlere karşı müdafaası için ne gerekiyorsa elinden geldiği kadar yapmaktadır. Baskı ve zulümlere asla boyun eğmemiş; Hakk’ın hatırını hep âli bilmiştir. Siyaset olarak da daima hürriyeti ve hürriyetperverleri savunmuş, iktidardakilerin hak meselelerde destekçisi, yanlışlarında yol göstericisi olmuştur. Türkiye’de hiçbir zaman ihtilâlleri kabul etmemiş, korkusuzca neye mal olursa olsun; demokrasiyi, hakkı, insan haklarını ve halkın iradesine saygı gösterilmesini savunmuştur. Hiçbir zaman iktidara ve nimetlerine talip olmamış, dâvâsını dünyevî gayelere merdiven yapmamıştır. Hiç hatası olmamış mıdır? Belki olmuştur, ama bilerek değil. Yeni Asya sadece eleştirmez, çaresini de gösterir. Hastayı muayene edip ortada bırakmaz, reçetesini de eline verir. Cenâb-ı Hak bizi bu anlayışta daim hizmette olmayı ve bu hal üzere iken ruhumuzu teslim etmeyi nasip etsin. Amin.
Yeni Asya’nın size ve ailenize kazandırdığı değerler nedir?
Her şeyden evvel fevrî hareketlerden uzak, meşverette alınan kararlar doğrultusunda heyecanla değil, mutedil olarak olaylara bakmayı, acele karar vermemeyi, İslâmı doğru öğrenip, doğru yaşayıp ve doğru tebliğ etmeyi öğrendik. İfrat, tefrit ve vasat ölçülerini bilip vasatta gitmeyi öğrendik. Bunları çoluk çocuğumuza da tebliğ etmeye çalıştık.
Yeni Asya ile ilgili dikkat çekici bir hatıranız var mı?
Bizi yıllardır bir arada tutmasından daha dikkat çekici ne olabilir? En başta aramızdaki uhuvveti, dayanışmayı, muhabbeti tesis eden Yeni Asya ile ilgili hatıra elbet çoktur. Hekimoğlu İsmail Ağabeyin “Ölüler Diriliyor” adlı broşürü çıktığında gazeteye mektup yazıp posta ile bir miktar istedim. Beni şahsen tanımadıkları halde güvenip gönderdiler. Ben de onların dağıtımını yapıp parasını gazeteye yolladım. Daha sonra Ali Elverdi Paşanın yazdığı ”Bu Vatana Kastedenler” adlı kitabını da aynı şekilde dağıttım. Bunları yaptığımda lise öğrencisi idim.
Son olarak Yeni Asya okuyucularına bir mesajınız var mı?
Bu gazeteyi hak ettiği yere taşımak için ellerinden gelen çalışmayı ihmal etmeden yapsınlar, yapalım. Bunun için; 1- Mutlaka gazete alınacak. 2- Alınan gazete mutlaka okunacak. 3- Bu gazeteye sahip çıkacakların çoğalması için Risâle-i Nur herkese anlatılacak. Bu gazetenin hazırlanması, basılması ve dağıtımında emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Allah’ın yar ve yardımcı olmasını niyaz ediyorum. |
NAİL ALADAĞ 21.06.2009 |