Haberler |
TSK'DAKİ CUNTACI DAMAR İLE 28 ŞUBAT'I YAPAN DAMAR AYNI |
“TSK'daki cuntacı damar bulunarak yargının önüne çıkarılmalıdır. Askerî yargı ile bu mümkün değil. Sadece Genelkurmay'ın inisiyatifine bırakılamayacak bir olaydır. Bu belgeyi hazırlayan cunta grupları ile Ergenekon sanıkları arasında organik bağ var. 28 Şubat'ı yapan ana damar ile şu anki Ergenekon damarının bir olduğu çok açık ortaya çıktı. Bu bir albay ile de sınırlı değil. Kurumsal kimlik dışında bir cunta faaliyeti söz konusu.” ERGENEKON'UN B TAKIMI B PLANIYLA İŞBAŞINDA
“Ergenekon bitirildi, çökertildi gibi birtakım yorumlar yapılıyor. Devletin her yerine sızmış bir örgütü bitirmek kolay değil. Benzer bir operasyon İtalya'da 6 sene sürdü. Ergenekon'un dışarıda B takımı var. İçerideki sanıklar da B planından bahsediyorlar. Ergenekon denilen yapının hâlâ faaliyette olduğu çok açık. Bu örgütün yapacağı, huzuru bozmaya yönelik eylemler, daha deşifre edilmemiş. Genelkurmay Başkanı da hedeflerinde olabilir.”
EMNİYET İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu, “TSK’daki cuntacı damar bulunarak yargının önüne çıkarılmalıdır. Askerî yargı ile bu mümkün değil. Sadece Genelkurmay’ın inisiyatifine bırakılmayacak bir olaydır” dedi. Orakoğlu yaptığı açıklamada, eylem planını, Genelkurmay ve hükümetin arasını açmaya yönelik psikolojik bir hareket olarak değerlendirdi. Bu olayın da 28 Şubat’taki gibi psikolojik bir hareket olduğunu savunanan Orakoğlu, şöyle devam etti: “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) içerisinde demokrasiyi hazmedemeyen, eski soğuk savaş döneminin katı, tutucu, komplocu yapısı içerisinde bulunan bir damar olduğunu ve bu olaya ciddi bir neşter vurulmalı. Bu kötü bir olay gibi gözükse de bunu bir şans olarak değerlendirmemiz gerekir.”
“TÜRKİYE’DE ÇİFT BAŞLI YARGI VAR” Türkiye’de çift başlı bir yargı olduğunu dile getiren Orakoğlu, bundan bir an önce kurtulmak gerektiğini vurguladı. Genelkurmay’ın açıklamalarına bakıldığında, kurumsal bir bilginin olmadığının açıkça görüldüğünü ifade eden Orakoğlu, Ergenekon zanlılarının birbirleriyle kavga etmesine karşın, ortak hedefin, TSK’yı dahil etmek olduğunu söyledi. “Bana göre bu olayların arkasında üçüncü iddianame var. Çünkü çok vahim bir takım iddialar ortaya atılacak” diyen Orakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Buradaki hedef Genelkurmay Başkanı’nın bizzat kendisi. Hedef, hükümet ve Gülen cemaati görünse de. TSK’daki cuntacı damar bulunarak yargının önüne çıkarılmalıdır. Askerî yargı ile bu mümkün değil. Sadece Genelkurmay’ın inisiyatifine bırakılmayacak bir olaydır. Bu belgeyi hazırlayan cunta grupları ile Ergenekon sanıkları arasında bir organik bağ var. Bunu çok net biçimde görebiliriz. 28 Şubat’ı yapan ana damar ile şu anki Ergenekon damarının bir olduğu çok açık ortaya çıktı. Bu bir albay ile de sınırlı değil. Kurumsal kimlik dışında cunta bir faaliyet söz konusu. Buna Genelkurmay Başkanı’nın tek başına müdahale etmesi kolay değil. Hükümetin bu olayın üzerine çok ciddi gitmesi gerekiyor. Bundan sonra yapılabilecek Ergenekon operasyonlarını engellemeye yönelik bir hareket.”
“ERGENEKON DENİLEN YAPI FAALİYETTE” Ordunun, işlevleri açısından ‘böyle bir belge vardır, yoktur’ demesinin çok zor olduğuna dikkat çeken Orakoğlu, bu tür belgelerin yine çıkabileceğini belirtti. Ergenekon sanıklarının bir ‘B Planı’ndan bahsettiğini hatırlatan Orakoğlu, operasyon sonrası “Ergenekon bitirildi, çökertildi” gibi bir takım yorumlar yapıldığını söyledi. Devletin her yerine sızmış bir örgütü bitirmenin kolay olmadığını vurgulayan Orakoğlu, benzer bir operasyonun İtalya’da 6 sene sürdüğünü ifade etti. Ergenekonun B takımı olduğunu savunan Orakoğlu, “Direk bununla ilişkilendirilebilinir. Ergenekon denilen yapının faaliyette olduğu çok açık. Huzuru bozmaya yönelik bu örgütün yapacağı eylemler, daha deşifre edilmemiş. Bu plan, Ergenekon’un gelecekte yapılacak operasyonlarının engellenmesine yönelik psikolojik bir hareket olarak gözüküyor. Ergenekon soruşturması bu ülkede daha uzun süre devam edecek. Ama birileri kendilerine gelmesin diye Ergenekon soruşturmasını yok sayıyorlar” diye konuştu.
GENELKURMAY, BU YAPILANMAYI ORTAYA ÇIKARACAK İRADEYİ ORTAYA KOYMALI
EYLEM planına gösterilen tepkileri de yetersiz gören Orakoğlu, Türkiye’de birlik beraberliğin bozulmak istendiğini söyledi. Cemaatlerin Türkiye’nin kültürel zenginlikleri olduğunu dile getiren Orakoğlu, cemaatlere böyle bakılması gerektiğini vurguladı. “Ergenekonun gövdesine doğru gidiliyor, bundan dolayı da Ergenekon içerisinde çok üst düzeyde bulunan bir takım kişiler de çok büyük rahatsızlığa kapıldılar. Yine bunlar toplumu germek, toplum içerisinde sıkıntılar yaratmak, kaos oluşturmak, birlik beraberliği bozmak amacıyla böyle bir yola girmiş olabilirler. Genelkurmay Başkanı, Ergenekon operasyonlarına tam destek verdiğinde üst yapılanmalara kadar gider. Örgüt tarafından Genelkurmay Başkanları da bir hedeftir, kendi emelleri doğrultusunda kullanamadıkları takdirde direk hedef alınır. Genelkurmay Başkanı, bu yapılanmayı ortaya çıkaracak iradeyi ortaya koymalı. Herkes destek vermeli, deşifre edilmeli.” Ankara / cihan |
17.06.2009 |
Genelkurmay’ın tavrı olumlu |
Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ'la görüştükten sonra partisinin grup toplantısındaki konuşmasında Taraf'ın yayınladığı “AKP ve Gülen'i bitirme planı”ndan söz ederken, “Doğrusu, Genelkurmay Başkanlığımız haberin çıktığı ilk andan itibaren sorumlu ve duyarlı bir tavır sergilemiştir” dedi. Haberi sayfa 4’te BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, “Biz bu iddialarla ilgili parti olarak suç duyurusunu yapıyoruz. Suç duyurusunun ardından iddiaların takipçisi olacağız, bunu ortada bırakamayız” dedi.Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Taraf gazetesinde yayımlanan ‘İrtica ile Mücadele Planı’yla ilgili gelişmeleri değerlendirdi. Erdoğan şöyle konuştu: “Önceki hafta bir gazete partimize yönelik bazı gizli planların yapıldığını iddia etti. Eğer bu iddialar gerçek dışıysa, devletin kurumlarını karşı karşıya getirmek, devletin kurumlarını yıpratmak ve bir tahrik ortamı oluşturmak gibi niyetler taşıyorsa, evet bu vahimdir. Eğer iddialar doğruysa mesele daha vahimdir. Doğrusu, Genelkurmay Başkanlığı haberin çıktığı ilk andan itibaren sorumlu ve duyarlı bir tavır sergilemiştir. Tartışmaya konu olan belgenin sahte veya gerçek olduğunun askeri yargı tarafından en kısa zamanda ortaya çıkarılması için soruşturma talimatı verilmiş, dün yapılan açıklamada konunun takipçisi olunacağı ifade edilmiştir. ‘Belgenin doğruluğu ispat edilirse, sorumluların yasalar çerçevesinde cezalandırılacağına ilişkin güvencemiz tamdır’ şeklindeki açıklama kamuoyunca olumlu bir şe-kilde algılanmıştır. Herkese düşen bu iddiaların soruşturulması ve araştırılmasının sonucunu tabi ki beklemektir. Biz bu iddialarla ilgili parti olarak suç duyurusunu yapı-yoruz. Suç duyurusunun ardından iddiaların takipçisi olacağız, bunu ortada bırakamayız. İnanıyorum ki, gerek sivil yargı, gerek askeri yargı üzerine düşeni yapmalı ve bir an önce neticeye varmalıdır. Diğer partiler net bir duruş sergilemese de, demokrasiyi savunmak AK Parti’nin va-zifesidir. Bu tür iddiaların sonuç hangi yönde olursa olsun sonuna kadar takipçisi olacağız.” Ankara / aa |
17.06.2009 |
Yüksek yargı da yeniden yapılandırılmalı |
Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yavuz Atar, yüksek yargının da yeniden yapılandırılması gerektiğini söyledi. Atar, “Böyle bir Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay olduğu müddetçe istediğiniz kadar özgürlükçü bir anayasa yapın, değişen birşey olmaz” dedi. HukukÎ Araştırmalar Derneği Konya Şubesi’nin tertiplemiş olduğu “Yeni Ama Nasıl Bir Anayasa’’ konulu panel 6 Haziran Cumartesi günü Mevlana Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Panele konuşmacı olarak Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Selçuk Ünversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yavuz Atar, GOP Üniversitesi öğretim üyesi Doç Dr. Yusuf Tekin ve Hak-İş Genel başkanı Salim Uslu katıldı. 1982 Anayası’nı yapanların devletin menfaati için toplumu hiçe saydığını belirten Prof. Dr. Atar, konuşmasına şöyle devam etti: “Başlangıç hükümlerinde ‘Devlet kutsaldır’ diyerek devleti kutsamıştır. Anayasanın bütün ruhunda bu var. Devletin kutsallığı ne demek? Her yaptığında bir hikmet olan, hikmetinden sual sorulmayan devlet. O zaman devletin yaptığından sual sorulmayacaksa hukuk devleti ilkesini niye koydunuz anayasaya? “ Sadece anayasanın değişmesinin yetmeyeceğini, anayasanın uygulayıcısı olan yüksek yargının da yeniden yapılandırılması gerektiğini vurgulayan Aktar, şunları kaydetti: “Özellikle de Anayasa Mahkemesinin bünyesinde çoğulculuk yok. Siyaset ve hukuk arasında gidip geliyor. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun, Yargıtay’ın, Danıştay’ın da yeniden yapılandırılması gerekir. Böyle bir Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay olduğu müddetçe istediğiniz kadar özgürlükçü bir anayasa yapın değişen bir şey olmaz. Anayasada başörtüsü yasağı gibi bir yasak var mı? Hayır yok. Yasaklar ve özgürlük kısıtlamalarıyla dolu. 1982 Anayasası’nda dahi başörtüsü yasağı yoktur. Ama yüksek yargı böyle bir yasak varmış gibi yorum yaparak yasağı meşrulaştırıyor. Objektiflik ve doğru yorum yapmak da yüksek yargının işidir. Hukukta yetki ve sorumluluk paraleldir. Yetki veriyorsanız sorumluluk da vermelisiniz. Yüksek yargıdaki bu çarpıklığın giderilmesi gerekir.”
YENİ ANAYASADA ÖNCELİK İNSAN HAKLARI OLMALI Nasıl bir anayasa olmalı? Sorusuna da iki açıdan yaklaşması gerektiğinin altını çizen Atar şunları söyledi: “Birincisi anayasanın yapılış yöntemi demokratik olmalı. İkincisi anayasanın içeriği demokratik olmalı. Yapılış yöntemi olarak hiçbir ülkede Kurucu Meclis gibi seçilmiş bir grubun yaptığı bir anayasa yok. Siyasi partileri, dernekleri, sendikaları, vakıfları, cemaatleri kısaca toplumun bütün kesiminin görüşlerini kapsayan bir tartışma metni oluşturulmalıdır. İçerik olarak 1982 Anayasası devletle başlıyor, devlet kutsallaştırılıyor. Daha sonra cumhuriyet, ilkeler vs. geliyor. Halbuki demokratik ve insan haklarını koruyan bir anayasada öncelikle insan haklarını koruyan esaslar yer almalıdır. İnsan sırf insan olduğu için doğuştan bazı temel haklara sahiptir. Yapılacak yeni bir anayasada öncelikle insanın sahip olduğu temel hakları sıralanmalıdır. Devletin ise bu hakları kısıtlayan, kaldıran değil de koruyan, sahip çıkan bir rolü olmalıdır.”
SİYASİ HAYATTA SİVİL OTORİTE ÜSTÜNLÜĞÜ SAĞLANMALI İkinci panelist Hak-İş Genel başkanı Salim Uslu, mevcut anayasanın yapılış olarak meşru olmadığını, halkın yüzde 80-90’ının oyuyla yürürlüğe girmesine rağmen baskı ve zorla kabul ettirildiği için yeni anayasaya ihtiyaç olduğunu söyledi. Yaşanan kriz ve kaosların kaynağının da mevcut anayasa olduğunu vurgulayan Uslu, konuşmasına şöyle devam etti: “Mevcut anayasa konsensusu ortadan kaldırarak parti kapatma, cumhurbaşkanlığı seçimi gibi sorunların üstesinden gelemez olmuştur. Herkesin yorumuna açık çok kötü bir dille yazılmıştır. Bu anayasayla toplum arasında ciddi manada bir problem var. Kamu düzeni, milli güvenlik, genel ahlak gibi muğlak gerekçelerle insan haklarını sınırlayan bu anayasa değişmelidir. ” Yeni anayasanın toplumsal dengeyi sağlaması gerektiğine işaret eden Uslu şu konulara dikkat çekti: “Mevcut anayasa yasama, yürütme ve yargı erklerini somut bir biçimde birbirinden ayırmamıştır. Biri diğerine rahatça müdahale edebiliyor; biri diğerine afra-tafra yapabiliyor. Yeni anayasa katılımcı; çoğulcu bir öngörüyü sağlamalıdır. Siyasi hayatta sivil otorite üstünlüğü sağlanmalıdır. Siz, tek meclis mi olsun çift meclis mi; başkanlık sistemi mi olsun parlamenter sistem mi olsun gibi tartışmaları yapabilirsiniz. Ama insan hakları konusunda , temel hak ve özgürlükler konusunda bir pazarlık yapamazsınız. Bunlar zaten insanın sırf insan olduğu için en doğal hakkıdır. ”
ANAYASAYI SİVİLLER YAPMALI Üçüncü panelist Doç. Dr. Tekin ise; “Mevcut anayasa tek tip insan oluşturma gayesindedir. Adeta toplum mühendisliğine soyunmuştur. 1982 Anayasasının çekirdeğini de aslında 1961 Anayasası oluşturmuştur. 1959’da yapılan CHP Kongresi’nin tamamı 1961 Anayasası’nda yer almıştır. Bu, ilginç bir tesadüf değil. Bu anayasa madem katılımcı bir anayasa da neden o zaman o dönemde yüzde elliye yakın oy alan Demokrat Parti’nin insiyatifi anayasada yer almamıştır? Mevcut anayasayı yapan ve bir tarafta Milli Güvenlik Konseyi ve bir tarafta da bunun bir ayağı olan Danışma Meclisi’nden oluşan Kurucu Meclis ne kadar demokratik bir meclis? Anayasanın içeriği ne olursa olsun; mutlaka siviller tarafından yapılmalıdır. Sivillerin yapacağı en kötü bir anayasa dahi ayrıntılı ve kazuistik olan 1982 Anayasası’ndan daha iyi olur” diye konuştu.
DEVLET İNSAN İÇİN OLMALI Yargı organlarınının zaman zaman yanlış karar verdi diye eleştirildiğini, ancak yargı organları yazılı metinle bağlı olduğunu dile getiren Yargıtay Onursal başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, o zaman yapılacak şeyin, bu metinleri düzeltmek olduğunu söyledi. Halkın kendi temsilcilerine yeni bir anayasa konusunda gerekli baskıyı yapmadığını savunan Prof. Dr. Selçuk şunları vurguladı: “Halktan bir talep, destek gelmelidir. Bu anayasanın hem içerik olarak hem de biçimsel olarak meşruluğunu yitirdiğini artık herkes kabul etmektedir. Tehditle, baskıyla kabul edilmiş bir metin sözleşme olamaz. Mevcut anayasa da bir tehdit ve baskı ortamında meydana gelmiştir. Özgürlük tam olmalıdır. Elbette hiçbir metin mükemmel olamaz. Devleti kutsallaştıran mevcut anayasadaki bu zihniyet değişmelidir. İnsan devlet için olamaz; devlet insan için olmalıdır. Türkiye mutlaka kendi anayasasını kendisi yapmalıdır ve bu süreç hızlandırılmalıdır. Aksi halde AB süreci de çok geri kalacaktır.” Konya / Said Çamkerten - Av. Erdoğan Emir |
17.06.2009 |
Albay Çiçek ifade verecek |
İrtica belgesinin altında imzası bulunduğu iddia edilen Albay Dursun Çiçek, bugün Ergenekon savcılarına ifade verecek. İRTİCA belgesinin altında imzası bulunduğu iddia edilen Albay Dursun Çiçek, bugün Ergenekon savcılarına ifade verecek. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan avukat Serdar Öztürk’ün bürosunda ele geçirildiği iddia edilen irtica belgesinin yankıları sürüyor. Taraf gazetesinin yayınlamasıyla Türkiye’nin gündemini değiştiren belgede belgede imzası bulunduğu öne sürülen Kurmay Albay Dursun Çiçek ifadeye çağrıldı. Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların Çiçek’i bilgisine başvurulmak üzere adliyeye davet ettikleri öğrenildi. Albay Dursun Çiçek bugün ifade verecek. |
17.06.2009 |
Ordu kurum olarak yapmaz |
“İrtica eylem planı” haberini yapan Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu, “Buna benzer çalışmaların TSK içinde yapıldığını biliyorum. Ancak ordunun kurum olarak böyle birşey yapacağına ihtimal vermiyorum” dedi. “İrtİca Eylem Planı” haberini yapan Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu, “Buna benzer çalışmaların TSK içinde yapıldığını biliyorum. Ancak ordunun kurum olarak böyle bir şey yapacağına ihtimal vermiyorum” dedi. Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu, Mirgün Cabas ve Ruşen Çakır’ın hazırladığı “Yazı İşleri” programına konuk oldu. Mehmet Baransu şunları söyledi: “Orijinallikten kasıt sadece belgenin karargâhta hazırlanmadığına dair bir kanaat... Çünkü elinde herhangi bir belge yok. Bizden istendi, dün itibarıyla gönderdik, ama belgenin orijinali bizde yok. Ben fotokopisini aldım. Belgenin yakalandığı şekli ve orijinali Ergenekon operasyonunu yürüten savcılarda var. Belgenin kopya mı orjinal mi olduğuna dair bir fikrim yor. Ama sanırım kopya olması gerekiyor. Dünkü Taraf gazetesinde de emekli bir orgeneralle görüştüm, bana buna benzer bir rapor verdi. Ben hatta ‘Paşam bana bu belgeyi vermekle suç işlemi-yor musunuz’ dedim. ‘Ne zamandan beri yasadışı işler devletin gizli belgesi kapsamına giriyor’ gibi bir cümle söyledi. Bu belgeyi de biz bugün gazetede yayınladık. Benzer çalışmalar maalesef Türk Silahlı Kuvvetleri içinde var. Görüşmemizde emekli orgenerale kimlerin yaptığını sordum. Bana 6-7 isim verdi.. Bazılarını tanımıyordum. İnternetten baktım bazılarının başka görevlere atandığını daha önceden bu kurumda çalıştığını ama başka kıtaya çıktıklarını öğrendim. Belli ki böyle bir grup var. Evet gerçekten sayılarını bilmiyorum 5 kişi de 10 kişi de olabilir bilmiyorum ama böyle bir grubun var olduğu en azından buna benzer planlar yapmaya meyilli oldukları… Fethullah Gülen, bu belgeyle ilgili Nisan ayında bir açıklama yapmış. Emekli Orgeneral, bu planın Ocak 2009’da hazırlanmaya başladığını ve kendisinin de haberdar olduğunu söyledi. Bu da önemli değil, elimde ‘Lahika’ var. Şimdi 2007 Eylül ayına ait yine Harekat Daire Başkanlığı’nın hazırladığı ve yalanlanmayan bir belge. Bu belgede buna benzer şeylerin yapılacağı yapılması gerektiği esaslar icra buna benzer koordine makamının harekat başkanlığı olduğu, Kürtlerle ilgili DTP ile ilgili, ‘Kuzey Irak’taki köyleri bombalayalım. Bizim baskı olduğumuzu hissetsinler’ buna benzer değişik planların olduğu şey var. Ben ordunun kurum olarak böyle bir şey yapacağına kesinlikle ihtimal vermiyorum. Çünkü kurum olarak böyle bir şeyi yapılsa bence bu belgelerin birçoğunun işte emekli askerlerin bile bugün tartıştığı bir durumda olmazdık diye düşünüyorum.” |
17.06.2009 |
Bakan Akdağ: TSK da demokrasiden yana olmalı |
SAĞLIK Bakanı Recep Akdağ, “İrtica Eylem Planı”yla ilgili savcıların harekete geçmesini istedi. Akdağ, “TSK da demokrasiden yana olmalı ve tavrını açıkça göstermeli” dedi. Bir televizyon programına katılan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Taraf gazetesinde yayımlanan “İrticayla Mücadele Eylem Planı”yla ilgili olarak şöyle konuştu: ‘’Bu ülkede demokrasiyi bütün organlarıyla, tam demokrasi ve koşulsuz demokrasi haline getiremezsek biz bir refah ülkesi haline gelemeyiz. Onun için de böyle konularda herkesin çok hassas olması lâzım. Bu işle ilgili savcıların ve görevlilerin sür'atli hareket etmesi lâzım. Konunun bir an önce sonuçlandırılması lazım.’’ ‘’Genelkurmay Başkanı, ‘Siz mi talimat verdiniz’ şeklindeki bir soru için ‘Böyle bir soruyu bile hakaret addederim’ diyor. Bu hassasiyeti nasıl değerlendiriyorsunuz?’’ yönündeki bir soru üzerine Akdağ, ‘’Tabiî ki Genelkurmay Başkanı’nın bu hassasiyeti demokrasiden yana bir tutumdur. O bahsettiğiniz soru-cevap zannediyorum bir köşe yazarının köşesinde vardı. Dolayısıyla, buna dayalı ben bir yorum yapamam, iki kişinin arasında geçen bir konuşmadır, ama elbette herkes gibi Genelkurmay Başkanı da Silâhlı Kuvvetler mensupları da tam demokrasiden yana olmalı ve tavırlarını açıkça göstermeli, bu ülke için çok önemli’’ dedi. |
17.06.2009 |
900 çocuk sünnet oldu |
İSTANBUL Bahçelievler Belediyesi geleneksel sünnet şöleni Bahçelievler Millî Egemenlik Parkında gerçekleşti. Belediyenin bu yıl 6. sını gerçekleştirdiği Geleneksel Sünnet Şölenine, ünlü sanatçılar Gökhan Tepe ve Aynur konser verdi. Sünnet kıyafetleri Belediye tarafından ücretsiz karşılanan 900 çocuk, sosyal güvence kapsamında hastanelerde gerçekleşecek sünnet operasyonları öncesinde aileleriyle birlikte geldikleri Millî Egemenlik Parkı konser alanında çeşitli animasyonlarla eğlendiler. Sünnet Şöleninde çocuklarla yakından ilgilenen Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu ise konser alanını dolduran vatandaşlara hitaben yaptığı konuşmada “Geleneksel Sünnet Şölenimizi bu yıl 6. kez düzenledik. Çocuklarımıza hayatlarında başarılar diliyorum” dedi. Sünnet çağındaki 900 çocuğun bütün sünnet kıyafetlerinin dağıtımını yapan Bahçelievler Belediyesi sosyal güvence kapsamında olmayan yaklaşık 260 çocuğun özel hastanelerde gerçekleşecek sünnetlerini de ücretsiz karşılayacak. İstanbul / SAİD TEMUR |
17.06.2009 |
1 milyon Etiyopyalı suya kavuştu |
İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi, TİKA ve İTO işbirliğiyle Etiyopya’daki su sıkıntısını gidermek üzere yürütülen çalışma tamamlandı. Su sıkıntısını gidermek için Su Kaynakları Bakanlığında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın katılımıyla tören yapıldı. Sondaj ekipmanı törenle bakanlığa hibe edildi. Törende Etiyopya Su Kaynakları Bakanı Aswaf Dingamo, açılan su kuyuları için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a teşekkür etti. Başkan Topbaş da susuzluktan büyük çaplı çocuk ölümlerinin olduğu Etiyopya’ya bu hizmeti götürmekten memnun olduklarını belirtti. Başkan Topbaş ve Bakan Dingamo ekipman devir protokolünü birlikte imzaladı. Tören’de Türkiye’nin Etiyopya büyükelçisi Ali Rıza Çolak da katıldı. İstanbul / FATİH AYDIN |
17.06.2009 |
PAZARLAMA TAKTİĞİ TUZAKLARINA DÜŞMEYİN |
PROF. DR. Elif Dağlı, yapılmak istenen şeyin, tamamen bir pazarlama taktiği olduğuna dikkat çekerek, tesbitlerini şöyle sürdürdü: Başarısız ürün ve pazarlama taktiği olarak tarihte kalan bu kavramın, dumansız kapalı alanlar kanununun yürürlüğe gireceği günlerde üstelik uzmanlık konusu olmayan kişiler tarafından yeniden gündeme getirilmesi düşündürücüdür. Organik tarımla üretilen tütün ürünleri, öldürücü olmadığı anlamına gelmez: Organik tarımla üretilen tütün ürünleri de hastalık yapıcı ve öldürücüdür. Tütünün her türü ve ürünü ölümcüldür. Organik veya doğal isimleri vermek o ürünün zarar vericiliğini azaltmaz. Diğer doğal ve organik ürünler gibi zararsız ve daha sağlıklı algılanması için başvurulan yanıltıcı bir pazarlama taktiğidir. İspanya kanun modeli, dünyadaki en başarısız kanun olarak bilinmektedir: Diğer taraftan İspanya kanun modeli dünyada bu konuda yapılmış en başarısız kanun olarak tanınmaktadır. Başarısız örnekler ile ülkemizin çok değerli bir kanununu bozmayı önermek halk sağlığı düşmanlığı addedilmelidir. Tütün Kontrolu Çerçeve Sözleşmesine imza atan tüm ülkeler 2012 yılına kadar en iyi kanunlar yapmakla yükümlüdür. Bu kapsamda halkımızın yanılmaması ve böyle bir sigaranın kapalı ortamlarda içilebileceğini zannetmemeleri için gereken uyarıları yapmayı görev biliyoruz. İspanya modeli ve organik sigara önerileri bilimsel olarak geçerli olmayıp, ülkemizin en önemli halk sağlığı kanununun önünü kesemeyecektir.” İstanbul / SEDAT SERDAR |
17.06.2009 |
‘Organik sigara’ya aldanmayın |
“KAPALI mekânlarda sigara içme yasağı”nın tam anlamıyla başlayacağı 19 Temmuz 2009 tarihi yaklaşırken, sigara endüstrisi halk sağlığı kanununun önünü kesmek için yeni ‘aldatmacalar’a baş vuruyor. Doğallık ve organik kavramlarıyla bilimsel geçerliği olmayan öneriler yapıldığına dikkat çeken SSUK Dönem Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, bu gayretlerin; sigaranın zararsız ve daha sağlıklı algılanması için başvurulan yanıltıcı bir pazarlama taktiği olduğu ifade etti. Prof. Dr. Elif Dağlı, yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Türkiye’nin tam dumansız olacağı 19 Temmuz 2009 tarihi yaklaşırken kanunun yürürlüğe girmesini istemeyen kimi kesimler kanunun İspanya modeli şeklinde değiştirilmesini veya organik sigara satışını istemektedir. Organik veya doğal kavramı sigara endüstrisi tarafından 1910’dan beri denenmiş bir pazarlama taktiğidir. Sigara endüstrisi, 1980 ve 1990’larda doğal kavramını kısa sürelerle reklâmlarında kullanmıştır. Sigaranın öldürücü etkisi anlaşıldıktan sonra, sigara endüstrisi bu kavramlarla tütün dışında sigaraya katılan katkı maddelerini suçlayıp, ‘sağlıklı sigara olabilir’ izlenimini oluşturmayı hedeflemiştir. “Doğallık” ve “organik” kavramları ile sağlık meraklılarının endişelerini bertaraf edeceklerini düşünmüşlerdi. Bir çok sigara firması katkı maddesi koymadıkları sigaralar üretmişler, bazıları pazara sürmüş bazıları da gizli tutmuştu. “Katkısız” sigara olacağını itiraf etmek diğer iyi satan sigaralarının zararlı olduğunu açıklamak demek olacaktı.” |
17.06.2009 |
Harran’a turist ilgisi |
KONİK kubbeli evleriyle ünlü Şanlıurfa’nın Harran ilçesini yılın 5 aylık döneminde yaklaşık 90 bin kişi ziyaret etti. Harran Kaymakamı Hasan Yaman, yaptığı açıklamada, geçen yılın tamamında 170 bin civarında yerli ve yabancı turistin ilçedeki tarihî ve turistik mekânları ziyaret ettiğini belirtti. Dünyanın ilk İslâm üniversitesinin kalıntıları, Harran Kalesi, konik kubbeli evler, Firdevs Cami, Hayatı Harrani Türbesi, Bazda Mağaraları gibi mekânların önemli bir turizm altyapısına sahip ilçede en çok ziyaret edilen yerler arasında yer aldığını anlatan Yaman, konaklama sorunu sebebiyle genellikle GAP turları kapsamında bölgeye gelen yerli ve yabancı turistlerin günübirlik ziyaretleri tercih ettiğini söyledi. Harran /aa |
17.06.2009 |
Erdoğan ve Başbuğ 1.5 saat ‘plan’ı konuştu |
BAŞBAKAN Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, Taraf gazetesinde yayımlanan “İrtica Eylem Planı’yla ilgili bir araya geldi. Geçtiğimiz hafta Cuma günü Taraf gazetesinde yayımlanan “İrtica Mücadele Eylem Planı” haberi Ankara’da gündemi değiştirdi. Haberle ilgili gelişmelerin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Perşembe yapacakları olağan görüşmeyi iki gün öne aldı.Orgeneral Başbuğ, Başbakanlık Merkez Bina’ya saat 10.03’te geldi. Görüşme yaklaşık 1,5 saat sürdü. |
17.06.2009 |
Köşk de ‘İrtica Eylem Planı’nı izliyor |
TARAF gazetesinin gündeme getirdiği “İticayla Mücadele Eylem Planı” Köşk tarafından da yakından izleniyor. Cumhurbaşkanlığı kaynakları, “Ancak Gül, somut bir durum olmadığı için devreye girmeyi düşünmüyor” diyor. Çankaya Köşkü kaynakları, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün iddialar içeren belgenin yayınlandığı günden beri konuyu büyük bir dikkatle izlediğini, tartışmaları da takip ettiğini belirtti. Aynı kaynaklar, “Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’u biraraya getirmeyi düşünür mü?” sorusuna ise şu cevap verdi: “Şu aşamada kesinleşmiş somut bir belge bulunmadı. Konu henüz inceleme aşamasında olduğu için Cumhurbaşkanı devreye girmeyi düşünmüyor. Ancak gelişmeleri an be an takip ediyor.” |
17.06.2009 |
Antalya’da organ mafyası çökertildi: 30 gözaltı |
Antalya’da organ ticareti yaptığı ileri sürülen 30 kişilik çete, polis tarafından çökertildi. Antalya Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, yaklaşık bir yıldır izlediği, komisyon karşılığında organ ticareti yaptığı ileri sürülen gruba operasyon düzenledi. Bu sabah saatlerinde 60 ayrı noktaya 200 polisin katıldığı eş zamanlı baskında 30 kişiyi gözaltına aldı. Çete mensuplarının paraya ihtiyacı olan kişilere ulaşarak organlarını para karşılığı, organ bekleyen hastalara vermesini sağladığı ve komisyon aldığı belirtildi. İlk etapta 17 kişinin organlarını para karşılığında verdiği, bu kişilerin sağlık durumlarının dikkate alınarak gözaltına alınmadığı ancak kaçmalarını önlemek amacıyla izlendikleri kaydedildi. Nakillerin nerede ve ne şekilde yapıldığıyla ilgili bir açıklama yapılmadı. Olayla ilgili soruşturma çok yönlü olarak sürdürülüyor. hurriyetim.com |
17.06.2009 |
AİHM Dink dosyasını açıyor |
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Hrant Dink dosyasını açıyor. Mahkeme, Hrant Dink’in, “Türklüğe hakaret ettiği” gerekçesiyle hakkında 2006 yılında kesinleşen mahkumiyet kararı ile öldürüldükten sonra yakınlarının yaptığı ek şikayetlerle ilgili dosyaları gündemine alarak incelemeye başladı. AİHM, Türk hükümetine, Hrant Dink’in hayatını koruma görevini yerine getirip getirmediğini ve kendisine Ermeni kökenli olduğu için ayrımcılık yapılıp yapılmadığını sordu. AİHM, başvurular hakkında Türk hükümetinden ayrıntılı bilgi istedi. Mahkeme, Dink’in mahkumiyetinin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını, kendisine “Ermeni kökenli olduğu gerekçesiyle” ayrımcılık yapılıp yapılmadığını, Dink’in yaşamını korumak için pozitif yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğini ve Dink cinayetiyle ilgili soruşturmanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle uyumlu biçimde yapılıp yapılmadığını öğrenmek istiyor. AİHM’nin Dink dâvâsını incelerken “Türklüğe hakaret” kavramını da değerlendireceği belirtiliyor. Dink davasında kararın ne zaman açıklanacağı henüz bilinmiyor. Strasbourg / ntvmsn |
17.06.2009 |
Cem Uzan’a 3 yıl 4 ay hapis |
Genç Parti lideri Cem Uzan’a villasında gizlediği cep telefonu kontörleri ile ilgili “emniyeti suistimal” suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezası verildi. İstanbul Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı, 18 Şubat 2004’te TMSF yönetimine gelen “Telsim’e ait kontörler çalılndı” ihbarı doğrultusunda Cem Uzan’ın Beykoz ilçesi Çubuklu Sazak Villaları’nda arama yapılması talimatını vermiş ve yapılan aramalarda 100 milyon değerinde kontör, koliler dolusu belge ve CD’ler ele geçirilmişti. Küçükçekmece 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 5 yıldır süren kontör davası dün sonuçlandı ve mahkeme, Cem Uzan’ı “emniyeti suistimal” suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırdı. Uzan’a aynı dosyadan “ihtiyati tedbir kararına muhalefet” suçundan da 3 ay hapis cezası ekleyen mahkeme, kasıtlı suç olduğu gerekçesiyle hapsin para cezasına dönüştürülemeyeceği kararını aldı. Cem Uzan’ın kararı temyiz etme hakkı bulunuyor. |
17.06.2009 |
MGK, 30 Haziran’da toplanacak |
MİllÎ Güvenlik Kurulu (MGK), 30 Haziran 2009 Salı günü toplanacak. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başkanlığında Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilecek olağan toplantıda, iç ve dış gelişmeler değerlendirilecek. |
17.06.2009 |
Meclis, 1 Temmuz’da tatile girecek |
İktİdar ve muhalefet temsilcileri, Meclisin 1 Temmuzda tatile girmesi konusunda uzlaşmaya vardı. TBMM Başkanı Köksal Toptan, Meclisin 1 Temmuz’da tatile girebilmesi için iktidar ve muhalefet grup başkanvekilleriyle bir araya gelerek, önerilerini aldı. Toptan, önce CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ile DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, daha sonra da AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş ile görüştü. Bu görüşmenin ardından AKP Grup Başkanvekilleri Bekir Bozdağ ve Mustafa Elitaş, muhalefet partilerinin temsilcileriyle ayrı ayrı bir araya geldi. Elitaş, yaptığı açıklamada, çıkarılması gereken düzenlemeleri belirlediklerini, iki haftalık programın tamamlanmasının ardından Meclisin 1 Temmuzda tatile gireceğini bildirdi. Elitaş, aralarında Kat Mülkiyeti ve Çek Yasa Tasarısının da bulunduğu bazı düzenlemelerin Komisyon sürecini hızlandıracaklarını kaydetti. |
17.06.2009 |
Köklü yargı reformu yolda |
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, köklü bir yargı reformu stratejisi üzerinde çalışıldığını, bir iki ay içinde açıklanacağını kaydetti. Euromoney Türkiye Finans ve Yatırım Forumunun açılışında konuşan Babacan, Türkiye’de demokrasinin derinleşmesi, temel hak ve özgürlüklerde ilerleme sağlanması, Türkiye’nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması için çok önemli adımlar attıklarını söyledi. Babacan, konuşmasına şöyle devam etti: ‘’Ne pahasına olursa olsun Türkiye’deki demokrasiyi daha da derinleştirmemiz, sağlamlaştırmamız gerekiyor. Türkiye’nin gerçek anlamda hukuk devleti olmasını da hızla sağlamamız gerekiyor. Bu, iş dünyası için de önemlidir. Hukuki çerçevede, yasal alt yapıda şirketlerimiz tek tek kendini emniyette hissetmelidir. Şu anda biz çok köklü bir yargı reformu stratejisi üzerinde çalışıyoruz. Yeni adalet bakanımızla da konuyu konuştuk. Kendisi yoğun bir şekilde çalışıyor. Önümüzdeki bir iki ay içerisinde bu açıklanacak. Ondan sonra da o yargı reformu stratejisinin uygulanmasıyla ilgili adımlar atmaya başlayacağız. Aksi halde ‘mevcut sistem, Türkiye’nin kendine özgü sistemidir, bu iyidir, dolayısıyla dışarıda ne oluyor bitiyor bizi pek fazla ilgilendirmez, biz bununla devam edelim’...Bu kafayla Türkiye hiçbir yere gidemez. Mutlaka kendimize çeki düzen vermemiz gerekiyor’’diye konuştu. İstanbul / aa |
17.06.2009 |
Boğaz’da dümeni kitlenen gemi karaya oturdu |
İstanbul Boğazı’nda dümeni kitlenen boş kuru yük gemisi karaya oturdu. İsrail’den Ukrayna’ya giden 94 metre uzunluğunda 5 bin 600 grostonluk boş kuru yük gemisinin dümeni, İstanbul Boğazı’ndan geçişi sırasında kilitlendi. Dümen kilitlenmesi nedeniyle Anadolu Hisarı önlerinde karaya oturan gemi için Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğüne bağlı ‘’Kıyı Emniyeti-1’’, ‘’Kıyı Emniyeti-4’’, ‘’Kıyı Emniyeti-9’’ botları ile ‘’Kurtarma-3’’ ve ‘’Söndüren-6’’ römorkörleri bölgeye sevk edildi. Geminin kendi imkanlarıyla dümen arızasını giderememesi halinde müdahale edileceği belirtildi. |
17.06.2009 |
Dolandırıcılar toplu e-mailler üzerinden para kazanıyor |
İnternet kullanıcılarının e-posta adreslerine gelen toplu maillerde tuzak olabileceğine işaret eden uzmanlar, bu tür e-maillerin dikkate alınmamasını istedi. Özellikle, insanları, okuduğu yazıyı başkalarına göndermesi için şartlandıran, bunu yapmadığı takdirde ailesinin veya kendisinin zarar göreceği hissiyatını yerleştiren kişilerin dolandırıcı olduğunu belirten uzmanlar, gelen bu maillerin başkalarına gönderilmemesi gerekitğni bildirdi. Mailde yazılanlara aldanan ve insanların defalarca birbirlerine göderdiği bu mailler, içerisinde binlerce adres listesi barındırır ve bu mailler sahtekarlar için bulunmaz bir nimettir. Toplanan mail adresleri çeşitli amaçlar için kullanılırlar. Milyonlarca mail adresinin toplandığı CD’ler, belli bir ücret karşılığında satılıyor. Bu CD’leri, reklâm göndermek isteyenler, dolandırıcılık yapmak isteyenlere kadar herkes satın alabiliyor. Bursa / cihan |
17.06.2009 |
“Dostluk treni”ne fazla rağbet yok |
TÜRKİYE ile Suriye arasındaki ilişkilere katkıda bulunması amacıyla büyük umutlarla hayata geçirilen Halep-Mersin yolcu treninin, yeterli ilgiyi görmemesi sebebiyle her seferini Türkiye’den gidişte ortalama 9, gelişte 12 yolcuyla sürdürdüğü bildirildi. Mart ayı ortalarında Halep-Mersin arasında haftada iki gün gerçekleştirilen uluslar arası yolcu treni seferleri, Pazartesi ve Perşembe günleri Halep’ten saat 21.00’de, Mersin’den ise Salı ve Cuma günleri saat 23.00’te devam ediyor. Ulaşım fiyatları diğer araçlara göre daha cazip tutulan Halep-Mersin tren seferlerinde Mersin’den hareket eden yolculardan 18,5 avro, Halep’ten gelenlerden ise 15,85 avro alınıyor. İki ülke arasında dostluk köprüsü kurması hedeflenen tren, avantajlı fiyatına karşın yaklaşık 3 aylık süreçte beklentileri karşılayamadı. Trende bugüne kadar yapılan her seferde yolcu sayısının yetersizliği, hatta ortalama sayının 14 oturaklı bir dolmuş kapasitesinden bile az olması TCDD yöneticilerini yeni formüller aramaya yöneltti. TCDD 6. Bölge Müdürü Hasan Tahsin Köprülü, Suriyeli yetkililerin talepleriyle sefere başlayan bu trenle yıllık 56 bin kişinin taşınmasının hedeflendiğini ancak yeteri kadar talep olmaması dolayısıyla 5 vagonla başlanan seferlerin kısa sürede 3’e düşürüldüğünü bildirdi. Köprülü, şunları söyledi: ‘’Tren şu an her seferini Türkiye’den gidişte ortalama 9, gelişte de 12 yolcuyla sürdürüyor. Ayrıca, trenle ilk üç ay içinde sadece 519 yolcu taşındı. Yolcu sayısının az olmasında vatandaşların Mersin veya Adana’da vize işlemlerini yaptırabilecekleri bir yer olmaması ve kalkış-dönüş günleri etkili oluyor. Halep’e giden bir kişi, dönüş ertesi gün olduğu için bir gün konaklamak zorunda kalıyor. Ayrıca yolcuların vize işlemi için Ankara’ya veya Gaziantep’e gitmesi gerekiyor. Bu durum da doğal olarak ilgisizliğe neden oluyor.’’ Köprülü, vize sorununun aşılabilmesi için Adana veya Mersin’e işlemlerin yapılabileceği bir temsilcilik kurulmasını isteyerek, bu konuyla ilgili olarak Suriyeli yetkililerle toplantı yapacaklarını bildirdi. Sivil toplum kuruluşları ile turizm şirketlerinin de seferlere ilgiyi arttırmak için çaba göstermesi gerektiğini belirten Köprülü, şunları kaydetti: ‘’Halep’te yaklaşık 4,5 milyon kişi yaşıyor. Trenlerde hedeflenen yolcu sayısına ulaşılırsa bu potansiyel sayesinde her iki kentte turizm alanında hareketlilik yaşanır. Bu konuda herkes elini taşın altına koymalı. Turizm şirketleri Halep ve Mersin’e karşılıklı turlar düzenleyerek hem müşterilerine farklı bir seçenek sunabilir hem de iki ülke ilişkilerine katkıda bulunabilir. Halkımızın tatil planları içine Suriye’ye ait nostaljik vagonlarla Anadolu’yu keşfederek yapılacak bir yolculuğu da katması için çaba sarf ediyoruz.’’ |
17.06.2009 |
Okulu hallettik, sıra okul öncesinde |
OKUL öncesi eğitimin bazı illerde gelecek eğitim-öğretim yılından itibaren zorunlu olmasını planlayan Millî Eğitim Bakanlığı, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması amacıyla çalışmalar yürütecek. Çubukçu, ‘’Okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması’’ konulu genelge yayımladı. Genelgede, okul öncesi eğitimin 0-6 yaş grubundaki çocukların bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden gelişmelerini destekleyen, onları toplumun kültürel değerleri doğrultusunda yönlendiren ve ilköğretime hazırlayan bir süreç olduğunu vurgulayan Çubukçu, bu eğitimin çocukların ileri yaşlardaki öğrenme yeteneği ve akademik başarıları üzerinde önemli etkileri olduğunun bilimsel araştırmalarla ispatlandığını ifade etti. Çubukçu, okul öncesi eğitimin 48-72 ay çağ nüfusunda Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda öngörülen yüzde 50’lik okullaşma oranına ulaşılabilmesi ve hizmetlerin verimli şekilde amaçlara uygun yürütülebilmesi için il millî eğitim müdürlüklerine şu tedbirlerin alınması talimatı verdi: lMevcut okul öncesi eğitim kurumlarının (anaokulu, ana sınıfı ve uygulama sınıfı) tam kapasiteyle çalışması konusunda gereken her türlü önlem alınmalı,
lFizikî şartları uygun ilköğretim okullarının tamamında en az bir ana sınıfı açılmalı, kullanılmayan boş derslikler ana sınıfı olarak değerlendirilmeli,
l Fizikî durumu müsait olan örgün ve yaygın eğitim kurumları bünyesinde ana sınıfı açılmalı. |
17.06.2009 |
Yeni nesil, dinî bilgiyle Kur’ân kurslarında tanışıyor |
DİYANET İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, bütün din görevlilerini, Kur’ân kurslarının yeni neslin sağlıklı dinî bilgilerle tanıştığı yerler olduğunu söyledi. Siirt’te düzenlenen ‘Yaz Kur’ân Kursları Uzaktan Eğitim Programı’ çerçevesinde din görevlilerine verilen seminere uydu üzerinden canlı bağlanan Bardakoğlu, yaz Kur’ân kursları, ideal din görevlisi, özürlü vatandaşların Kur’ân eğitimi ve çocuk sevgisine değindi. Siirt Çarşı Camii alt kısmında toplanan din görevlilerine uzaktan eğitim programı kapsamında seslenen Bardakoğlu, bütün din görevlilerini, nerede olursa olsun yapılan hayır hizmetlerinin içerisinde görmek istediğini ifade etti. Bardakoğlu, din görevlilerine yönelik yaptığı konuşmada, “Sizler, 70 milyonun birleştirici unsurlarısınız. Etrafınızda birlik ve beraberliği temin etmeye çalışacaksınız. Sizler yalnız mahallenin imamı, Kur’ân öğreticisi değilsiniz. Tüm çocukların her türlü haklarını da koruyacaksınız. Toplumun bütün ortak değerlerine saygılı, vatanını, milletini seven bireyler yetiştireceksiniz” dedi. Yaz Kur’ân kurslarına 1.5 milyon çocuğun katılacağını aktaran Bardakoğlu, buraların, yeni neslin sağlıklı dinî bilgilerle tanıştığı yerler olduğunu kaydetti. Bardakoğlu, Kur’ân kurslarının örgün eğitimin alternatifi değil, aksine onu tamamlayan bir faaliyet olduğunu vurguladı. Seminere İl Müftüsü Mahmut Gürlen, Kur’ân Kursları Müdürü Ahmet Uluç ve çok sayıda din görevlisi katıldı. |
17.06.2009 |
İşçiye, evini temizletmek etik değil |
KAMU Görevlileri Etik Kurulu, ‘’temizlik firmasının bazı elemanlarını mesai saatleri içerisinde evine gönderip temizlik yaptırdığı’’ belirtilen Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Petrol İşleri Genel Müdürü Erdal Gülderen’in, etik kurul ilkelerine aykırı davrandığına, idarî yargı yolu açık olmak üzere karar verdi. Etik Kurul’un konuya ilişkin kararı, Resmî Gazete’de yayımlandı. Karara göre, şikâyetçi Mehmet Yılmaz dilekçesinde, ‘’Enerji Bakanlığına bağlı Petrol İşleri Genel Müdürü Erdal Gülderen’in, 2007 yılı Haziran ayında hafta içinde 5 temizlik işçisini devletin arabasıyla 4 gün süreyle mesaî saatleri içinde, evine temizliğe gönderdiğini, söz konusu işçilerin mesai saatleri içinde dairede bulunmamaları nedeniyle 4 günlük ücretlerinin kesilerek mağdur edildiklerini, bu durumdan dairede çalışan diğer personelin de haberinin bulunduğunu’’ iddia etti. İddiaları inceleyen Etik Kurul’un kararında, Gülderen’in, 5 Haziran 2007 günü evinde boya badana yaptırdığı sırada, Bakanlık hizmet alımı yöntemiyle temizlik firması ile çalışan bir işçinin mesaî saatleri içinde bir tam gün, 2 işçinin yarım gün ihale şartnamesi dışında özel işinde çalıştırdığı ve çalıştırdığı bu işçilere hizmet karşılığı olarak bir miktar para ödediği belirtildi. |
17.06.2009 |
5 öğrenci trafik kazasında vefat etti |
KONYA’NIN Beyşehir ilçesinde üniversite öğrencilerini taşıyan minibüsün yol kenarındaki ağaca çarpması sonucu meydana gelen kazada ölü sayısı 5’e yükseldi. Edinilen bilgiye göre, Serdar Dörtkol (26) idaresindeki 42 AVP 21 plâkalı minibüsün Beyşehir-Isparta kara yolu Kuşluca Köyü yakınlarında yol kenarındaki ağaca çarpması sonucu yaşanan kazada ölenlerin kimlikleri belirlendi. Kazada, Gökhan Ayalp (38), Selçuk Üniversitesinin farklı bölümlerde okuyan üniversite öğrencileri Yalçın Yavuz (20), Veli Tutar (19), Emrullah Hıdıroğlu (19) ve Ahmet Yalçınkaya (20) vefat etti. Yaralanan Bilal Yalçın (20), Emrullah Çelik (20), Egemen Danış (33), Mustafa Çavdan (20), Kâmil Gökmen (22) ile minibüs sürücüsü Serdar Dörtkol, Beyşehir ve Konya’daki çeşitli hastanelere kaldırıldı. Öğrencilerinin cenazeleri memleketlerine gönderildi. |
17.06.2009 |