Haberler |
Yüksek yargı da yeniden yapılandırılmalı |
Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yavuz Atar, yüksek yargının da yeniden yapılandırılması gerektiğini söyledi. Atar, “Böyle bir Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay olduğu müddetçe istediğiniz kadar özgürlükçü bir anayasa yapın, değişen birşey olmaz” dedi. HukukÎ Araştırmalar Derneği Konya Şubesi’nin tertiplemiş olduğu “Yeni Ama Nasıl Bir Anayasa’’ konulu panel 6 Haziran Cumartesi günü Mevlana Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Panele konuşmacı olarak Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Selçuk Ünversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yavuz Atar, GOP Üniversitesi öğretim üyesi Doç Dr. Yusuf Tekin ve Hak-İş Genel başkanı Salim Uslu katıldı. 1982 Anayası’nı yapanların devletin menfaati için toplumu hiçe saydığını belirten Prof. Dr. Atar, konuşmasına şöyle devam etti: “Başlangıç hükümlerinde ‘Devlet kutsaldır’ diyerek devleti kutsamıştır. Anayasanın bütün ruhunda bu var. Devletin kutsallığı ne demek? Her yaptığında bir hikmet olan, hikmetinden sual sorulmayan devlet. O zaman devletin yaptığından sual sorulmayacaksa hukuk devleti ilkesini niye koydunuz anayasaya? “ Sadece anayasanın değişmesinin yetmeyeceğini, anayasanın uygulayıcısı olan yüksek yargının da yeniden yapılandırılması gerektiğini vurgulayan Aktar, şunları kaydetti: “Özellikle de Anayasa Mahkemesinin bünyesinde çoğulculuk yok. Siyaset ve hukuk arasında gidip geliyor. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun, Yargıtay’ın, Danıştay’ın da yeniden yapılandırılması gerekir. Böyle bir Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay olduğu müddetçe istediğiniz kadar özgürlükçü bir anayasa yapın değişen bir şey olmaz. Anayasada başörtüsü yasağı gibi bir yasak var mı? Hayır yok. Yasaklar ve özgürlük kısıtlamalarıyla dolu. 1982 Anayasası’nda dahi başörtüsü yasağı yoktur. Ama yüksek yargı böyle bir yasak varmış gibi yorum yaparak yasağı meşrulaştırıyor. Objektiflik ve doğru yorum yapmak da yüksek yargının işidir. Hukukta yetki ve sorumluluk paraleldir. Yetki veriyorsanız sorumluluk da vermelisiniz. Yüksek yargıdaki bu çarpıklığın giderilmesi gerekir.”
YENİ ANAYASADA ÖNCELİK İNSAN HAKLARI OLMALI Nasıl bir anayasa olmalı? Sorusuna da iki açıdan yaklaşması gerektiğinin altını çizen Atar şunları söyledi: “Birincisi anayasanın yapılış yöntemi demokratik olmalı. İkincisi anayasanın içeriği demokratik olmalı. Yapılış yöntemi olarak hiçbir ülkede Kurucu Meclis gibi seçilmiş bir grubun yaptığı bir anayasa yok. Siyasi partileri, dernekleri, sendikaları, vakıfları, cemaatleri kısaca toplumun bütün kesiminin görüşlerini kapsayan bir tartışma metni oluşturulmalıdır. İçerik olarak 1982 Anayasası devletle başlıyor, devlet kutsallaştırılıyor. Daha sonra cumhuriyet, ilkeler vs. geliyor. Halbuki demokratik ve insan haklarını koruyan bir anayasada öncelikle insan haklarını koruyan esaslar yer almalıdır. İnsan sırf insan olduğu için doğuştan bazı temel haklara sahiptir. Yapılacak yeni bir anayasada öncelikle insanın sahip olduğu temel hakları sıralanmalıdır. Devletin ise bu hakları kısıtlayan, kaldıran değil de koruyan, sahip çıkan bir rolü olmalıdır.”
SİYASİ HAYATTA SİVİL OTORİTE ÜSTÜNLÜĞÜ SAĞLANMALI İkinci panelist Hak-İş Genel başkanı Salim Uslu, mevcut anayasanın yapılış olarak meşru olmadığını, halkın yüzde 80-90’ının oyuyla yürürlüğe girmesine rağmen baskı ve zorla kabul ettirildiği için yeni anayasaya ihtiyaç olduğunu söyledi. Yaşanan kriz ve kaosların kaynağının da mevcut anayasa olduğunu vurgulayan Uslu, konuşmasına şöyle devam etti: “Mevcut anayasa konsensusu ortadan kaldırarak parti kapatma, cumhurbaşkanlığı seçimi gibi sorunların üstesinden gelemez olmuştur. Herkesin yorumuna açık çok kötü bir dille yazılmıştır. Bu anayasayla toplum arasında ciddi manada bir problem var. Kamu düzeni, milli güvenlik, genel ahlak gibi muğlak gerekçelerle insan haklarını sınırlayan bu anayasa değişmelidir. ” Yeni anayasanın toplumsal dengeyi sağlaması gerektiğine işaret eden Uslu şu konulara dikkat çekti: “Mevcut anayasa yasama, yürütme ve yargı erklerini somut bir biçimde birbirinden ayırmamıştır. Biri diğerine rahatça müdahale edebiliyor; biri diğerine afra-tafra yapabiliyor. Yeni anayasa katılımcı; çoğulcu bir öngörüyü sağlamalıdır. Siyasi hayatta sivil otorite üstünlüğü sağlanmalıdır. Siz, tek meclis mi olsun çift meclis mi; başkanlık sistemi mi olsun parlamenter sistem mi olsun gibi tartışmaları yapabilirsiniz. Ama insan hakları konusunda , temel hak ve özgürlükler konusunda bir pazarlık yapamazsınız. Bunlar zaten insanın sırf insan olduğu için en doğal hakkıdır. ”
ANAYASAYI SİVİLLER YAPMALI Üçüncü panelist Doç. Dr. Tekin ise; “Mevcut anayasa tek tip insan oluşturma gayesindedir. Adeta toplum mühendisliğine soyunmuştur. 1982 Anayasasının çekirdeğini de aslında 1961 Anayasası oluşturmuştur. 1959’da yapılan CHP Kongresi’nin tamamı 1961 Anayasası’nda yer almıştır. Bu, ilginç bir tesadüf değil. Bu anayasa madem katılımcı bir anayasa da neden o zaman o dönemde yüzde elliye yakın oy alan Demokrat Parti’nin insiyatifi anayasada yer almamıştır? Mevcut anayasayı yapan ve bir tarafta Milli Güvenlik Konseyi ve bir tarafta da bunun bir ayağı olan Danışma Meclisi’nden oluşan Kurucu Meclis ne kadar demokratik bir meclis? Anayasanın içeriği ne olursa olsun; mutlaka siviller tarafından yapılmalıdır. Sivillerin yapacağı en kötü bir anayasa dahi ayrıntılı ve kazuistik olan 1982 Anayasası’ndan daha iyi olur” diye konuştu.
DEVLET İNSAN İÇİN OLMALI Yargı organlarınının zaman zaman yanlış karar verdi diye eleştirildiğini, ancak yargı organları yazılı metinle bağlı olduğunu dile getiren Yargıtay Onursal başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, o zaman yapılacak şeyin, bu metinleri düzeltmek olduğunu söyledi. Halkın kendi temsilcilerine yeni bir anayasa konusunda gerekli baskıyı yapmadığını savunan Prof. Dr. Selçuk şunları vurguladı: “Halktan bir talep, destek gelmelidir. Bu anayasanın hem içerik olarak hem de biçimsel olarak meşruluğunu yitirdiğini artık herkes kabul etmektedir. Tehditle, baskıyla kabul edilmiş bir metin sözleşme olamaz. Mevcut anayasa da bir tehdit ve baskı ortamında meydana gelmiştir. Özgürlük tam olmalıdır. Elbette hiçbir metin mükemmel olamaz. Devleti kutsallaştıran mevcut anayasadaki bu zihniyet değişmelidir. İnsan devlet için olamaz; devlet insan için olmalıdır. Türkiye mutlaka kendi anayasasını kendisi yapmalıdır ve bu süreç hızlandırılmalıdır. Aksi halde AB süreci de çok geri kalacaktır.” Konya / Said Çamkerten - Av. Erdoğan Emir |
17.06.2009 |